Şimdiye kadar hiç kimse taklit yoluyla büyüklüğe ulaşamamıştır. -- samuel johnson
su_misali(Gülhun Ertilav)
su_misali(Gülhun Ertilav)
@su-misali-gulhunertilav-

Ayran Gönüllerde Aşklar

9 Ekim 2017 Pazartesi
Yorum

Ayran Gönüllerde Aşklar

17

Yorum

2

Beğeni

0,0

Puan

1991

Okunma

Okuduğunuz yazı 9.10.2017 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.

Ayran Gönüllerde Aşklar








Selma, işten dönerken alışveriş yapmıştı. Eli kolu dolu halde evin kapısına geldi, zile bastı, bir süre bekledi; ama açan olmadı. Elindekileri yere bırakıp öfkeyle çantasından anahtarını çıkardı ve kapıyı açtı.


Eve girmiş; ama öfkesi yatışmamıştı. Sinirle çantasını yere bıraktı. Gıda ve temizlik için aldığı poşetlerle mutfağa yöneldi. İçerden çocukların sesi geliyordu. Zile bastığı halde kapıyı açmamıştı çocuklar. Belli ki kulaklarında kulaklık, bilgisayarda oyun oynuyorlardı. “Her zamanki gibi” diye düşündü.


Poşetleri masaya bırakıp çocukların bulunduğu odaya geçtiğinde yanılmamıştı. “Hiç değilse yediğiniz yemeğin tabaklarını, içtiğiniz içeceğin bardaklarını kirli bırakmasaydınız. Şimdi hem mutfağı toplayıp hem nasıl yemek yetiştireceğim?” diye söylendi. Çocuklar annelerini yine duymazdan gelip kıkırdayarak oyunlarına devam ettiler.


İşini seviyordu Selma; ama eşini sevmiyordu. Hele son zamanlarda, kendine iyice düşman gözlerle bakan çocuklarını hiç anlamıyordu. Yine de analık duygusuyla yemeklerini yapıyor, her türlü ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyordu. O yapmazsa babaları hiç yapmazdı zaten. “Belki çocuklar biraz daha büyürlerse anlarlar beni” diye düşünmek, onu biraz olsun rahatlattı. Üzerini değişip mutfağın yolunu tuttu. Hiç değilse bu gece evde dırdır olmasın diye, ortaya bir şeyler çıkarmak zorunda hissediyordu kendini.


Aslında çoktan kararını vermişti eşinden ayrılmaya. Sırdaşım dediği, çok sevdiği arkadaşı buna hep engel olmuş, boşanmamaya ikna etmişti. Toplumda hoş karşılanmadığını, boşanınca kaybedeceği çok şey olduğunu her zaman anlatmıştı ona Filiz. Hak veriyordu; ama içindeki Selma’nın yüreğinde hep delice kaynayan başka duygular vardı. Bunu Filiz’e anlatamıyordu işte. “Hoş karşılamaz belki” diye düşünüyordu.


“Ben ne zaman sevileceğim? Sevgiye açım! Bu açlığı nasıl bastıracağım? Çocuklarımın doğması beni bu düşüncelerden kurtarır sanıyordum; ama olmadı işte. Onlar da babaları gibi duygusuz sevgisiz yetişti. Hala çok genç ve güzelim. Bir şeyler olmalı; çok daha iyi bir şeyler olmalı. Artık hayatımda bir şeyler yoluna girmeli. Bu açlık bitmeli. Sevgi açı olduğum sürece yaptığım her şey mubahtır. Ne yapayım yani? İstediğim sevgiyi birazcık sunsalardı ya bana!” diye düşünerek yemeği yapmaya; yemeği yaparken de kafasında türlü kurgular planlamaya koyuldu.


Eşi geç geliyordu. Yemek yetişirdi nasıl olsa. Sebzeleri doğrarken, bir yandan da uzun süredir gizli gizli konuştuğu, hoşlandığı, beraber olduğu adamı aradı. “Gerçi bu saatte telefona da cevap vermez. Pısırık adam; korkar eşinden” diye düşündü. Haklı da çıktı.


Telefon uzun uzun çalıp kapanmıştı. Aradan on dakika kadar geçti; bu kez arayan karşı taraftı. Sesi oldukça sinirliydi.


-Ben sana belli bir saatten sonra arama demiyor muyum? İyi ki telefonu sessize almışım; yoksa evde kavga çıkacaktı. Şimdi sigara almaya diye dışarı çıktım. Neden aradın bu saatte?


Bunları duyunca bütün hevesi bir anda kaçtı.

-Tamam, bir şey yok!


Buz gibi ses tonuyla telefonu kapattı. Bu adamı def edip başka birini bulmayı çok istiyordu uzun zamandır. Artık zamanının geldiğini düşünüyordu. “Ben sevgiye, ilgiye açım. Bunu anlamadığı sürece ben mutlu olamam. Oysa kaç kez söyledim ilgisiz bırakmamasını” diye düşünceler dolaşırken beyninde hafiften bıçak da eline dokunmuştu. Az da olsa canı yanmış, daha da öfke yumağına bürünmüştü.


Yemeği bırakıp yan odaya geçti. Koltuğa yanlamasına kurulup, ayaklarını koltuğun diğer tarafına uzattı. Düşünmeye başladı…


O gece, kafasında ördüğü düşüncelerle geçti. Sabah olduğunda her zamanki gibi ayna karşısında epeyce zaman harcayıp işyerine gitti.


Aslında Selma bu aralar gerçekten başka birini düşünüyordu. Fakat bunu nasıl yapacağını kestiremiyordu. Arkadaşı Filiz’in uzun süredir görüştüğü, sevdiği biri vardı. Adam da fena değildi hani… İyi bir iş, kariyer, dolgun bir cüzdan ve çok beğenmese de, ortalamalara göre fena olmayan bir fizik… Daha ne olsundu ki?


Aklına ne zaman gelse, kafasından kovmaya çalışıyor, “Selma! O senin en yakın arkadaşının sevdiği adam” diyordu kendi kendine. Filiz, Selma’ya güvenerek adamı ne kadar sevdiğini, hatta bu sevginin çok temiz bir sevgi olduğunu, daha el ele bile tutuşmadıklarını; ama adama çok güvendiğini defalarca söylemişti.


Adamın Filiz’e verdiği değeri her fırsatta Selma’da görüyor, içten içe kıskanıyordu. “Neden benim karşıma çıkanlar bunun gibi değil?” diye düşünüyordu. Bazen kıskançlığı öylesine kendini yiyip bitiriyordu ki; olaylarda Filiz’i yanlış yönlendirmekte sakınca görmüyordu.


Aradığı fırsat bir saat sonra eline geçti. Telefon çaldığı zaman gördüğü isim kendini de şaşırttı; ama gülümsemeden edemedi. Filizin sevdiği adam kendini arıyordu. Ona bir hediye almak konusunda fikir danışmak için aradığını söylüyordu. İşte bu fırsat kaçmazdı. Yarın işten sonra bir alışveriş merkezinde buluşup, iyi bir hediyeyi birlikte almaya karar verdiler.


Ertesi gün ve diğer birkaç gün hep hediye bulmak için sürekli bir araya geldiler. Selma hiç boş durmuyor, adamın aklını iyice çeliyordu. Günler günleri kovalıyor, hediye konusu unutuluyor; ama sürekli buluşup konuşuyorlardı.


Bu arada Filiz de dertleşiyordu Selma’yla. Adamın kendinden uzaklaştığını, sebebini merak ettiğini, sormaya cesaret edemediğini söylüyordu. Selma büyük bir keyifle dinliyor, biraz zamana bırakmasının iyi olacağını söylüyordu. Yalnız kaldığında da; “Demek etkilemeyi başardım. Şimdi iyice elde etme zamanı” diye düşünüyordu.


Selma, Filizden aldığı tüyolarla adamı iyice kendine çekmeyi başarmış, hatta daha da ileriye gitmişti. Filiz’in gün be gün nasıl eridiğini görüyor, üzülmüyordu. “Sevmek benim de hakkım” düşüncesi hâkim olmuştu iliklerine kadar. Filiz’in, evi ve çocukları için yaptığı iyiliklerin hepsini unutmuş görünüyordu. Nasıl olsa başka bir kız arkadaş edinirim düşüncesi onu tazeliyordu. “Hele şu aşkı içime sindirerek yaşayayım önce” diyordu beyninde.


Önceleri gizli saklı buluşmalarla devam ederken, artık çok saklamak istemiyordu Selma. Her şey yolunda giderse eşinden boşanmayı, o adamla evlenmeyi göze almıştı. Şimdilik bunu anlatabileceği, paylaşabileceği kimse yoktu hayatında. Bundan sonra kendisini sevecek biriyle beraber olma düşüncesi onu çok mutlu ediyordu.


Şimdiye kadar düşüncede kalmıştı hepsi. Adamdan, evlilik veya uzun süreli beraberlik sözü hiç çıkmamıştı. Bekleyecekti; ama istediğini almazsa adamın başına bela olmayı da düşünüyordu.


Bu bela tam da bugün gelmişti. Böylesini beklemiyordu; hamile kalmıştı. Hemen adamı arayıp haber vermişti. Buluşmaları gerekiyordu.


Adama açıkladı. Böyle bir şey beklemediğini, gönül eğlendirdiklerini, ciddi bir beraberliği hiç düşünmediğini öğrendi. Yıkıldı. Ne yapacağını bilemez halde, ruhen tek başına kalmıştı buluştukları kafede. Gözlerinden süzülen yaşlarla kafasını kaldırıp, adama kendini iyice acındırarak “Ben buna layık değilim” derken, kendilerine merakla bakan bir çift gözle karşılaştı. Filiz, iki masa ötelerinde oturmuş, onları izliyordu. Her iki kadında birbirine bakıyordu.


Hiçbir şey söylemeden yerinden kalktı Filiz. “Dünya etme bulma dünyasıdır Selma. Elbet bir gün ettiğini bulacaksın” diye düşünerek çıktı kafeden. Selma, sanki onun iç sesini duymuş gibi “Hiç merak etme Filiz; ben belamı buldum” diye düşündü.


Hem en iyi arkadaşını kaybetmişti hem onurunu. Çocuklarını ve eşini kaybetmemek için çaba sarf etmesi gerekiyordu. Önce bir yolunu bulup karnında ki bebeği aldırdı. Eşine daha iyi davranmaya çalıştı. Evliliğini kurtarmak için elinden geleni yaptı.


Evliliği yine eski düzende devam ediyordu. Uzun bir süre aklı başında davrandı; ama içindeki sevgi açlığı dinmemişti. Yeni hedefler bulmak için araştırmalarına devam ediyordu.


Sevgi için, yolu nasıl olursa olsun mubahtı onun için…




Gülhun ERTİLAV

Paylaş
Beğenenler
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Ayran gönüllerde aşklar Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Ayran gönüllerde aşklar yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Ayran Gönüllerde Aşklar yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
onukoglu
onukoglu, @onukoglu
12.10.2017 15:36:54
okunası yazı olmuş kutluyorum
levent taner
levent taner, @leventtaner
11.10.2017 08:45:03
Sevgi iyi hoş, güzel de; en yakın arkadaşını ve her şeye rağmen aile düzenini hiçe sayacak kadar, gizli kapaklı hele, hiç hoş bir durum olarak gözükmedi bana, hiiçç! Modern dünyada benim yaklaşım tarzım tam bir yobazlık ama, bakar mısınız şu Selma'nın fetbazlıklarına

Fakat sizin kaleminiz ise söz konusu olan her şey bir başka evrene açılabilir tabi

Bu arada büyük geçmiş olsun efendim

Müteessir oldum bir anda

iki buçuk sene önce bende sıkı bir rahatsızlık evresi geçirdim, gidip geldim açıkçası, o günlere uzandım şöyle bir

Nihayet

Güne gelen yüreği, emeği, kalemi, kelamı kutlarım hanımefendi

Saygı ve selamlarımla

Sevgiyle kalın, hoşça kalın...

glenay
glenay, @glenay
11.10.2017 00:08:17
Sevgi karşılıklı olur.
Sevgi vermeyi bilmeyen bir insan ne kadar arasa da onu bulamaz.
Öyküdeki bayanın da gerçek aradığı sevgi değil gibi geldi bana.

Tebrikler Gülhun hanım,
duru bir dille yazmışsınız.

sevgilerimle..

Dosteli_
Dosteli_, @dosteli
10.10.2017 20:33:40
YAŞAMDAN KESİTLER BİR MUTSUZLUKLAR DRAMLAR.Oldukça sürükleyici ve size ozgü bir öyküleme tekniği. İlgiyle okudum alkışlar dosta
İBRAHİM YILMAZ
İBRAHİM YILMAZ, @ibrahimyilmaz1
10.10.2017 16:34:27
Saygıdeğer kalem dost Gülhun hanımefendi, öykünüzü bir solukta okudum dersem abartı sanmayın. Hoş, akıcı ve sürükleyici.

Kutlarım.

Öykü kahramanınızı ne güzel ki Madam Bovari örneği intihar ettirmemişsiniz.

Emeğe ve sanata saygımla.
erhanbay
erhanbay, @erhanbay
10.10.2017 16:33:31
Konu özgün sayılmaz belki ama anlatım güzel.Tebrik ederim.
gül peri
gül peri, @gulperi
10.10.2017 16:23:18
Yazdığınız her şiir ve yazıyı beğeniyle okurum.

Çok sade ve sürükleyici bir üslubunuz var.

Anlattığınız hikayeye zamanımızda her zaman rastlıyoruz.

Allah insanları nefislerine hakim kılsın.

Sağlıkla mutlu kalın .Selam sevgiler
Ayşegül AKDAĞ BARUTÇU
Ayşegül AKDAĞ BARUTÇU, @aysegul-akdag-barutcu
10.10.2017 14:35:17
Çok enteresan bir esere imza attınız ve oldukça sürükleyiciydi.
Kaleminize sağlık
ahmet_örnek
ahmet_örnek, @ahmet-ornek
10.10.2017 14:23:16
öncelikle çok geçmiş olsun ve bir ömür sağlıklı yaşayın dileklerimi ileteyim.
güzel bir konu, bile bile yanlışa düşmenin geri dönüşü zordur...ki şahidi olduk bunun.
usta kaleminizi gönülden kutladım Gülhun şairim
selam saygı
Gülüm Çamlısoy
Gülüm Çamlısoy, @gulum-camlisoy
10.10.2017 14:23:12
Sevgili hocam, öncelikle kutluyorum yürek sesinizi ve geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
İyi ki varsınız.
Sevgi ve selamlarımla sevgili hocam.
Kul Figani
Kul Figani, @kulfigani
10.10.2017 12:04:01
Ders alınası bir eser.
Tebrikler
Hicran Aydın Akçakaya
Hicran Aydın Akçakaya, @hicranaydinakcakaya
10.10.2017 10:43:14
Çok güzel bir öykü yazmışsın gene arkadaşım. Hem sürükleyici, hem merak uyandırıcı, hem de ders verici.
Kutluyorum başarını, bu arada gelmiş geçmiş olsun, sağlıklı günler diliyorum bundan sonrası için sana, sevgiyle...
HakanKurtaran
HakanKurtaran, @hakankurtaran
10.10.2017 08:08:09
Günün ders veren yazısını Tebrik ederim.
Anlamlı ve düşündürücüydü...
Selam ve saygılarla...
Bedri Tokul
Bedri Tokul, @bedri-tokul
10.10.2017 00:27:41
Olması gereken de buydu.
Ve...Olmuşta.
Seçki gurubuna Teşekkürler.
Sitemiz fabrika ayarlarına dönüyor yine.
Çok mutluyum çook...
Tebrikler.
GÜLDESTE
GÜLDESTE, @guldeste
10.10.2017 00:20:46
ÇOK ANLAMLI DÜŞÜNDÜRÜCÜ BİR YAZI İNSANLAR SEVGİ ARAR YAŞAMI BOYUNCA BAZEN YÜREĞİNE SORAR HERŞEYİ MANTIK SADECE SEYREDER SONRA SONRA MI... MANTIK BEN ÇOK ÖNCE SÖYLEMİŞTİM DER MUHTEŞEM BİR PAYLAŞIM SEVGİMLESİN GÜLHUNCUĞUM
NOT UĞUR BÖCEĞİN

GÜLDESTE tarafından 10/10/2017 12:21:21 AM zamanında düzenlenmiştir.
Bedri Tokul
Bedri Tokul, @bedri-tokul
9.10.2017 21:50:07
Bu öyküyü okumaya başladım. Zil çaldı. Gittim baktım kimse yok.
Okumaya devam ettim. Şimdi de telefon çalıyor. Allah Allah telefon da çalmıyormuş.
Bir ara telaşla eşime seslendim:

"Beni seviyor musun?"
"Tabii ki niye sordun?"

Öykünün sonlarında:

Atlayıp bir taksiye;

"Kafeye gideyim. Şimdi bu iki bayan saç saça,baş başa kavga edecekler" diye düşündüm.
Sonra vaz geçtim.
"Yesinler birbirlerini. yaptıklarını çeksinler"

Öykü böyle yazılır işte...
Anlatılanların bir parçası da de sen oluverirsin.
Ben okumadım yaşadım yazılanları.Sanki yanlarındaydım.

Her zaman derim:
" Bir insanın en kıymetli imzası nikah defterine atılan imzadır."

Çoktandır yazmıyordun. Özlemişiz bu tadı.

Selam ve sevgiyle Can Bacı.

sami biberoğulları
sami biberoğulları, @samibiberogullari
9.10.2017 16:10:44
10 Hazirandan bu yana üç ay geçmiş. Son yazını o tarihte yayınlamışsın. Üç ay sonra seni tekrar bir yazınla bu sitede görmekten çok mutlu oldum.

Neler oluyor anlamıyorum. Sitenin en çok okunan ve en eski müdavimleri birer birer yazmaktan ellerini ayaklarını çektiler. Eski dostlardan bir kaç kişi kaldı ancak. Niye böyle hiç bilemiyorum. Bir tatsızlık tuzsuzluk var ama sebebi nedir?

Neyse. Belki de benim hüsn-ü kuruntularımdır.

Yazına gelince:

Karşlılığında sadece sevgi bekleyen bir kadının, tüm beklentilerine rağmen aradığı sevgiyi ve ilgiyi kocasından ve çocuklarından görmediği takdirde bu beklentilerini karşılayacağını umduğu başka insanlara yönelmesi en doğal hakkı mıdır?

Maalesef ne hukuk ne de ahlak anlayışımız buna ''Evet'' Diyemiyor. Ancak öte taraftan hukukun da ahlakın da temeli olan vicdana sorduğumuzda aynı soruyu ''Evet'' cevabını veriyor. ( En azından benim vicdanım evet diyor.) Çünkü hiç bir insan bütün hayatı boyunca hiç bir karşılık görmeden fedakarlıkta bulunmak gibi bir işkenceye katlanmak zorunda olmamalıdır.

Ama yine de bu cendereden çıkışın çaresi ''Madem öyle o halde her şey mübah '' anlayışı da olmamalıdır. Gizli saklı ilişkiler, kendisini daha büyük muhtemel tehlikelere atmalar ve sonuçta çok daha ağır çözümsüzlükler ve nihayetinde her şeye katlanmayı kabullenme hiç değil.

Peki ne yapılmalı?

İşte en zor soru bu. Medeni insan ne yapılması gerektiğini bilir ki bu, karşılıklı konuşmaktan başka bir şey değildir. Lakin ne kadar medeniyiz? İşte en önemli sorun bu.

Selam ve sevgilerimle.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.