- 1047 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Hangi yaşam
Gerçek saftır onu ele alan düşünce yapısı ve aktarım döngüsü safligini demorize eder.
Gerçek gün gibi aydındır. Oysa kapatılmak istenen gerçek varsa, Kirpikler bile gölge eder. Kir elle tutulan bir şey değildir. Gözlerin hangi açıdan baktığıyla ilgilidir. Gerilen ip sıçrar, geriden bırakılınca ileriye; ileriden birakilinca yüzüne. Anlatılan ne kadar anlama safhasinda olursa olsun, anlamamakta iki olguda seyreder. Bilipte anlamama, bilmeyip anlamama. Gerçeğin kulağı sağırdır. Onun varlık amacı yoktur, nettir. Varlığin amacı ne kadar varsa o kadar gayeye gömülüdür. O gayelerin kullanabilecegi bir düzenek değildir. Bu konuda ancak bir deniz kadar kuru, bir güneş kadar soğuk olabilir. İnsanlığın duygu çerçevesini yalansılıkların duvarına çakmaktır. Ses getirir beraberinde fakat ancak duvar ardındaki anlayabilir bunu.
------
Secde bellemiş olabilir alnını -tilki beslediği ellerine- dayarken... Bir bilinmeyene and içmişse kana kana üstelik. Çamur atar, yağmuru davalı göstererek. Oysa kelimelerinden dökülen kirdir, yerde duran çamur. Aslını bilmemekten öteye gidemez zannettiklerini, salıncakta neşesi kaçmış veledmişcesine, sallayarak oyalayan zat. Dizi de kanar, beyni de. Ama asla kandıramaz gökyüzüne erişmiş ruh-u seyrleri. Onlar bedenden çıkmıştır, hurafeden değil ! Hır çıkaran, az önce çakan şimşek değildi yani (!) Bir üflemesi kıyamet koparıyor, tuğfancık değil... Secdeye ak alın koy! İster vicdan serine, ister ibadetine.
----
Nefes almak yaşamak değil, yaşam belirtisinin nefes alma gereğinin olmaması gibi. Ölüm yoktur. İncir çekirdeği, deniz altındaki yeryüzü gibi...
Uğurladıklarımız neden gitti ve gelmedi? Oysa onlar veda etmeye çok önceden başlarlar. Şu anda bizde onların yanındayız. Aynı zamanda iki yerde bulunmak değil bu, zaman da yoktur çünkü... Kendimizi izliyoruz o bilinmezden. Hep oradaydık aslında.
----
Engin bir derinde avazı kısılmış boğuk ses. Nefes ile nefs arasında... Arşa çıkılan nevri, bakış açısı, denizi taşırdı dünya yuvarından. İki göz, bir dünya. Yuvarlanan senlik, benlik veya buramı külçe taşıyan o tanımadığımız yer. Toprak mı, gökyüzünün de toprağı var. Denizin de defn matrâhı var... Kalbimizin de...
Hepimiz birer ölüyüz aslında, sadece yaşama uğurladıklarımız var... Bizler ölüyüz aslında, asıl yaşayan ölü bildiklerimiz. Kendimizi de ugurlayacagiz , herkes kendisini bekliyor o davul çalan kapının eşiğinde, tahta bir kulübeye yerleşip gideceğiz. Asıl bizler öbür dünyadayız.
Yaşama göç edenler ölü bildiklerimiz...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.