- 937 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
kazın badiğini güzün sayarlar
Hayatım boyunca mücadeleyi hep sevmişimdir,hiçbir zaman kolay olan bir şeyi seçmedim,yirmi yıllık devlet memuruyum,özellikle hak arama mücadeleleri sendikal faaliyetler daima ilgimi çekmiştir,belki üniversitede okuduğum
bölümümden kaynaklanan kitaplardan dolayı,belkide benim mücadeleci yapımdan dolayı bilemiyorum ama sendika benim için hep bir özlem oldu....
Ne hikmetse bu kadar özlem duyduğum sendikaya ancak iki bin on yılında üye olmak nasip oldu,ilk formu doldururken çok heyecanlıydım,çünkü hayalimde;.. eylemler, yürüyüşler, pankartlar, sloganlar, tabiri caizse hak aramak için ne gerekiyorsa yapmak vardı..Ama hepsi hayallerde kaldı...
Kendimi bildiğim için sendikaya üye olmakla yetinemezdim, hemen iş yeri temsilcisi oldum ki kendi hakkım yanında arkadaşlarımında hakkını arayım, onları en iyi şekilde temsil edip sorunlarımızı daha iyi anlatabilelim..Ama anlatmaktan öteye beş yıl boyunca gidemedik,oda sadece il başkanlığına,öyle ki taleplerimizin Ankara ya gittiğinden bile emin değilim beş yıl böyle geçti....
Baktım olmuyor kendi kendime dedim..’ ben il başkanı olmalıyım ’ ve Allah nasip etti il başkanı oldum..
Şu an hala bu görevimi sürdürmekteyim,sorunlar daha çoğaldı talepler çok daha fazla,ama olsun hiç gocunmuyorum
bilakis başka kurumlarında sorunlarını üstlenmek hoşuma gidiyor,elimden geldiğince her sorunu Ankara ya iletiyorum ,biliyorum ki her bir üyenin vebali var üzerimde,bütün taleplerin gerçekleşmesi mümkün değil zaten,bu noktada genel başkanımızın şu sözü aklıma geliyor hala gülerim..’ bütün talepleri gerçekleştirsek biz ne iş yapacağız,sendikayı kapatıp gidelim o zaman ’...belki şakayla söylenmiş bir laftı o an için ama doğruluk payı da yok değil hani...
Bizim derdimiz hak aramak... şahsımda dahil sendika başkanlarının bu görevi yaparken bir yerlere gelmelerine hala karşıyım,sonuçta sendika bir davadır ve davada menfaat asla olmamalı,yeri geldiğinde eleştiri yapabilmeli insan,ben bunu fazlasıyla yaptığıma inanıyorum şükürler olsun,geçenlerde bu son toplu görüşmeleri eleştirince başkan arkadaşımızın biri dedi ki..’ memurlar memnun olmasa bu kadar üyemiz olur mu hiç ’...mantık olarak doğru gerçekten de şu an bütün kurumlarda yetkili sendikayız eyvallah.
Eskiden rahmetli dedem kaz yapardı yavrularına biz badik deriz,baharda bir sürü yavru çıkardı hep saymaya çalışırdık ama niyeyse dedem hiç saymazdı yavrularını,hep bekleyin güzün sayarız derdi,sebebi de şu an otlar bol su bol her yer yeşillik havalar sıcak anneleri daha iyi bakıyor yavru olduklarından,güzün bunların hiçbiri kalmayacak ölen ölmeyen o zaman belli olur derdi...
Bizim sendikada öyle üye aidatlarını devlet ödüyor,cumhurbaşkanı arkamızda,siyasiler yanımızda,üyeden bol ne var,ya sonra....’ kazın badiğini güzün sayarlar ’..dedemin meşhur lafı aklıma geliyor.
Mücadele de yılmak yok aynen devam bu davada iki kişi kalsa biri hala ben olurum,ama içimde de uhde kaldı...
Hala bekliyorum bir gün bizi Ankara ya çağıracaklar ve ben.....
Pankart açıp sloganlar eşliğinde yürürken eylem yapacağım.....
YORUMLAR
Mücadele de yılmak yok aynen devam bu davada iki kişi kalsa biri hala ben olurum,ama içimde de uhde kaldı...
Belki de en övündüğüm; mektepli olup, kimliğini öğrenci olarak belleyen bir ruh hali...
Hayatın bir okul olduğu söylemine ilk rast geldiğimde-sanırım üç dört sene evvel-çözememiştim kast edileni hani mektepliydim ya, hani dirseklerimi sıralarda, amfilerde çürütmüştüm ya.
Çözemedim önceleri bir o kadar uzağında kalmıştım çokça şeyin ve çok insanın sözüm ona kozasında yaşayan bir tırtıldım ve kelebek olmayı reddeden.
Özür dileyerek bir virgül koyuyorum zira konuyu kendime getirdim,ben-merkezci bir tutumla lakin mecburum zira çözmem gereken denklemlerde bana yol gösteren yine sizlersiniz.
Korumacı bir aileniz varsa ve hala evin küçük kız çocuğu muamelesi de yapılırken...kısaca çok çok şaşkınım sayın Sadık bey aslında kolladığım iyi niyetimle ve bitimsiz insan sevgimle, neyin mücadelesini verdiğimi de bilmiyorum.
En çok da kendimle derdim bu anlamda dost bellediğim ki ise bana sunulan bir hazinemişcesine, yakasına yapışıp ısrarla bir ışık huzmesine rast gelmenin heyecanını yaşıyorum.
Evet: hayat bir mücadele imiş bu anlamda bizim eserimiz hayallerimizi gerçekleştirme umudu.
Konu nereden nereye geldi, mazur görün ve tüm yüreğimle kutluyorum yazınızı bu anlamda teşekkür ediyorum zira nasiplendiğim bir coşku idi satır aralarında yolum düşmüşken.
Sonsuz saygı ve selamlarımla.
Gülüm Çamlısoy
Teşekkür ederim.
Sadık KARADEMİR
bazen kütüphaneye kitap almaya gittiğimde o kitapların kendine has bir kokusu olur,hatta kitap almadığım zamanlar bile arada gider o kokuyu ciğerlerime çekmekten mutlu olurum,tek üzüntüm kendi yaşımda kimseyi görememek ve hala şunu da çok merak ediyorum,öğrenciler bana bakarken gülüyorlar mı yoksa örnek mi alıyorlar aslında çok umurumda değil ama bu duyguyu her gittiğimde yaşarım,çünkü atamadığım bu öğrencilik ruh halimi çok seviyorum,huzur buluyorum,yaşama sevincime içimdeki çocuğa bu sayede sahip çıkıyorum..
işte böyle duygular içinde bazen de yazmaya çalışıyorum haddim olmayarak,ama siz bu yazıdan bile nasiplenecek kadar ince ve zarifsiniz,onura ettiniz beni..
çok çok teşekkür ederim,
yürek dolusu selam ve saygılarımla....
Gülüm Çamlısoy
Bir garip kulum altı üstü ama sizlerin varlığı ile bilmediğim çok şeye de yavaş yavaş kavuştuğum hele ki benliğimin anahtarı ile açmaya çalıştığım o koca kasa yok mu bu yüzden sizlersiniz ve yazdıklarım sayesinde mutluluğu ve huzuru tattığım bu anlamda hep de şükrediyorum Rabbim bana bu kapıyı açtığı için.
İçimdeki öğrenci çocuktan selam olsun size ve tüm gönül dostlarıma.
Sağ olun var olun.
Hayatın bunca yüküne nasıl dayanırdık yoksa hele ki küçük mutluluklar dünyamızı ihya ederken?
Yüreğiniz dert görmesin asla.
En iyi dileklerimle yürek dolusu.