- 544 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
TABİAT ANA
TABİAT ANA
Rivayet o ki
Baykuşlar konunca davul baza,
İşler gider ayaza.
Tabiat ananın sessi yükselir
“Dokunma yanarsın.
Kanunlarım sert ve acımasızdır.
Sadece sen yoksun bu hayatta.
Senin için iyi olan,
Başkasına kötü olabilir.”
Öylesine güzel öylesine cömert ki
Tabiat ana,
Koynunda herkese yer var.
Şu sararan ayvanın yanında.
Yeni bir filiz bakar bu yana.
Elmanın yarısı al yarısı beyaz.
Al ye,
Kimse sormaz sana.
Hava su topak ve güneş.
Kuş sesi, aldığım bu nefes.
Yarabbi, sana ne kadar
Şükretsek az.
Bir tavşan kaçar.
Kuşu uçurur.
Ceviz ağacına konar.
Cevizi gagalar.
Yere düşürür.
Karınca onu parçalar.
Yuvasına taşır.
Kış gelince.
Değme karıncanın keyfine!
Kar suyu dağları deler,
Madenleri yalaya yalaya.
Acısı tadına karışır.
Acı su olur.
İçimi ferahlatır insanı.
Fasulye tohumu çatlar toprakta.
Dilini çıkarır neşeyle.
Filiz olur, dallanır.
Yapraklanıp çiçeklenir.
Gelin gibi süslenir.
Takılar takılır.
Kınalı parmaklara,
Ne güzel yakışır.
Akşamdan sabaha renk değiştiren çiçekler,
Eriğe mayhoş tadı verirken,
Armudun sapından ilaç yapar hekimler.
Her hastalığa çare,
Saklıdır tabiatın ruhunda.
Oku, ara, bul.
Senden
Esirgemez tabiat ana.
Bal tatlıymış,
Biber yakarmış,
Üzüm üzüme baka kararırmış.
Acısı da var, tatlısı da var.
Yeter ki kırılmasın kalpler.
İncinmesin ruhlar.
Hava, su, toprak ve güneş.
Yeter ki yakmasın seni ateş.
Güneş vurur suyun yüzüne.
Tabiat hareketlenir.
Yağmur yağar ormanları üstüne.
Kuşlar kulak verir rüzgarların sesine.
Beşik sallanır.
Çocuk uyur.
Uyanır!
Vurur yüzüne sabah güneşi.
Kim öğretti ona “anne” demeyi?.
Yusuf Yılmaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.