- 577 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YILAN AY VE BEN
Gece yavaş yavaş ilerlerken sabaha doğru gündüzün kavurucu sıcaklığını üzerinden atmaya çalışıyordu fıstık ağaçları.
Ay fıstık ağaçların az yukarısında bulunan şirin tombul kel küçücük tepenin üstünden göz kırpıyordu bana.
Yeni doğmuş ay yemyeşil fıstık ağaçlarının en tepesindeki dalların taptaze yapraklarının yüzlerini aydınlatıyordu büyük bir hoşu içinde
.Bir çok kuş uykudaydı. Bir iki tanenin dışında.Onların uykusu kaçmış olmalı. Yoksa niye yatmasın gecenin bu ilerleyen saatinde.Bir iki saat içinde bu kuşlarında sesi kesildi. Onlarda şiirin uykuya daldılar.
Tepede oturmaktan romatizmalı ayaklarım uyuşmuştu.Ayaklarımın uyuşukluğu gitsin diye kalkıp gezmeye başladım.
Fıstık ağaçların arasında gezerken hafif bir hışırtı duydum az aşağımdaki ihtiyar bir badem ağacının dibinde.Tüylerim diken diken oldu. O yöne bir kaç adım attığımda bir de ne göreyim simsiyah koca bir yılan. Başını kaldırmış bana bakıyordu.Çatallı upuzun dilini çıkartıp bana doğru uzatıyordu.
Epey zaman beni izlemiş olmalı. Çok gergin duruyordu.Saldırmaya hazır bir şekildeydi.
Ona seslendim :Hani Nuh peygabere söz vermiştiniz sen ve akrep tufanda Nuh sizi gemiye alırken.Sizde demiştiniz ki Nuha :“–Senin ismini zikredenlere zarar vermeyiz!” bu söz üzerine Nuh peygamber seni ve akrebi aldı gemiye.
Böylece boğulmadınız büyük tufanda.Şimdi sözünde duruyor musun ey yılan? dedim.
“Bütün âlemler içinde Nûh’a selâm olsun!” dedim. Ve yavaş yavaş geri çekildim.Benim geri çekilişimi görünce o da rahatladı. Başını koca gövdesinin üstüne indirdi.
Yılanı öldürmek bir an aklıma geldi. Sonra bu gece vaktinde yalınız başına bir yılanı öldürmenin doğru olmayacağını düşündüm. Ve yılanı öldürmekten vazgeçtim. Yılanı kendi haline bıraktım ve hızla oradan uzaklaştım.
İrfan GÖRGÜN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.