- 566 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
SUS
kapkara bulutlarla kaplıyken gökyüzü
sus diyor
sus
bu Tanrı’nın işi
öyle yazmış yazıyı
sakla arkanda ellerini
düşünme
dumura uğrasın beynin
güneşin açmasını bekleme
söyleme
karardığını göğün
ama bu çiçekler güneşe muhtaç
bu insanlar
gün yüzü görmek istiyor
istemiyor ihmaller zinciri boğsun
karanlığın şimşekleri çaksın
günlük güneşlik sansın yurdunu
sokağa çıkmasın halk
şehitler var
başımız sağ olsun demesin
evine gömsün acısını
ağlarsa analar ağlasın
sen sus
ey ülkem
insanı
acın neredeyse haykır
şükür, sağır değil kulağın
sarayda oturanlara duyur
derme çatma evlerde oturanların
duyurulmak istenmeyen
acısını..
Bu şiir değerli arkadaşım nazik gülünay’ın ’sus’ adlı şiiridir.
Krallardan, Sultanlardan haber gelir ’bizi de yaz’ diye, o
duymazlıktan gelir.
Aksine gecekonduları, varoşları, kimsesiz insanları yazar.
Şömine ateşinde karın yağışını seyrederken kimileri, o üşüyen sokak çocuklarını yazar.
Pembe dizilerde boy gösterirken genç kızlar, o tarlada çalışan kadınları yazar.
Süslü püslü kadınlar aynalarda gezerken; o Gezi’ de evladını yitirmiş anaları yazar.
Mükellef sofralara, süs köpeklerine övgüler düzer birileri, o, oyuncaklara boynu bükük bakan çocukları yazar.
Stokçular ellerini ovuşturur; o denize dökülen sebzeleri yazar.
Medya simsarları halkı yalanlarla uyuturken, o çırılçıplak gerçekleri yazar.
Refah ve bolluktan söz edilir renkli gazetelerde, o banka kuyruklarındaki emeklileri yazar.
Ve herkes gecenin bir yerinde derin uykulara varırken;
Nazik Gülünay
Birileri ateşi körüklesin, karanlık aydınlığa çıksın,diye gün ışıyıncaya dek beynine eziyet ederek umudun şiirini yazar.