Yılancık tepesi:
Yılancık tepesi:
Hava puslu, yağmurlu bir gün, aylardan yine ekim. mevsim sonbahar. Insanın içine tatlı hüzün kaplıyor. Değişen havalarla birlikte duygular çalkantılı ve dalgalı denizler gibi. Sanki, her derdi , kederi karaya vuran deniz kabuklarının içinden cımbızla çeker gibiyiz. Nedense böyle zamanlarda kabuğunu sığamayan deli danalar gibi evin içinde odalardan odalara, salondan, mutfağa dört dönüp duruyorum.
Miskin bir sinek başımın üstünde dolanıp duruyor yamacımda. Kafamın içinde uzakta yakında ne varsa; bütün düşünceler at koşturuyor. Vakit öğle oldu. İçimde uçsuz bucaksız yerlere, bahçelere doğru yol alıyorum. Çocukluğumun gectiği uzaklara çook uzaklara dalıp, öyle uzak yolların ucunda kayboluyorum ki; zaman zaman.
Bu günün dünden hiç farkı yok. Günlük işlerin eylemlerin dışında hiç bir şey yapamadımsa, sabah kalkıp, akşam yatmak, masaya oturup yemek yapmak, çay, kahve içmek, miskince günleri uysal bir kedi gibi geçirmek, balkona çıkıp geçmişin derinliklerinde uzaklara dalıp, hava emen karbüratör gibi sabahın köründe, akşamın karanlığında cigara tüttürmek dertlenip içine çekmek. İş mi bu?
Yavaş yavaş kendimi siliyorum yeryüzünden, kurulmuş düzeni siliyorum. Beni arayıp halimi sormayan anamı, ablalarımı, akrabalarımı, dosttumu, düşmanımı siliyorum. Gönül defterinden. Kar- zarar hesapları içinde olan aklımı siliyorum. Aslında, beni üzen herşeyi, herkesi silmek istiyorum. Yakınımda uzağımda olmuş ne farkeder, kanıma yakın olmuş olmamış ne farkeder. Bütün üzünçleri, sevinçleri tek başına yaşamışken. Bunca yıl sonra aranmamış aranmamış sorulmamışsa adım- sanım. Ortalığı ne diye ne uğruna idare ettiğimi de bilmiyorum.
Bir cendere içindeyim. Kendi içimde bir bardak suda fırtınalar kopuyor. Hayatı şunun bunun dertleri, gülüşler arasında akıtmak dik tepelere tırmanmak, yokuşlardan inmek.
Zaman zaman düşlerime giriyor çocukluğum ve incir bahçeleri; ağaçlar gençleşiyor, yükseliyor taze sürgünler, yeşil canlı yapraklar ve umutları besliyor. Ağaç diplerinde açan sarı nergisler, sabahları buz tutan tulumbanın sapı, kenarında akşam sefaları, sarmaşıklar, arap laleleri, küçük kadife çiçekleri bembe, beyaz, ebrûli öbür günlerden farklı bir de sis inmiş ortalığa.
Bulutlar inmiş. Sis içinde insanların oradan oraya koşuşmaları, kargaların önce tek tek sonra sürüler halinde geçmesi gökyüzünde uğultular kızılca kıyamet! Yağmur yağacak! Yağmur yağacak! Bir koşuşturma insanların iki ayağı bir papuça girer. Kimisi incir agaçları altında düşen incirleri toplar, kimisi dört elle ızgaraları içerilere taşır. Gökyüzüyle savaşa giren insancıklar, vızır vızır insan üstü bi gayretle çuvallar örtülür akan damların altında. Havanın ağırlığı, pusu, karanlığı dört bir yanı sarar. Can mal derdine düşmüş! Herkesin saçı yüzüne, üstü başı üzerine yapışmış, ayaklarında terlik, ayakkapları çamura batmış. Soluk soluğa ağaçların altından elinde sepetler, bahçeden, dışarıdan iceriye doluşur. Bir müddet! İçeri karanlık, kapıda dikilip yağmuru seyredip gülülüşürler. Sonrası hüzünlü bir sessizlik çökker. El yordamıyla dağınıklıklar toplanır. Ardından hava durulur yavaş yavaş güneş çıkar, hava yine çiserler, sonra yağmur çekilip gider dağlara taa ötelere.
Çiçekler sıçan gibi olmuş, yaprakların üstünde pıtır pıtır damlalar güneşle inci gibi parlar, çamura belenen taze bostan yaprakları rüzğarla ters dönmüş. İncir ,üzüm taşıyan çıngıraklı at rabaları, küfe sarılmış eşekler bahçe arasında patikardan çıkıp, şose yolda traktörler homurdanarak uzaklaşır giderler. Bahçe kenarlarında çocuklar böğürtlenlerden ağzı, dili mosmor olan çocuklar. Üç beş komşu toplanır çay demleyip icerler. Kızlar, çocuklar ve anneleri, yağmurdan bir gün sonra renkli naylon çizmelerini giyip, üstdonlarının paçalarını çizmelerin içine sokup yerleşerirler. Islak an başlarından sert topraktan yaban otlarına basıp, çakır dikenlerinden, pıtıraklardan sakınıp bahce kenarindan gezerek. Başıboş kuzular gibi kızlar, çocuklar, anneler yılancık tepesine mantar toplamaya giderdik. Bu mevsimde yağan yağmurlardan sonra. Şimdi uzaklardan gülümseyen bir düş gibi bakarken uzaklara dalıp gittiğim bir resim...
Nurten Ak Aygen
08.10.2017