- 814 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
1 MUHARREM 1439 NE İŞE YARAR?
Bir hicri yılbaşı daha geldi İslam birliğinin kurulamadığı, kurulmasının becerilemediği, İslam birliği kurma kaygısı taşımadığı İslam kimliği taşıyan yığınların…
Bir hicri yılbaşı daha geldi. Hoşumuza gitmeyen bir çok sebebi var tabi. Nuh’un davasından ve geminin gerekliliğinden çok geminin mühendislik boyutuyla meşgulüz çünkü.
İbrahimin adamlığından, ismailin teslimiyetinden, hacerin kadınlığından çok ateşin kaç dereceye kadar yükselmiş olabileceğini ve bıçağın çeliğinin kalitesini, boğazlanmak üzere gelen koçun kaç kilo et bıraktığıyla meşgulüz ısrarla…
Ne musa umurumuzda, ne firavun karşısındaki kıyamı, ne sabrı karaktersiz kavmine karşı.
Asiyede mitolojik bir ikona aslında, Yusuf da!
Hele o Hüseyin! Babaannesi yerindeki kadınlar feda kadına iftira atanların kendilerini kırbaçlarlarken andığı ve ağladığı bir matem notası…
Hicri yılbaşı…
Yıl 1439.
Hicri takvimle alakalı teknik bilgi vermeyeceğim elbette. Herkesin doğum yılını hicri olarak bilmesinin konuyla alakalı asgari vazifesi olduğunu da hatırlatmayacağım.
Kutup kutup, hizip hizip, cemaat cemaat, tarikat tarikat, parti parti dağılmakta ve dağıtmakta ısrar edişimiz birliğimizi kendimizi aslında muharrem ayının çok da umurumuzda olmadığının göstergesi. Sembolik kutlamalarına da gerek yok.
Aşure denilen tatlı güzeldir evet. Ama onu dağıtmayı ibadet zannetmek çok safça…
Ümmetin açlıkla, kıtlıkla, yoklukla imtihan edildiği bir dönemde; tokları doyurma törenlerinin sevabı olacağına dair inancım ziyadesiyle zayıf. Kimse kalkıp da ikram etmek sevap değil mi falan demesin. Gerçi kim okuyup da böyle bir cevap vermeye tenezzül edecek o da ayrı mesele.
Muhammed ikbal hacdan kendisine kutsal hurma zemzem tespih takke kumaş hediye getiren dostlarına şunları söylemişti: bunları getireceğinize keşke ebubekirin sadakatini, ömerin adaletini, osmanın hayasını, alinin ilmini cesaretini getirseydiniz!
Konumuz bu olmalı aslında. Hicri yılbaşı bize ne veriyor? Çok sevap olan aşure tatlısını yeme fırsatı dışında?
Musa diye bir ADAM var bizim imanımızın tarihinde ve umurumuzda olmamaya devam ediyor her şeyiyle hz musa aleyhisselam!
Firavun zulmün tabiri caizse menbaı bir zalim. Bizim zulme ve zalimlere karşı refleksimize katkısı olmuyor aşure kaşıklıyor oluşumuzun.
Asiye…
Hakkında ne söylense az kalır kadın o! Kadınlarımızın kadınlığındaki gdo fırtınasına panzehir olmuyor. Çünkü ne işe yarar diye kaygılanmıyoruz.
Hele o Hüseyin…
Matem ümmeti değiliz evet. Ve ne yazık ki o günden geriye uyuya uyuya, unuta unuta bir tek Hüseyin ve ashabının matemi kaldı kala kala.
Halbuki o; cennet gençliğinin iki efendisinden biri!
Peygamberin severken insanlığa çocuk nasıl sevilir sorusuna verdiği cevaptı o!
Ona yapılansa…. Neyse o konuyu ilerleyen günlerde kurcalayalım çıldırmadan, küfretmeden yazabilirsek hüseyine yapılanları…
Son birkaç yıldır klişe bankasında hep en yüksek değeri koruyan bir kavram var ‘diriliş’.
Muharrem diriliş, direniş, diri kalış, çürümeye karşı duruş ayıdır.
Selam olsun hepsine…
En çok da peygamberler sultanı efendimize…
Hüseyin!
Ebuzerr alınmasın ama seni de bambaşka seviyorum vallahi….
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.