- 737 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ağaçlar Nerede
Yüzündeki gölgeye sığınabilir miyim? Birkaç saniye hayata mola verip serinleyebilir miyim orada? Geçmişin yansıması bir söğüt ağacı kadar güvenli bir sığınak olabiliyor insana. Sen çok gülen bir çocuk olsaydın geçmişte, ben nerede serinleyecektim? Yüzünün hangi noktası okşayan esintiler yollayacaktı bana?
Pırıl pırıl bir gökyüzü bulacaktım o zaman yüzünde. Ama bir şeyler eksik kalacaktı sanki. “Ağaçlar nerede” diyecektim. “Ya çok ısınır, bunalırsam?”
“Hiç düşmedin mi” diyecektim “onlarca kez hem de” diyeceğini bile bile. En güneşli yüzün sahipleri bile düşerler sonuçta çocukken. Ama yüzünde salkım söğüt gölgesi taşıyanlardan çok farklıdır yine de düşmeleri. Fark düşüşten sonrasındadır aslında. O an uzanan elde...
Fiziksel bir düşmeden öte düşüşlerde de geçerli bir durumdur bu. “İyi misin” der biri, düşüş sonrası bir zamanda. Ya da demez, dese bile diyişi güneş getirmez soruya muhatap olanın yüzüne. İçinde o duygu, o sıcaklık yoktur çünkü. Bir soruyu gerçek bir soru hâline getirecek kadar içeriden bir yerden gelmiyordur.
İçeriden gelen, oranın sıcağını taşıyan sorulara muhatap bir çocuk serin gölgeler vaat edemez belki... Ama bol ağaçlı bir yer sunamasa da yüzünde, güneşinden bunaltmayacak kıvamda huzmeler göndermesini bilir. Çünkü tek tük de olsa onun da ağaçları vardır. Karşısındaki insanın gölgeleri vurmuştur yüzüne. Birkaç bulut güneşine çöreklenmiştir. Kendisi kadar şanslı bir çocukluk geçirmemişlerde olup da onda olmayan o şeye, gölgelere sahip olmasını sağlayan sıcacık bir yüreği vardır çünkü. Düştüğünde yürekten gelen bir “iyi misin”i bile çok görenlerle çevrili bir çocuğun yarasının sızısı vardır gözlerinde.
Ama kiminin tek bir ağacı bile yoktur. Görmüyordur çünkü. Görmeyecek kadar dolup taşıyordur kendiyle. Bunaltır güneşi, okşamayı bilmez. İnsanlarla gerçekten temas kurabilenlere has o tatlı hüzün loş kuytulara yer açmıyordur yüzünde. Ona bakanlara içinde dinlenebilecekleri tek bir yer sunamayacak kadar boştur, çöl gibidir.
Senin gölgelerin hangilerinden? Kendine mi ait, yoksa başkalarına mı? Hangisi olursa olsun, iyi geliyorlar bana. Çünkü bir ağacın altına oturup dinlenen birinin bakışlarını verir o gölgeler insana. Kıyıya çeker, dışarıdan bakmayı sağlar. İster kalp sızısıyla dolup taşsın o gölge, ister sadece bir duygudaşlıktan kaynaklansın, bir mesafe koyar hayatla insana... Kalbinle görmeni sağlar.
Tabii her şey gibi onun da dozu aşmaması gerekir zarar vermemesi için. Sızı sızı olmaktan çıkıp çok yakarsa canını, azap verirse; gölgeler çok fazlalaşır, kapatır güneşi... O zaman da ne gözün görür, ne de kalbin. Başkalarının sende aradığı o hoş esinti olmaktan çıkar savurduğun rüzgar... Üşütmeye başlar.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.