- 1200 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
İdam cezası isteyenlere takdimimdir !
Bugün 17 Eylül.
Ama çoğunuzun aklında ya da ruhunda bir iz bırakan gün değildir.
Lakin yaşı 60 ve üstünde olan hele hele muhafazakar çizgide bulunan insanlar için bir travmadır bu tarih.
Çünkü 17 Eylül 1961’de Menderes ve iki arkadaşı (F.R.Zorlu ile H.Polatkan) idam edilmişlerdi.
Bu bir darbe hukukuydu.
Aynı şeyi 12 Martta da gördük.
Bu seferde soldan üç genç asılmıştı 6 Mayıs 1972 ’de.
D.Gezmiş,Y.Aslan ve H.İnan.
6 Mayıs da bir travma ve yarılma yarattı toplumda,aynen 17 Eylülde olduğu gibi.
Ben hayatım boyunca,idama karşı çıktım.
Çünkü bu geriye dönüşü olmayan bir cezaydı.Hele hele hukuki hataların çok olduğu yerde bunu istemek ve savunmak bence "akla ziyan" bir taleptir.
Ve toplumda derin izler bırakması da cabası!
Bir 17 Eylül günü asılanları anmak istedim bu vesileyle.
Doğrusu hakkın yerini bulması ve "suçlulara" gerekli cezanın tabi ki verilmesidir.Ama idam çözüm değildir,olamaz da.
Olmadı zaten!
YORUMLAR
Kimsenin canını kimsenin almaya hakkı yoktur.Bir de müslüman geçinipte böyle bir konuyu ileri sürenler özellikle. Ama ileride bugün idam cezası isteyen insanların kendi pislikleri ortaya çıktığı zaman '' idam'' istemi ile yargılanırlarsa cevapları ne olacak acaba?O zaman bu önergeyi sundukları için pişmanlıkları nasıl düzeltilebilecek? Neyse Her koyun kendi bacağından asılır lakin asılmak hiçbir zaman bir çözüm yolu değildir.
Selam ve Sevgiler
hotamisli
Ben idamin gelmesini savunanlardanim (konu hakkindaki yazimi okuyabilirsiniz) ama musluman gecinmiyorum, elhamdulillah muslumanim. Binlerce kisinin olumune sebep olmus birinin yasamasi size gore gayet cozum olabilir ama bana gore zulumdur, haksizliktir. Idami isteyen degil de ismeyenlerin korktukleri pislikler olmasin?
selamlar,
abdullah
hotamisli
Hatice Müge
sabri ayçiçek
Ama idamı savunmak da bir haktır tabi ki.Bunu tartışamamış olmamız "kötü" bence.
Görüş belirten değerli okurlara ,teşekkürlerimle.
Benim idama çeşitli gerekçelerle karşı olmam,mutlaka başkalarının da karşı çıkacağı anlamına gelmez/gelmemeli de.Ancak ben,bundan ziyade 17 Eylül gibi neredeyse unutulan bir tarihe ve yarattığı travmalara dikkat çekmek istedim daha çok.6 Mayısın travmaları da var tabi.(Toplumsal hafıza açısından..)
İnsanlığın kadim bir tartışması olan "suç-ceza" dengesi de mutlaka sağlanmalı tabi ki.
Ne diyelim ?
Daha adil ve özgür ülkede yaşamak hepimizin ortak talebi.Yolları da mutlaka vardır demeliyim.
Rahmetli başbakan Adnan Menderes ile yine merhum bakanlar Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'a Allah'tan rahmet dilerim
Yassıada süreci ve idamların yakın tarihimizde bıçak sırtı bir kırılma noktası olduğu ve travmatik sonuçlar doğurmak suretiyle sonraki muhtıra ve darbelerin idam getirilerine zemin hazırladığını hep düşünürüm şahsen
27 Mayıs ve ardından gelen sürecin araladığı kapı muhtelif rüzgârlarla ardına kadar açılacaktır kanımca
Siyasi konuların geleceğe devamlı surette bakiye bıraktığı da bir realite
Bu şekilde tecelli eden mizanın ise nizamı bozucu etkilerinden her daim söz edilebilir elbet
Sami hocamın pek yerinde vurguladığı kahramanlaştırma ve idamın geri dönülmezliği gibi hususlar kritik eşiktir kuşkusuz
Ancak adli konularda aynı şekilde düşünmüyorum, tecavüz sözgelimi
Şüphesiz idam cezasının geri dönülmezliği burada da işlemez mi, işler hiç şüphesiz
Ancak tecavüz suçlarında idamın olmaması da toplumsal linçi meşru kılabilir, ister sokakta isterse hapishanede
Konu detaylarını barındırıyor anlaşılan
Nihayet hocam
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Saygı ve selamlarımla...
levent taner tarafından 9/18/2017 9:35:12 AM zamanında düzenlenmiştir.
Şeyh Said isyanı sonrasinda, Diyarbakır' daki Şark İstiklal Mahkemesi çok kısa suren bir yargılamadan sonra Şeyh Said ve 47 ayaklanma yoneticisi hakkında 28 Haziran 1925 günü ölüm cezası vermis ve cezaları ertesi gün infaz edilmiştir.
Ve halen günümüzde de bu idamların tartışmaları devam etmekte.
Toplum siyasi ve adil olmayan idamların yaninda durmadigi gibi, kasten adam öldürme ve cinsel taciz suçları icin yasalarda öngörülen cezalarin yetersiz kaldığını ve bu durumdan memnuniyetsiz liğini gösteriyor.
Sadece caydırıcılık penceresinden idama bakmayi doğru bulmuyorum. Siyasi idamlarda caydırıcılık ve adli hatalar...
Korkutmak, sindirmek, toplumu emir ve itaate zorlamak dusuncesine sanırım katılmamak mümkün değil.
Değerli Hocam
Ben idam cezasına hem karşıyım hem değilim. Bu aslında karışık gelebilir ama öyle.
Eğer bir baba kendi öz kızına tecavüz ettikten sonra mahkemede utanmadan sıkılmadan '' Kendi elimle yetiştirdiğim fidanın meyvesini başkasına mı yedirecektim'' Diyecek kadar alçalabiliyor ve insanlıktan çıkabiliyorsa bu kişinin itlaf edilmesi gerekir bence. İşte bu ve benzeri suçlarda idam cezası mutlaka olmalı diye düşünüyorum.
Ancak Adnan Menderes, Deniz Gezmiş ve benzeri pek çok siyasi suçtan hüküm giymiş olanların, hatta size ve bu yorumu okuyacak pek çok kişiye çok irrite edici gelebilir ama Apo denen hainin bile idam edilmesine karşıyım. Neden mi? Çünkü bu güne kadar siyasi suçlardan idam edilenlerin hepsi daha sonra bir kesimce kahraman ilan edildiler. Bu gün Türkiye'de Adnan Menderes'in adı pek çok yerde yaşatıldığı gibi Deniz Gezmiş'in adı da yaşatılıyor. Mesela hemen burnumun dibi sayılacak bir yerde Ataşehir Belediyesi Deniz Gezmiş Parkı diye bir park yaptığı gibi Erdal Eren'in adını bir Kültür Merkezine verdi.
Oysa mesela Ertuğrul Kürkçü'nün adını anan yok. Halbuki o da aynı dönemde diyelim ki idam edilmiş olsaydı eminim şu anda onun adına da parklar, bahçeler, kültür merkezleri ya da caddeler açılacak, arkasından destanlar, mersiyeler dizilecekti. İşte bu sebeplerden dolayı ben siyasi suçlara idama karşıyım.
Ve tabii ki bir de idam, geri dönüşü olmayan bir cezadır. Yani sonradan '' Pardon bir yanlışlık oldu'' Denemez. O halde çok hassas davranılmalıdır bu ceza verilirken.
Selam ve sevgiler.