- 840 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÇEVRE FELAKETİ
Yaklaşık 15 yıl önce çevre üzerine yazdığım bir yazıya şöyle başlamışım: ”Yirminci asra yaklaşırken dünyanın gündemine devasa sorunlar gelmiştir. Bütün dünya milletlerini tehdit edecek boyutlara gelmekte olan çevre sorunu da bunlardan biridir.”
Evet öngördüğümüz tehlikeyle artık karşı karşıyayız. Halbuki ben böyle bir tehlikenin 50 yıl sonra falan ortaya çıkacağını düşünüyordum. Eğer tedbir alınmazsa dünya çok yakında içinde yaşanılamaz bir hale gelecektir. “Böyle giderse insanlık müntehasını bulacak. Ama galiba belasını da bulacak” sözü manidardır.
Çevre adına şovmenleri çıkarırsak, Allah aşkına bu gün kim ne yapıyor?
Değerli dostlar! Çevre denince aklımıza gelen ilk şey içinde yaşadığımız tabii ortamdır. Bugün çevrecilik bilimi dediğimiz ekoloji dünya kamuoyunda ilk sıralarda yer almaktadır. Çevre kavramı topyekün insanlığı ilgilendirmekte ve hayatın sağlıklı idamesi için bu konu üzerinde hassasiyetle durulması gerekmektedir.
Bilinçsizce bitki örtüsünü yok etmemiz sebebiyle her yıl yurdumuzdan Kıbrıs adası kadar toprak erozyon yoluyla denizlere gitmektedir. Halbuki erozyonu önlemede ve çevre temizliğinde orman, birinci derecede rol oynamaktadır. O Yüce Kudret altımıza yeşil bir halı gibi tabiatı sermiş, üstümüze de mavi gökkubbeyi direksiz yerleştirmiştir. Güneşi, ayı ve yıldızları avize gibi asmış, canlı ve cansız diğer tüm varlıkları insanın emrine vermiştir. Dünyada insanın lehine öyle dengeler kurulmuştur ki, bakıyorsunuz en çok ihtiyaç duyduğumuz şey olan hava ve su en fazla olarak verilmiştir. Bitkilere kirli hava filtre ettirilerek insana temiz hava sağlanmıştır.Oysa insan çeşitli kötülüklerle kendisini kirlettiği gibi, dünyayı da neredeyse yaşanmaz hale getirmiştir. Sanki elbirliği ile dünyayı çöplüğe çevirme yarışı yapılıp, kendi bindiği dalı kesme gafletinde bulunan insan, hem kendisine eziyet etmiş, hem de gelecek nesillere en büyük kötülüğü yapmıştır.
Tarihe şöyle bir göz atarsak, İslam Peygamberi’nin Medineye hicret edince ilk yaptığı işlerden biri, bu bölgedeki ağaçların kesilmesini yasakladığını ve yeşil alanların korunması için tedbirler aldığını, bazı zamanlarda av yasağı getirerek rasgele avlanmayı önlediğini görürüz. Son nefeste dahi olsa ağaç dikmeyi teşvik ettiğini, suların kirletilmemesi yol ve sokakların temiz tutulmasını öğütlediğine tanık oluruz.
Fatih’in ise, “Yaş kesenin başını keserim” fermanıyla konuya verdiği önemi anlarız. Atalarımızın “Aslan yattığı yerden belli olur” sözü gereği, herkes kendi dükkanını, evini ve sorumluluk bölgesini temiz tutulmasını sağladığı takdirde, bütün bir ülkenin temiz olacağı pek tabiidir. Yoksa benden sonra her şey tufan felsefesi çevreye yapılabilecek en büyük kötülüktür. Zamanın birinde yüzbinlerce insan bir yere toplanmış ve bir işaretle hep birden bağıracaklardır. İşaret verilir ama çıt ses çıkmaz. Çünkü herkes bu kadar insan içinde bir ben bağırmasam ne eksilir diye aynı şeyi düşünmüştür. Çevre konusunda da aynı şey söz konusudur. Kimse nemelazım diyemez,dememelidir.
İlim ve teknolojinin gelişmesine paralel olarak insani değerlerin de gelişmesi gerekirken, aksine zayıfladığını görüyoruz. Pazarlarda manavlık yapan bir dostum bana, “Yahu hocam! Gece sabaha kadar meyve ve sebzeyle uğraşıyorum. Rüyamda yatakta sağıma dönüyorum turp , soluma dönüyorum prasa görüyorum” dediği gibi öyle bir hale geldik ki, insanlarımız akşam döviz kurlarıyla yatıp, sabah borsa endeksleriyle kalkmaya başladı. Artık biraz da dikkatlerimizi her geçen gün tahrip olmaya devam eden çevremize ve diğer insani ve ahlaki sorunlara çevirmek zorundayız.
ABD yeryüzünde yaşayan bitki ve hayvan çeşitlerinin korunması konulu anlaşmayı imzalamaya yanaşmamıştır. Oysa aynı devlet dünyadaki karbondioksidin yüzde 37si oranıyla atmosferi en çok kirletici bir ülkedir. Sadece atmosferi değil, barış ve insanlığı da kirletmeye başlamıştır. Artık ipin ucu nerede olduğu da malumdur.
Sözün özü, çevre sorunu dediğimiz bu sorunun çözümü için her vatandaş üzerine düşeni yapmalıdır. İhmal edilmesi halinde daha büyük sorunlar doğabilir. Köre renkten, sağıra ahenkten bahsedilemediği gibi ,çevrecilik bilincinin de cahil toplumlarda yerleştirilmesi zor bir iştir. Bu sebeple ilk işin insan eğitimi olduğu gerçeği hiçbir zaman unutulmamalıdır.İnsan olgusunu ele almadan onun dünya görüşünü çevrecilik lehine değiştirmeden bu soruna çözüm bulmak mümkün değildir.
Eğer gelecekte yeşil ormanları tablolarda görmek, canlı çiçekler yerine plastik çiçeklerle avunmak bahtsızlığına düşmek istemiyorsak, tertemiz bir Türkiye ve tertemiz bir dünya için, yediden yetmişe hep beraber sevgi ve dostluk içinde çevresi, havası, suyu temiz, insanları huzur dolu bir toplum oluşturmayı amaç edinmeliyiz.
Mustafa Turan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.