YÜZYIL TEORİLERİ
.....Dileklerimdir.......
TÜRKİYE
Türkiye önümüzdeki 10 yıl içinde Batı ya entegre olarak AB ye girecektir.
Sözüm ona Milletinin menfaati için Batı kapısında 40 küsur yıl bekleyen Türkiye sonunda muradına erse de uzun yıllar kendi elini kendisi bağlar durumda Batı ve Amerikanın Müslüman kıyımına sadece seyirci kalacaktır.
Türkiye bulunduğu bölgeden adeta kendini dışlarken, savaşların uzun yıllar süreceği o bölgede kendini kurtarmasını bilecektir. Türkiye oluşacak her savaşta bizzat yer almayarak, "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" politikasını sürdürmeye devam edecektir.
Türkiye’nin Batı adına savunduğu ısrarcı inadı sebebiyle kendisini rahatsız eden terör belasından maalesef kurtulamayacaktır. Türkiye’ye karşı bölücü faaliyetler gösteren terör şebekeleri başarıya ulaşamasalarda, Batı sinsi sinsi Kürt kartını AB ye girmiş müttefiki olan Türkiye ye karşı kullanmaktan geri kalmayacaktır.
Türkiye; kendisini yönetenlerin bitmek bilmeyen ihanet ve gafletleri nedeniyle, tabiri yerinde ise iki cami arasında kalmış beynamaza dönecektir.
Türkiye’yi yönetenlerde İslam’ın seceresi gerçek anlamda olmayacaktır.
Uzun yıllar Türkiyenin kaderini ellerinde bulunduranlar İslam’a teveccüh etmeyecektir.
Türkiye’nin elini kolunu bağlayan nedenler arasında en belirgin olanlar, bugün için dış borç ve AB kapısında beklemek ve içine sinmiş gücü tartışılmaz olan devşirme takımının etkisine girmesi olarak görülsede; maalesef Türkiyeyi yönetenlerin Türklük bilinci ve İslam’dan kopuk iktidarları, uzun yıllar Türkiye’yi gereksiz bir suskunluk ve içe dönük politikalara itecektir.
Bugün Türkiye de her alanda etkisi tartışılmaz olan devşirme takımını alt etmek kolay olmayacaktır.
Uzun yıllar Türk Milletinin özüne küsmesini sağlayan ve "Türk Milleti bir şey başaramaz" noktasında Türkiye’yi Batı ya köle etmeyi deneyenler kan ve zulümle alt edileceklerdir. Akıbetleri çok korkunç olacak olan bu satılmış devşirme takımının hiç bir etkisi kalmayacaktır.
Kendi Milli gücünü ve ruhunu hatırlatan içindeki azınlık ile Azerbaycan gençleri, İranı zorlayarak ve kışkırtarak Türkiye’ye görevini hatırlatacaktır.
Mecburi olacak bu değişim Türk Milleti içinde büyük bir uyanışa sebep olacaktır.
Her defasında Batı’yı yanına alan Kürt’lerin azgınlıkları başta Türkiye olmak üzere İran ve Suriye’yi etkisi altına alacaktır.
İran’ın uzun süre Kürt’leri koruma ve kollama inadı kırılamayacaktır.
"Ülkem yıkılırsa" korkusuyla destek verdiği Kürtler İranı sırtından vuracaktır.
İhanet bugünden başlamıştır.
Fakat en büyük darbeyi Kürt’lerden değil, Güney Azerbaycan Türk gençliğinden yiyecek olan İran; demokratikleşme sürecine girecek ve 2 parçaya bölünecektir.
Güney Azerbaycan ve Fars Milleti olarak şekil alacaktır. Kürtler ise yıllarca yaptığı sinsi planlarında başarıya ulaşamayarak hezimete uğrayacaktır.
İran’ın bölünme aşamalarının yapıldığı o günlerde hızlı bir karar alınacaktır.
İran o bölgede bir kurt kapanına benzeyen düzende yok olmamak için 2 parçaya bölünme sürecine razı olacaktır.
Türkiye bir AB ülkesi olmasına rağmen bölgedeki gücünün etkisiyle, Doğu da gelişen olaylara sırtını dönmeyerek, başını kendisinin çektiği ikinci bir müttefik oluşturacaktır.
Türk Milletinin zaruri olarak zorladığı Türkiye yöneticileri özüne zorlada olsa dönecek yada döndürüleceklerdir.
Türkiye için büyük atılımların olduğu, Batı ve Doğu’yu gücüyle etkisi altına aldığı uzun yıllar başlayacaktır.
Artık Türk hakimiyeti heryerde etkisini gösterecektir.
Fars İran, Suriye, Güney Azerbaycan, Azerbaycan ve Türkiye beraberliğini sağlayarak Rusya’yıda yanlarına alarak o bölgede Batı ile yıllardır fingirdeşen Kürtler tam anlamıyla bozguna uğrayacak ve bölgede en ufak bir varlığı kalmayacaktır.
Gelecekte saf tutmalar Milletler için çok zaruri hale gelecek ve cepheler kendini her alanda gösterecektir.
S.arabistan ve Pakistan da oluşan bu müttefiklerin arasına katılacaktır.
Hiç şüphesiz en doğrusunu Allah bilir.
AMERİKA VE SİYONİST İSRAİL
Neredeyse 300 yıllık mazisi olan ve değişik milletlerden meydana gelen, son bir asırdır dünyada gücünü ve etkisini gösteren Amerika, Siyonist İsrail’e Lübnan da masum insanları öldürtecek kadar acımasız davranarak her istediğini yapsa da, kendisini bekleyen korkunç akıbetten kurtulamayacaktır.
Türkmenistan, Azerbaycan, İran ve Irak petrollerini müslümanlara bırakmamak için uzun vadeli sinsi planlar gerçekleştiren Amerika, bu amaçlarına önümüzdeki 20 yıllık süreçte de devam edecektir.
Bir kadın ve bir zenci başkandan sonra ekonomik olarak inanılmaz bir çöküntü içine girecektir.
ABD kendi yıkımını günümüzde hızlandırmış bir felakete doğru sürüklenmektedir.
Sözüm ona uzun yıllar hürriyetin ve gücün eşsiz ülkesi olan Amerika dünyanın ırkçılık yapan zenci - beyaz çatışmalarının olduğu istikrarsız bir ülke haline gelecektir.
Kesinlikle Amerikanın sonunu zenciler ve içinde sayıları bugün 50 milyona varan gizli ırkçı Evangelist hristiyanlar ve yıkılmış siyonist İsrail’in akıbeti belirleyecektir.
Kürtl’eri kullanarak Ortadoğu da kendilerince barikat oluşturan Amerika ve siyonist İsrail kendi dertlerine düşecektir.
Olan ise ( kurtarılmış topraklar) hayaliyle dünyada milyonlarca masum insanların kanına giren Yahudilere olacaktır.
Yahudilerin telaş ve perişanlık günleri fravun dönemini aratır hale gelecektir.
Amerikanın sonu 16 parçaya bölünen Rusya dan daha beter olacak ve rakamla ifade edilemeyecek ülkeler meydana gelecektir.
Dünyanın nifak ve felaket üreten bir makinesi olan Siyonist İsrail ise abisi ABD ile aynı akıbete uğrayacaktır.
ABD ve siyonist İsrailin uğrayacakları bu hazin sona inanmayanlar, binlerce yıl dünyayı ellerinde bulunduran Roma imparatorluğuna ve Osmanlı devletine bir baksınlar ve ders alsınlar.
Allah’ın bizzat verdiği kendi vaadi gerçekleşecektir.Felaket asırlarca insanlığı belalara sürükleyenlerin üstüne olurken, selamet İslama teveccüh gösterenlerin üzerine olacaktır.
Hiç şüphesiz en doğrusunu Allah bilir.
AVRUPA
Amerika’nın ve siyonist İsrail’in korkunç akıbetleri ilkin Batı’yı etkilemese de, ihtiyarlamış ve nüfusu gittikçe azalan Batı, ekomik yenilgiye uğrayarak teknolojiyi Asya’ya kaptıracaktır. Asya’dan kasıt Müslüman ülkelerdir.
Batı ve Arap dunyasi anlaşmazlıklarında arabulucu olması için Türkiye’nin hakemlik görevini yapmasını isteyecektir.
Siyonist İsrail’in yıkılış sürecine kadar Batı ve Araplar İsrail eliyle çok savaşlar yapacaktır.
Bu savaşlar da Güçlü duruşuyla ve AB ülkesi olma sebebiyle Türkiye arabulucu rolünde olacaktır.
Kürtlerin o bölgede ki biten egemenliği ile eziyet yılları başlayacaktır.
İran’dan, Suriye’den ve Türkiye’den toprak talep eden Kürtl’er siyonist İsrail ve Batı tarafından kullanıldıklarını anlamaya fırsat bulmadan hezimete uğrayacaktır.
Türk’ler bundan böyle tarihin her safhasında icraat gösterecekler, hükmüne ve fikrine daima itibar edilecektir.
Rum diyarı ile Arap Müslüman alemi arasında vuku bulacak her anlaşmazlıklar da daima fikirlerine müracaat edilen bir Türkiye olacaktır.
Arap ve Batı anlaşmazlığında fikrine müracaat edilmiş olan Türkler, uzun yıllar tavrını hep Batı’dan yana kullansa da gücünün farkına çabuk varacaktır.
İstikrarlı duruşuyla caydırıcı olma özelliğini taşısa da; hükümetler ve askeri güç olarak Batı ile hareket edişi Arap’lar tarafından pek hoş karşılanmayacaktır.
Bundan böyle asla tek başına hareket edemeyecek olan Türkiye, Oluşturduğu müttefik ülkelerin kozunu hem Batı ya hem de Arap’lara karşı kullanarak siyasetin inceliklerini gösterse de uzun yıllar lider olma fırsatını yakalayamayacaktır.
Anadolu da Millet içinde gelişecek olan Türk İslam düşüncesi Türk devletini ellerinde bulunduran beylerin Batı’ya karşı olan uyku halini kaldıracaktır.
Batı dünyası ise, yıkılmış Amerika’nın ardından kurtarıcı simidi gibi sarıldığı Türkiye’den en büyük tokadı yiyecektir.
Türklük bilinci Anadolu toprakları üzerinde yeniden hakimiyetini sağlarken Müslüman dünyayı kucaklamasını bilecek ve ipleri tamamiyle eline alacaktır.
Hiç şüphesiz en doğrusunu Allah bilir.
ARAPLAR
Türk’ler Osmanlı döneminin yıkılışında en büyük pay sahibi olan Araplardan çok ihanet görmüştür.
Türk insanının Araplara güvenmeyişinin altında yatan gerçekler, Arapların bir çok beldelerde Batı ile bir olarak Osmanlıyı sırtından vurmuş olmasındandır.
Türkiye’nin bu çetin yıllarda en büyük mücadeleyi vermesi gereken kesim maalesef içinden çıkacak Arap uşaklığını dini bir inanç sayan ve dini de siyasete alet eden, nostaljik halifelik peşinde koşan insanlar topluluğu olacaktır.
Onların gücünü bugünden görmek için bugün ki basiretsiz ve Arap uşaklığını Atatürkçü ve laik sisteme entegre olduğunu söyleyecek kadar alçaklaşan hükümetten anlayabiliriz.
O yıllarda Türkiye sadece içindeki Sabateist mason bozması devşirmeler ile mücadele etmekle kalmayacak, Arap uşaklığının fedaileri olan softalarla da savaşmaya mecbur kalacaktır.
Ekonomik ve iktisadi yapısı bir türlü oturtulamamış, üstüne üstlük ordusuda bilinçli şekilde zaafa uğratılmış Türkiyenin tek acısı bu nedenle olacaktır.
Batı ve Amerika destekli Kürt’lerin gözü dönmüş ipe sapa gelmeyecek hayalleri ve yarınlarda azgın bir köpek gibi saldırmalarına sebebiyet verecek akılsız girişimleri; Orta doğu da tarihin hiç bir döneminde olmamış toplu katliamlarına sebebiyet verecektir.
Kürt’ler kendi ektiklerini çok korkunç bir şekilde biçeceklerdir.
Türkiye kendi içinde verdiği çok kısa ve hızlı mücadelesinden sonra AB ülkesi durumunda Batı’yı oyalayarak, Doğu da kurduğu ikinci müttefik güçler ile girişimlerde bulunacaktır.Batı’dan hiç bir beklentisi kalmayan Türkiye şartların zorlayarak kurdurduğu müttefik ülkeler ile İslamın tecelli edecek adaletinin önünü açacaktır.
İngilizlerin güdümünde kurulmuş olan Vahabilik gibi İslam’ın sapkın inancına sahip S.Arabistan; Mezhep kavgalarıyla İslam’ın 50 türlü fırkasına bölünen Arap kavimleri Türkiye’nin Batı’ya karşı verdiği onurlu mücadelesinden etkilenerek kendi iç kavgalarını bir kenara bırakacaklardır.
Türkiye’den aldıkları destek ve moral ile bir araya gelecek olan Araplar yıkılmış Amerika ve siyonist İsrailden sonra Batı’ya saldırma yollarını arayacaklardır.
Son sözü Türk Milleti İslam’dan yana koyacak ve İslam ülkelerine kapıyı Batı’ya karşı savaşmak adına açacaktır.
Türkiye bölgedeki gücünu kullanarak Batı’ya sırtını dönecek ve inanç bağlamında Müslüman Araplar ile bir hareket ederek, bir İslam komutanı önderliğinde, İslamın gerçek cihad ordusuna Karadeniz kıyılarından girmek suretiyle kapılarını açacaktır.
Bugüne kadar yeryüzünde görülmemiş bir cihad gerçeklecek, dünyanın nifak saçan siyonist İsrail ve Amerikanın yıkılmasından sonra Avrupa’nın haçlı hakimiyetine kesinlikle son verecektir.
O gün Milli kavramlar bugün olduğu gibi devam etse de (Türk, Arap,)
İslam yeryüzüne mutlak hakim olacaktır. O gün hiç bir Milletin başka bir Millete üstünlüğü kalmayacaktır.
Hiç şüphesiz en doğrusunu Allah bilir.
NOT: Bütün bu yazılanlara bir komplo teorisi veya bir adamın gördüğü kişisel bir rüya denilebilinir yada deli saçması olarakta tanımlanabilinir.
Eyvallah!
Fakat bildiğimiz bir şey var; oda, Allah o günleri İslam’ın kılıcını şerefiyle sallamış olan Türk Milletine ve mazlum Müslüman dünyasına gösterecektir.
Ve sonuç Mehdi’ninde çıkmasiyle birlikte ALTINÇAĞ başlayacaktır.
İnsallah zafer Müslümanların olacaktır.
K.Kurultay
YORUMLAR
Şehitler, İhanet, İnce Hesaplar
Dünyada hangi ülkede ve hangi öğretide ölüme gülerek gitme yarışı vardır bilinmez bizdeki gibi. Ve bu nasıl bir iman birimi ve biçimidir ki evlatları için yanan ana ve babaları VATAN SAĞOLSUN diye konuşturan. Bir olana bağlanmışlığın sadakatimi yoksa ezelden belli olan bir kutlu müjdenin tecellisine ram olmak mı ? Ölümün o soğuk duruşuna sımsıcak koşmak ve ölerek ölümsüzlüğe adım atmak. Zamandan mekandan soyutlanarak zamana ve mekana arkadaş olmak.
Şehitliğin derecesini elbette şehitler bilir. Birde şehitleri yedi kat semadan ötelerde ziyaret edip makamlarını gören Peygamberimiz ( sav ) bilir. Nasıl bir makam ki en son peygamber onların makamına gıpta etmiştir.
Bu makama dünyada en çok evlat veren ülke olmak bizlere nasip olmuştur. Ötelere en çok şüheda gönderebilmiş bir millet olmanın illede ötelere geçmeden mükafatı olacaktır. Ve yarın oraya varınca dünyada başımıza gelecekken şehitlerin yüzü suyu hürmetine ne belaların başımızdan def edildiğini göreceğiz kısmet olursa. Ve hayatın bir alanında bizlere yardım eden kişilerin aslında o anda bizim boyutumuza göre ölü sayılan şehitlerden olduğunu o güne varmadan bilemeyeceğiz. Ne mutlu bir sır değil mi dostlar ?
Şehitlerin ve şehitliğin bilinen çeşitleri var. Suda boğulmak, doğumda ölmek, birinin namusu ya da kendi namusunu korurken ölmek öldürülmek, kendinin ya da başkasının helal malını korurken ölmek, yanarak ölmek gibi daha yüzlerce örnek verilebilir bu konuda. Biz içinde bulunduğumuz süreçte kuran da diri oldukları müjdelenen şehitlerle çok hem haliz. Ölü saydığımız ama ölmedikleri bildirilen o kişiler acaba bize nerden ve nasıl bakıyorlar ? Ve neden şehitler hep gülüyor dostlar ?
Son günlerde artan şehit haberleri içimizi dağlasa da biliyoruz bu bir imtihan. Evladı ölen bir anadan ya da babadan metin olmalarını beklemek elbette bizim açımızdan son derece kolay ve ezberci bir mantıktır. Bu meseleye samimiyetsiz yaklaşmaktır.
Mesele dağdaki üç beş çapulcu değildir ve öyle değerlendirilmemelidir. Dünya ülkelerinin derin devletlerinin ince hesapları vardır bu memlekette ve bu hep olacaktır. Biz farkında olmasak ta birileri bizim sahip olduğumuz değerleri bizden daha iyi bilmektedir. Doğu illerinde bilinçli bir politika ile halk kandırılmış ve devlete düşman edilmiştir. Devletinde agresif tavırları olmuş ve halk devletten kopmuştur. Dünyanın en zengin uranyum yataklarının ülkemizde olduğu dikkate alınırsa ve bu uranyumun doğu ve güneydoğuda yoğunlaştığı bilinirse sanırım meselenin üç beş çapulcu meselesi olmadığı anlaşılır. İsrail in büyük İsrail imparatorluğu projesinin kapsadığı topraklara ülkemizden de bazı iller dahil edilmiştir. Mesele Kürt devleti adı altında bir sömürge devlet oluşturmak ve bölgede İsrail in güdümüne sokmaktır. Mesele bölgeyi dev bir İsrail kalesi haline getirmektir. Bu politikaları iyi anlamak lazım. Bu oyunu çözen nice devlet büyüğümüz öldürülmüş ve meselenin üstü örtülmeye çalışılmıştır.
Evlerimizden çıkan şehit tabutları dev bir vatan binasının temel taşlarıdır. Biz de üzülüp kahrolsak ta biliyoruz ki bu devlet kan ile kuruldu ve kan ile gözyaşıyla daha da sağlamlaşıyor temellerimiz.
Acılarımız bizi birbirimize bağlayan unsurlardır. Biz yedi düvel ile savaşmış ve hala savaşmakta olan bir milletiz. Adını koymasak ta bir savaş vardır ortada dostlar. Müttefik dediklerimizin desteklediği ama düşman bildiğimiz İran gibi ülkelerin yanımızda olduğu bir savaştır bu. Bu bağlamda dostumuzu düşmanımızı iyi bilmeli ve iyi tanımalıyız.
Dünyanın derin bir dönemeçten geçtiği bu ince günlerde içimizdeki bizden görünen münafıklara inat ve dünyaya inat birlik beraberlik içinde olmak zorundayız. Terörü lanetleyen her türlü oluşuma art niyet aramadan destek olmak zorundayız. Biz büyük bir devletiz ve milletiz. Farklılıklarımız ve fikir ayrılıklarımız bizler için sorun değil zenginlik ve kültürel potansiyeldir. Orta doğunun ve dünyanın Osmanlı barışına hasret kaldığı şu günlerde biz kendi içimize kapanarak enerjimizi birbirimizle çekişerek tüketmemeliyiz ve buna hakkımız yok. Bizden gelecek bekleyen çocuklarımız için ve bizden destek bekleyen vesselam ağabeylik bekleyen ülkeler için buna hakkımız yok. Bölge Osmanlı ağabeyini ağlayarak beklerken biz şehitlerimize ağlıyoruz. Evet ağlayalım. Hepimizin ciğeri onlar ağlayalım. Ama artık sevinç gözyaşlarıyla karışsın ağlamalarımız. Güzel günler gelecek ve şehitler bize gıpta edecek inanın dostlar. Bir büyüğümüzün dediği gibi BAYRAK DÜŞTÜĞÜ YERDEN KALKARMIŞ dostlar. Üzülmeyin şehitler bayrağı bekliyorlar.
NOT: BU makaleyi de burada yayınlamıştım muhterem kardeşim. Tekrar dialoğa geçmek istediğimi bilmenizi isterim.Saygılar.
ABD ve TÜRKİYE
ABD için dünyada asla dost bir ülke yoktur. Belirli süreleri kapsayan bir menfaat ilişkisi vardır ve dediğimiz gibi belirli bir süre bu ilişki sıcak tutulur ve müttefiklik adı altında o ülke sömürülür. Hep bir taviz beklentisi vardır. Hep öncelik kendinedir. İlişkilerde hep güçlü ve muktedir edası hakimdir ve otoritenin kendisinde olduğunu hissettirir. Olur olmaz zamanlarda hep umulmadık bir taviz ister ve o ülkeyi hep zora sokar. İstediği tavizin neticesi o ülke için her zaman bir başka ülkeyle kötü olmak demektir. Bunun zıddı olmaz. Zira ABD fitnenin babasıdır ve kargaşa kaos ortamlarından beslenir. Bir ülkeye menfaati olmaksızın yardım ettiğini tarih yazmaz. Deprem felaketinin olduğu yerlere asker gönderip işgal planı kurar. İşgal olan yerlere barış gücü gönderir petrol planı vardır.
ABD bir sömürü ve zulüm sitemidir ve gücünü kandan göz yaşından alır. Zalimlik yaparak dünya jandarmalığına soyunur ve adalet algısını genelde İsrail belirler. İsrail in belirlediği hedefler hep düşmandır ve ABD derin devletinin gücünü İsrail elinde tutar. Dünya ülkelerindeki derin devlet oluşumları ne kadar tehlikeliyse ABD nin derin devleti hepsinden daha tehlikelidir. Sebebine gelince, ABD derin devletini İsrail elinde tutar ve İsrail Yahudi toplumunun zalim simgesi olarak kendinden başka tüm milletleri aşağılık yaratıklar olarak görür. Ölen bir Müslüman ya da Hıristiyan ın önemi yoktur zira tüm insanlar Yahudilere hizmet için varlardır. Bu saçma ama etkin felsefenin sonucu olarak ABD sürekli olarak kan akıtır ve sürekli savaş çıkmasını ister. Zira sürekli silah üreten fabrikaları vardır ve bu fabrikalar da Yahudilerin tekelindedir. Bir ülkeye saldırı füzesi satarken başka bir ülkeye savunma füzesi satarak ortamı ateşlendirip füzelerin stokta beklememesini sağlar yani ektiğini biçerek füzelerin ateşlenmesini sağlar.
ABD derin devletler birleşiminden oluşmuş dev bir derin devlet yığınıdır. Dünyada ABD nin Yahudi lobisi tarafından yönetildiğini bilmeyen yoktur. Ama nedense ABD halkı bunu bildiği halde sesini çıkaramaz. Çıkarmaya çalışan profesörler işlerinden olurlar. Bu kirli tezgahı fark eden kenedy bir suikaste kurban gitmiştir. Aynı şekilde bu kirli ilişkiye karşı olduğu bilinen Clinton un başına gelmeyen kalmamıştır.Hatırlarsınız oval ofis skandallarıyla işi bitirilmişti Clinton un.
Vesselam ABD anarşist, terörist, hırsız ve acımasız bir hegemonya devletidir. Ülkemiz üzerindeki etkisini 1 mart tezkeresi ile yitiren ABD bunun acısını bizdeki derin gücü olan Ergenekon la çıkarmaya çalışmış ama darbe yaptıramamıştır. 1 mart tezkeresinin reddinin ardından sürekli ve belirgin olarak terör eylemleri artmış, Danıştay saldırısı, Şemdinli olayları, Hrant Dink cinayeti vb olaylar olmuştur. Ve eryamanlar da atabeyler çetesi ABD tarafından bilinçli olarak deşifre edilmiş ve hükümete göz dağı vererek ülkemizdeki hakimiyetinin sürdüğü imajı verilmek istenmiştir. Oysa dünyada hakimiyetinin bittiği gibi ülkemizde de bitmeye yüz tutmuş ve dünya ABD ye rağmen dönmeye devam etmiştir ve bu artık bir sonun başlangıcıdır.
İran ın artık petrol borsasında Euro yu tercih etmesi ,Rusya nın tekrar güçlenmesi Ve Çin gerçeği ABD nin yolun sonuna geldiğini göstermektedir. Mali uzmanlara göre ABD nin ömrü maksimum 20 yıldır. Ve bu çöküş süreci tahmin edilenden çok daha hızlı ve şaşırtıcı olacaktır.
Bu kavşakta kendi ayaklarının üstünde sendeleyerek de olsa durabilen Türkiye daha temkinli olmak zorundadır. ABD yi karşısına almadan AB ile yakınlaşmalıdır. Bölgesel güç olduğunun farkında olarak kendine güvenerek Ortadoğu da ağabeylik rolüne girmeli ama gaza gelmemelidir.
Türk devletleri ve Arap ülkeleriyle ilişkiler kurmalı ve özellikle İran ile Suriye nin yanında olmalıdır. Şu bilinmelidir ki eğer Türkiye elini masaya vurmasaydı İran çoktan Irak gibi olacaktı. Belki tarihsel bir geçmişi ve kökleri var İran ın ve çok güçlü bir savunma mekanizması var elbette ama istikrarının bozulması ve bir savaşa girmesi bizim açımızdan da iyi olmaz bunu bilmek lazım. Aynı şekilde Suriye de bizim istikrarlı ve kararlı duruşumuz sayesinde işgalden kurtuldu. Bir zamanlar Hatay vilayetimizi kendi sınırlarının içinde gösteren Suriye artık olası bir ABD İsrail saldırısında Türkiye nin topraklarına dahil olmayı dahi teklif edecek kadar gerçekleri görmüş ve anlamıştır.
Sonuç olarak ortada güçlenen bir Türkiye varken bir o kadar zayıflamış ve kudurmuş köpek azgınlığı taşıyan ABD var . Ve durmadan kan kaybeden bir ABD var . Bölgede ve dünyada sürekli itibar kazanan, darbelerin ve yolsuzlukların üstüne giden ve sürekli kendini yenileyen bir Türkiye var. Her ne kadar yaralı aslan edasında olsa da sonuçta bir aslan ülkemiz. Kendinden başka kimseye dost olmayan bir ABD efsanesi batarken dünyanın herhangi bir yerindeki bir doğal afete, insanlık dramına yardım için koşan ve karşılık beklemeyen bir Türkiye var ortada. Bizden başka herkesin değerini anladığı bir Türkiye var artık. Tüm imkansızlıklara rağmen büyük bir Türkiye var bitişe geçmiş ABD karşısında. Bölge için nasıl ki ABD bir zehirse, Türkiye de bir o kadar panzehir. Dünya insanı için ABD ne kadar iğrençse, tüm dünya insanlığı için bir umut Türkiye var.
Ülkemizin bu günkü kadar itibarı artmamıştı dünyada ve ABD nin bu kadar itibarı düşmemişti dünyada. Biz bu dünyaya kaostan başka bir vereceği olmayan ABD ile güzelim ülkemizi kıyaslamak bile istemeyiz ama bu sefer böyle bir yazı kaleme almak istedik. Sebebi ise içimizdeki ABD hayranlarının artık hayran olacak bir ABD lerinin kalmamış olduğu gerçeğidir. İşte iki ülke ve iki gerçek. Biri zehir diğeri panzehir. Kime hizmet edip kimi seveceğinize siz karar verin dostlar. Çok güzel günler gelecek inşallah.
NOT:
Üstadım bu makaleyi bu sitede yayınlamıştım.Okuma şansın olursa sevinirim.Sizi tanımak ve fikir alışverişinde bulunmak isterim. www.medya50.com www.haber50.com Tunar ÇALIŞKAN
tunar2019 tarafından 9/25/2008 12:56:18 AM zamanında düzenlenmiştir.