GÜNEŞİM YOK/ MUTLULUĞUN RESMİ
MUTLULUĞUN RESMİ
Günümüzde aile problemlerinin çoğu; çocuklarımızla arkadaş olmayı denerken onları ya sevgi arsızı haline getirmekle ya da her istediğini yapmakla mutlu edeceğimizi sanarak yaşamaya devam etmemizden kaynaklanıyor. Geleceğe doyumsuz ve gayesiz birer insan olarak hazırlamakla geçiyor bu sürec aslında farkında degiliz çoğumuz. Ebeveynler olarak bu süreci iyi yönetememekten beklenenin tam aksi sonuçlar alınıyor.Onları maddi olarak doyururken manevi olarak aç bırakıyoruz. Maneviyat denince çoğumuzun aklına din ve iman esasları geliyor..Kışısel gelişimdeki manevi doygunluk bertaraf ediliyor ne yazık ki....Geçim derdi olanların çoğunun gelecek kaygısı ile para biriktirme, mal edinme telaşına kapılmalarının altında yatan neden aslında çok açık..bir gün yaşlanır da yapayalnız kalırsam kimseye muhtaç olmam, yük olmam...veririm parayı gider paşa paşa huzur evine yatarım...öyle ya biricik evladım var onun huzurunu bozamam, hakkım yok buna, ben ne ektim ki ne biçeceğim deyip vicdan yapmamız kaçınılmaz olur.Zamaninda ben onu çoook yalnız bıraktım, kreşlere, bakıcılara teslim ettim. O bizi bırakınca niye suç olsun ki? Hakkı...onun da yaşamak hakkı...ben onu hep yalnız bıraktim şimdi sıra ben de diyecegimiz günler gelecek elbet...
Biz sosyalleşmek ve modern çağa ayak uydurmak adına teke indirdiğimiz çocukları zannettik ki bizim çocukluğumuzdan daha iyi imkanlar sunulursa daha mutlu olur sandık. Bir tane olur ama mutlu olur hiç olmazsa hesabı yaptık onları kardeşsiz bıraktık..Neden? Nüfus azaltma politikaları ile her çocuğun ayrı bir yük olduğu düşünceleri sardı bir anda etrafımızı...geçmişteki kalabalık ailelerde büyümenin hıncını alırcasına tek çocukta huzur aradık...eee onlar büyüdü biz yaş aldık, hiç bir sey planladığımız gibi gitmedi velhasıl arkadaş oluruz sandık, zaman zaman olduk ama kalamadık.
Bizim çocukluğumuzda her evin en az dört çocuğu olurdu, bir mahalleye çıktık mı kurşun askerler gibi minik minik pamuk elli, guneş yanığı tenli bir ordu olurduk..illa ki herkesin kendine göre anlaştığı birileri mutlaka bulunurdu...o zamanlar şimdiki gibi anne babalar arkadaş rolünde, sırdaş rolunde değildi...onlar sadece anne baba idi...
Çocuklarin yaşıtları ile oynamaktan aldıkları hazzı beton duvarlar ardındaki minik köhne çocuk odalarına milyonlar dökerek sığdırdığımız hangi pahalı oyuncak verebilir? İş hayatından eve yorgun gelen anne uyku saatinde sarabildigi yavrusuna ne kadar dost olabilir? Hele de serin sıcak yaz akşamlarında hiç olmazsa site içinde parkı olan güvenilir bir apartmanlar bloğunda rahatça oyunlar oynayabileceği bir arkadaş gurubu dahi yoksa seyreyleyin siz o çocuğu...tüm dünyası erkek ise play station ve benzeri bilgisayar oyunlari kız ise ya tv müptelası, ya da makyaj videoları...farkında olmadan nasıl insan olurum mu değil, insanlıktan nasıl çıkarım mı öğreniyorlar . Hangisi olursa olsun çağın çocuklarının tek dostu olmuş internet belası.
Anne çalışıyor, baba çalışiyor herkesin başında bir geçim kaygısı...işten gelir gelmez mutfağa dalan annenin derdi öğün telaşı, babanın yorgunum bahanesiyle uyku teranesi...zaten 8-9 saat bilgisayara tv ye mahkum olan çocuğun bu ebeveynden bir beklentisi yok...sitemkar sözcükler içine içine akıyor...keşke kardeşim olsaydı!!! onunla arkadaş olurduk...özlerdik okuldan gelince birbirimizin boynuna sarılır, saçlarını yüzüme sakal yapar, kimbilir belki de dışarı çıkar salıncakta birbirimizi sallardık...okul arkadaşları dışında hiç arkadaşım yok, ah şu teneffüsler ahh! Hep kısacık...ögretmenler derse geç girmemize kızıyor, bilmiyorlar ki biz oyunu sadece teneffüste oynuyoruz...arkadaşı sadece okulda buluyoruz..bu büyükler ne zaman anlayacaklar acaba bizi? Çocuk oyunsuz olmaz, çocuk arkadaşsız hiç olmaz. Kendilerine dost diye dert ortağı arayan büyükler! Hiç bizi düşünmezler mi?
Sizlere sesleniyorum; öyle ayda bir yemeğe, AVM ye götürerek, türlü türlü oyuncaklar alarak bana anne baba olamazsınız. Yemek se her ceşit her yerde doyulur ben bir arada yenilen kahvaltı sofraları, sohbetli akşam yemekleri istiyorum.AVM ler gürültülü ve çok ışıklı, çok geç dönüyoruz oraya gidince. Ben loş ışıkta annemin kokusunu ala ala babamin masalını dinleyerek uyumak istiyorum..o aldiğınız robot oyuncaklar hemen kırılıyor üstelik de beni hiç anlamıyorlar tıpkı sizler gibi!!Ben sıkıldım bu beton yığınına kapalı kalmaktan ayrıca. Parka, bahçeye çayıra çimene uzanmak istiyorum. Hemen yorulan babamla değil kardeşlerimle arkadaşlarımla oynamak istiyorum. Ben artık bebek değilim beni bir yığın teknolojik aletle bu duvarları, üstüme üstüme gelen beton yığınıyla başbaşa bırakıp işe gideceğinize kardeşlerimle diş dişe bırakıp gitseydiniz daha çok mutlu olurdum. Biz kavga ederdik, küserdik ama hemen barışırdık...Büyükler gibi uzatmazdık dargınlıklarımızı.
Şehir merkezine yakın olsun diye cadde üzeri aldığiniz ev benim hapishanem oldu farkında değil misiniz? Vız vız arabalar geçiyor diye güya beni kaybetme korkunuzdan "sakın evden çıkma, sakın yola çıkma, gelen olursa sakın kapıyı açma" diye üzerimden bilmem kaç kez kilitlediğiniz evde anne ben boğuluyorum...yarı açık cezaevlerinin bile güneşi gören bir avlusu varmış, benim güneşim nerde anne? Seyrettigim çizgi filmelerde bir yığın mekanik robotlar var konusabiliyorlar ama beni duymuyorlar tıpkı sizin gibi. Onlardan ne kardeş ne de arkadaş oluyor anne! Benim neden kardeşim yok? Neden arkadaşım yok? Okul arkadaşların var ya dediğinizi duyar gibiyim...onların evi çok uzak anne.
Onlar da benim gibi çoğu...okul bizim buluşma yerimiz, oyun alanımız...orda vakit çarçabuk geçiyor.Ama evde öyle mi ki! Şakalaşırken canımı acıtsa bile bir öpücüğü ile affedebileceğim, istediğimi vermeyince küsüp trip atabileceğim, evin içinde koşup oynayabileceğim, siz yanımda olmadığınızda öpüp koklarken özlediğim annemin kokusunu alabileceğim bir kardeş istiyorum. Bu evde benim avuntum çok güneşim yok anne!
Bir kardeş istiyorum ..bilgisayarim, tabletim, robot kahramanlarım çok ama arkadaşım yok, kardeşim, kardeşlerim yok...cicili bicili odam, oda dolusu oyuncağım var evet ama hiç biri ile konuşamıyor, dertleşemiyorum ben kardeş istiyorum. Avuntum çok güneşim yok. Boğuluyorum ben bu kapalı kutuyu andıran evlerde ...arkadaşsız, sizsiz, kardeşsiz...Bir gün büyürsem sizin istediğiniz gibi doktor, mühendis olmıycam ben her şeyden önce anne baba olucam...en az 4 çocuğum olacak. Hem amcası, hem dayısı , hem halası, hem teyzesi olacak torunlarımın. Tarlada, bahçede, kırda oynayıp zıplayacak, toprağı avuçlayacak, meyveyi marketten değil dalından toplayacak. Sokağa çıktığında cadde üzerinde vız vız geçen otomobiller değil çocuklar görecek, kimi arkadaşı, kimi sırdaşı olan güneş yanığı tenli çocuklar, gülümsemesi içini ısıtan çocuklar olacak benim çocuklarımın etrafında, sinsi yılanlar gibi güvensiz bakışlarımdan payını.alan art niyetli büyükler olmayacak. Benim gibi güneşsiz kalmayacak...
Söyleyip durmayın artık şu lafı ahbaplarınıza bıktım "Benim kızım doktor olacak, benim oğlum mühendis olacak"
Onlar ne doktor ne mühendis olacak tüm çocuklar önce mutlu olacak.
Ülkü KARA
6 Eylül 2017
BURSA
YORUMLAR
Benimkiler üç adet. Biri laptopta biri tablette diğeri cep telefonunda. Bunu gururla mı söylüyorum; elbette ki hayır. Siz ne yaparsanız yapın, bu internet tutkusu viral bir şey. Çocuğunuza bulaşmaması imkansız. Biz sadece kontrollü kullanmalarını sağlamaya çalışıyoruz falan. Yazınıza genel olarak katılıyorum. Çok da güzel ifade ettiniz meseleyi bana göre. Fakat sadece çalışan annelerinin sorunu değil bu sorun. Ve sadece tek çocukların da değil. Kesinlikle iddia ediyorum, ev hanımlarının çocukları daha çok internet ve tv bağımlısı.
Sevgilerimle.
ÜLKÜ KARA
Aynur Engindeniz
Uzun konu vesselam.
Sevgilerimle.
İnsan kendisi sevmeyi öğrendiğinde, çocuğuna da, eşine de tüm ailesine, çevresine ve hayatinda karşılaştığı tüm insanlara, tüm insanlığa da sevgiyi verecek, sevmenin mutluluğunu önce kendi yaşayacak sonra yaşatacak ve sevgi tüm evrene yayılacak, her yer mutluluk, iyilik, güzellik kokacak.Saygilarimla