Şimdiye kadar hiç kimse taklit yoluyla büyüklüğe ulaşamamıştır. -- samuel johnson
ri
ritmim
@ritmim

EMPERYALİST SİSTEMDE PARÇALANMA...

30 Ocak 2007 Salı
Yorum

EMPERYALİST SİSTEMDE PARÇALANMA...

1

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1568

Okunma

EMPERYALİST SİSTEMDE PARÇALANMA...


Emperyalist sistem hızlı bir par­­çalanma süreci yaşıyor. Öyle ki, E­kim Devri­mi’nin hemen ardından te­melleri atılmaya başlanan ve özel­likle de II. Paylaşım Savaşı ertesinde gi­derek güçlendirilen emperyalist “bü­­tünsel­­lik”, tüm yönleriyle (ekono­mik, siyasi vb. vb.) ve kelimenin tam anlamıyla “çatır çatır” parçalanmaya başlamıştır.

Doğal olanı, olması gerekeni de budur, çünk­ü bizim burada “bütün­­sellik” olarak ifade ettiğimiz, Mahir’in en­tegrasyon kelimesiyle ifade etti­ği bu “birliktelik”, koşulların dayattığı bir zo­runluluktu ve 90’lardan itibaren bu­nu zorunlu kılan koşullar ortadan kalkmıştır. Artık tüm emperyalistler için “sınırsız özgürlük” dönemi açıl­mıştır. Ancak yaşanan on yıllık süreç göstermiştir ki, bu “sınırsız özgürlük” bir yanıyla sınırsız emperyalist sal­dırganlık ve terör, diğer yanıyla da emperyalist sistemin giderek daha büyük çelişki ve çatışmalar içine yu­varlanması, daha derin çıkmazlara sap­­lanmasıdır. Başka bir şekilde ifade edersek, “sınırsız özgürlük” dö­ne­­mi, emperyalist sistem açısından “sınırsız çelişki ve parçalanma” ile “sı­­nır­sız çatışma ve savaş” döne­­midir.

Parçalanma salt emperya­list mer­kezler arası çelişkilerin keskinle­­­­şip uz­­laşmaz boyutlara ulaşmasıyla sınırlı değildir. Emperyalist merkez­ler dışında, sistemin şurasında-bu­­rasında yer alan tüm ülkeleri kapsa­­yan bir parçalanma söz konusudur. Emperyalist zincir içinde yer alan tüm ülkelerin egemen sınıfları sis­­tem içindeki yerlerini, ilişkilerini, itti­faklarını yeniden gözden geçirip de­­ğerlendirmektedir. Bunun anlamı emperyalist sistemin en küçük bi­rimine kadar büyük bir parçalanma yaşamasıdır ve bugün böyle bir sü­­reç hızla gelişmekte, emperyalist merkezlerde ortaya çıkan çelişki ve çatışmalar, emperyalist zincir içinde­­ki tüm ülkelerde ve daha keskin bi­­çim­lenişler altında yansımasını bul­maktadır.

Tam da bu noktada, dünya ve ül­­kemiz özgülünde her geçen gün yeni bir aşamasına tanık olduğumuz bu parçalanma sürecinin, emperyalizm ve oligarşinin sözcüleri tarafından “yeniden yapılanma” ve “değişim” sü­reci vb. gibi nitelemelerle kitlelere sunulmak istendiğine tanık olu­yo­ruz.

Yaşanmış dünya savaşlarıyla ye­niden paylaşım mücadelesi arasın­­daki doğrudan ilişki inkar edilemez bir olgudur. Her iki dünya savaşı da dün­­yanın yeniden paylaşımı doğrul­­tusundaki emperyalist uzlaşmazlık­­ların, çatışmaların ifadesi olmuştur.

Yeniden paylaşımın kaçınılmaz bir gereklilik olarak gündemde ol­duğunu söylediğimiz günümüz ko­şul­larında böyle bir tehlike gündem­­de midir? Dünya yeni bir paylaşım sa­vaşının kan denizine yuvarlana­cak mıdır? Özellikle de Irak sorunu­nun giderek çıkmaza girmesi, karşı­lık­lı restlerin sertleşmesi üzerine bu soru daha sıklıkla sorulur olmuş­­tur.

Bu soru Irak sorunuyla birlikte gündemimize giren bir soru değildir. 1990’lı yıllar boyunca şu veya bu ve­sileyle bu soru sürekli gündemde tu­tulmuştur. Artık uzlaşmaz düzeye ge­­len emperyalistler arası çelişki ve ça­tışmaların savaşla çözümleneme­­mesini salt sosyalist sistemin varlı­­ğıyla açıklama kolaycılığı bu soruyu bundan sonra da değişik vesilelerle gündemde tutacaktır kuşkusuz. Ve siz belli periyotlarla bu soruya cevap ver­meye devam edeceğiz.

Yeniden daha önce verdiğimiz ce­­­­vap­ları tekrarlarsak; yeniden pay­la­şım savaşlarının tek biçimi topye­­kün dünya savaşları değildir. Payla­­şım savaşları II. Dünya Savaşı’ndan sonra da devam etmiştir ve bugün de, yarın da bu türden savaşlar dün­­ya gündeminde yerini koruyacaktır. Bu savaşlar geçmiş birçok örnekte ya­şandığı gibi, bölgesel savaşlar-mü­­dahaleler biçiminde yürütülmüş­­tür ve bundan sonra da böyle yürütü­­lecektir, yürütülmek zorundadır. Irak operasyonu gerek gündeme getiriliş biçimiyle, gerekse de yarattığı tartış­­malarla önümüzdeki sürecin payla­şım savaşlarına bir örnektir. Emper­­ya­listler doğrudan karşı karşıya gel­­mek­sizin, “insanlık ve barış” adına böl­­gesel “kriz noktaları” saptayıp bu­raya müdahaleyi gündeme getir­­mek­­te ve bu müdahalelerin faturası­­nı da esas olarak bölgedeki güçlerin sır­tına yüklemektedir. Çatışan da kay­­beden de bölgesel güçler olmak­­ta, emperyalist merkezler, müdahale öncesi ve müdahale sürecinde bo­­zulan ilişkilerini, müdahalenin şu ve­ya bu biçimde sonuçlanmasının ar­­dın­dan, karşılıklı ödünlerle yeniden belli bir düzeye çıkarmaktadırlar.

Topyekün bir dünya savaşı bugün em­peryalistlerin kaçındıkları en ö­nemli tehlikedir. Çok iyi biliyorlar ki, böyle bir savaş dünyanın sonunu ge­­tirmese de sistemin sonunu getire­­cek büyük tehlikeleri barındırmakta­­dır. Bu tehlikelerin en başında da ezi­­len halkların örgütlü mücadele ve di­renişleri ve sonuçta sosyalizmin, bu kez dünyanın üçte birinden daha faz­­lasında, belki de tamamında ege­menliği...

Sonuç olarak, Irak sorununa yak­­­la­şım­da her türlü kaygı ve yanıl­­samadan uzak bir tavır takınabilmek için emperyalist-kapitalist sistemi, böl­geyi, bölge halklarını ve ülkemiz öz­gülünde de devleti, devletin yapı­­sını, egemen sınıfları iyi tanımak ge­rekiyor.

Emperyalist-kapitalist sistemi ta­nı­mamanın ifadesi, Irak sorununu bir demokrasi ve özgürlük sorunu ola­­rak görmek, bu anlamda da Irak’a ya­­pı­lacak bir emperyalist müdahale­yi desteklemek veya en azından ses­­siz kalmaktır. Ülkemizdeki devleti ve e­gemen sı­­nıfları tanımamanın somut ifadesi ise, oligarşinin bugünkü Irak operas­yonuna karşı çıkışını an­ti-emperya­lizm veya bağımsızlıkçı tavır olarak yo­rumlamaktır.

Bölgeyi, bölge halklarını tanıma­ma­nın ifadesi emperyalizme ve böl­ge­­de­ki gerici rejimlere karşı müca­de­leden geri durmak, böyle bir mü­ca­­de­­lenin anlamını kavramamaktır.

Böl­gemiz yaşadığımız yüzyılın te­mel dinamiklerini barındıran bir böl­­gedir ve bu bölge halkları yakla­şık yarım yüzyıldır gerici rejimlere, em­­peryalizme ve yerli oligarşilere kar­­şı kurtuluş mücadelesinde bir ara­­yış içindedir. Bu arayış sürecinde kü­çümsenmeyecek adımlar atılmış, ö­­nemli başarılara ulaşılmıştır.

Bu­­gün bizlere düşen görev bölge halk­­­­larının bu dinamiğini görmek ve bu dinamiği örgütleme doğrultusun­­da uygun araç ve yöntemleri gün­­deme getirebilmektir.

Bu­gün ülkemizde ve bölgemizde halk­­ların dinamiğini en somut biçim­­le­riyle ortaya çıkarabilmenin yolu ise em­peryalist müdahaleye karşı çık­­maktan, emperyalist müdahale ve sa­­vaşa karşı örgütlenmeler oluştur­­maktan geçiyor. Bölgedeki tüm halk­lar, Kürtler, Türkler, Araplar, Acemler vb. vb. çok iyi bilmelidir ki, emperya­liz­­min Irak’a müdahalesi hiçbir halk a­çı­­sından olumlu sonuçlar getir­­me­ye­cektir. Bu müdahalenin halkla­­ra getireceği tek bir sonuç olacaktır: Da­ha fazla baskı, daha fazla terör ve daha fazla sömürü...

Em­peryalist müdahale ve savaşa kar­­şı çıkmak için ezilen halkların ye­te­­rin­ce gerekçesi vardır. Sorun bun­­ları anlatmak, kavratmak ve ör­­güt­­len­­­meyi, mücadeleyi temel alan bir bilinç oluşturmaktır.Bize düşen görev de, ne eksik ne fazla, tam tamına budur.


Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Emperyalist sistemde parçalanma... Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Emperyalist sistemde parçalanma... yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
EMPERYALİST SİSTEMDE PARÇALANMA... yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
ri
ritmim, @ritmim
7.2.2007 20:07:10
Bu yazının siz okurlar tarafından fazla okunmaması ilgi uyandırmamasını biraz garip buldum.Saygılarımla...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.