- 680 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kendine yeni bir şey almadın mı
Ülkenin en tanınmış aktristiydi. Oynadığı bütün rolleri adeta yaşar, yaşatır ve bunun karşılığı olan övgüyü de izleyiciden fazlasıyla alırdı. Katıldığı hiçbir yarışmadan ödülsüz ayrıldığı görülmemişti. İkinciliği asla ödül kabul etmez, zaten böyle bir kabulsüzlüğe de hiç ihtiyaç duymazdı.
Film görüşmelerinden önce hep yaptığı gibi uzun uzun zaman ayırdı kendisine. Tepeden tırnağa yenilendi. Saç ve vücut bakımını itina ile yaptırdı. Her zaman gittiği deniz kenarındaki kafeden içeri girdiğinde masası çoktan hazırlanmış, siparişi usta ellerce hazırlanmaya başlanmıştı.
Tüm ritüeller yerine getirilmişti, artık film görüşmesi için yapımcının karşısına geçip o küstah bakışlarıyla senaryoyu hafifçe süzüp, eğer istemediği bölümler varsa çıkarılması, eklenmesini istediği bölümler varsa da eklenmesi talimatını verebilirdi.
Yapımcı o içeriye girdiği sırada telefonla konuşuyordu. Onu görünce gülümsedi, telefonu kapatıp koltuğuna oturdu. Çekmeceden bir kaç sayfa kağıdın özensizce konulduğu dosyayı çıkarıp uzattı. Hiç beklemediği bu tavır karşısında dona kalan aktrist, kendisine yapılanın bir haksızlık olduğunu söylemek üzereydi ki, yapımcı söze başladı. Oynayacağı rolün aslında baş rol olmadığını, filmin gerçek yaşamdan bir alıntı olduğunu, en önemli rolün ise yine kendisine verildiğini anlattı. Önemsiz bir adamın hayatına sıradan bir günde girecekti senaryoya göre. Bu önemsiz adamın rutin yaşamını alt üst edecek, onunla unutulmaz dakikalar geçirecek, sonra onu aldatacaktı. Tabi önemsiz bir adamın önemsiz hayatından çıkmak hiç te zor olmayacak, ilerleyen sahnelerde kendi önemli hayatına yeni sevgilisiyle devam edecek, bu sevgilinin patolojik problemleri yüzünden yeniden o önemsiz adamın hayatının kapısını tıklatacak, adam onu teklifsizce içeri alacak, sevgilisinin patolojik problemleriyle baş etmesine yardımcı olacak, aktristimiz önemsiz adamın önemsiz hayatını biraz daha mahvettikten sonra yeniden o hayatın içinden çıkıp gidecekti. Bütün bunlar film içerisindeki yarım saatlik bölümde gerçekleşecek, fakat önemsiz adamın önemsiz hayatında bu yarım saat bir ömür kesiti demek olacaktı.
Boşlukların, sarkıt ve dikitlerin, vadilerin, yıkıcı fırtınaların, yağmursuz ve karanlık bulutların kuşattığı önemsiz bir hayatın en önemli anlarıydı aktristin iki parmağının arasında özensizce tuttuğu sayfalarda yazılanlar. Aktrist lavaboya gitmek için izin isteyip kalktı. Aynadaki yüzüne önemli, önemsiz bir sürü hayatı nasıl da iliştirdiğini düşündü. Şimdi kendisinden beklenen yine bir hayata bürünmekti. Fakat ilk kez, böyle bir bürünüş için hazır olmadığına karar vermişti. Bir kadının takınması muhtemel bütün yüz ifadelerini kendisine yedirebiliyor, ancak bu senaryodaki kadının yürüdüğü yolu yürüyebilecek kadar cesur hissetmiyordu kendisini.
Yapımcının odasına döndüğünde, yapımcı yalnız değildi. Karşısında koyu kahve rengi takım elbiseli, orta boylu bir başka adam oturuyordu. Başıyla merhaba deyip yerine oturdu aktrist. Yapımcı, adama aktristin içeri girdiğini belirtti. O anda anlamıştı yapımcının karşısındaki adamın kör olduğunu. Körler hakkında hiçbir şey bilmiyor, onların yararına katıldığı bazı etkinliklerde eline tutuşturulan kağıt parçalarında yazılı olanları bir çırpıda okurken ezberlemeye bile gerek duymadığını anımsıyordu. Makyajını tazelemişti neyse ki. Yoksa yüzüne yansıyan o tuhaf ifadeden kaçınması mümkün olamayacaktı.
Yapımcının karşısında oturan adam konuşmaya başladı. Yapımcının anlattığı senaryoyu özetliyor, fakat bunu çok temiz bir üslupla yapıyordu. Aktrist yapımcının karşısındaki adamın kör olduğunu bile bile, gözlerini onun gözlerine sabitlemiş dikkatle dinliyordu. Şu önemsiz adam benim dedi kör adam. Hayatımın en önemli kesitini, o kesitin en önemli rolünü, ama en kısa anlar toplamını sizin oynamanızı istedim. Bunun için ciddi bir servet harcamam gerekti. Hem de çok.
Sonra kalkıp kapıya doğru yürüdü kör adam. Burasını önceden de bildiği aşikardı. Kapıdan kolayca çıktı, kapıda onu bekleyen yapımcının sekreterinin koluna girdi ve gözden kayboldu. Yapımcı, çekmecesinden bazı evraklar çıkarıp aktriste uzattı. Kör adamın ciddi bir servet harcadığını söylemesi hiç te boşuna değildi bu adam, hayatının bütün gerçeklerini eksiksizce gözler önüne seren bu film karşılığında, yapımcının kalp yetmezliği bulunan ve eğer uygun kalp nakli gerçekleşmez ise sayılı ömrü kalan kızına kalbini verecekti. Benzer bir durumu konu alan bir film anımsadı aktrist. Çok ucuz bir senaryo ile karşılaştığını düşündü önce. Belki de onu bu role ikna edebilmek için tezgahlanmış bir kurguydu.
Yapımcı, bir puro yaktı ve konuşmaya başladı. Az önce odadan çıkıp giden adamın dünyanın en kayda değmez ve sıradan insanlarından olduğunu, hastanede karşılaştıklarını, kızının durumunu anlatınca donör olarak bir test yaptırmak istediğini söylediğini, nasıl olduysa kalbinin kızına uyduğunu, bu nakil karşısında tek isteğinin hayatının film senaryosuna dönüştürülmesi olduğunu şart koştuğunu anlattı. Kızının bu nakil sonrası yaşamını sürdürebileceğini, bunun dışında hiçbir şansı bulunmadığını, çaresizce adamın teklifini kabul etmek zorunda kaldığını da ekledi. Yapımcı artık göz yaşlarını tutamıyordu. Yaşadıkları ve bu durum odaya tuhaf bir kasvet örtüsü getirmişti.
Aktrist, sehpanın üzerinde duran senaryoyu yeniden okudu, bir sigara yaktı ve yapımcıya doğru dönüp başını evet anlamında salladıktan bir süre sonra odadan çıktı.
Film çekimleri yorucu geçmişti. Çünkü filmin bir hafta içerisinde tamamlanması gerekiyordu. Set ekibi ve oyuncular bu durumun nedenini bildiklerinden, ayrı bir şevkle çalışıp istenen sürede filmi tamamlamışlardı. Gala gecesi gelip çatmış, tüm oyuncular ve set ekibi salonda yerlerini almıştı. Filmin konusunu oluşturan adam ise, o kısacık anlar toplamının önemli oyuncusuyla birlikte girdi salondan içeriye. Herkesin gözleri onların üzerindeydi. Aktrist, önemsiz bir adamın önemsiz yaşamındaki en önemli figür olduğunu öyle iyi biliyordu ki, bunu adeta herkese hissettirmek istiyordu.
Film gösterimi bittikten hemen sonra yapımcı ve kör adam hastaneye doğru yola koyuldular. Ameliyat başarıyla gerçekleşmiş, yapımcının kızı ömrünün geri kalanını yeni kalbiyle sürdürmeye başlamıştı. Aslında ona nakledilenin kör bir adamın kalbi olduğunu düşünüyordu ya, gerçekte onun içinde atmaya başlayan önemsiz bir adamın önemsiz yaşamındaki en önemli anlar toplamına denk düşen bir zaman pıhtısıydı...
YORUMLAR
İki detay dikkatimi çekti. Birincisi buluştukları yer kafe ise yapımcı evrakları neden çantası yerine çekmecesinden çıkarttı. İkincisi sağlam adamın kalbini nasıl naklettiler. Ben mi bir şey kaçırdım acaba diye ikince kez okudum.
Bu iki ayrıntının dışında öykünün kendisinin iyi bir senaryo olabileceğini düşündüm. Saygılar.
Fırat Avcı
Aynur Engindeniz
Siz de eleştirimi hadsizlik gibi görmezsiniz umarım. güzel bir öykü. dediğim gibi senaryo bile olur. Tekrar saygılarımla.