- 1590 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
0085 – İBRAHİM – KALP KIRMAK
İBRAHİM
"ibrahim
içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kim
güneş buzdan evimi yıktı
koca buzlar düştü
putların boyunları kırıldı
ibrahim
güneşi evime sokan kim..."
Asaf Halet Çelebi
KALP KIRMAK
Onur BİLGE
İbrahim, Kâbe’deki putları devirdiğin gibi al baltayı eline, içimdeki putları da devir! Kırdığın putların yerine yenilerini koydular. Kâbe’yi bile putlardan temizlemek kolay olmadı.
Her namaz sonunda ve bazılarının aralarında da diz çökerek, Tahiyyat’tan sonra okuduğum salavatlarda dörder defa senin adını zikrederek seni anıyorum. Bana örnek ol, rehber ol! Kalbimi, isteyerek ya da istemeyerek putlaştırdığım ölümlülerden, kalıcı olmayanlardan, muvakkaten bende bulunanlardan temizlememe yardım et!
Ben kalıcı güzelliklere talibim. Yaratılanlardaki güzellikler onlara ödünç verilmiştir. Verildiği gibi geri alınır, onlarda sonsuza kadar kalmaz. Ben, güzelliği bozulmayanı ve varlığı sonsuz olanı yani Allah’ı ve O’nun rızasını istiyorum. Senin yaptığını yapmaya, O’ndan başka ne varsa yok etmeye çalışıyorum.
Sen de benim gibi yeryüzüne bakmıştın ve bütün yaratılanların bir Zat tarafından yaratıldığını anlamıştın ya… O Zat’ın kim olduğunu merak ediyordun, O’nu arayıp duruyordun ya… Hani akşam olduğunda en parlak yıldızın O olduğunu sanmıştın da sabah olup güneş çıkınca, onun kaybolduğunu görmüş ve:
“Benim Rabbim o olamaz! Çünkü o kayboldu. Benim Rabbim kaybolmaz!” demiştin. Güneşin daha parlak olması, gece görülen her parlak cismin görüntüsünü yok etmesi nedeniyle Rabbinin o olduğunu düşünmeye başlamıştın ama akşama doğru o da batınca: “Benim Rabbim yok olmaz! Demek ki o da Rabbim değilmiş!” demiştin ya… Ben de kaybolacak olanları, ölecek toprak olacak olanları, kısacası fani olan hiçbir şeyi istemiyor, onları putlaştırmaktan korkuyor, kalbimi onlardan arındırmaya çalışıyorum. Bu yolda örneğim sensin!
Kâbe’yi putlardan temizlediğin halde yerine yenilerini getirip koydukları gibi benim içindeki putların yerine de ben kırdıkça yenileri konuyor ama kondukça, nefsimle savaşarak kırmaya devam ediyorum. Bunu yapan, yaptıran, beni dünyevi güzelliklerle imtihan eden Allah değil de kim!
Karşılaştıran, gösteren, tanıtan, tanıştıran, beğendiren, sevdiren Allah! Eşim, evladım, param pulum, malım mülküm, dünyada sahip olduğum ya da tamah ettiğim ne varsa hepsi birer put! Helal olsun haram olsun, gönlümde yer eden her şey, her neyse tapılacak raddede olmamalı! Allah için her şeyden vazgeçebileceğim kadar işgal etmeli bitimli olan şeyler gönlümü. Aksi takdirde Allah’ı ve Resulünü gerektiği gibi sevmem mümkün değil!
“Peygamber, müminlere kendi canlarından daha yakındır..” Ayet.
“Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki hiçbiriniz, ben kendisine babasından da, evlâdından da daha sevgili olmadıkça iman etmiş olmaz.” Hadis.
Güneş İslam’dır, Kur’an’dır, Hak’tır, Hakikattır! Buz tutan yüreğimi ısıttı, buzları kırdı, buzlar da nefsimin içime doldurduğu putları, süfli aşk dâhil bütün dünyevi sevgileri paramparça etti. İbrahim, beni bu konuda başarıya ulaştıran, bana yardım eden, beni Hakikat’e erdiren, Allah değil de kim!
“Allah dilemezse siz dileyemezsiniz.” Ayet. “Vermeyecek olsaydı, istemeyi vermezdi.” Hadis. Allah kullarını muhtaç yaratmış. Habir’dir. İhtiyaçlarından haberdardır ve her an sağanak şeklinde inen nimetleriyle yarattıklarının her ihtiyaçlarını karşılar. Bunların miktarını kendisi tayin etmiştir. Yere düşen her yağmur ve kar tanesini yaratan, onların miktarını da bilmektedir. Her şeyi sayıyla yaratan ve her şeyin sayısını bilen, kime ne gerekiyorsa gerektiği ya da hak ettiği kadar bahşeder. Nimetlere şükredilirse, arttırılacağını bildirir. Duayla O’ndan istememizi tavsiye eder. Ancak bir ayetle bizim Zat’ından üç şeyin arttırılmasını istememizi emreder. Bunlar ilim, anlayış ve imandır. Bizim ona şu şekilde dua etmemizi ister:
“Rabbi zidni ilmen ve fehmen ve imanen.” “Allah’ım, benim ilmimi, anlayışımı ve imanımı arttır! Âmin!”
Ben de Allah’tan bunları istedim ve bana bahşetti. Bunlarla yolumu buldum. Şu anda Sırat – ı Müstakim’de, yani doğru yol üstünde olduğumu sanıyorum.
Buhtunnasır, yani II. Nebukadnezar, dünyaya tamah etti, onu tercih etti ve adeta ona taptı! Babil’in Asma Bahçelerinde dolaşan güzelleri gönlünde putlaştırdı. Bense, ölmeden önce öldüm, dünyadan elimi eteğimi çektim, yaşarken ruhen cennet hayatına kavuştum. Benim gönlüm de bir bahçedir ama içinde fani güzeller ve güzeller değil, En Güzel ve O’nun güzelliğiyle güzelleşen güzeller vardır ki onlar ölümsüzdürler. Bende faniye rağbet kalmadı. İçimde sadece Baki var! “Faniyim, fani olanı istemem!”
Kalp kırmak, Kabe’yi yıkmaktan kötüdür. Çünkü Kâbe kul yapısı, kalpse Allah yapısıdır. Kâinata sığmayan Allah, Müminin kalbine sığar. Kâbe, dört duvardan ibaret bir binadır ama Allah onun içinde değildir. Sembolik bir yapıdır. Allah’ın Evi olarak kabul edilerek tavaf edilmesi emredilmiştir.
Gönlüm, En Güzel’in, yani Allah’ın eviyken, içinde O’ndan başka hiçbir şey yokken onu put sanıp kıran densiz kim? Kalbimde dünya ve içindekilerle alakalı hiçbir şey yokken, içinde yalnız Allah ve Resulünün sevgisi kalmışken, bu saygısızlığı yapan, beni, benimle birlikte Yaratan’ı inciten saygısız kim?
En güzel gönül, incitmeyen ve incinmeyen gönüldür. İncitmemek kolaydır, itina edilirse başarılır ama incinmemek neredeyse mümkün değildir, çok zordur!
Ne mutlu, incitmeyenlere ve incinmeyenlere!
***
Onur BİLGE
ŞİİR FISILTILARI - 0085