- 476 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
-YÜKSELEN BİR DEĞER-
Gençlik; çocukluktan sonra insan hayatının en hareketli, duygu yoğunluğu bakımından da öne çıkan devresidir. Kimi zaman övdüğümüz bazen de yerdiğimiz özellikleri bağrında taşır. Sözgelimi, genç ruhlu olmak dediğimiz zaman orta veya ileri yaşta bir insanın dinamizmini vurgularız.
Bu durumda genç kimdir? Gençlik devresinin belirleyici özellikleri nelerdir? İnsan hayatında bir yükseliş dönemi midir? Sahip olduğumuz enerji açısından, şüphesiz en güçlü dönemimizdir. Ancak bu enerjinin kullanımı bakımından en verimli devremiz olduğu da söylenebilir mi?
“Gençler bilse, yaşlılar yapabilse” sözünde ki kafiyeyi bir yana bırakırsak, gençlerin yüksek bir enerjiye sahip olmalarına karşın, tecrübe açısından yeterli oldukları söylenemez. Hz. Muhammed(S.A.V) “Gençlerinizin en hayırlısı, (sefahatten uzak durmakta ve temkinli davranmakta) ihtiyarlara benzeyendir.” der. Bu tanımlamanın toplumsal hayatta karşılığı; düşünen, çalışan, üreten insanı inşa etmenin önündeki engelleri kaldırmak değil midir?
Yine, gençliği idealizmle eşleştiren bir kavramlaştırmayla karşılaşmakta mümkündür. İnsan hayatının enerji dolu ve atak bir devresi olmasıyla beraber, kendi çevresinden başlayarak, giderek genişleyen dairelerle toplumu ve dünyayı değiştirme, dönüştürme arzusunun yoğunlaştığı bir devirdir. Atatürk’ün “Ey yükselen yeni nesil, gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve sürdürecek sizsiniz.” sözü bu konuda bizlere fikir verebilir. İnsanların gençlikte değişimci olmalarına karşın, yaşlandıkça daha tutucu olduklarından söz edersek mübalağa etmiş olmayız. Hiç şüphesiz bu durumu tetikleyen fizyolojik ögeler üzerinde de durulabilir.
Açıkçası her yaşam devresi gibi gençlik dönemini de önyargılardan uzak bir gözle değerlendirmek gerekir. İnsan hayatının hareketli bir devresi; idealist, enerjik, pratik refleksleri olan fakat bir o kadar da duygusal, fevri ve agresif bir insanı karşımıza çıkarabilir.
Burada temel husus; müspet ögeleri perçinlerken, menfi ögeleri törpüleyebilmektir. Başka bir deyişle güçlü özellikleri geliştirirken, zayıf noktaları elimine edebilmektir. Amacımız mı? İlgi, yetenek ve becerileri doğrultusunda hedefini belirlemiş, geleceğin çalışma hayatında verimli ve etkin bireyini oluşturmaktır hiç kuşkusuz.
Tam da bu noktada meslek seçiminin önemi karşımıza çıkmakta, istihdam açısından nitelikli bir gencin dayanaklarının neler olduğu hususu önem arz etmektedir. Gerçekten de, iş ve Meslek seçimi toplumumuzun yumuşak karnı olmaktadır. İlgi ve yeteneklerin belirlenmesi önem kazanmaktadır. İnsanların çocukken belirli alanlara dönük şartlandırılmaları ve bu yönde yarış atına dönüştürülmeleri önemli bir sorundur. Mesleki yönlendirmenin bir toplumda sağlıklı işlemesinin önemi hususunda kültürümüzden güzel bir örnek verebiliriz. Halk müziğimizin ustalarından merhum Şemsi Yastıman’ın “Zenaat Destanı” adlı eseri hayatı boyunca birçok meslekte dikiş tutturamamış bir insanı ne de güzel anlatır.
Bu noktada bir çocuğu mesleğe yönlendirmede yanılgılı ölçütler karşımıza çıkmaktadır. Geleneksel olarak popüler bir kaç mesleğe odaklanmak, baba mesleğini mecburi yönelim olarak görmek yahut bir iş adamının evladını da şirketlerin başına geçecek şekilde yönlendirmesi, işlerin geliştirilmesi yönündeki gerekliliklerin çocuklara tek yönlü bir istikamet vermesi hatta bir sonraki aşamada evliliğe de yansımakta ailelerin ve şirketlerin birleşmesine dayalı metazori evlilikler yapılmaktadır.
Meslek seçimi alanında dikkat edilecek bir hususta meslek ve hobi ayrımı olmalıdır. İnsanın başarılı olacağı bir meslek dalını araştırırken; ilgi alanı ve hobi gibi kavramları meslekle karıştırmaması gerekir. Hobimiz olabilecek bir alanın meslek olarak seçilmesi gerekmez. Sözgelimi hem müziğe hem de matematiğe ilgi ve yeteneği olan bir çocuk büyüme sürecinde matematiğe ağırlık verirken müzikle de hobi olarak uğraşabilir. Enstrüman çalabilir mesela. Sıra meslek seçimine geldiğinde de; örneğin, mühendis olup müzikal çalışmalarını da hobi olarak sürdürebilir.
Diğer bir sual şu olabilir. Gerekli mesleki özelliklere sahip olmak başarı için yeterli midir? Meslek sahibi bir gencin başarısını ve çalışma hayatında üst seviyelere yükselmesini belirleyen, tek bir kelimeyle kariyerini şekillendiren diğer özellikler nelerdir? Takdir edileceği üzere meslekle ilişkili asli ögelerin dışında bazı yan özelliklerden söz ediyoruz ya da söz etmeliyiz.
Her şeyden önce işe bakışımızı gözden geçirmeliyiz. Albert Einstein’in bir sözü aklımıza gelebilir. “Karşı karşıya kaldığınız aşılması güç problemleri mevcut düşünce yapınızla çözemezsiniz. Çünkü bu problemler, mevcut düşünce yapınızın ürünüdürler” Öyleyse iş kavramını algılayış biçimimizi gözden geçirmeliyiz. İşi yalnızca gelir elde etmek hedefimizi karşılayacak bir vasıta olarak kabul etmek baştan yanlış olacaktır. Bilakis, sosyal statü boyutu ile birlikte psikolojik temelde ele alabileceğimiz iş doyumu unsuru da önem kazanmaktadır.
İş başvurularındaki hatalarımız da önemli bir boyuttur. Dostoyevski’nin bir sözünü hatırlayabiliriz. “Her şey üstüne geliyorsa, belki de sen ters gidiyorsundur.” İş görüşmelerinde istediğimiz sonucu alamıyorsak, ardı ardına gelen başarısızlıklarla karşılaşıyorsak yaklaşımlarımızı gözden geçirmenin zamanıdır. Açıktır ki, “İş Arama Becerileri” konusunda yeterli miyim sorusu hayati öneme sahip olacaktır.
Diğer bir hususta işin ilgi, yetenek ve becerilerimize ne kadar uyduğudur. Aksi takdirde çok defa olduğu gibi sevmeksizin yalnızca görev duygusu dâhilinde çalışmak söz konusu olacaktır. Bu da verimi düşürdüğü gibi uzun vadede yaşadığımız hayatı çekilmez hâle getirmek suretiyle psikolojik ve fiziksel çöküntülerin kaynağı olacaktır.
Diğer yandan, çalışma hayatında geleceğin nitelikli ve başarılı insanı olacak gencin hobileri neler olmalı?
Bir dönem Sabah Gazetesi’nde “İşte İnsan; İş Dünyası ve Yönetim Portalı” köşesinde Aydın Demirer, gazeteci-yazar Çetin Altan kanalıyla edindiği bir örneği bizlerle paylaşmaktadır. “Kalifiye bir gencin sahip olması gereken üç nitelik var. Birincisi, iyi düzeyde İngilizce bilmelidir. Dünyayı okumak, anlamak, sınırların dışına çıkmak konusunda çok önemli bir kapı İngilizce. İkincisi, iyi bir satranç oyuncusu olmalıdır. Düşünmek, kendini ve rakibi nasıl konumlandıracağını bilmek, buna göre bir strateji geliştirmek, çabuk ve yerinde karar vermek açısından gerçekten satranç iyi bir araç olmaktadır. Üçüncüsü yelkendir. Denizde olmanın keyfi, özgürlüğün tadı, iyotla birlikte karışmış adrenalin kokusu, bütün bunların yanı sıra yepyeni dünyalara yelken açmanın cesareti başka hiçbir şeyde bulunmamaktadır.”
İngilizce bilmek kriterinin artık demode kaçması mümkündür şüphesiz. Yine, şöyle bir itirazda bulunduğunuzu hayal ediyorum. Neden Yelken? Elbette bu, yazarın verdiği örnektir. Farklı deniz ya da nehir sporları örnek verilebilir. Sözgelimi sörf aklınıza gelebilir. Denge, refleks, ani kararlar. Ya da Rafting denebilir. Yoğun bir mücadele, adrenalin, güç, denge ögeleri karşımızdadır.
Tam da bu noktada her türlü spor aynı katkıyı sağlar, illa deniz sporları mı; neden? Şeklinde de sorabilirsiniz. Ancak bu defa düşüncenizi paylaşmıyorum. Enis Behiç Koryürek’den “Gemiciler” şiiri aklıma geliyor. Şairin denizi ve gemi yaşamını algılayışı ve ortaya koyuş biçimi dikkat çekicidir. Siz hiç duygu akışını resmeden bir şiir gördünüz mü? Elbet gördüm de diyebilirsiniz. İşte bu şiir onlardan biridir. Şiiri incelediğimizde estetik algı ilk anda göze çarpacaktır. Mısraların dizilimi üzerimizde yelkenler fora etkisi yapmaz mı? Birde şiirde ki deniz ve deniz yaşamı algısına, sözgelimi ilk kıt’a da ki duygulanım, lirizm ve coşkuya bakın.
“Biz dalgalar, fırtınalar kahramanı yiğitleriz.
Ufuklardan ufuklara haber sorar, gezeriz.
Güneşlerde uyuklayan yamaçları,
Kalbi durgun tarlaları bıraktık.
Gölge veren ağaçları
Sevmiyoruz biz artık.
Sevgilimiz,
Ey deniz!”
Hiç şüphe yok ki, hobilerden söz ettiğimizde gençlere hatırlatmak istediğim önemli bir husus özel kesimdeki insan kaynakları yöneticileri tarafından mesleki alanda sahip oldukları yetkinlikleri ile sosyal alandaki etkinlikleri arasında hassas bir dengenin aranabileceği gerçeğidir. Nasıl mı? Bildiğimiz gibi günümüzün önemli olgularından biri de “Sosyal Medya” olmaktadır. İş görüşmesi yapılan kişinin Facebook, Twitter gibi sitelerdeki üyelikleri insan kaynakları yöneticilerinin ilgi alanına girebilmektedir. “Kariyer Dergisi”nin “İK Öyküleri” köşesinde bu konuda ilgi çekici örneklerle karşılaşabiliriz. Mesleki özellikleri doyurucu olsada Facebook da ki üyeliği kanalıyla sosyal yaşamına dönük elde edilen bilgiler kişinin işe alınma sürecinde aleyhine işleyebilmektedir.
Sonuç olarak istihdam alanında nitelikli bir genç yükselen değerdir. Bu hususla ilişkili olarak yapılacak değerlendirmeler de çok boyutlu olmaktadır. Kişinin yetişme tarzı, ilgi, yetenek ve becerileri ile birlikte hobileri ve hedeflerinin yanı sıra firmaların beklentileri önem arz etmektedir. Şu kadar ki, günümüz toplumunun ve işgücü piyasasının sahip olduğu dinamik ilişkiler ağı gençliğin taşıdığı büyük potansiyelin verimli ve etkin çalışana dönüştürülmesini gerekli kılmaktadır.
L.T.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.