Metin Soylu, Babam ve Bizimkiler
-----Geçtiğimiz Ağustos/2017 ayı içerisinde “Atın iyisini, yiğidin delisini seven” Darılı’nın genç ihtiyarı Metin Soylu üstat, ana konusu babası Muallim Mehmet Soylu (l9l4-2000) ve Sofular Oymağı’nın- hatta sevdiklerini de Bizimkiler olarak addettiği-geçmişinin anlatıldığı “Babam ve Bizimkiler” adlı vefa ve sevgi yumağı hatıra kitabını Türk Kültürünün hizmetine sundu.
-----Geliniz baba Hafız Muallim Mehmet’in hayatı hakkında bir şeyler yazalım:
-----1914 yılında doğmuş, on kardeşin altıncısıdır. O dönemde köyde okul olmadığından köyün imamı Belörenli Kadim Hoca’nın dedesinden ilk Kur’an derslerini almaya başlar. Okumaya, öğrenmeye çok heveslidir.
-----Eğitimine Çandır’daki medreseden Osman dayısından ders alarak kendini geliştirir. Bu öğrenimi ile hafız olmaya hak kazanır. Ardından Kayseri Lisesinde okuduğu yıllarda Mustafa Kemal Atatürk’ü tanıma şansını yakalar, bu yıllar da biter. Edirne Öğretmen Okulu (1934-1938) mezuniyetiyle eğitimini sonlandırır. Sıkıntılarla bezeli bir yolculuğa da çıkmanın tam vaktidir. Ülkesini köy köy, şehir şehir gezerek muallim olarak ışık saçacaktır. Öyle de yapar.
-----Akıcı konuşma üslubunu yazıya aynen döken yazar yaşadığı devirden, bir önceki yüzyılın köy hayatından kesitler sunmuştur aslında. Kültürümüze bigâne kalmayarak, atasına saygı, gelecek nesillerimize ışık muhtevası taşıyan bu eserini yazmıştır. Metin Soylu Hoca’yı tebrik ediyorum. Başarıları daim olsun.
-----Burada kendisi hakkında az da olsa bilgi verip tanımaya çalışalım;
-----1949 yılında Felâhiye ilçesinin Türkmen köyü Darılı’ da doğdu. 1968 kuşağı ülkücü camianın unutulmaz isimi. “1970’li yılların ortalarındaki YSE İl Müdürü”, “1977 yılı Argıncık Belediye Başkan Adaylığı”, “1980 sonrası ANAP serüveni”, “Ülkücülük davasında ülküsü uğruna epey bir süre damda (ceza evi) yatan inşaat mühendisi”, “Milletvekili Adaylığı” ile sık sık gündeme gelen;
-----“Kitap yazma her babayiğidin yapabileceği iş değildir.” deyip şimdilerde bir babayiğitlik yapıp “Babam ve Bizimkiler”i yazmış yazarımız…
-----İlk kitabım “Felâhiyeli Şair ve Yazarlar Güldestesi” antolojisinin son aşamasına gelindiğinde ve önceki günlerde Araştırmacı Yazar dostum Seyit Ali Ergeç Beyin eczanesinde tarihçi Prof. Dr. A. Kadir Yuvalı, Dr. Rasim Deniz, Metin Soylu, Zayit Acı ve ben sık sık buluşur edebiyat, güncel konulardan ve tarihten dem vururduk.
-----Metin Soylu “Babam ve Bizimkiler” adlı dosyanın yazımına benden çok önceleri başlamıştı. Çalışmalarını emin adımlarla yavaş yavaş ilerletiyor, bu gayreti dışarıdan da fark ediliyordu. Eli yazmaya bir türlü varmazken! Hani derler ya! “Darına yetişmiştim!” Çalışmalarım kendisine şevk ve heyecan veriyor, yarım kalan eserini her geçen gün basıma hazırlıyordu. Şimdilerde de bizler kendisini tutamıyoruz!
-----Kitabın basımı yapılmış tebrik için bürosuna gitmiştim. Kahve ikramından sonra kitabını imzalayıp bana vermişti. Kendisi tapu dairesine, bende kütüphaneye uğrayacağımı söyleyerek beraber bürodan çıktık. Asansörle aşağı iniyoruz. Yanımızda sus-pus olmuş mırıldanan biri var. Belli ki bu şahıs verilen inşaat işini bizim tabirimizle ondörtlemişti.*
-----“İdealimiz bir dedik, kendimizden bildik, yıllarca aş iş verdik şu yaptığın işe bak!” diyerek yamuk hal ve hareketlere, baştan savma işe tahammülü olmadığını, serzeniş ve fırça karışımı sözleriyle… Evet. Metin Hoca Hak’tan yana bildiklerini okuyordu. Kendisini tanıyanlar; O’nun hiç kimseyi sattığına tanık olmadıklarını zaten bilirler. Metin Hoca o gün için asabi olabilirdi. Ancak pırlanta gibi bir kalbe sahip olduğunu kitabının şu satır araları ele veriyordu;
-----“1979 yılında bir gün babamgile gittim. Elinde bir gazete sedire oturmuş ağlıyordu.
-----“Ne oldu.” dedim gazeteyi uzattı;
-----“Okulumu sağ-sol meselesinden yakmışlar.” dedi. Babamın ilk defa ağladığını görüyordum. Ben de çok üzüldüm. Sarıldık beraber ağladık!”
-----Kitabın satır aralarını tekrar aralayalım isterseniz;
-----“Hamdi Hoca emmimiz. Ama kabilede hiç kimse O’na emmi demez. O Hamdi Ağa’dır.” Bir keresine kavgaya karışmaması için kapıyı kardeşinin üzerine kilitler. Kardeşinin gözdesi Muallim Mehmet -Darılı’nın fakir köy çocuğu- Hamdi Ağasının maddi ve manevi destekleriyle ve Leylî Meccani okumuştur. “Türkiye Himaye i Etfâl Cemiyeti Kayseri Merkezi’nin yaptığı 3 liralık yardım belgesi -o günkü Anadolu insanının fakir, her şeye muhtaç olduğunu gösteren beratı- ile Edirne İlköğretmen Okulunu bitirmiş, 1940 yılında Bünyan Merkez Çağlayan İlkokuluna tayini çıkmıştır. Sofular oymağındaki tutkunluğa, bağlılığa bir bakınız.
-----Gün gelir Muallim Mehmet bu defa Metin’in dayısı Mustafa’yı okutmak, yarınlara hazırlamak için kucak açar. Bünyan’a yanına getirir. Gel gör ki bizim Mustafa:
-----“Bizim köyün horozları buradakilerden iyi ötüyor, ben köyümü özledim” der. Karne tatiline gider, bir daha da gelmez.” Tıpkı beni Kayseri Paşasının okutmaya götürmesi gibi. Olayın ikizi olduğu için çok kısaca şöyle;
-----Yıl 1963. Kayseri Paşalarından Orgeneral Faruk Güventürk beni Kayseri’de yatılı okutmak için Anatamir kışlasına (fabrika) getirdi. On beş gün sonra ev iznini fırsat bilerek köyüm (Felahiye)’e gitmiştim. Küllükler bıraktığım gibi duruyor, tandırdaki alaf tesirini yitirmemiş. Ayaklarımı şöyle bir tandıra sallayıp tatlığı üstüme çekmiştim ki tandır başından küllükteki serçelerin konup kalkışlarıyla göz göze geldim. Aman Allah’ım şu güzelliğe bir bakın!.. Evet, ben de Paşanın okuluna gitmeyecektim. Öyle de yaptım. Gitmedim!
-----Yazımızın sonunda Metin Soylu’nun arkadaşı gazeteci-yazar Kadir Dayıoğlu’nun şu sözlerine kulak verelim;
-----“Eeee… Ne diyelim, Metin bu… ‘Atın iyisini, yiğidin delisini sever’. Bir ömrü ülkücülük, Türk Milliyetçiliği uğruna harcamış Darılı Türkmen’inden de bu beklenir.”
-----Son söz; Metin Soylu Hocanın çıkacak ikinci kitabı “Yaşayan Tesellemeler”’in nal seslerini Kazanpınarı’ndan, İninönü’nden duyar gibiyim…
Kadir ACI
09.09.2017
Kayseri
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.