Gecenin uzun gölgeleri
Ekvatorun kuzeyini karanlık basacak bu gece. gündüz tutulması yaşanacak, gündüzle aramıza gecenin siyah bedeni girecek. aralık; yeni yılla eski yılın arasındaki mutlak değerli boşluk. mistik bir sis var dışarıda. hafızamın durmadan ilerleyen kronolojisinde belleğin derinden yarılmış vadilerine aniden çöküyor bu sis. en uzun gece anlamlı bir kara kuş gibi suyunu içiyor o vadiden. doğadaki beton asalların arasında eskimeye başlayan zamanın hayaleti, yıkanacak kaynar sularda. gecenin mabedi, sunağında küçük bir bebek gibi yıkıyor hayatı yeniden, ve şu an bakılacak aynalar, alkolizmin idealitesinde baş dönmelerine yol açıyor.
yıldızlar ve gezegenler ve galaksiler, karanlık tuallerine gerilerek, arsız bir şairin gök haritasında, ya da evrenin anlamını obsesyonlaştırmış, saplantılı bir astro-fizikçinin teleskopunda daha fazla yaldızlanacak. zamanın salgınından kurtulamayacak yine de derin uykular. gök kubbeyi çini mürekkebi ile boyasa da doğu masalları, şehrazat’ın yalanları bu uzun gecede daha da budaklanacak. göğün matematiksel konumu değişmeyen olsa da, güneş yaz aşkını eskisi gibi ısıtmıyor ve uzaklaşmış durumda cananından. ay ışığını emerken güneşin, mistik anlamlardan öte kişisel tarihinde, bilimsel akupunktur iğneleri ile tutunuyor geceye. belleğimin hatıra lobuna raptiyeleniyor bugün. gündüze verilen geçici elektroşok gibi 21 aralık. çift ruhlu bir şizofrenin, gece ve gündüz diye ayrışan kişiliğinde, gece unutuyor gündüzü, ardına tenekeler bağlayıp, ıssızlığına tamtamlar çalıyor.
yalnızlık alabildiğince bastıracak bu gece. tekillik ve çoğulluk halkaları birbirine geçerken, güneyin uzak ülkelerinde yaz başlayacak. nihavend nihavend haykırırken kemane, elektronik ekrandan kulaklığa, içimdeki ekinoks, gözleri bağlı adaletini dağıtacak çocukluk günlerimin. zamanın yatağanı derinden kesiyor bu gece günü. gecenin zeybeği ateşin başında oynarken, baskın veriyor ruhumun abdalına. çığırtkan balabanları cırnaklayan yırtıcılar uçuyor bozlakların üzerinden. sesim, ses olmasının ötesinde olacak bu gece. ağır tavırlarla çalınacak blues yalnızlıklarının keşif görevinde.
duygusallığımızın atmosferinde, su buharlarının şemasından, sanki meteorolojik kırmızı bir balon siyahın içinde yüzüyor ve halk şarkıları eşlik ediyor yalnızlığın hava dalgalarına: ‘’ikimizin derdinden havalar bulutlanır’’ aynaya bakıp kendime, izdüşümüme söylüyorum bunu. görüntümün asli görevini suistimal etmesinden şikayetim var. fikriyat-ı evren, epistemolojik sanrı, hicaz ve jazz. tezene ve kalem. modern dünyanın farkı hitit anallarından, uydular ve çanak antenleri. eski bir kavim yaşamaya mahkumken tarihin yazıldığı göç yollarında, istendiği kadar uzasa da gece, kısalsa da gündüz. anılar var. görüntünün içeriğinde. yalnızlık imkansız bir tedavi. kendin varken kendinde.
geçmiş yılların döngüsünden savrulan fırdöndü, saatlerin bozuk geometrisinden içeri doğru düşerken, zamanın dışına doğru sıçrıyor. bu gece en uzun gece. kendimizle hiçbir gece bu kadar uzun baş başa kalmamıştık bu sene, ya da birileriyle, bir şeylerle. belki de sadece uzun bir gece. sadece güneş ve dünyanın bize vaat ettiği migren dinlenmesinin rehabilite edici gecelerinden biri. matematiksel bir ifade sadece.