- 994 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
BÜTÜN MÜSLÜMANLAR KARDEŞ İSE KERBELA OLAYINI NASIL YORUMLAMALIYIZ?
Allahın kitabı Kur’an-ı Kerimde Hucurat Suresinin 10. Ayeti ’ Bütün Müslümanlar kardeştir’ Diye başlar.
Yüce Rabbimiz kendi sözü olarak bütün Müslümanların kardeş olduğunu söylemiş ama kitabını indirdiği Hz. Muhammed’i görmüş, onun tarafından eğitilmiş, İslam eğitimini bizzat ondan almış ve yine Hz Muhammed tarafından ’ Gökteki yıldızlar gibidirler’ övgüsüne nail olmuş, hatta onun akrabaları olan insanlar arasında bile maalesef bu kardeşliğin zaman zaman kötü şekilde bozulduğunu gömek, tarihsel olarak böyle bir gerçekliğin varlığı maalesef hem şaşırtıcıdır hem de oldukça üzücü...
Mesela Hz. Osman, bilindiği gibi cennetle müjdelenmiş on kişiden birisidir. Peygamberimizin iki kez damadı olması sebebiyle ’ iki nur sahibi ’ anlamında kendisine Zinnureyn denilmiştir. Peygamberimiz ona o kadar iltifat ederdi ki mesela Hz. Osman yanına geldiğinde ayağa kalkıp ona hürmet gösterirdi. Ancak Peygamberimizin bu kadar çok sevgisine mazhar olmuş olan Hz Osman 656 yılında Müslüman olan kardeşleri ( Dinen kardeş ) tarafından hunharca öldürüldü. Hunharca öldürülmekle de kalmadı. Ona karşı öylesine bir düşmanlık vardı ki cenazesi üç gün boyunca öldürüldüğü evden çıkarılamadı. O mübarek insanın cenazesi bir kapı sökülüp sal yapılmak suretiyle kapı üzerinde taşındı. Musallaya konduğunda Umeyr bin Dabi adlı bir Müslüman (!) cesedin üzerine çıkarak bir kaburga kemiğini kırdı. Cenazeye katılan az sayıdaki Müslüman sahabe taşlandı ve bu cenazenin Müslüman mezarlığına değil Yahudi mezarlığına gömülmesi istendi. Sonra Müslüman mezarlığı olan Bâki mezarlığının duvarları dışında Haşşi Kev-keb denen bir yere gömüldü. ( Daha sonraları Muaviye Haşşi Kev-keb’i Bâki mezarlığıa kattı.)
Bu nasıl bir kardeşlikti ki düşmanlık öldükten sonra bile devam ediyordu?
Ancak bu olayla sınırlı değildi bu akıl almaz düşmanlıklar.
Hz. Osman’ın şehit edildiği yılın Kasım ayında ( 7 Kasım 656 ) Biri peygamberimizin eşi diğeri amcasının oğlu olan iki Müslüman kardeş ( Hz.Ayşe- Hz. Ali ) Karşı karşıya geldiler. Savaş oldu iki taraf arasında. ( Cemel savaşı ) Pek çok Müslüman, Müslüman kardeşinin kanını döktü ki kanı dökülenlerden sadece ikisi Peygamberimizin çok sevdiği ve cennetle müjdelenen on kişiden olan Talha bin Ubeydullah ve Zübeyr bin Avvam idi. ( Talha savaş esnasında, Zübeyr savaştan sonra Medine’ye dönerken yolda öldürüldü.) Cennetle müjdelenmiş olan Hz. Ali ile yine cennetle müjdelenmiş olan Talha bin Ubeydullah ve Zübeyr bin Avvam’ın ’ Bütün Müslümanlar kardeştir ’ ayetine rağmen karşı karşıya gelip savaşması basitçe ’ Addullah ibni Sebe adlı münafık Yahudinin fitnesi’ olarak izah edilebilir mi?
Sonra yine Peygamberimizin amcasının oğlu, Allah’ın aslanı Hz.Ali ile Peygamberimizin vahiy katipliğini yapmış olan Muaviye arasındaki Sıffin Savaşı... ’Bütün Müslümanlar kardeştir’ Ayetini belki de Muaviye kaleme almıştı. Bu ayet muhtemeldir ki Hz. Ali yanındayken indirilmişti Hz. Muhammed’e ama 657 yılında yapılan bu savaşta Müslüman kardeşler yine birbirlerinin kanını akıtmışlardı Hucurat Suresi 10. Ayete rağmen... Bu ayeti herkesten daha iyi bilenler oldukları halde...
Cennetle müjdelenmiş olan Sa’d ibni Ebi Vakkas’ın hakemler olayında yaptığı hile? Böyle bir hileyle halifeliğin Muaviyeye geçmesi ? Cennetle müjdelenen bir insan böyle bir hile yapabilir miydi? ( Konu uzundur, yazmadım. Ama herkes bilir zaten bu hileyi )
27 Ocak 661 tarihinde Hz. Ali’yi şehit eden ibn-i Mülcem, secde etmekten dizleri, alnı ve avuç içi nasır tutmuş bir Müslümandı (!) Kardeşi Ali’yi öldürürken ’ Hüküm yalnız Allahındır ya Ali’ demiş ve zehirli kılıcını Hz. Ali’nin kafasına indirmişti. Oysa bir taraftan Kur’anda ’Bütün Müslümanlar kardeştir ’ ayeti vardı, öte taraftan Hz. Muhammed, ölmeden önce ’ Size iki şey bırakıyorum: Biri Kur’an, diğeri Ehl-i Beytim’ Diyerek Hz. Ali’yi ve ailesini Müslümanlara emanet etmişti.
Hz. Ali’den sonra oğlu Hasan’ın halifeliği söz konusu olunca Muaviye savaş hazırlıklarına başladı. Bunun üzerine Hz. Hasan, Müslüman kanı dökülmesin diye halifelikten vazgeçti. Ama Muaviye için potansiyel bir tehlike idi. Hz. Hasan’ı bizzat karısı Cude binti el-Eşas b. Kays’a zehirletti. Fakat Hz. Hasan’ın çilesi zehirletilerek öldürülmekle bitmedi. Bir vasiyeti vardı: Dedesi Muhammed Mustafa’nın yanına defnedilmek...İlle velakin Hz. Ayşe buna şiddetle karşı çıktı. Hatta öyle ki Hz. Hasan’ın cenazesini taşıyanların üzerine ok yağdırdığı bile rivayet edilir. Hz. Hasan Bâki mezarlığına defnedildi.
Bu nasıl bir İslam kardeşliği idi ki bütün Müslümanların annesi olan Hz. Ayşe, üvey de olsa torunu olan Hz. Hasan’a karşı bu kadar düşmanlık duyuyordu?
Bu arada Cude de kocası Hasan’a ihanetin bedelini şöyle ödedi: Cude binti el-Eşas b. Kays, Hz. Hasan’ın vefatından sonra Şam’a geldi. Muaviye’ye oğlu Yezid’in onu alacağını söyleyince, Muaviye kendisine şöyle dedi: Sen ki Hz. Muhammed’in kızının oğlu Hasan gibi yiğide vefasızlık ettin, benim oğluma ne kadar vefa edersin? Senin dünyada sağ kalman da ziyandır’ Sonrası malum. Cude’yi öldürttü.
Peygamberimizin vefatından yaklaşık elli sene kadar sonra yani Peygamberimizi gören, onun sohbet halkalarında bulunan insanlar henüz daha hayattayken, ’ Bütün Müslümanlar kardeştir’ ayetinin indirilmesi üzerinden en fazla yetmiş sene geçmiş iken Hicri 10 Muharrem, Miladi 5 Ekim 681( veya 680 ) de yaşanan Kerbela Faciasına ne demeli peki?
Bir tarafta bu elim olaydan sadece 12 sene önce henüz 23 yaşındayken büyük sahabe Ebu Eyub el Ensari ile birlikte İstanbul’u feth etmek , böylece Peygamberimizin müjdesine nail olmak için kılıç sallayan Yezit, öte tarafta Peygamberimizin ’Ehl-i Beytim’ dediği ’ Size iki şey bırakıyorum: Biri Kur’an, diğeri Ehl-i Beytim’ diyerek tüm Müslümanlara emanet ettiği ama maalesef Babası Ali de, ağabeyisi Hasan da Müslümanlarca korunamayan, dahası katledilen, ehli- Beytin son temsilcisi Hz. Hüseyin...
669 Yılında İstanbul önlerinde Peygamber müjdesine nail olmak için kılıç sallayan Yezit’i on iki yıl içinde ’ Ehl-i Beyt Katili ’ yapan neydi? Bir insanda on iki sene içinde böyle bir değişim nasıl olurdu? Evet, olmaması lazımdı ama olmuştu.
Yezit, hiç bir şekilde hakkı olmadığı halde, işi gücü içki içmek ve dansöz oynatmak olduğu halde İslam aleminin altıncı halifesi olarak Emevi tahtına oturmuş ve insanları kendisine ’ Yezit’in kulu olarak biat ettim’ Demeye zorluyordu.
Pek çok tarihçi maalesef Kerbela olayının sebebinin Hz. Hüseyin ile Yezit arasındaki iktidar mücadelesi olduğunu söylerler. Evet, Halifelik Yezit’in hakkı değildir. Yezit o makma asla layık değildir. Ancak mücadelenin asıl sebebi Yezit’in artık basit bir halifelikle yetinmeyip ilahlık iddiasında bulunmasıydı. Hz. Hüseyin hiçbir zaman ’ Yezit’in kulu olarak biat ettim’ Demezdi. Demedi de.
Kerbela olayının ayrıntılarına girmeyeceğim. Ancak bu kanlı vahşetle de bitmemişti Yezit’in katliamları. 683 yılında Kabe’yi mancınıklarla taşa tutması. Kendisine halen biat etmemiş olan yüzlerce ( hatta binlerce) Mekkeliyi katlettirmesi. Harre olayı adı verilen bu olayda dokuz yüzün üzerinde kadının ırzına geçilmesi...
İnsanın aklının hafsalasının alabileceği olaylar değil.
İlginç olan da nedir biliyor musunuz? Yezit’in emri ile bu katliamlar yapılıp Kabe taşa tutulurken Yezit ölmüştür. Onun 679 da halifelik makamını işgal ettiğini bildiğimize göre hepi topu dört yıllık bir saltanat için...
İslamın altıncı halifesi sıfatıyla dört yıl saltanat süren bir mel’un bu dört yıllık saltanata hem Kerbela katliamını hem de Harre katliamını sığdırmıştır maalesef.
Dediğim gibi akılların alabileceği bir durum değildir tüm bu olanlar. Zaten o sebepledir ki Hucurat suresinin 10. Ayeti ’Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.’ Diye devam eder. Yani ’Her ne kadar Müslümanlar birbirlerinin kardeşi olsa da aralarında anlaşmazlıklar olabilir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin.’ diyerek ikaz ediyor ayet ve devam ediyor: ’ Allaha karşı gelmekten sakının !’ Yani Müslüman kardeşlerin birbirleriyle savaşmalarını Allah’a karşı gelmek olarak ifade ediyor. Son olarak da akıbeti gösteriyor: ’ Merhamet bekliyorsanız böyle davranın. Böyle davranmazsanız size merhamet olunmayacaktır.’
Rûz-u mahşerde kimlere merhamet edilip kimlere merhamet edilmeyeceği elbette ortaya çıkcaktır. Ama yine de insan sormadan edemiyor: Cennetle müjdelenen Hz. Ali ile yine cennetle müjdelenen Talha ve Zübeyr savaşmak için nasıl olur da karşı karşıya gelirler? Bunlardan mutlak surette biri ( veya ikisi ) haklı öteki ( ya da ötekiler) haksız olduğuna göre nasıl olur da her üçü de cennetle müjdelenmiş olur Allahın ayetine muhalefet ettikleri halde?
Cennetle müjdelen on kişiden beşi nasıl olur da sıcak yataklarında değil ya birbirleriyle savaşta ( Talha ve Zübeyr gibi) ya da - Hz. Ömer hariç - Müslüman kardeşlerininm suikastı sonucunda katledilir?
Nasıl olur da Hz. Peygamber, münafıklığın en büyük alametinin emanete ihanet olduğunu belirttiği halde ’ Benim size emanetimdir’ Diye işaret ettiği Hz Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, her üçü de yine Müslümanlar tarafından katledilir?
Sanırım tüm bu durumların sırrı Bakara suresinin 216. Ayetinde gizli: ’ Savaş, hoşunuza gitmediği hâlde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.’
Allah bilir. Biz bilemeyiz...
Bu gün İslam dünyasında Ali, Hasan, Hüseyin isimleri sıonsuza kadar yaşayacak ve Müslümanlar bu isimleri çocuklarına vermeye devam edeceklerdir. Ancak Yezit ismi Kerbela olayından sonra artık hiçbir Müslüman çocuğa verilmemiştir. O isim hep lanetle anılmıştır. Anılmaya da devam edecektir.
Bu vesile ile bir hususun da altını çizerek konuyu noktalayayım: Yezid’e lanet etmek islam büyüklerinin çoğunluğu tarafından gereksiz bir davranış olarak görülmekle birlikte yasaklanmamıştır. Yani Müslümanlar Yezid’e lanet okuyabilirler.’Yezid’e lanet okumak caizdir( uygundur) ’ demenin hiç bir mahsuru yoktur. Ancak bu lanet okumanın dinen vacip olduğunu söylemek dine kendimizden hüküm koymak manasına geldiği için ’ Yezide lanet etmek vaciptir’ demek son derece sakıncalıdır. Zira Allahın farzları, vacipleri içinde böyle bir husus yoktur.
Kerbela acısının 1337. Yıldönümünde bütün Müslümanların Kur’an-ı Kerimin işaret ettiği kardeşler olmasını, Hicretin Ensar ve Muhacir kardeşliğinde olduğu gibi birbirlerini kucaklamalarını,tüm İslam alemine barış ve esenlikler diliyorum.
YORUMLAR
Hocam benim beyin gerçekten iflas. Artık bu konuları düşünmekten vaz geçtim. Peygamberimizden sonra İslam gerçekten bozuldu ve eski Arap geleneklerinin pagan düşüncelerinin bulaştığı garip bir hal aldı. Peygamberin yapmadığını yapar söylemediğini söyler olduk. Fırkalara mezheplere bölündük. Binlerce hadis uydurduk. Elimizde Kurandan başka bozulmamış hiçbir şey kalmadı. Hadis nakledenlerin birbirine düşman olduğunu bilerek bu hadisler sahih nasıl deriz. Öte yandan sünnetsiz hadissiz bir din nasıl olur. Düşünen için gerçekten zor bir çağdayız. En doğrusunu Allah bilir diyip susuyorum. Zira hem halimize çok üzülüyorum hem de islam aleminin yürekler acısı cahilliğine çok kızıyorum.
Elinize emegınize sağlık hocam. Siz anlatın böyle açık açık.
Son olarak hz. Hüseyin candır.
Sevgi ve selamlarımla hocam.
sami biberoğulları
Sen bu satırları okurken ben ne yapıyorum biliyor musun? Bilmene imkan yok elbette. Demek ki insanın bilmesinin sınırları var. O her şeyi bilemiyor. O halde hiç boşuna '' Bilim her şeyin anahtarıdır'' demeyelim. Daha rüyanın sırrını bile çözememiş olan insanoğlunun bazı şeylere beyni ile cevap ve hüküm vermesi mümkün değildir. Bu olayları da maalesef bu şekilde idrak etmek senin yaptığın gibi ''En doğrusunu Allah bilir'' Demek zorundayız.
Ama bu demek değildir ki üzerinde düşünmeyeceğiz, üzerinde akıl yürütmeyeceğiz. Mademki ilimsiz din din değildir. O halde ilmi mantık aramak da görevimiz elbette.
Selam ve sevgilerimle.
Değerli hocam, bu olayların özneleri her ne kadar Müslüman olarak nitelendirilseler de, aynı zamanda Müslümanlığa direnen bir kültürün 'yarattığı', dolayısıyla Müslümanlıkla olan çelişkilerini o kültürün hegemonyası altında çözmek ve kendilerini buna göre 'yeniden yapılandırmak' zorunda olan, Allah bilir ya çoğunun çaresiz kaldığı kişilerdi, bence...
Yani, aslında bugünkü insanlar, o kültürden (Bir açıdan göreceli) bağımsız olanlar, Müslümanlığı özüne daha yakın değerlendirebiliyor(?)...
[Hazreti Peygamber'i sakallı bir bedevi kisvesi içinde hayal edenlerin, Müslümanlığı bir 'Kültür' haline getirmelerinin Müslümanlıkla olan çelişkisine de işaret edelim bu noktada...Bu durumun, 'Müslümanların' en zorlu handikaplarından biri olduğunu da ifade etmiş olalım...]
Ne var ki, hâlâ sırtlarına zincirler vura vura anmalar yapanlar da var, değil mi?...
İşte, demek istediğim hegemonya, hatta fecaat bu...
Hani, yakın bir zamandaki yazınızda dediğiniz gibi (Aynı fikirdeyim) yüzde 99'umuzun Müslüman olduğu savı inandırıcı değil...
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Ben hâla %99 u Müslüman olan ülke savına inanmıyorum.
Bakın geçende üç arkadaş Kadıköyde bir kafede buluştuk. Yanımıza merhabamız olan biri daha geldi olduk dört kişi.
Laf nereden açıldıysa aşuraya geldi. Aşuradan da gele gele geldik mezheplere. Arkadaşlardan biri '' ben caferiyim'' dedi ve tüm mezhep kurucularının İmam Cafer'in talebeleri olduğunu ya da ondan çok daha sonra zuhur ettiklerini anlattıktan sonra '' ben namaz da kılarım. Oruç da tutarım '' dedi.
O sadece merhabamız olan zat '' Sen bana Müslüman olmadığını söyleyebilir misin'' diye sordu Caferi arkadaşa. O da '' neden diyeyim ki. Ben Müslümanım'' Diye cevap verdi.
Bahsi geçen zat '' Ben rahatlıkla söylüyorum. Müslüman değilim '' dedi.
Şimdi... Bu zatın nüfus cüzdanında dini İslam yazıyor ama kendisi '' ben Müslüman değilim'' diyor.
Yani dörtte birimiz en azından kesinlikle Müslüman değil)))))))
Eee hani % 99 )))))
Selam ve sevgilerimle
Sanırım tüm bu durumların sırrı Bakara suresinin 216. Ayetinde gizli: ’ Savaş, hoşunuza gitmediği hâlde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.’
Allah bilir. Biz bilemeyiz...
Yüce Rabbim bizi şerden nefretten şeytanın kulağımıza fısıltısıyla verdiği şerden benlikten korusun Rahmeti merhameti ile,böylesine elem hüzün ıstırap dolu olaylardan bizleri korusun Hamd Alemlerine,Selam Alemlerin Rabbi Yüce Allah'ın Nur Peygamberi Hz Muhammed(s.a.v) Ehli beytine ve onun yolundan gidenlere olsun,Rabbim acılarımıza sabırlar versin...Amin.
sami biberoğulları
Allah bilir biz bilemeyiz.
Ancak yine de düşünürüz, akıl yürütmeye ve mantıklı bir çözüm bulmaya çalışırız. çalışmalıyız da...
Selam ve sevgilerimle.
Belki yorumlamaktadır güçlük cekebilirim ancak yapilacak değerli yorumlardan ogrenirim. Ve ancak nacizane küçücük yorum birakabilirim değerli yaziniza. Kollarimizi makas gibi acmaliyiz, kainata, aleme. Allah' in elçisi Muhammed' e (a.s) bir sözde Kardeşin zalimde olsa ona yardim et. Ey Allah' in elçisi, mazluma yardımı anladıkta, zalime nasıl yardim edelim.Allah' in Resulü " Zulmüne engel olmandir" Saygilarimla
sami biberoğulları
İşte bizleri beşer sıfatından insan sıfatına terfi ettirecek anahtar bu.
Selam ve saygılar.