- 539 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
517 – LÜZUMSUZ
Onur BİLGE
“Sevgili Arkadaşım,
İnsanlar, ana baba, evlat torun, sevgili, nişanlı, eş, hâsılı her şey olabilirler ama kolay kolay arkadaş olamazlar. Onun için de beraberlikler uzun sürmez. Şayet arkadaş olabilselerdi, birbirlerine sımsıkı bağlanırlar, asla kopamazlardı! Dostluksa bundan bir adım daha ilerisidir ki onu tesis etmek çok daha zordur!
Arkadaşın arkadaşlığı, samimiyetinden anlaşılır. Rahatça konuşamadığımız insanlar, zoraki merhabalaştığımız kişilerden başka biri değildir.
Arkadaş, arkadaşın hatasını münasip bir lisanla söylemeli, onu her türlü felaketten korumaya çalışmalıdır. Ben de kendi hatalarımı göremiyorum. Görsem, zaten yapmam. Doğrusunu yaparım. Gören gösterirse memnun ve minnettar olurum.
Hatalarımı gören, söylemiyorsa bu bana yapılacak en büyük kötülüktür.
Hataları görüp de iltifat etmek riyakârlıktır. Üstelik bir de iltifat edip sonra kıs kıs gülmek alay etmek, adiliktir. Hataları görüp söyleyememek, korkaklıktır. Karşılıklı anlaşarak, hataları usulüne göre söylemek en güzelidir. İncelik ve iyiliktir.
Olayları ve davranışları dikkatle izlemek, önem vermek demek, hata aramak ise niyet iyiyse, emek vermek denmektir. Davranış veya eser kusursuzsa, doğal olarak kutlanır. Yapıcı eleştiri olmazsa, kimse kendisine toz kondurmadığından bir adım öteye gidemez, yerinde sayar durur.
Mühim olan en iyi veya usta olmak değil, olgun insan olabilmektir. Olgun olmak da olunması gerektiği gibi olmak da farklı birer sanattır. Her sanat dalında olduğu gibi öğreti gerektirir. Örnek şahsiyetler, bu daldaki üstatlardır. Farklı bir usta çırak ilişkisiyle sanatlarını öğretir, devreder giderler. Asırlardır her yerde ve her cemiyette uygulanmakta olan usul budur.
Yeryüzüne, hiçbir şey bilmez halde geldik. Ne öğrendiysek burada öğrendik. Hedefimiz mükemmel insan olabilmektir. Bunun için de hayatın başından sonuna kadar çeşitli zorluklarla savaşmak, güçlükleri azimle aşmak, savamadığımız sıkıntılara sabırla katlanmak suretiyle tekâmül ede ede kabrin kapısına kadar ilerleriz.
Sana söylediklerim, başarın ve mutluluğun içindir. Şahsim için değildir. Nutuk yahut vaaz değildir. Nasihattir. Biz de öğütler dinleyerek, aklımıza yatanlara riayet ederek yetiştik. Bunlar nefse ağır gelen şeylerdir ama ruhun huzura ererek kurtuluşu için elzemdir. Hiç de ağırına gitmesin!
Bugünkü konuşmamızda seni hep alttan almaya, sabretmeye, pasif kalmaya sevk edişimin hiç de doğru olmadığından, sana çok fazla yük yüklemiş olduğumdan yakındın durdun ve kocan olacak o soysuza karşı yapman gerekenleri söylediğimde de onun bunları asla hak etmediğini, hiçbir zaman yapmayacağını söyledin ve dedin ki:
“Erkekler beğenilme ve övülme ihtiyaçlarını flörtle falan tatmin etseler hadi yine neyse de bu adam iyice işi çığırından çıkardı! Evli kadınlar, en çok romantizme açtırlar ve hiçbir zaman doymazlar. Romantizmin bittiği yerde evlilik de biter! Sürdürmek için onca çaba harcamaya gerek yok. İnceldiği yerden kopsun! Ben ona birkaç beden bol geldim zaten! Değersize değer vermeye devam ederek değer kaybedeceğime değerimi bilene giderim! Ona kadın çoksa, bana da erkek yok değil! Boşanırım, olur biter! Sırtımda yumurta küfesi mi var!”
Ne yazık ki evliliklerde en kolay harcanıveren romantizm oluyor. Hele aradan aylar değil de yıllar geçince yerinde yeller esiyor. O kadar sıcağa kar mı dayanır! Maalesef, devamını sağlamak için yine sana iş düşüyor. Mesela dört başı mamur bir akşam sofrası hazırlayabilirsin. Şöyle taze çiçeklerle dolu bir vazo, iki yanında iki mum falan olabilir ve mutlaka loş bir ışığın yanı sıra duygusal bir müzik… Faransız aşk şarkıları olabilir mesela pikapta…
“Hiçbir kadın, dışarıda kendi halinde, alışageldiği gibi, yani bildiği gibi yaşamaya devam eden, fakat eşine yasak üstüne yasak koyan, onu hakaretlerle veya darp suretiyle gün boyu aşağılayan ama akşam olup da el ayak çekilince eşinden tüm görevlerini tam ve kusursuz bir şekilde yerine getirmesini bekleyen bir adamdan hoşlanmaz, ona değil hayatının sonuna kadar, benim dayandığım kadar bile katlanamaz!
İyi davranışlar, iltifatlar ve romantizm ölünce evlilik de ölür. Onu olanca tatsızlığıyla devam ettirmeye çalışmak, beraberliği ittire kaktıra sürükleme, sürdürebilmek için kendini ve ömrünü harcama, yani açıkçası sürünmenin dik âlâsıdır! Kadın, hangi yaşta, evliliğinin kaçıncı ayında ya da yılında olursa olsun, değişiklikleriyle veya sergiledikleriyle fark edilmek, yeterince ilgi görmek ve güzel sözlerle gönlünün alınmasını ister. İşte o zaman gereken yakınlık sağlanmış olur ki artık o her gün bambaşka biri olarak, yenilerek en hoş şekliyle eşinin karşısına çıkar, en doyurucu tarzda ve hazla gözüne de gönlüne de hitap etmek suretiyle ona her anlamda yeter de artar bile!
Ben kendimi eksik bir kadın olarak görmüyorum. Aksine onun tahayyül bile edemeyeceği kadar şık, güzel, ve mükemmel buluyorum. Böyleleri için anneanneciğim: “Fesi başında yırtık, karısı ağzından artık!” derdi. O mumla arasa benim gibisini bulamaz ama ben ona yapacağımı biliyorum! Değil mi ki daha elimin kınası kurumadan o bana bunları yaptı…
Hazır ol vaktine, Nemçe Kralı! Hele başımı bir kurtarayım, intikamım çok acı olacak! Yüreğine oturacak!.. Sen beni elde bir mi sandın!”
Bu sözleri onaylamamak mümkün değil ama intikam hissiyle bileylenmek hiç de doğru değil! Öyle bir misillemeyi sana yakıştıramadım! Sen öyle olamazsın! Bu sen, o sen değil! Kısa sürede nasıl bu kadar değişebildin! Edindiğin bütün değerleri nasıl ayaklar altına alabilirsin! Seni bu denli değiştiren nasıl bir uygulama, nasıl muamele, ne gibi bir işkence? Anlamaya çalışıyorum da… Anlamak çok zor ama hem ruhen hem de bedenen haddinden fazla zulme uğramış olduğun apaçık ortada… Buna rağmen nefreti ve kini içinde yok etmeye çalışmalı, öfkeyle planladığın çirkinlikleri aklından çıkarmalı, katiyen uygulamaya koymamalısın! Sana yakışan budur!
Şimdi yine bana kızacaksın gözbebeğim ama doğru olan bu! Sana ne tavsiye etmemi isterdin? Kısasa kısası mı?
Çekilmez nutuklar çektiğimden yakındın, kulak asılmaz nasihatler sıralamakta olduğumdan bahsettin. O zaman hiçbir işe yaramıyorum ben, öyle mi?
Haydi, öyle olsun!
Lüzumsuz”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 517
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.