- 2301 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
YALAN VE GERÇEK (EDEBİ METİN)
Hiç yalan söylememiş bir insanla, hiç gerçeği söylememiş bir insanın farkı kocaman bir hiçtir. Susku denilen bu sessizlik insanın kendine, insanın topluma karşı işlediği en acımasız suçtur. Gerçeği söylememek, yalan söylememeyi meşru kılmaz, günahını ve sorumluluğunu hafifletmez.
Hiç yalan söylemedim diyen en büyük yalanı, hiç gerçeği söylemedim diyen en büyük gerçeği söylemiştir. Gözün gördüğünü, kulağın duyduğunu, göründüğünden ve duyulduğundan farklı olarak, dil tarafından yansıtılması ve bunun sonunda bir menfaat elde edilmesi dilin vicdana ihanetidir.
Susacaksan yalan söylememek için susma. Gerçeği açıklayamadığın için sus. Eninde sonunda yalanın kendisini bir gün konuşur ve gerçek açığa çıkar. O yalan kanla yıkanmak, o gerçek yağmurla arınmaktır.
Ağlayacaksan yalan söylediğin için ağlama. Gerçeği sakladığı için ağla. Nasıl olsa söylediğin yalandan zarar görenlerin ahı senin pişmanlığa sürükleyecektir.
Yalan gerçeğin öfkesidir. Bu öfkenin azameti yalanın zaferi, bu öfkenin garabeti gerçeğin kıyametidir. Yalan gerçeğin süksesidir. Gerçeğin acımasız görüntüsünü yalanın işveli güzelliği ile saklamaya çalışanlar ancak kendilerini kandırırlar. Yalan gerçeğin gölgesidir. Gerçek var olduğu müddetçe yalan onu takip edecektir. Önemli olan gölgenin aslının önüne geçmemesidir.
Yalanın esiri değil gerçeğin efendisi ol. Yalan seni esir aldığında sen onu değil o seni yönetir. Oysa gerçek sana açılamayan bütün kapıları açarak ebediyen hizmet eder. Gerçeğe muktedir olamayanlar, yalana iktidar kuramaz. Dünya’ya hükmetmek istiyorsan yalan söyle. Kendine hükmetmek istiyorsan gerçeği söyle. Kendine hükmetmeden Dünyaya hükmedenler ise Dünya’yı bitmeyen arzu ve heveslerinin kurbanı haline getirirler.
Ama unutmamalısın ki yalanın güldürdüğü yüz, gerçeğin gerdirdiği yüzden daha çabuk yaşlanır. Yalanın karanlığında dans edenler, gerçeğin ışığında kör olmaktan kurtulamazlar.
Gerçeğin içinde yalanı arama, yalanın içinde gerçeği arayanlardan ol. Zira gerçeğin ağırlığı yalanın parıltısından daha sadıktır. Yalanın parıltısı gözleri kamaştırır. Gerçeğin ağırlığı yüreği sıcaklaştırır. Yalan bir kiloluk bulut, gerçek bir kiloluk umuttur. Yalanı buğday başağında arayan gerçeği harman yerinde toplar. O buğday başağının özü nefis, o harman yerinin bereketi mutluluktur.
Unutulmamalıdır ki yalanın açtığı kapı, bir gün mutlaka bir daha açılmamak üzere tekrar kapanır. Gerçeğin kapattığı kapı ise açıldığında bir daha asla kapanmaz. Üstelik yalan söyleyerek aştığın engeller, gerçeği söylediğinde karşına çıkacak engellerden daha az acı vermeyecektir.
Yalanı söylemekte usta olacağına, gerçeği söylemekte çırak ol. Yalancılıktan alacağın ustalık belgesi, doğruluktan alacağın çıraklık belgesinden daha şerefli değildir. Zira biri seni mağrur, diğeri mahcup yapacaktır sadece. Yalan söylemekten yüzü kızarmayanlar, gerçeği söyleyenlerin gözünün içine bakmaktan utanmazlar.
Aslında yalanı seviyorum. Çünkü bana gerçeğin anlamını o öğretti. Bu aşamada önce başkalarının yalanlarını değil, kendi gerçeklerini arayanların iyi insan olduğunu öğrendim. Kendi gerçeklerini öğrendikten sonra yalana isyan edip ölenlerin, gerçeği inkar edip yaşayanlardan daha şerefli olduğunu fark ettim. Ve artık eminim ki söylenmemiş yalanlar, söylenmiş gerçeklerden her zaman daha tehlikelidir. Ve artık biliyorum ki bir gerçeği söyleyenin konuşmak için ikinci bir hakkı daha vardır. Ama bir yalanı söyleyenin konuşmak için ikinci bir hakkı yoktur.
Tarih tanıklık etmiştir ki; gerçeği meydana çıkarmak için yalan söyleyenler; yalanı meydana çıkarmak için gerçeği söyleyenlerden daha samimidir. Çünkü; bir yalanı söylemek bin defa düşünen insan, bin gerçeği söylemek için bir defa düşünen insandan daha cesurdur. Samimiyet cesaretin aynası, cesaret ise samimiyetin rüyasıdır.
Gerçeği söylerken hasis olan insanlardan kork, Zira onlar yalan söylerken oldukça cömert davranırlar. Çünkü bu Dünya onların cenneti, Tanrı’nın cenneti onların cehennemidir. Zira gerçeği arayan söyler, yalanı yarayan söyler. Aranan ebeddedir. Yaşanan ezeldedir.
Seni üzen başkasını sevindiren yalanın affedilebilir. Seni sevindiren ama başkasını üzen yalanın asla affedilemez. Ama yine de bin bir yalan söyleyip, gönlünü hoş tutanı sakın dost sanma. Gerçek dostun söylediği bir gerçek ile seni bin bir derde salan kişidir.
Gerçeklerden kaçtığında Dünya’nın en büyük gerçeği ile karşılaşırsın; yalanın tuzağına düşmek. Çünkü gerçekle yüzleşmek sorumluluklarını hatırlatır insana. Sorumluluklarından yalan söyleyerek kaçmaya çalışanlar; en büyük sorumsuzluğa yakalandıklarını asla anlayamazlar. Bu sorumsuzluk onlara hep felaket getirir. Oysa yalansız bir Dünya gerçekleri ne kadar acımasız olursa olsun her zaman yaşanmaya değer.
Yalanla yanlışı ayırt ettiğinde gerçeğin en büyük doğru olduğunu anlayacaksın. Gerçek en büyük doğrudur. Çünkü yalan yanlışları saklamak için söylenir. Yalanla yanlışı ayırt etmeyenler yalanın en büyük yanlış olduğunu fark bile etmez. Yalan yanlıştır. Ama yalan yanlışlardan sadece biridir. Ve yalan insanın en büyük yanlışıdır. Bu gerçeği fark ettiği nokta insanın doğruluğunun doruğudur.
Yalanı dil söyler gerçeği akıl. Dil akılla terbiye edilebilir ama akıl dille ikaz dahi edilemez. Varlığına yalanın hükmettiği insanların çok konuşması onların akıllı olduğunu ortaya koymaz. Tam aksine bu eksikliğin en eksi ve en eski çığlığıdır yaşamın ordinat düzleminde. Koordinatları birleştirdiğinizde ortaya çıkacak varlığın ucubeliğini ve garabetini yalanı söyleyen dahi tahayyül edemez.
Yalanın kiracısı olan gerçeğin ev sahibi olamaz. Yalan çoğuldur gerçek tekil. Gerçeğin bütünlüğünde yalanın taksitleri yoktur. O nedenle yalanla avunan gerçekle sevinemez. Ama yine de yalan söyleyince pişmanlık duyan, gerçeği söyleyince düşmanlık duymaz. Bu duygu onu biraz rahatlatır.
Yalandan kaygı duyan gerçeğe saygı duyar. O saygı ruhu yüceltir. O kaygı ruhu acınacak hale getirmekten korur. Onun için yalan katma aşına gerçek çıkar karşına. Bu nedenle yalan hiç ısınmadım gerçek her zaman sımsıcaktı….
YORUMLAR
Metnin her satırı ayrı ayrı güzel ancak, atasözü gibi en çok bunları sevdim...
--- Yalanın parıltısı gözleri kamaştırır. Gerçeğin ağırlığı yüreği sıcaklaştırır...
---yalana hiç ısınamadım gerçek her zaman sımsıcaktı….
İnsanlar neden yalan söylerler hiç anlamam, halbu ki kaybettikleri paha biçilemez olan Güven dir... Kuşku insanın beynine bir girdimi, kurtlanır durur kıvrımlarında...
Oldukça beğenerek okuduğum edebi metniniz için sizi, daha doğrusu kaleme aldığınız için yüreğinizi kutlarım..
Hepimize yalansız bir dünya dileğiyle...
Sevgi/takdiler/ saygılar şaire/artı yazara da :)
Babaların annelerin evlatlarına vereceği tarzda bir nasihatname olmuş yazınız.
Gerçek ve yalan ne kadar hayatımızın içinde ve yaşanmış yılların kaçta kaçı gerçek ya da yalan düşündürücü...
İnsanoğlu sıkıştığı noktada yalana başvurmayı adet haline getirmiştir maalesef.Ama vatanın felahı için düşmana bir yuvanın kurtulması için eşlere beyaz yalan dediğimiz türden yalanlar söylenmesi sanırım caizdir.
''Yalancının mumu yatsıya kadar yanar'' sözü ne kadar doğrudur.Gerçeğiyle yüzleşemeyenlerde hep bir endişe yaratır ve eninde sonunda yenik düşer kandi yalanına.Oysa gerçek öyle değil korkusuz yaşatır ve huzur vardır ama görebilene.Yalan yalan doğurur.
Bu yazınızdan dolayı tebrik ederim sizi arkadaşım.
Kutladım