- 1102 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
ÇOKLU ATIŞMALARDA ŞİİRİN İÇİNE ETME SANATI (!)
Efendim, zaman zaman edebiyat sitelerinde ya da edebiyatla ilgili grupların face bookta oluşturdukları sayfalarda atışma adı altında bir şeyler yapıldığına şahit oluyorum.
İsterseniz bu olay nasıl başlıyor ve nasıl devam ediyor, sonra ne hallere geliyor anlatmaya çalışayım. ( Tüm dörtlükler ve DÖRTLÜK OLMAYAN şiiirler tarafımdan uydurulmuş olsa da olay aynen böyledir )
Grup içindeki bir şairin ayak vermesi ile olay başlıyor.
Mesela bir şair şöyle bir dörtlük yazıyor:
Mısraları derleyelim
Gümbür gümbür gürleyelim
Gelin dostlar terleyelim
Güllere şiir yazalım
Bundan sonrasında olması gereken nedir? ’’ l-l’’ harfleri ile uyumlu kelimleri kafiye, ’’ şiir yazalım’’ ı redif olarak kullanıp ilk üç mısrayı da kendi aralarında kafiyelendirerek devam etmek... Mesela ’’ Di-ll-ere şiir yazalım, E-ll-lere şiir yazalım, Te-ll-ere şiir yazalım, A-ll-ara şiir yazalım, İ-ll-ere şiir yazalım gibi...’’Dil, el, tel, al’’ ayak, ’’ ll’’ kafiye...’’Şiir yazalım’’ redif. Yazacağımız dörtlükler de 8 lik hece ölçüsüyle yazılacak. ( 4+4 veya 5+3 olabilir. Orası çok önemli değil. )
Nitekim olay başladığında bu kurala riayet edilir.
Mesela ilk dörtlük üzerine pası alan şair devam eder:
Şiiri güzel okuyan
Mısrayı usta dokuyan,
Bülbül misali şakıyan
Dillere şiir yazalım
Bazen araya ben misal hicivciler karışır ve onlar da şöyle bir şeyler yazar:
Sorma gardaş sakın neden
İnsanları sinir eden,
Birkaç santim, doksan beden,
Kıllara şiir yazalım.
Gördüğünüz gibi aslında atışma olmasa da ( Çünkü kimse kimseyle atışmıyor.) şairler şiir yazmak için bir neden bulmuşlar ve ’’ Şunlara-bunlara şiir yazalım’’ Diye birbirlerine değişik öneriler sunuyorlar. Ölçü, uyak, ayak, redif, amoni sıkıntısı yok buraya kadar. Bundan sonrasında da bir müddet olmayacak. Şöyle ki:
Zalimdir feleğin çarkı
Budur onun büyük farkı.
Yıktı vallah evi barkı
Sellere şiir yazalım.
Bir şairin derdi evini barkını yıkan sel iken bir başkasının derdi bakın nedir?
Almanların postasıydı
Tam bir futbol hastasıydı
Asistlerin ustasıydı
Müller’e şiir yazalım
’’Almanların postası’’ biraz saçma olsa da uyak, ayak, kafiye ölçü yerli yerinde...Aldık kabul eyledik. Müller hiç de hakkında şiir yazılmayacak biri değil. ( Her ne kadar Hans Müller mi Gerd Müller mi belirtilmemiş olsa da )
Bu minval üzere hiç de fena sayılmayacak dörtlükler gelmeye devam eder.
Dünya fani, her şey yalan
Var biraz da sen oyalan
Ömrümüzden ömür çalan
Yıllara şiir yazalım.
Yunus Emre’den ufak bir aşırma varsa da kabul edilebilir. Güzel ve genel gidişata uygun bir dörtlük...
Sonra yine ben misal bir zıpır çıkar ortaya ve bakın ne der?
Bizi de düşünün biraz
Ki sonra çıkmasın maraz
Elma yanak, dudak kiraz
Dullara şiir yazalım.
Evet daha onlarca böyle genel ahengi bozmayan dörtlükler akmaya devam eder. Ancak katılım sayısı bazen 300- 400 olunca saçmalamalar da başlar.
Şimdi sıra onlarda:
Ben de yazarım bir dörtlük.
Beğenmeyi ihmal etmeyin ha bu dört dörtlük.
Üç sekizlik bir de dörtlük
Notayla şiir yazalım.
Hani ’’ Tut kuyruğundan vur duvara derler ya’’ işte tam öyle...
Daha böyle onlarcası, hatta yüzlercesi:
Samanlıktan kaldıramadım samanı da Zühtü.
Zühtüye kızdım da bana küstü
Zalim feleğin bana imiş kastı
Gelin arkadaşlar şiir yazalım.
Bir türlü anlatamazsınız ’’ şiir yazalım’’ ın kafiye değil redif olduğunu.
Dörtlük mü? Onu hiç sormayın zaten.
Bazılarında ise herşey normal görünür. Aahh bir de ne demek istediğini anlayabilsek.
Sevda ateşiyle pişen
Aşkının peşinden koşan
Deli ırmak gibi coşan
Göllere şiir yazalım.
Sevda ateşiyle pişmek ve aşkının peşinden koşmak neyse de deli ırmak gibi coşan bir göl nasıl olur? Sıkıysa sorun. Ne cahilliğiniz kalır ne ukalalığınız. Bir de engeli yersiniz cabası.
Efendim, bir de mâbadından kelime uyduranlar arz-ı endam eder iş bu çoklu şiir atışmalarına. Bir örnek de onlardan verelim:
Casdırık casdırık ötme
Piatemi hiç ürkütme
Koşütümü ütü etme
Jöllere şiir yazalım.
Casdırık casdırık: Eh haydi anladık diyelim. Peki Piatem, Koşüt, Jöl... Bunlar ne?
Şayet yanılıp da sorarsanız size mutlaka açıklayacaktır tüm bunların kendi memleketinde kullanılan yöresel kelimeler olduğunu. Tabii ki külliyen yalan.
Sonra gelir ana konuyla hiç alakası olmayan acayiplikler.
Hamdiye
Vermem seni Hamdi’ye.
Kendim yerim ham diye.
Sanma ki affederim
Bu olmamış ham diye...
Buyur burdan yak...
Bu arada bazı vatandaşlara hece şiiri ile serbest şiirin tamamen farklı bir şey olduğunu anlatamazsınız. Serbestçiler de damlar:
Bu monoton dünyada
Her şey yeknesak
Her şey
Ama her şey
Yek
Nesak...
Siz saçınızı başınızı yolarken bir başkası gelir:
Bir dilemma yaşıyorum
Dil mi olmalıyım
Yoksa Emma mı
Dil olursam eğer
Şâd olmak için kim bilir
Kaç yıl avutacak felek
Emma olsam
Clare Boylan’ın kitabına hapsolacağım
Of yaaa
Ne kötü bir şey dilemma
Hele bir de ’’ Sizlere bir eserimi takdim ediyorum. Bu eserim noter tarafından tasdik edilmiştir’’ Deyip de bu atışmaya (!) şöyle bir şey gönderenleri ne yapmalı?
Ben artık her şayirleri
Hiç huhatam almıyorum
Gattar oldum bundan sonra
Yarı yolda kalmıyorum
Pirefesorler vız gelir
Yengeç yan değil düz gelir
Garkalar hep gündüz gelir
Dohru şiyirler yazalım
Huhatam: Muhatap demek istiyor vatandaş
Gattar: Gaddar yani
Pirefesor: Sanırım anladınız
Garka: Karga
Dohru :Doğru
Evet...Böyle bir şiir gelir. Aman sakın çalmaya malmaya kalmayın, noter tasdiklidir.
Velhasılıkelam o atışma zincirleri maalesef belirli bir noktadan sonra insanı şiir yazmaktan da şiir okumaktan da nefret ettiren bir hal alır. İşte o sebeple ben iki, bilemedin üç şair dışında şairin katıldığı atışmalar dışındaki bu tür şiir atışması adı altında yapılan çalışmaları şiirin gelişmesi ve kalitesi açısından hiç faydalı bulmuyorum.
Peki bu işin doğrusu nasıl olmalıdır?
Bu işin doğrusu şöyle olabilir:
Yine çok sayıda şairin katılımıyla karşılama dörtlükleri yazılabilir. ( Atışma değil ) Ancak sitelerin ya da edebiyat sayfalarının şiirden gerçekten de anlayan yöneticilerine ve şiirden anlayan seçki kurullarına gönderilir bu dörtlükler. Yönetici ve seçki kurulları kendilerine gönderilen dörtlükler içinde yayınlanması uygun olanları seçer, diğer saçmalıkları ayıklar ve sitede yahut edebiyat sayfalarında yayınlar. Eğer böyle olursa bizler de Nasrettin Hoca’nın fıkrasında olduğu gibi bir gram bal için bir çeki odun çiğneme eziyetinden kurtulmuş oluruz.
Düşünsenize: Atışma zinciri diye yaklaşık dört yüz tane dörtlük gönderiliyor. Zamanımıza yazık, gözlerimize yazık. Saçmasapan dörtlüklerle ya da dörtlük bile olmayan zırvalarla aynı kefede tartıldıkları için muhteşem dizeler yazan çok değerli şair dostlarımın emeklerine yazık.
Ve son olarak:
Böyle bir zincirde on defa ’’ Güllere şiir yazalım’’ yirmi defa ’’ Kullara şiir yazalım’’ Demenin mantığı nedir Allahınızı severseniz?
Atışma yapalım derken şiirin içine etmenin alemi var mı?
YORUMLAR
Hocam örnekler vererek yapmış olduğunuz, ogretici, egitici aciklamalarinizdan faydalanarak, yararlanarak ayrıldım sayfanizdan. Saygilarimla
Önce kendimizi
Elestirelim
Mükemmel değilim
Henüz öğrenciyim
Kafamiza vura vura
Mecazi anlamda
Edebiyatı öğretin
Kuralları belirleyin
Uymayanlara
Uyana kadar
Bıkmadan
Usanmadan
Emek verin...
Değerli hocam, "Altının kıymetini sarraf bilir" derler...
Bütün mesele, sarrafın niceliğini ve niteliğini artırmada...
Ne yazık ki, eğitimimizdeki nicelik ve nitelik sorunları halledilememişken, üstüne bir de iletişim devrimi(!) geldi ve yarattığı kaos bizimki gibi kültürleri tam bir drama dönüştürdü...
Bu yazının resmi, sürüklendiğimiz şizofrenik durumun internet ortamındaki yansıması...
Artık, 'şairler' bile şiiri 'Orta malı', parayı bastıranın altına yatan bir orospu gibi görüyor...
Evet, şiirin özneleri bu problemin birbirini tamamlayan yüzleri oldular; dolayısıyla şair ve okuru altının (kıymetin) dışında bir yerde kucaklaştılar...
"Yakalarsam muck muck"...
İşte, buraya kadar indik...
Madem ki bu kadar keskin(?) yorum yapıyoruz, çaresini de yazmalıyız kendimizce...
"Hakk ismin okur dilimiz" en baştaki düsturumuz olmalı bence...
Selam ve saygılarımla.