- 496 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Maziye Dair
Efkârlanıp kendimi sokağa saldığım zamanlarda etrafımı gözetleme imkânı daha çok buluyorum ve bundan da çok zevk alıyorum.Gelip geçen insanları, mevsimine uygun pozisyonda ki ağaçları, banklarda oturanları, geçen arabaları, hele de mutlu mesut koşturduğunu zanneden çocukları... Evet ! bu çocuklar apartman önlerinde ve yüzlerce aracın geçtiği sokaklarda oyun oynayarak çocukluklarının gereğini yapmaya çalışıyorlar. Yazık hem de çok yazık ! Oyun alanları her geçen gün daha da daralan bu çocukları gördükçe, bizim çocukluğumuzda arabaların olmadığı, boş arsa ve alanların çokça olduğu günler ve oyunlarımız aklıma geliyor.Bilgisayarlarda oyun oynayan, bisiklet, top, kumandalı araba, ağlayan bebek gibi oyuncaklara sahip olan günümüz çocuklarının oyun alanları ve oyun çeşitleri bir hayli az .Bu duruma içten içe üzülüyorum.Onların ellerinden ne çok şeylerini alıyoruz günümüzün yaşta büyük insanları olarak.Geleceğe ne az şey bırakıyoruz emanet olarak.
İşte bu bâb’tan bakarsak; Yeni nesil çocukların, bizim dönemlerde yetiştiğimiz yöreye has (Erzurum) oyunlardan erkek çocuklarının oynadığı; fırfırik çevirme(Topaç), gazoz kapağı, papel toplama(Kibrit kutusunun ön ve arka parçaları) aşık oynama, gındıllik sürme(Demir çember), koza leppik, kız taklası, uzunum eşek, heri heri hestani, holla çelik gibi oyunlardan veya kız çocuklarının; aç kapıyı bezirganbaşı, dondi domino, singer top oyunlarından haberleri olduğunu pek zannetmiyorum. Bu oyunların benzerleri ve yöresel olarak sadece isimlerinde nüans değişikliğinin olduğunu zannettiğim oyunlardır bunlar. O dönemi ve öncesini yaşayanlar iyi bilirler.
Günümüz çocuklarının mı şanslı, bizlerin mi daha şanslı olduğumuz değerlendirmesini yaptığımızda; bizim daha özgür ve mutlu bir çocukluk devresi geçirdiğimizi söyleyebilirim. Belki de yanılıyorumdur.
Sokağın kenarında küçük bir çocuk, elinde ipe sardığı topacı çevirmeye çalışıyor, yanına yaklaştığım bu sevimli çocuğa, fırfırik’ diye bir şey duyup duymadığını soruyorum, özellikli kamçı ile döndürülen topaca Erzurum’da fırfırik denildiğini belki de ilk kez duyuyor.
Çocuğa bunu anlatırken, çeşit çeşit fırfıriklerin yapılıp satıldığı Tahtacılar Caddesi ve ipini tükürükleyerek ıslattığımız kamçı ile döndürdüğümüz, bizim tabirimizle uğundurduğumuz ve avucumuza aldığımız fırfırikleri hatırlıyorum.
Rengârenk fırfıriklerin ve tahta oyuncakların satıldığı Tahtacılar semti, bizim yetiştiğimiz dönemlerde şehrin bir nevi sanayi sitesi gibiydi.Adında da anlaşıldığı gibi ahşap sanatının envayi çeşidinin yapılıp sergilendiği semttir.
Plastik ve nevinin, alüminyumun hayatımıza girmediği o dönemlerde, öküz arabası gibi vasıtalar ve tarım aletleri ile oyuncaklar, evlerde kullandığımız araç ve gereçler burada yapılır ve satılırdı.
Tahtacılarda; çemberli kovaları (külek), çemberli yağ dabbeleri, soğuk su kuzesi, yayıklar, tahta kaşık ve kepçeler, kar kürekleri, oklava, merdane, yer sofraları, boy boy tahta bavullar ve okul çantaları, çeyiz sandıkları (aynalı, nakışlı), kabaralı erzak sandıkları, tahta çamaşır ve peynir tekneleri, gem (döven), çıkrık denilen çocuk yürüteçleri, yine çocukların düşmemeleri için yapılmış tandırlar, beşikler, teşi, kasnak, yün tarakları, keser, balta ve kazma sapları, dört ayaklı sandalye, çift fenerli gındıllikler, tahta nalınlar, öküz arabalarının tüm parçaları, velhasıl o günün şartlarında günlük hayatta lazım olan, ahşapla ilgili her şey burada yapılır ve pazarlanırdı.
O günlerin çocukları olarak ne kadar şanslı olduğumu hissediyorum burnumun direği sızlayarak.Bu ve nevi mesleklerin devlet ve halk eliyle sergilenmesi gerekir.Her ile,ilçeye mazi günleri adı altında sergiler yapılması gerekliliğine inanıyorum.Belki yapan yöreler vardır.Var ise hepsine selâm olsun.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.