- 1068 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HANGİ DÜNYADA YAŞIYORUZ ?
Okumayı çok istiyorum aslında. İsterim ki ; tüm boş zamanlarımı okumak süslesin.
Önce gazetelere göz atıyorum : Savaş haberleri, cinayetler, tehditler, ölümler. Neredeyse üçüncü dünya savaşının yaklaştığı izlenimi var haberlerde. Dünya kan gölüne dönmüş.
Bir günde dört mevsimi yaşayabileceğiniz bizim olan cennet ülkemin insanları mutsuz. Çoğunluğu geçim derdinden şikâyetçi. Okulların açılacağına sevinemiyor çoğu çocuklar, anneler, babalar. Çocuklar diledikleri okula gidemiyor, ihtiyaçları karşılanmakta güçlük çekiyor ebeveynleri. Servisler mafyanın eline geçmiş, kavgalar, hatta cinayetler işleniyor. Bir servis şoförünün çocuk istismarından sabıkalı olduğu ortaya çıkmış.
Suriyeli çocukları ailelerinden para karşılığı kiralayıp dilendiren çete ortaya çıkarılmış. Dilencilere para vermeyin diye afişler yaptırmaya başlamış belediyeler. ’ Siz ayda altı bin lira kazanıyor musunuz ? ’ diye soruluyor o afişlerde. Bu ülkede asgari ücret bin dört yüz lira. Çoğunluğun, özellikle de biz emeklilerin maaşı açlık sınırının çok çok altında. ’ Ben Allah rızası için veriyorum . Gerisi beni ilgilendirmez ! ’ diyor çok müslüman vatandaş.
Magazin haberleri galiba başka dünyalardan veriliyor. ’ Ben ona trilyonları yedirdim. Ya benim olur, ya da toprağın ! ’ deyip kurşunluyor kadın çok meşhur bir adamı. Sonra da kendine sıkıp onun gittiği dünyaya doğru yola çıkıyor. Ben ve benim gibiler isyan ediyoruz: Maaşa gelen zam altmış lira, ev kirası artışı yüz lira ! Biz nasıl geçinelim, diye.
Unutmak istiyorum bir nebze tüm bunları. Çalışmadığım bir gün kafamı güzel şeylerle, şiirlerle, öykülerle süslemek, dağıtmak istiyorum. Siteme girip tanıdığım, sevdiğim bir şair arkadaşın şiirini okumaya başlıyorum. Çok okunmuş, çok beğenilmiş, çok yorum almış. Demek ki güzel bir şiir olmalı.
Benim aradığım güzellikler orada da yok. Çok ’ ustaca ’ yazmış arkadaş. İmgeler şahane. Şiir eğitimi görenler anlayabiliyor ya da kendilerince anlamlar çıkarmakta pek zorlanmıyorlar. Belki de mest oluyorlar okurken. Ben beğenmiyorum arkadaş !
Ben istiyorum ki ; sanatın her türlüsü, sadece sanatçının marifetini, ustalığını, kıvrak kalemini, zekâsını kanıtlamak için yapılmış olmasın. Çok eğitimli olmayan, sıradan kişilere de bir şeyler anlatabilsin. Onlara da okuma zevki , sanat aşkı aşılasın.
Benim gönlümden geçen odur ki ; sanatçılar insanlara sevgiyi, dürüstlüğü, güzel ahlâkı, barışı, doğayı sevmeyi, korumayı, aklıma gelmeyen daha nice iyilik, güzellik varsa bunların hepsinden bir nebze vermeye çalışmalı.
Bırakın arkadaşlar kendinizi kanıtlamayı ! Sanatı sanat için değil, toplum için, insanlık için, tüm dünyanın iyiliği, güzelliği için yapın. Sizler, bizler, hiç birimiz kalıcı değiliz. Göçüp gideceğiz birer birer. Yaptığımız iyilikler, güzellikler, doğrultabildiğimiz insanlar, bitirebildiğimiz kavgalar, düşmanlıklar, yaptığımız mücadeleler sonsuza dek yaşayacak ve asla unutulmayacak.
İşte divan edebiyatı ; neler yazmışlar neler. Ömrümüz onları takdir etmekle mi geçti, yoksa onların ne anlatmaya çalıştıklarını çözmek için harcadığımız emekler yüzünden onlardan nefret etmekle mi ? Şahsen ben ikincisi diyorum.
Bana kızmak serbest. Kızdığınız kadar mutluyum. Çünkü ben, duygularımın, düşüncelerimin, insanlığımın ve bana bu güzellikleri bağışlayanın sonsuza kadar hayranı olmaya devam edeceğim.
Fikret T.....