Cennet Oğlan
Sığınma amaçlı bir limandan ibaret kalmak değil, sonsuza demirleyen gemilerin limanı olsun benimki isterdim. Halbuki onlar güzel günler paylaşacaklar, güzel sözler, daha güzel geceler, sonra sıkılacak birileri, yakıp yıkacaklar şehirleri, bana ise harabeleriyle erkekler kalacak ve sabahlarımız olacak diplerine vurmalık, o çok sevdiğim şarap tadı olacaklar, acı ve kuru…
Bir savaş çocuğunun barınağında, aramıza girecek sonra onların Tanrı dedikleri, ellerim kanayacak, tarihimi ters-düz edecekler, karşı tarafın çocuğu O, Karşı’ nın evladı diyecekler, ellerim kanıyor olacak, avazım çıktığı kadar Cennet Oğlan diye bağırıyor olacağım, Oğlan, Cennet (!) diye diretiyor olacağım, onların Tanrıları ağır basacak, küçücüğüz oysa, çok küçük… Ellerim kanıyor, bak titriyorlar Baba, yapma diyeceğim…
-Savaştır, normal. Diyecek o kin kusan gözleriyle zehir adam.
Yıllar geçti üzerinden, kütür kütür ezdiler o geçmişi, askerleri geçti, rap rap ezdiler şehri, bir beni ezemediler sanki, beni, benim hatırladıklarımı, bir benim çocukluğumu, unutamadıklarımı. İzin ver bana küçük kız, eteğine dolanıp o tepelerden aşağı rüzgarı tekrar hissetmeme, dudağına takılıp gülümsememe yine, lime lime ettikleri etlerle doldurdular içimi, damarımdan dışarı devlet sızıyor, millet, Tanrı sızıyor… Kimse senin sevdiğin gibi sevilmiyor, sevmiyor. Karşı’ nın çocuklarıyla dolu benim mazim, karşılığını bilmeden sevilenlerle, sevenlerle, unutamıyorum, o masumiyeti ve art niyetsizliği, gecelerime dolup gündüzlerimden boşalıyor o sevgi ve yineleniyor her gün sanki. En çok o zaman tokadı hissediliyor doğanın, insan olmanın tarifsiz zaaflarının yaralarına tuz bastıkça, biber oldukça savaş ve askerleri, ellerim kanıyor diyorum! Bağırıyorum!...
-Savaştır, normal. Diyor bu sefer kadının biri, öyle güzel ki… Tökezliyor bakış açım ve
öğrettikleri Nana’sının… Melekler de acımasız oluyormuş savaş vakti diye geçiyor içimden, daha çok susuyorum ve daha çok büyütüyorum içimdeki o buzdolaplarını, içim et doldukça, bir beni ezemiyorlar askerleri, bir benim çocukluğumu ve benim hatırladıklarımı alamıyorlar ellerimden. Ellerim kan içinde yine de biliyorum bırakmamayı, vefayı, sadakati, yapayalnızken bile biliyorum.
Ben hepsine dayanıyorum da, bir sen, Cennet Oğlan, bir senin dalgan vurdukça yalpalıyorum ve sek bir rakı gibi sızlatıyor burnumun direğini Savaş ve Zaman.
Beklerken hala, çalıp dururken aynı hicazdan aynı beste, geri dön Karşı’ nın çocuğu, geri dön bu şehre. Haydarpaşa’ da eteklerim rüzgara karışmış bekliyor olacağım seni, geldiğinde sonbahar sızacak, kızıla bulanmış bu savaş şehrine ve yaprak yaprak dökülecek ruhum karşında, son olacaksın limanımda ve asla, asla izin vermeyeceğim seni tekrar götürmelerine.
Beste Gül Öneren
Nakis-Denemeler II
YORUMLAR
beni bir annem tutardı kazağımı kafama geçirmişken...
aynı kazağın kolunda ilmeği patlamıştı dudaklarımın... avuçlarım kadar uzak olmadı kan... hep göğsümde taşıdım o surat dolu bardağın dolu tarafını...
ve şimdi kan dolu yüzüm
koca bir şehir boşalıyor üzerime.
artık susmuyorum,
neden sorularını bir kenara bırakmaya çalışıp
aynı kazakla ısınmaya çalışıyorum,
ve annemden sonra o kazağı sana hibe ediyorum çocuk.
usul ve sıcak yaşa.
hep.