- 542 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ARTVİN FIKRALARI-11
166-HERSİ ENMEMİŞ
Artvin’in bir ilçesinde meşhur Hasan Ağası, kasabanın ileri gelenleriyle samimiyet kurması ile tanınır. Kasabaya yeni gelen hâkim, etrafı tanımak halkla kaynaşmak ister, ileri gelen zenginler toplanır, Hasan Ağa da aralarındadır. Yenir, içilir geç vakte kadar eğlenilir. Hasan Ağa da evine gider, yatar.Gece rüyasında kendi sürüsüne kurt düşer ve koyunları param parça etmeye başlar.Hasan Ağa çok bunalır, bir de ne görsün; akşam tanıdığı hakim köpek kılığında girer, hangi kurda vurursa dağıtır ve sürüyü az zayiatla kurtarır.Kan, ter içinde uyanan Hasan Ağa,kendini toparlar ve hemen iyi bir koç ile hakim evinin yolunu tutar.Kapıyı açan hakim beyin hanımı ağayı buyur eder,konuşmaları duyan hakim bey,kapıya gelir ve merakla “hayır ola Ağa!.. Sabah, sabah, buyur”,diye merakla sorar. Ağa içinden “Hele bibah, hebersiz gibi davraniyer”,diye düşünür. Ağa boynuzlarını tuttuğu koçu göstererek:
Hâkim beğ, bu koçi sene getirdim. Nadanını sorma hakim beğ, akşam olanlari bilursun, benim süriyi kurtlardan kurtardın ya, nasıl eeee sen köpek olmuştun ya.. Deyince hâkimin kafası atar:
-Ha..iktir, der. Kapıyı kapatır. Ağa koçu ile geri dönerken kendi kendine söylenir:
-Hııırr!.. Daha hersi enmemiş, çoo!..
167-BİR DEDİĞİNİ İKİ ETMEDİM
Bir mahallede yeni komşularıyla çay sohbeti yapan kadına komşuları:
- Senin aile yaşantına hayranız, eşin ve çocuklarınla çok mutlu bir yaşantın var. Kocanın bir dediğini iki etmiyorsun, bu mutluluğunun sırrını bize de anlat, derler. Kadın kısaca anlatayım der:
- Düğünümüz bittikten sonra kocam kendi atında, ben de kendi atıma bindik, evimize doğru gitmeye başladık. Benim bindiğim atın ayağı takıldı ve sendeledi. Kocam arkasına döndü ve benim atıma ’BİR’ dedi. Biraz daha ilerledik ve benim atımın ayağı tekrar takılıp tökezlediği zaman eşim tekrar arkasına dönüp atıma ’İKİ’ dedi. Az sonra atım tekrar aynı şekilde tökezleyince eşim arkasını döndü ve at’a ÜÇ dedi ve belinden tabancasını çıkartıp atımı anlından vurdu. At oracıkta kanlar içinde yere yığılıp öldü. Ben şok olmuştum ve ata çok üzüldüm. Eşime bir hışımla çıkıştım ’ Yazık değil mi, atı neden vurdun? Diye sordum. Eşim arkasını döndü ve bana:
-BİR, dedi ve ben ondan sonra İKİ dedirtmedim.
168-ÇIKTIĞI DELİK
Belli bir yaştan sonra Afacan merakından sormaya başlar:
- Anne, ben nerden çıktım?
Anne bakmış olacak gibi değil, duvarda ki soba borusu deliğini gösterip “işte oradan” der. Artık bizim afacan öğrendi ya, eve her gelip gidene, duvardaki soba deliğini gösterip ben oradan çıktım, ben o delikten çıktım, demeye başlar.
Anne, baba bakmış olacak gibi değil. Şuna bir çare bulalım, çok ayıp oluyor el âleme derler. Baba:
- Merak etme hanım, hafta sonu ben orasını alçı ile bir güzel kapatırım. Böylece oğlanda unutur gider, der.
Dedikleri gibi bunlar hafta sonu alçıyı hazırlayıp kolları sıvarlar. Kadın daha iriyarı olduğundan kocasını omuzlarına alıp işe koyulurlar. Tam o esnada kapının zili çalar, Afacan koşup açar kapıyı ve gelen misafirlere bakar:
- Oğlum baban ve annen neredeler? Diye sormuş misafir. Çocuk misafirleri süzdükten sonra
-Odada babam annemin üzerine çıktı, benim çıktığım deliği kapatıyorlar, der.
169-BAŞKASI VURMUŞTUR
85 yaşındaki bir adam doğumhanenin kapısında beklemektedir. Doğumhaneden çıkan doktor şöyle bir bakındıktan sonra yaşlı adam ile konuşur:
-İçerde doğum yapan bayan yakınınız mı?"
-Evet, eşim.
-Ama bayan 25 yaşlarında...
-Tamam, işte, eşim O. Niye şaşırdınız, baba olamaz mıyım yani?
-Yoo, aklıma benim dedem geldi de.
-Nesi varmış dedenizin?
-Kendisi av meraklısı idi, sürekli ava çıkardı. Ancak yaşlanınca zorlanmaya başladı. Bir gün ava çıkacakken kendisini uyardık, aman yapma dedecim, sen yaşlandın, ava gidemezsin diye. Kendisi israr etti ve hazırlandı. E, tabi yaşlılık, çıkarken tüfek yerine baston aldı eline. Ben de kendisiyle gittim. Ormanda bayağı yol yürüdükten sonra bir geyik gördük. Dedim ya, dedem yaşlı. Bastonu omzuna koydu, doğrulttu ve geyiğe bastonla ateş etti. Geyik o anda vurulup yere düştü...
-Olur, mu, başkası vurmuştur onu.
-Ben de onu demeye çalışıyorum der, doktor.
170-BAŞKASININ EVİNE Mİ?
Yaşlı hemşerimiz ahlaya, oflaya doktorun yanına girer, bacakları ağırmakta, acı çekmektedir. Doktor, bacaklarının ne zaman ve nasıl ağırdığını sorması üzerine:
-Bir çiktuğumda bir şey yoh, iki çiktuğumda bir yorgunluk ve ağri başliyi, üç çiktuğumda diye devam ederken doktor:
-Eeey !..Diye hayret eder,bizimki devam eder.
-Üç çiktuğumda artık…. Deyince bu sefer de doktor dayanamaz:
-Amca yaşına başına bak, bir de yaptığın işe bak, sen de o kadar çıkma, der. Bunun üzerin hemşerimiz:
-Ama doktur beg!..Benim ev dörtte,başkasının evine mi girem?,der
171-NA DİYACAHTUH?..
Bir kış günü Ardanuç-Kapıköy erkekleri halfana yapmaya karar verirler. Ancak bir özelliği olsun isterler. Nasıl olsun diye çeşitli önerilerden sonra birisinin önerisi kabul edilir. Buna göre katılımcıların evlerine topluca gidilecek ve eşi hanımına seslenecek; eğer hanımı kocasına “Buyur Herif “ veya “Efendim”gibi hoş bir cevap verirse sorun yok, kaba bir cevap gelirse o kişi harfananın koçunu kesecek, diye anlaşırlar. Bazı evleri dolaştıktan sonra heyet, öneri sahibinin evine gelir, öneri sahibimiz hanımından emindir. Çünkü daha önce durumu eşine anlatmış ve cevabını da tekrarlatmıştır. Heyet kapıda toplanınca eşi seslenir:
-Kız Emineee!..Emine dış kapıyı aralar,kocasına bakar,ama kelime aklına gelmez,kocasına:
-Na diyacahtuuuh?..,der.
172- ÜŞÜTÜR,BUZ KESERSEK!..
Yurdun çeşitli yörelerinde oturan Ardanuç-Yolağzı Köylüler, bir yaz günü Bursa-Uludağ’da Pancarcı Günü tertip eder ve arkadaşlarına haber verirler. İstanbul’da oturan Fevzi Durmuş da Ankara’da oturan arkadaşı Adnan Pehlevan’ı telefon ile arar. Aynı köydeki arkadaşları Hayrettin Demirci de Ankara’da oturmaktadır. Köydeyken Adnan ve Hayrettin “At kesan”,Fevzi de “Uşuk” lakapları ile tanınır. Fevzi telefonda “Hayrettin’i de al gel de, artık Uludağ’da at mı kesersiniz, koç mu kesersiniz”? Diye takılır. Ameliyattan yeni çıkmış ve yetmişine merdiven dayamış Adnan, hiç altta kalır mı:?
-Uludağ’da üşütür, buz kesersek, seni de keseriz bilesin, der.
DEVAM EDECEK