- 1300 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MAVİ
Nihat Behram İsveç’te sürgündeyken evlendi. Bir kızı oldu. O’na gökyüzünün, denizleri rengi olan ’Mavi’ adını koydu. Nihat Behram o anı şöyle anlatıyordu:
’Hayatın karşısında en büyük heyecanımı,bebeğimin ilk aldığı nefesi izlerken yaşadım. İlk hava kabarcığı ciğerini yaktığı an, onun minicik gövdesini bir yaşama çırpınışı, incecik titreyişler sarsıyordu. Bu ilk nefes, benimle derin bağları olan, ama benim dışımda ayrı ve yeni bir hayatı çiziyordu.’
Nihat Behram işsizdir, parasızdır. Küçük Mavi bir gün hastalanır. Çocuk ateşten yanmaktadır. Gittikleri doktor çocuğu çırılçıplak soyar ve üzerine buz koyar ateşi düşsün diye. Ozan çaresizlik içinde kızının başında beklemektedir.Elinden gelen başka bir şey yoktur. İşte o an ’Ellerin Avucumda İki Ateş Damlası’ adlı şiirin dizeleri oluşur beyninde.
Çiçeğinde yeni yeni kamaşan zerdalisi ömrümün,
gülüşümde çekirdeği sertleşmemiş ilk çağlam,
kızım benim, nazım benim,
gurbet elde sazım benim,
yalazlanmış can tanem,
körpe dalım bir tanem..
Sisini gözlerimin, içimdeki dumanı
seziverdin de sanki
acılandın uykunda,
sızlandın huysuzlandın..
Dudakların kurumuş, ter içindesin yavrum!
Kolsuz kanatsız kalmış
geceden beri başucundayım..
Çırpınarak anlamını arayan binlerce sözcük
kabukları koparılmış yaralar gibi
uğulduyor beynimde..
itiraf etmeliyim ki yavrum
çekip gitse de bir bir
ekmeğe, özgürlüğe, insanlık ve hayata dair
içimi dişleyen düşünceler,
senin bir gülücüğün şimdi
yaşamam için bana yeter.
Geceden beri başucundayım..
İşte, sabaha dayandı gün!
Aşsız, işsiz, kuruşsuz
bir ıssız bayırdayım.
Bebeğim, canımın kıvırcığı,
boranda fırtınada sürgün vermiş tomurcuk,
üzüm tanem, nar tanem,
acar yanım, bir tanem..
Kim kime, dum duma bir tufandayız;
günlerin ağzında kara bir gül
dikenleri tenimize dayanmış;
ürkütülmüş, sarılmış, acıyla sınanmışız..
İnim inim uykunda nasıl da yalnız
yanıyor yüzün yavrum,
yüreciğin kaşlarında tütüyor,
ellerin avcumda iki ateş damlası,
tutuşmuş rüyaların, sesin duyulmaz,
kendi kollarımızdan başka
saranımız yok bizim..
Yazım benim, güzüm benim,
yemin olmuş sözüm benim;
sana kuş bulmalıyım
sana düş bulmalıyım
gidip iş bulmalıyım..
Koynunda çırpınırken böyle çaresiz
kahrınla tanıştırdın bizi ey hayat
zehrinle tanıştırdın;
alışılmaz bildiğimiz nefrete alıştırdın!
Onurumuz:
senin için sakladığım tek servetim bu yavrum;
süt olmaz, aş olmaz, iş olmaz onurumuz..
sızım benim, gizim benim,
gurbetelde izim benim;
ateş almış taş altında kalmışız,
gün olur hesabını sorarız elbet.