Şehrimin Dili Olsa...
Yürüdüm boylu boyunca uzanan sokaklarda.
Gökyüzümün gözlerinde hüzünlü bulutlar, yağmurumsu düşler belirip belirip kayboldu.
Denize seslendim, rüzgara, boşluğa... Sesimin kendimle beraber uzaklara yansımasını dinledim. izledim...
Işık oyunları oynuyordu güneş bana.
Gündüzün muzuru güneş, gecenin tebessümü ay.
Kare kare insanları işledim belleğime.
Hangisi iyi, hangisi kötü, hangisi daha anlamlı diye düşündüm.
Çok fotojenik olmasada Beyoğlunda dilenen bir dilencide takılı kaldı kadrajım.
Merceğimi sonuna kadar hayatının içine soktum.
Ve işte!
Tam içindeyim sömürülmüş hayatın..... Düşüncelerin, düşe kalka bitap düşmüş hayallerin.....
Sonunda ona buna avuç açan bir hiçzadenin.....
Aşağıya doğru savurdum kendimi. Önce tünel sonrası galata köprüsü....
Yine aynı koşuşturmaca, yine vapurlar, yine rüzgar.....
Şehrimin tabi silüeti haline gelmiş insanlar, vapurlar ve bu telaş içinde İstanbul...
YORUMLAR
Gökyüzümün gözlerinde hüzünlü bulutlar, yağmurumsu düşler belirip belirip kayboldu.
Gökyüzümü kıskandım.. Benim dışımda başka yazılarda geçtiği için! Bulutlarımı, yağmurlarımı da kıskandım.. Sadece benimdi onlar :)
Ama bir yandan da sevindim en azından başkalarıda benim kadar seviyor onları :)
Kaleminize sağlık..