Börek Buğusu
Bir başka şehirde bambaşka bir sabaha göz kırparken dilimde deli bir şiir
rutubetli duvarlarında hayallerim gezinir
yatağında kirlenmiş bir battaniyeyle dertleşirsin
bitmiştir gece şimdi artık
kendi kendinlesin...
Öyle erken saatte attım ki kendimi sokağa, sokak hayvanları ile baş başaydım.
Birbirini kıskanan hayvancıkların oyunlarıyla neşelendim.
Bu güzel ‘Beni sev oyunu’ küçük ısırıklar itiş kakışlar, kararında havlamalarla kendi büyüsünde anlamlı ve bir o kadar hayata benzeyen dokusuyla beni içine alıyor…
Canlardan biri ıslanmış, pasajın birine sığınmış Pazar gününün şefkatiyle sevgi bekliyor. Beni gördüğünde selamını çakıyor kuyruğuyla; anlıyorlar sevgiyi biliyorlar neden ona yöneldiğimizi…
O sahil kasabalarının tahmin edeceğiniz eski bina kokusu, nem küf salvoları eşliğinde çiseleyen yağmurun hüzünlendirdiği esnaf çarşısına açılıyordu pansiyonun kapısı. Kim bilir kaç umutsuz yürek yeni güne aynı benim gibi başlamıştır. Aynı benim gibi kahve alüminyuma selam vermiştir hatta el sıkışmıştır. Mırmır kedilere hatır soran belki azdır ama benden size tavsiye saçma da olsa sesli sohbet edin hem size hem onlara iyi gelecektir.
Bir tente altında içlendiren duruşlarıyla iki temizlik işçisi sigara içiyordu. İyi börekçi var mı diye sordum, takip etmemi istediler. Arka sokakta tek açık yer orasıydı diğer esnaf için bugün dinlenme zamanıydı. Büfeler bakkallar, taksiciler çorbacılar, pastane börekçiler ise erken başlıyorlardı bu yağmurlu Pazar gününe…
En dip masada 2 kişi yüksek sesle konuşuyordu aslında kız söylüyor adam dinliyordu desek daha doğruydu. Henüz reşit olmamasına rağmen elli yıllık çenebaz gibi hiç susmadan rahatsız edici bir hızlılıkla ve sitemlerle dedikodularla süslenmiş abartmalarla kafamızı şişiriyordu.
Kalkıp başka masaya geçtim ters yöne oturdum televizyon arkamda kaldı. En azından bu genç çilekeşi görmek zorunda kalmayacaktım. O anda değişik bir manzara ile karşı karşıya kaldım içerdeki tüm müşteriler tezgâhtaki genç kapıdaki sigar tüttüren yaşlı amca ekrana kilitlenmiş kıpırdamadan filme bakıyorlardı. Kulak kabarttığımda sultanın sesini duydum.
Böreğim geldi kol böreği adı altında resmen peynirli küt böreğini servis etmişlerdi. Ağzımda kötü bir yağ pişmemiş yufka tadı kaldı neredeyse pudra şeker isteyecektim. Ortam o kadar hoştu ki kızamadım, yemeğe devam ettim.
Arada çaylarını yudumluyor pidelerini yiyorlar ama hep birlikte çok ciddi bir sendika eylemi yapar edasıyla ekrana bakıyorlardı…
Meraklandım hangi filmdi bu acaba, dönüp baktım adı yazmıyordu ancak eski olduğu kesindi, köylük yerde geçiyordu.
Türkan bir evden çeşitli yiyeceklerle büyük küfeyi dolduruyor sırtına yüklüyordu. Fatma Bacı diye sesleniyordu diğer kadınlar evine yürürken ve takip ediyorlardı. Yaşlı babası ve iki çocuğuna veriyordu yiyecekleri epeydir aç oldukları için diğer köylüler onlarla paylaşmasını istiyor ve arbede çıkıyordu. Bir anda bende biraz önce dalga geçtiğim ekibe dâhil olmuştum. Merak ediyordum. Daha önce izlememiştim belki izleyenler bile aynı şekilde büyülenmiş gibi izleyebilirdi. Açlığı anlatan o dönemin teknik yapısıyla da titizlikle kurgulanmış ağır dramatik bir sahneye denk gelmiştim. Avucunda somun ile ölüyordu Fatma Bacı. Daha fazla dayanamadım hesabı ödeyip kendimi dışarı attım. O replik kulağımda yankılanıyordu
Gelin! Rahmet yağıyor rahmet…
Börekçinin camındaki buğunun gözyaşı izleri o şiiri işlemişti sabaha.
Nadir
08.10.2017
OTEL ODALARI
pencerelerine ışıklar düşer
ah otel odaları, otel odaları
sarı, yeşil, kırmızı, mor
hepsi de acının değişik tonları
ah otel odaları, otel odaları
yalnızlığın mezarları
otel odaları ah otel odaları
yalnızlığın mezarları
otel odaları, otel odaları
sürgünlerin, gurbetlerin diyarı
her gece sabaha karşı dönersin
bir bardak su durur masanın üzerinde
sabahtan kalma ekmek peynir kırıntıları
rutubetli duvarlarında hayallerin gezinir
yatağında küflenmiş bir battaniyeyle dertleşirsin
bitmiştir gece şimdi artık kendi kendinlesin
ah otel odaları, otel odaları
yalnızlığın mezarları
otel odaları, otel odaları
sürgünlerin, gurbetlerin diyarı
Murathan Mungan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.