- 623 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ARTVİN FIKRALARI-10
151-EĞİTİM UÇAĞI
Dört kişilik bir eğitim uçağı Karadeniz bölgemizde mezarlığa düşer, yöre halkı 80 ceset çıkarır ve ölü sayısının daha artacağından korkarlar.
152-DAMADI TANIMA
Köyün en zengin kişisinin bir kızı var, tanımadığı bir genç talip olur. Babası kızını karşısına alır, haberi verir; “kızım seni istemeye gelecekler ne dersin?”, der. Kız da babasına; “iyi de baba ben, talibimi tanımam ki nasıl karar veririm? Der. Baba kızına; “misafirler gelince kahvenizi nasıl içersiniz” diye sorarsın, aday şekerli derse mülayim biri, şekersiz derse sert biridir. Ona göre karar verirsin”,der. Misafirlere kız sıradan sorar, şekerli şekersiz derken aday orta şekerli, der. Kız mutfağa gider, dönmez, Allah’ın emriyle kız istenir, baba kızı bekler, gelmez. Baba müsaade ister, bir de kızıma sorayım diye mutfağa gider. “Kızım ne oldu, kahveleri getirmedin kararını verdim mi?,diye sorar. Kız babasına;” baba bana kahveyi şekerli istese mülayim, şekersiz derse serttir, dedin. Bu, orta şeker istedi, nasıl karar verem?,der. Baba kızın:
-Ne bileyim kızım, adayın dönme olduğunu, diye söylenir.
153-BOĞA DEVLET MEMURU
Çok güçlü, damızlık bir boğa köyündeki tüm ineklerle çiftleşir. İnekler yetmeyince diğer hayvanlara ve hatta köyün kadınlarına yan gözle bakmaya başlar. Durumdan rahatsız olan köy halkı ne yapsak diye düşünmeye baslar. Köy ihtiyar heyeti toplanır ve ünü tüm ülkeye yayılan boğayı devlet üretme çiftliğine satmaya karar verir. Bakıcıları devlet üretme çiftliğine satılan boğayı ineklerin arasına salmış, aradan birkaç gün geçer ancak boğada hiç bir hareket olmaz. Ağacın altında geviş getiren boğanın bakicisi yanına gider ve:
- Boğa kardeş, köydeyken seni kimse tutamazdı, ne oldu hasta mısın?, diye sorar. Boğa, bakıcısına yavaşça dönerek:
- Eeee ne yapalım? Artik devlet memuru olduk, der.
154-SIRA SANA DA GELECEK
Temel evlenir, daha sonrada yurt dışına çıkmak zorunda kalır, orda en az iki hafta kalacağını söyleyerek evden ayrılır. Bunu fırsat bilen karısı eve adam alır ve yaklaşık her gün beraber olur. Ancak Temel’in yurt dışında işi erken bittiği için eve erken döner. Eve girdiğinde karısını yabancı erkekle görünce tabancasını çıkararak adamı vurur ve tam kendini vuracakken karısı “dur temelim yapma”, der. Temel ise:
- Sen sus kaltak, sıra sana da gelecek, der.
155- ANAHTAR SENDE, DİMİİİİİ?
Bir gün doktorlar 3 deliyi testten geçirecekler, bu yüzden duvara bir kapı resmi çizerler. Doktorun biri:
-Birinci deli gelsin, der.
Deli gelir, kapıyı açmaya çalışır, çalışır açamaz.
Diğer doktor:
-ikinci deli gelsin, der.
O da zorlar, zorlar. Ama kapıyı açamaz.
Doktor:
-üçüncü deli gelsin, der.
Üçüncü durur, durur, sonra açmaya çalışır, açamayınca yine durur. Bu arada doktorlardan biri diğer doktorun kulağına:
-Galiba bu anladı, der.
Sonra 3.deli doktorlara dönerek:
-Anladıımm!.. Anahtar sende, dimi!..
156-CENNETLİK
Cami Hocası hanımlara vaaz vermektedir. Kadınlardan biri sorar:
-Hocam bir mühendisle beraber olursam onun cezası ne kadar? Hoca 3 sene der.
- Avukatla olursam?
- 5 sene.
- Doktorla olursam?
- 4 sene
- Peki, Hocam, hocayla olursam?
Hoca:
- Seni gidi seni!.. Sen Cennet’e gitmek istiyorsun, galiba, der.
157-TUFAN’DA
Hz. Nuh’un gemisinde tufan çok uzun sürer, gemideki hayvanların sayısı artmaya baslar. Bunun üzerine Hz. Nuh, bütün erkeklerin şeyini makbuz karşılığı toplatır, daha sonra geri verileceği söylenir. Bir zaman sonra dişi maymun, erkek maymunla dalga geçmeye baslar; devamlı “hadi gel seviselim” der. 1 gün 2 gün derken sürekli dalga geçmesi uzayıp gider, erkek maymunun tepesi atmaya başlar. Yine bir gün dişi maymun “hadi gel sevişelim”, der. Bunun üzerine erkek maymun gülümseyerek, “Nuh şeylerimizi verince ben sana sorarım” der. Dişi maymun da nedenini sorunca; erkek maymun cebinden bir makbuz çıkarır:
-Eşeğinkiyle değiştirdim de, der.
158-MOTORSİKLETLİ
Temel İstanbul’a gider çok çalışır, kazanır, memleketine dönerken bir motosiklet alır ve memleketine motosikletle döner. Köyüne gelir akşam kahvede Dursun’a; "hadi gel bir tur atak" der. Dursun da "peki" der ve gezmeye başlarlar. Biraz gittikten sonra Temel Dursun’a.
-Haçan bak Dursun!. Karşıdan yan yana iki motosiklet gelii, ben onların ikisinin arasından geçeceğum, der. Ertesi gün gazete haberi şöyle verir.
"Bir motosiklet bir TIR’a çarptı, 2 kişi ağır yaralı".
159-NİŞANLILIK DÖNEMİ
On iki yaşındaki oğlan, on dört yaşındaki amcaoğlu arasındaki konuşma:
- Abı ablam yakında nişanlanıyor, biliyorsun...
- Yaz sonu nikâh varmış, bizim evde de konuşuyorlardı.
- Ben sana bir şey sormak istiyorum...
- Sor.
- Bu nişan dedikleri ne? Evde sordum, ’Eh evlenecekler işte’ diyorlar ama nişanlanınca ne oluyor, onu anlayabilmiş değilim.
- Hıııım!... Zor soru, bak ben sana bir örnekle anlatayım.
- Dinliyorum:
- Diyelim ki şubat’ta yarıyıl karnesini aldın, hepsini pekiyi getirdin. Sana bir bisiklet alıyorlar ve ’Haziran’da bütün dersleri pekiyi getir, sınıfı geç, bu bisiklet senin’ diyorlar. İşte Şubat ile Haziran arasındaki o süre var ya, bisiklet senin ama binemiyorsun; o süreye ’nişanlılık dönemi’ deniyor.
- Haa!. Şimdi anladım, bisikletin var, evde duruyor; sen ona bakıyorsun o sana bakıyor; ama binemiyorsun ta ki sınıfı geçene kadar. Peki, dokunmaya izin var mı?
- Vallahi onu ben de tam olarak bilemiyorum; binmek kesin kes yasak da, galiba ziliyle miliyle oynayabilirsin.
160-GÖREV
Temel’in arkadaşı Cemal kumar hastasıdır, bir gün kahvede vefat eder.. Karısına anlatacaklar, Temel bu zor görevi üstlenir:
- Cemal kayıptur der, kapıyı açan Cemal’in karısına.
- Cehennemin tipine citsun, der Cemal’in karısı.
Temel gayet sakin:
- Cittu, cittu, der.
161-BAŞBAKAN’IN BİR ZİYARETİ
Başbakan, Karadeniz gezisinde bir üniversiteyi ziyaret eder, bir sınıfa girerek öğrencilerle tanışır.
O karizmatik duruşuyla beden dilini de kullanarak bir konuşma yapar, etkili konuştuğunu düşünerek "Sorusu olan var mı?" diye sorar. Temel söz alır:
-Benim size 3 sorum var, der ve devam eder:
1-Bu kadar yıpranmış olmanız gerekirken oylarınız nasıl oldu da arttı?
2-Özelleştirme adı altında bütün önemli kurumları yabancılara sattınız, bunlardan ne kadar para aldınız?
3-Bu paralar nerde?
Tam bu sırada zil çalar? Başbakan, "2.derste devam ederiz" deyip çıkar, derse yeniden girince
"nerde kalmıştık" diye sorar. Bu sefer DURSUN ayağa kalkar:
-Bizim sorularımızı cevaplayacaktınız" deyince, Başbakan "iyi sor bakalım" der. DURSUN, "Size 5 sorum olacak",der ve sıralar:
1-İktidarda yıpranmış olmanıza rağmen oylarınızı nasıl artırdınız?
2-Bütün önemli kurumlarımızı sattınız, ne kadar para aldınız?
3-Bu paralar nerde?
4-Teneffüs zili neden yarım saat erken çaldı?
5-TEMEL nerede?
162-KAYSERİLİ
Oğlu Kayseriliden para ister.
-Baba 500 lira verir misin?
Kayserili:
-400 mi dedin? Naapçan lan 300,200 neyine yetmiyor, al sana 100 yeter, Kayserili çıkartıp 50 lira verir...
Oğlu:
Eh,eh!.. Baba bana zaten 50 lazımdı, der. Baba sinirlenir:
-Bak sen kerataya!.. Demek sahte para vermesem kazıklayacaktın beni!..
163-FELSEFE
Renkli kişiliğiyle ün yapmış bir felsefe öğretmeni, yılın son sınavını yapmak üzere sınıfa girer. Bütün öğrenciler çok heyecanlı, hepsi merakla soruları bekler. Felsefe hocası sınıfa şöyle bir bakar, sandalyesini kaptığı gibi kürsünün üzerine koyar:
-İşte 100 puanlık tek soru: BANA BU SANDALYENIN VAROLMADIGINI ISPAT EDIN",der.
Herkes bir girişir yazmaya, efendim hızlı yazanlar, harıl harıl düşünenler derken, aralarından biri kâğıda tek bir cümle yazar, hocasına teslim eder ve çıkar.
Sonuçlar açıklandığı zaman bir bakarlar;koca sınıfta 100 üzerinden 100 alan tek kişi var, o da sınavı 2 dakikada bitirip çıkan çocuk!..
Peki, acaba çocuğa 100 puan getiren o tek cümle neymiş? İşte cevap:
-Hangi sandalye?
164-UMUDUNU KAYBEDEN HAYATINI KAYBEDER
Bir kurbağa sürüsü ormanda ilerlerken, içlerinden ikisi bir çukura düşer, diğer bütün kurbağalar çukurun etrafında toplanır, çaresiz bir şekilde bakarlar. Çukur bir hayli derin olduğundan, düşen arkadaşlarının zıplayıp dışarı çıkma olanağı yoktur. Yukarıdaki kurbağalar, “uğraşmaların boşuna olduğunu, kuyunun çok derin olduğundan zıplayıp dışarı çıkmalarının olanaksız olduğunu “söylemelerini dikkate almaz ve mücadeleye devam ederler. Yukarıdakiler ise hâlâ boşuna çırpınıp durmamalarını, ölümün onlar için kurtuluş olduğunu söyler, dururlar.
Sonunda kurbağalardan birisi söylenenlerden etkilenir ve mücadeleyi bırakır. Diğeri ise çabalamaya devam eder. Yukarıdakiler de ona, çırpınıp durarak daha çok acı çektiğini söylemeyi sürdürürler.
Yalnız kalan kurbağa yılmaz, usanmaz bir azim gösterir. Onlardan hiç etkilenmeden; her zıplayışta daha yukarı sıçrar, son bir hamle ile kuyu ağzına tutunur ve dışarı çıkar. Kendisini kutlayanlara cevap veremez, çünkü bu kurbağa sağırdır.
165-PORTALI NENE
Ardanuç-Yolağzı Köyü’nde İsminaz isimli yaşlı bir hanım, geldiği köyden dolayı Portali veya Portali Nene diye çağrılır. O da; köyde ileri gelen kişilere ve gelinlere lakap takar, onlar da o isimlerle anılırlar.
Nenemizin bu durumunu bilen köyün ileri gelenlerden birisi, yeni getirdiği gelinin hazırladığı yemeğe davet eder ve geline de hizmet ettirir. Sofra kaldırılır, gelin mutfakta kahve pişirirken aile reisi nenemize dönerek:
-Nasıl gelinimiz iyi mi,buna da bir kulp takmazsın her halde?,der.Nene biraz düşündükten sonra:
-Ey, ey da Dada(1)!.. Bu gelina da “at suratli” demasalar bari der.
1-Dada: Ağabey
YORUMLAR
tebrikler efendim...severek okudum.....sizler yazınız bizler okuyalım...gül diyarından selamlar