- 962 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
VATAN SAĞ OLSUN
Bu yazımdaki kahramanların ikisini tanıyorum. Kız: Aysu , Erkek: Deli Ferhat...Bir de adam var. Adam kim mi? Adam işte, Onun bir adı olmasın varsın..Nasılsa öğreneceksiniz kim olduğunu.
................................................................................
Namussuz belediye otobüsü bir türlü gelemedi. ’’O uzun yolu yürümeyeyim diye minibüse binmez misin al sana otobüs.’’.. Beklemekten ayaklarıma kara sular indi. Aksi gibi durak da giderek kalabalıklaşmaya başladı. Garanti ayaktayım yine. Ulan beyinsiz kafa, iki yüz metre alt tarafı yürüyeceğin yol. Ne halt etmeye beklersin belediye otobüsünü?
Serde az buçuk yazarlık var ya başlıyorum durakta bekleyenlere birer meslek ayarlamaya... Şu yorgun kadın temizlik işçisi ya da çocuk bakıcısıdır garanti. Şu kravatlı herif de memurdur bir yerlerde. Öğrenciler zaten belli kıyafetlerinden.
Aaa o da ne sosyete kızı Aysu da otobüs bekliyor... Hay Allah bunlar da biner miydi belediye otobüsüne? Binerler binerler. Yolun alt tarafındaki gecekondulardan çıkarlar, bu sitenin önüne gelirler ( O sitede yaşıyormuş havasını vermek için ) akşam yine bu durakta inerler ( Daha doğrusu sabah...Çünkü akşamları yaşar genelde bunlar ) sonra yine gecekondularına dönerler. Ertesi akşam yine buradan belediye otobüsüne binmek için. Yani ’Sosyete kızı ’ dediğime bakmayın. Aslında gecekondu kızıdır. Asıl adı da ’Döne’ dir. Sabah sabah ne işi var ki durakta?
Vayy vayyy vayyy kim geliyor kim? Bizim Deli Ferhat değil mi bu?O da gece yaşayanlardan aslında. Eşşeoğlu eşek serserinin teki ama nasıl anlatsam şeytan tüyü var köpekte. Belki de arkadaş için gerekirse canını tehlikeye atan hani şu gençlerin ’Harbi ’ dedikleri delikanlılardan oluşundan. Suratındaki hafif faça izi de bir arkadaşını kurtarmak için beş kişiye birden dalmasının bir anısı. Onun hiç haberi yok ama itoğlu iti oğlum gibi seviyorum adeta. Her halde ben hayatımda hiç kimse için bir kavgaya giremediğim için olsa gerek. Gerçi kendim için de girmedim ya orasını karıştırmayalım.
Millet birden hurraaaa doluştu otobüse. Ben, Ferhat, Aysu ve bir kaç kişi ayakta kaldık. Ferhat hemen Aysu’ya iskele alabanda yaptı ve başladılar muhabbete.
’’ Vay itoğlu it sonunda Aysu’yu da tavladın ha? Artık ne anlatıyorsa Aysu şen kahkahalar atıyor. Ferhat anlatıyor Aysu gülüyor....Aysu gülüyor Ferhat anlatıyor.’ Diye geçiriyorum içimden.
Aysu birden bozuldu...Tam karşısında bir ucube duruyordu. Gözlerini öylece Aysu’ya dikmişti. Aysu otobüse bindiğinden beri göz kapaklarını hiç kırpmadan devamlı aynı noktaya yani Aysu’ya bakıyordu zaten. Dayanamadı Aysu.
- Ne bakıyorsun lan öyle pis pis..
Deli Ferhat o yöne döndü. Hışımla gürledi:
- Ulan ne bakıyorsun nişanlıma? Derdin nedir senin herif?
Yüzünün bir yanı adeta yok olan ucube cevap verdi hırıltılar çıkararak...Çok da anlamadık dediklerini ama şunları söyledi :
- Size bakmıyorum hanımefendi. Benim gözlerim sakattır biraz. O bakımdan bakışlarım hep böyledir. Rahatsız ettiysem özür dilerim.
’’Vay be bu ucube konuşabiliyormuş. Çektiği onca votkaya rağmen( Kokmadığı için garanti votka içmiştir diye düşünüyorum. Tam da ayyaş tipi var zaten namussuz pezevenkte ) Hem bayağı da nazikmiş. Özür dilemesini de biliyormuş gavat..’’ Diye geçirdim içimden.
Sadece ben değil her kes tabii ki herkes bu ucubeye nefretle bakıyordu. Nasıl olur da gül gibi bir kıza böyle pis pis bakma küstahlığında bulunabilirdi.
Deli Ferhat herkesin kendisini desteklemesiyle iyice coştu:
- Madem öyle kafanı başka tarafa çevir de sabah sabah oymayayım seni.
Ucube yine hırıltılı bir sesle cevap verdi:
- Peki delikanlı öyle yapalım.
Artık kafasını aşağı eğmişti. Gözleri sadece otobüsün zeminine bakıyordu.
Ama kıllanmıştı bir kere Aysu. O ucubeden fena halde kıllanmıştı. Bu arada deli sevgilisinin kendisi için adama çatması da hoşuna gitmişti hani. Fakat bu yeterli değildi. Acaba her olur olmaz şey için kavga eden, hatta bu sebeple yüzünde bir de iz taşıyan Ferhat onun için de kavga eder miydi? Bunu denemenin tam sırasıydı şimdi. Hem dedik ya bu ucubeden fena halde kıllanmıştı.
’’Ay ’’ diye bir ses bütün otobüse yayıldı’’
Ferhat merakla sordu:
- Ne oldu Aysu?
Aysu, karşısındaki yaratığı göstererek cevap verdi:
- Ne olacak? Bu ucube beni elledi.
Eyvah ki eyvah ! Belediye otobüsünde kan akacaktı az sonra. Deli Ferhat bu ucubenin şah damarını keserdi vallahi. Ne demekti onun sevgilisine hem de yanındayken sarkıntılık etmek?
- Neee....Ulan sen beni tanıyormusun namussuz herif ? Bana Deli Ferhat derler. Ben adamın anasını avradını...rim. O kolunu da ta omuz başından keserim.
Ferhat’ın narasıyla birlikte yolcular da ucubeye döşenmeye başladılar:
- Utanmaz ahlaksız
-Ayyaş köpek
-Tipine bakmadan genç kızlara sarkıyor
-Şoför bey karakola çek lütfen bu sapığı polise teslim edelim.
Ucube yavaşça ayağa kalktı. Yine hırlaya hırlaya konuşuyordu ama bu sefer ne dediğini anlayabiliyorduk.
- Bir dakika delikanlı.Bir dakika lütfen sayın yolcular ! Sadece bir kaç dakika. Bir dakika beni dinleyin, ondan sonra ne yaparsanız yapın .Sadece bir kaç dakika bekleyin...
Sonra sol elini ceketinin içine soktu. Deli Ferhat, adam tabanca, bıçak vs çıkaracak diye teyakkuzda bekliyor ve elini arka cebine atarak o da sustalıyı çıkarmaya çalışıyordu.
Öfkeyle söylendi kendi kendisine
’’Hay anasını satayım... Bu Aysu zillisi yüzünden ...Onun bir telefonuyla aniden sokağa fırlayınca sustalıyı evde unuttuk. Ama kim takar ? Az mı sadece yumrukla, bıçaklı, sopalı kavgaların içine daldık?’
Sonunda, Ucube elini soktuğu ceketinin kol kısmından aldığı o nesneyi otobüsün zemine fırlattı. Bu bir protez koldu.
- İstediğin kol olsun. Al buyur... Bir kol dediğin nedir ki? Vatana millete bin kol feda olsun.
Deli Ferhat, Aysu ve biz yolcular, hatta otobüsü durduran şoförün şaşkın bakışları arasında ucube devam etti:
-Bak delikanlı. Bunu veriyorum sana, sen zahmet etme diye. Ama ötekini istersen vermem. O kolun daha görecek işleri var. Her kim onu da almak istiyorsa Kato’ya gelsin. Hem kusura bakmayın onu, kelle almadan vermem...
Daha önce ne dediği anlaşılamayan ucubenin bu sefer dediklerini anlıyorduk. Pardon. Yine anlayamıyorduk...
Eğer anlasaydık özür dilerdik ondan.
Bir parça yüzümüz kızarırıdı.
Yok öyle yapmadık.
Peki ne yaptık?
Anında u dönüşü yapıp az önce Ucube dediğimiz gaziye yönelttiğimiz öfkemizi Ferhat ve Aysu’ya kusmaya başladık:
-Serseri köpek. Utanmadan bir gaziyle kavga edeceksin ha? Yazık...Kalıbından utan. Gören de bir bok zanneder seni.
- Gecekondu şıllığı...Utanmıyorsun değil mi kahraman bir gaziye iftira atmaya?
- Böyle fahişeleri otobüse almayacaksın kardeşim.
- Ben şimdi bu gazinin yerinde olsam hakaret davası açarım bu şıllıkla şu serseriye
- Yok arkadaş bu memlekette yaşanmaz ya ! Memleketin çivisi çıktı.
Aysu çok utandı. Ferhat da çok utandı. Gazinin elini öpüp özür dilediler. Ama artık ikisi de kahraman bir gaziye hakaret etmiş olan vatan hainleri (!) oldukları için o belediye otobüsünde onlara yer yoktu.
Aysu ve Ferhat pişmanlık ve utanç içinde otobüsten indiler.
Biz mi?
Biz utanılacak ne yapmıştık ki? (!)
Yolumuza devam ettik.
YORUMLAR
Ah şu kahrolası ön yargılar, insanları tanımadan, dış görünüşlerine bakarak hemen de nasıl yaftayı yapıştırıveriyoruz.
Gene harika bir öykü ile şahane bir insanlık dersi vermişsiniz Sami Öğretmenim.
Teşekkürler.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Değerli hocam, kendi kendime hep şunu söylerim: Bazı insanlar bazı şeyleri hiç, ama hiç anlayamazlar...
Ben buna 'Allahsızlık' diyorum...
Bu 'kavram' ile birlikte iyi-kötü, alçak-şerefli gibi göreceli kavramlara bir 'nesnellik', bir 'mutlaklık' getirebildiğime, yani sorunsal olanı çözümsüz bırakmadığıma inanıyorum...
Bunu hayattan çıkarıyorum/üretiyorum ve tümevarım yönteminin hiçbir boyutta veya bazda tutarsızlığa düşmediğini görüyorum...
Evet, burada da söz konusu olan şey Allahsızlık!...
Bu öyle bir nitelik ki, öznelerinde akıl tutulması müşahade ediyorsunuz; bu durum, bu memleket kesitinde olduğu gibi edepsizlik, çirkeflik, kahpelik, vicdansızlık, zontalık, magandalık vs. olarak çıkıyor karşınıza...
Akıl tutulması daha daha bir gerzeklik, yani ihtimalleri düşünememe olarak dışavurulabiliyor...
Bilmiş bilmiş uzatmamın alemi yok!...
Siz acıyı mükemmelen duyurmuşsunuz, değerli hocam...
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Kaçtır uğraşıyorum yordayabilmek için hep bir mani giriyor araya. Ama bu yazıya bir iki kelime etmeden geçemezdim. Bir kere özlemişim burada olmayı, sizleri okumayı. Bazan dayak atar gibi, bazan okşar gibi, bazan ikisini de birden yapar gibi yazarsınız ve çok şey de öğreniriz yazılarınızdan. Her zaman aynı yönde düşünmeyiz, yerine göre tartışmışlığımız da vardır ya, pek çok konuda uzlaşmışlığımız daha fazladır. Sanırım bir konuda daha farkında olmadan uzlaşmışız ki, ülkemizin yaşadığı pek çok hatta tüm sıkıntıların nedeni hepimiziz. Bir biçimde hepimiz. Ellerinize sağlık hocam. Ellerinize sağlık...
sami biberoğulları
Oldukça uzun bir aradan sonra seni tekrar sitede ve sayfamda görmek çok çok güzeldi.
Selam ve sevgilerimle.