- 1010 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Gemileri Yaktım
Savaş sirenleri çalıyor... Kana susamış adam, kan tutan kadını bıçaklıyor... Sesini kısarak telefon edip, kadınla alaycı bir ifadeyle randevulaşmış... Daha önce gelemediği öldüremediği) için özürler dilermiş... Dinleyen olmamış!
(Adam usta bir katil... Daha önce işlediği cinayetlerden tecrübeli, arkada delil bırakmıyor!!!)
...
Dişlerim arasında duran, bir kıymık parçası gibi rahatsız edici, ağızdan çıkınca tiksindirici, yutsan başka dert...! (kadın sineyi siper etti direniyor)
...
Cinayet mahallinde tanık yok, kadın aşktan öldü!
İspatlanamadı...
Şimdi hayaleti vicdanını boğuyor!
...
Ölümü yaşamış biri ölmekten korkmazmış!
Ölümü yaşamadan yeniden de doğulmazmış!
Hoşgeldin sonbahar, mezar taşıma bırak kasımpatlarını... Hiç bu kadar huzurlu olmamıştım üstelik!
Yeniden doğmak bu olsa gerek!
...
Adam uzaktan seyrediyor, ölesiye aşık olduğu kadından ölesiye korkuyor!
(Kadın başını döndürüyor, zayıf görünmesine neden oluyor, iyisimi ortadan kaldırmak!)
...
Savaş çanları çalıyor!
Kılıçlar bileniyor!
Kadın düştüğü yerden kalkıyor
Adamın elinde iftiradan silahlar
Korku duymayı unutalı çok olmuştu!
Yaktım gemileri, yıktım köprüleri ne kadar yansan yol yok gelemezsin!
Seni severken kendimden kurduğum kalkanda yok üstelik!!!
YORUMLAR
Yazı düşündürücü olmaktan ziyade çarpıcı. Bu, gerçekliğine halel getirmiyor elbet. Bununla hem ironi derinleşiyor, hem trajedi. Bir kadın için ölesiye seven aşığın
pratik bir anlamı olduğundan kuşkuya düşüyoruz. Ölesiye sevmek mi, bir kadının yanıtlayabileceği aşkdır, düz mantık,
beğeni ve yarara dayanan bir aşk mı? Bu soruya verilecek iki yanıt da verilmesi gereken yanıt olmayabilir. Ölesiye olanı dense, ben inanmam, düzmantık olanı dense de inanmak istemem. Düştüğüm ikilem aynen kadın için de geçerli olacak ki, kadın aşklarını tasnif etmeye baştan alışıktır. Bunları söylemek bana düşmez elbet de. Hepimiz insanız ve sevginin her boyutuna da aşinayız.
Tebrikler.