- 887 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
stalinin yaptırdığı bira zavot'u; önündeydik... ardahan öyküleri... 2017- 12
güzellik görünmez değildir...
güzelliği göremiyoruz.
hüseyi cavid: menim tanrım güzelliktir demiştir.
mutlak güzellik tanrının özüdür...
zerrin bir kimindir: güzellik...
gören gözler; perdesi kalkmış sahnenin kavağındaki kör gözler değildir.
ne mutlu görmeye erenlere...
yoldayık...
bir kaç saattir... artık bile... vakit...teyiz.
ağaçların daldeyinde vale’de belediye işçisi karagözün arkadaşlarıyla toplaştıkları büyük çınarın ordayık.
men yokam essahta... sonradan arkadaşların ballandıra- ballandıra hikaye etmeleri...nden derlediğim topladığımdır.
Müsaamere oynuyor sandık. valenin cemaatı yığışmış şölen yapıyormuş meğer.
bizim hızır ellez gibi... bayramlarımızı okşuyordu... yemek sofraları açılmıştı... anayolun kırağı masalar çitene çitene ahıska çıkışında posoflu seyfullahın noter senediyle aldığı evin önünde bitmişti son masa.
allahın bağından... düzülmüştü herşey. bedeli ise meccaneydi: kudretten.
vale öyle bir şehirdir ki ağaçlar göğü kapatmıştır.
gideniz varsa sohbetime düzdü diyecektir.
vale öyle şehirdir ki ağaçlar göğü kapar...
tünele girdiğin bilersen; yeşilin yapraklar çeşitliğini o kadar ki kanarsan:
- aaa... yeşillikdi bu... arrr! daldı mı bu ola... biy iyen ölsün elma değil mi tumpa düşmüş... biy çınar ağacı
da varmış!
düzgün yaşıyen düzgün telef olun...
tiflise dayanmışık... varmıştık. kimsenin haberi olmamamıştı.
dokuz mayıs- ikinci dünya harbinde ölen gençleri yadetmeğe toplaşmışlardı.
bunların elleri biraz yufka sanki votkanın yanına koyacak şeyleri yok.
cemal abiden allah razı olsun gürcü tekel bayii velishvili’nin marketi buraya yığdı:
biralar: nataktharı, kazbegi, argo, kasri, karva...
düzgün yaşıyen düzgün telef olun...
tamada deyirmiş sen deme;
DÜZGÜN YAŞIYEN DÜZGÜN TELEF OLUN!
sofra lideridir tamada. o söz tapıp söylemeden kimse kımıllıyamaz... yani kadehini dikemez.
Ay civanlar... bilmezsiz öyle pis iştirki bu... giden gelmez.
benim anladığım şey diyecekken tamada:
- men gördüm size deyim pis iştir kurtuluş yoktur.
bir özü ölecekmiş gibi... tek özü bilermiş kimin.
cemaat meftun olup terk-i alem etmişti.
şaraplara/ araklara nöbet gelmişti.
hangel piştikçe önlerine dökürler... köyün merkezinde mayısın ılığında, günorta masalar da hangel doldur- boşaltıyordu kendin cemaatına.
yumruk büyüklüğü hangeller parmakıyla şoğurtarak ağzına atıyordu açıkan.
hangelin buharını havaya salanda tabaktaki ötekinin buharı yetişip ilave olordu.
nietzchenin kadri kıymeti biliş lazımmış.
dionisos yaşam sevgisidir... dedi sürekli bu kavramı kendi buluşu olduğunu yazdı.
insanoğlunun zayıflığından doğma olduğunu söyledi nietzche: ahlakı...
insanoğlu eski- yunan yaşam tarzını hristiyanlık ahlakıyla yıktı, dedi.
insanlık ne zaman nerede yine elde edecek dionisoscu hayat coşkusunu... hıristiyanlık neşeli hayat bırakmadı, demek istedi.
ben uşaklığımdan beri gürcüstan tantanasını dinledim...
merak ettim... ruhum ürperdi... kafkasya hayat dağdağasını işittikçe... uslum geçerdi.
daha neyi görseydik... insanoğlu nefsi yok edemiyor.
neler görmüşük neler.
herkes hepiniz gördünüz.
daha ne göreceğiz ki...
hepsi gösterilmişti!
şimdi kadirşinas bir kişi gibi şükranlarımızı sunmalıyız tanrıya.
azıcık hisseden kalbinde insan; nasıl mutlu oluyordu.
gürcüstan: insanların ırkları başka, dinleri başka, dilleri başkaydı.
herkes coşkuyla sofralarında tamadanın söz açışıyla edebi sunuşuyla:
" -insan denen bir milletteniz... kafkasyanın hukuku herkesin esenliğiyle çizilmiştir."
" -sefamız olsun koy kadehimiz mahv olsun..."
cheers...
nazdrovid...
gagimarcos...
şerefine!
ardahandan tanıdıklarımı gördüm. hepsini bildim... sabahtanmış burdaymışlar.
stalinin yaptırdığı bira zavot- fabrikası satışyerinde insandan geçilmiyor.
ikinci dünya harbi kutlamasıymış bugün.
bizim ardahandan bayağı bir kalabalık varmış; alagözlü genç söyledi.
hopalılar flamalar hazırlatmışlar.
elinden göğe sallıyordu ki onu tamamen okuyabildim:
" içen ölmüş içmeyen ölmemiş midir"
zavottan harahura parayla kokakola şişesine buz gibi birayı bastırıp alan yamaçtan aşağı kura nehrin çeperlerine... büyük parka yayılmış insan şenliği.
ahıskalılar minübüslerinin eteğinde kurulmuştular.. onlar da flamalarını ağaca asmışlar.
kim nerden geldiyse bellim ediyordu. kuraldı sanki organizyoncuların düzenlediği şekille hareket etmişti kütle.
ahılkeleklileri seçtim... bunlardan uzak gezmek lazım: içti mi pisleşmerler mi; neye benzer.
başkeçidden koğumlar onlar da vardılar...
vladikafkastan, derbentten... kafkasyalıların dünya-ahiret festivaliymiş gibiydi bugün.
nasıl yaşamazmış şenlikler birarada...
pax ottomana’da bir kaç asır bizim hukuğumuzla hayat coşkuluydu...
kırıklık; her zaman, keyfsiz geçen günleri seziyordum ardahanda.
ideeler aleminden kopmuş gelmiş ruhlar sureti miydik... kesin hükm-ü karara erdiremiyordum. siretimize ise tel örgünün deliğinden bakılması yasaktı.
biz neydik- nereden gelmiştik?
ardahana gelmişiz: tiflisten ve borçalıdan.
yaşlılar eksildikçe asıl diyarımız siliniyordu. ruhlar bunu anlamazdı: mahsunlaşıyordu yürek; düşülmüş tarihler yitiyordu.
sonra rivayetler ve kelimesel basmakalıp ifadeler herkesin ağzında:
" biz de gürcüstanlıyız."
nietzche weimar’da dünyaya gelmiştir. almanyanın havass tabakası bu şehirdeymiş o devrin.
bizim ardahan’da hayatımız vardı; bu bizim weimarımızdı.
marquez’in yüzyıllık yalnızlığına benzetmek istemiştim: "bizim ardahandaki hayatımız"ı daha evvel yazdığım öykülerde.
bizim ardahanda hayatımız vardı...
gürcüstandan kalkarak yürümüş hayattı bu... akşamdan sabaha olmamıştı.
fahreldeki akrabalarımız; sağamoy köyünden gelmeydi onlar.
gülahmet emi zenginliklerini mütevazilik dairesinde anlatmıştı.
onun ifadelerinden sağamoyu hayal etmiştim. sağamoy o ki gördüm: yalancı dünya, dediği gibiydi.
zayıflıktan doğmuştur ahlak teorisi ve kurucusu sokrates’dir... diyor nietzche:
" güçlü olan ahlaka değil hukuka sahiptir."
nietzche:
"apolloncu hayat yani akılla başlamış hayat; hıristiyanlığın avrupaya attığı kazıktır..."
bizim ardahandaki hayatımız gürcüstandan gelme olarak güçlüydü.
ardahana geldiğimizde kafkasyalıydık hala ve nietzchenin eski-yunanda sevdiği coşkulu neşeli hayatın yerinden gelmiştik: dionisosçu coşkunluktan.
çarmıhtakine karşı dionisos...
dioniso contra el crucificado...
" doğrunun yıldırımı artık en yükseğe düşmüştür."
dionisoscu hayat zevkiyle örülüydü kafkasyanın tüm nimetleri... eskiydi üsküydü ama senelerce iaşemiz ianemiz olmaya yetti ve arttı.
mandralar... zavotlarımız... malvarlıklarımız... mal davar yani... arıcılık balcılık.
adetlerimiz göreneklerimiz coşkulu kefatimiz oldu.
weimar- almanyasında coşkulu neşeli hayat bu küçük şehirde yaşandı. sanatçılar... düşünürler... bilim adamları çıkmıştır.
nietzche kendi weimarını bizim gence lotularıyla kafkasyada zat-i mevcut olduğunu bilemeyecektir hiç vakit.
kafkasyaya kef/dionisosçu coşkulu, neşeli hayat osmanlıdan sonra her kütlede hala sarfediyor insanlar: kef/ kefat.
kafkasyanın dionisosçu coşkulu- hukuklu fakat aciz insan teorisi: hıristiyan ahlakı yoktu diğeri vardı kafkasyada.
nietzche weimarda wagnerle ve havassla yahudilerin apollonist olmaları konusunu sohbet etmediklerini düşünemiyorum.
havass olacaklar ve sohbetleri derekesi bu minvale inmeyecek: apolloncu hayat yemez- içmez hintli hayatı gibidir... nietzche bunu avrupalıya haram eden hıristiyanlığı bir evvelindeyse yahudilerin ortadoğu ahlaklarını-törelerini müsebbiyeti etken bilmiştir.
zerdüşt konusunu ortadoğudan- yahudilerden irana bu yüzden vardırmış olmalıdır... insan-i kamil teorisini bu vesileyle iran- semerkant- buhara doktirin merkezinde tesadüf etmiş olabilir... böylece insan-i kamil teorisinden üst-insan teorisini kurmuş olsun.
ortadoğu kültürüne ve hıristiyanlığa karşı olduğunu yine iran dinleriyle tesviye etmiştir ki; zerdüştü bulma hikayesini buna bağlar mıyız?
insani kamil teorisi üst insan ve güc istencine ilham olmuştur demeyi isterdim.
dionisoscu coşkunluktan kendi weimarımıza gelelim.
yitirdiklerimizden: lezginka... oynamayı yavaşça unutmuştuk... elli yıl sonra nesil lezginka oynayamıyordu.
kimileri oynuyordu.
onu çok değil üç defa seyrettim... karabağ dansını uhrevi bir zikir dehrinde oynardı.
öz çocukluk hayatımı izah etmem... nietzche dışında yolla tercih yapar mıydım... yok hayır.
nietzche dionisoscu görüşü: eski-yunanda tahlil etmekle birlikte insani kamil teorisini ortaasya tasavvuf/mistik düşünürlerinden almış olabilir mi?
marquez’in ispanyol barokizmi ile latin amerikada ki atalarının hayatları yüzyılını yitip gitmesine hislenmemesini pek hoş bulmamıştım.
bizim ardahandaki hayatımız güçlüyken marmara bölgesine göçüşümüzle fakirleşmişti.
doğaldırki kabul etmeyeceğim şeydir... hüznü ise cabasıdır.
daha neyin ne olduğunu idrak etmeden lokmanın bir yudumu elimde diğeri ağzımdayken... hayat hızla aktı geçti; bizim ardahandaki hayatımızı farketmedik dahi.
faulkner... steinbeck’in eserleri, yaşar kemal çukurovası... insani trajedi olarak yazmıştırlar bu kabil değişimleri.
trajik akıl... koy ele bilsinler.
çok kapsamlı yazmak istedim " bizim ardahandaki hayatımızı..." fakat hayat savaşı engelledi hemeşe.
yazmak olsun bizimkisi hiç yok.
şerefe!
gagimarcos!
cheer!
nazdrovid!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.