- 1206 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Bir tarih,bir bebek ve iki büyük acı...
12 Eylül tarihimizin hiç de hayırla anılacak bir günü değildir.
Ben işin o yanına değil,bir başka "travmaya" dikkat çekmek istiyorum.
Mardin’de çalışıyorduk,biz arkadaşımız da yeni evlenip,Nusaybin’e yerleşmişti.
Bir gün,"Sabri gel,bir sıcak çorba içeriz,hem de sohbet ederiz,seni hafta sonu Nusaybin’e bekliyorum,hem de yengenle de tanışırsın " demişti...
Bu meslektaşım İsmail Çakın idi.
Davete icabet edilir kuralı mucibince,11 Eylül Perşembe günü Nusaybin’e vardım.Akşam üzeri de arkadaşımın evine.
Ev hemen sınırın dibinde,kaymakamlığın da önündeydi.
Evde bir de yeni doğmuş küçücük bir bebek:Boran...
Gece ağladı,sızladı.
Hava da çok sıcaktı.
Darbe de iyice ısıttı tabi o geceyi,hatta "boğdu"...
..............
Aradan yıllar geçti.
Boran okumuş,iyi bir mühendis olmuş,Abu Dabi’de çalışıyordu."Başarısı" zaman zaman sohbetlere konu olmaktaydı.
İki üç yıl önce,yemeğini yediğim,çorbasını içtiğim annesi o mel’un hastalıktan vefat etmişti,üstelik yaşı da çok değildi.
Ama geçen hafta "Boran" bebeğin ölüm haberi babasına ulaştı.
Ne çabuk geçmişti yıllar.
Önce anne,şimdi de evlat.
İki büyük acı.
Bebekliğine bir 12 Eylül gecesi tanık olduğum Boran’ı henüz 40 ’ına varmadan kaybetmenin acısı/hüznü başkaymış.
Arkadaşıma sabır diliyorum,Foça mezarlığında yan yana yatan "anne-oğul"a da rahmet.