- 1508 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
İntihar Etmek Zorundayım
(Okuyacağın her şeye inanacaksan hiç okuma daha iyi!)
Merhabalar, ben Merve!
Henüz 15 yaşımda, aklı bile belki başında olmayan, çocuk denilecek yaşta olan bir kız çocuğuyum.
Evet henüz 15 yaşındayım ve büyük sorumluluklar yüklenilen, yaşıma ağır gelecek işler yapılmasını istenilen bir kız çocuğuyum. Bakmayın 15 yaşımda olduğuma!
Evleneceğim!
Çok değil, hemen 15 gün sonra!
"Allah bir yastıkta kocatsın" demeyin, demeyin lütfen bana!
Dedim ya ben henüz 15 yaşında bir kızım, evlenemem ki daha!
Korkarım ben, ürkerim, ağlarım ve dayanamam. Saçımı, başımı yolarım ve sinir krizi geçiririm sonra.
Ağlamak istiyorum hıçkırıklarım duyulmayacak şekilde.
Duyulmasın, sakın! Duyarsa annem ve babam hıçkırıklarımı, yine kızarlar, döverler. Sonra yine ağlarım. Ağladığım için de yine dayak yerim.
Evlenmek istemiyorum; ama evlendiriyorlar beni zorla.
Ben daha 15 yaşındayım, ne evlenmesi?! Beceremem ben o işleri. İş bile yapamam ki!
Ben ekmek peşinde ağlayan; annem bana şeker almadı diye hıçkıra hıçkıra ağlayan, dövünen bir kız çocuğuyum. Yapmasınlar, evlendirmesinler beni ne olur!
Evimiz ev değil; işkence odası.
Dedim ya ben daha 15 yaşımdayım. Kaldıramıyorum bütün bu olanları ve muhtemelen bunu size yazdıktan sonra intihar edeceğim.
Acıyı tek bir seferde, belki de tek bir saniyede yaşayacağım. Olsun. Neticede evlenmeyeceğim ölünce.
Ölünce sonum ne olur, bilmiyorum. Bildiğim tek bir şey var: Evlenmeyeceğim.
"Yapma, etme, sen daha çocuksun!" demeyin bana! Çocuk olsaydım evlendirmezlerdi beni (!)
Biliyor musunuz? Kursağımda kaldı her şey: Oynayamadığım oyuncaklar, yiyemediğim şekerler, meyveler ve yaşayamadığım hayat... Evet hayat kursağımda kaldı. Çünkü ben daha 18 yaşımı, 20 yaşımı, 25 yaşımı merak ediyorum.
Hedeflerim vardı benim.
Öğretmen olacaktım daha, öğrencilerim olacaktı ve onlara iyi bir anne, iyi bir baba olmayı öğretecektim. En önemlisi de onlara, çok küçük yaşlardaki kız çocuklarının evlendirilmeyeceklerini öğretecektim.
Kusura bakmayın! Anlatacaklarımı yazabilecek kabiliyetim olmadığından ordan oraya atlıyorum, af buyurun. Öyle edebiyat falan da yapamıyorum, hoş görün. Şimdi en baştan anlatacağım olanları. Ben çok ağladım; ama siz ağlamayın lütfen. Size bunları yazmamın nedeni şu ki: Çocuklar çok küçük yaşta evlendirilmesin, evlendirilmeye zorlanmasınlar ve dövülmesinler!
Biz, dini değerlere bağlı olan, ahlakın ve terbiyenin en üst düzeyde yaşandığı bir aileyiz. Ailemi severdim, hem de çok! Fakat son zamanlarda bana yaşattıkları şeyler, beni onlardan nefret etmeme; hatta biraz sonra bu yazacaklarımdan sonra intihar etmeme teveccüh etti.
Bir sabah kahvaltısındaydık. Hiç unutamayacağım bir kahvaltı (!) Babam:
"Merve!" dedi. Biliyorsun bizim âdetler gereği kızlar erken evlendiriliyor. Amcan Mustafa da seni, oğlu Ahmet’e istiyor. Biz onlardan daha iyisini bulamayacağımızı bildiğimizden, senin de buna karşı çıkmayacağını bildiğimizden kabul ettik. Şimdi hazırlan, akşam misafirlerimiz gelecek.
Ben bunları duyarken, başıma bir balyoz vurulmuş da kendimi kanlar içinde yere serilmiş hissediyordum. Ne diyeceğimi de bilemez olmuştum ve hemen sesimi yükselttim.
"Hayır baba, kesinlikle olmaz! Ben bu yaşta evlenmem, evlenemem. Daha yaşım kaç benim? Hani okuyacaktım, öğretmen olacaktım da sen benimle gurur duyacaktın baba?" dedim, demez olaydım.
Vurdu. Öyle bir vurdu ki, gözlerim karardı, başım döndü ve dudağımdan yatağından yavaş yavaş akan bir ırmak gibi kan aktı. Parmağımı dudağıma; kan akan yere uzattım, kanı siler gibi yapıp, parmağımdaki kana baktım ve koşarak odama geçtim.
Ağladım. Saatlerce ağladım ve anneme, sesini çıkarmadığı için sitem ettim. Ne yemek yedim, ne su içtim ne de odamdan dışarıya bir adım attım.
Evlenmeyecektim! Kendime öyle bir söz verdim. Yüzük almaya falan gidilirse gitmeyeceğim diye kendime söz verdim işte. Sadece kendime...
Akşama doğru babam odamın kapısından yine bana sesleniyordu:
"Merve! Çık hadi, misafirler gelecek hazırlık yap!"
"Hayır baba! Ölürüm; ama bu yaşta evlenmem ben!"
"Bak, çık diyorum yoksa kötü olacak!"
"Çıkmıyorum baba, ne yaparsan yap!" dedim.
Sonrasını emin olun zerre kadar hatırlamıyorum. Çünkü öyle bir dayak yedim ki, kaşım patladı, gözüm morardı, dudağım patladı, kemiklerim sızladı. Misafirlere ne dediler biliyor musunuz? Dediler ki: Bizim bir yakının cenazesi var, siz bugün değil; haftaya gelin.
Bir hafta boyunca beni evde; odamda kilitli tuttular. Yemek, su görmez oldum. Boğazım o kadar çok kurudu ki, ağzımı açıp bir kelime söyleyemez oldum. Bana sürekli bu işe rıza göstermem için telkinlerde bulundular; ama nafile. Kabul etmedim, edemezdim de. Çünkü dedim ya ben daha 15 yaşımda bir kız çocuğuyum!
Bir hafta geçti. Yemeksiz ve susuz...
Kapıdaki bu defa babam değil; annemdi. O da babamın söylediklerinin aynısını söyledi. Ben de babama söylediklerimin aynısını anneme söyledim tabii. O da dövdü. Ağrıyan, sızlayan bütün bedenim ağrı ve sızı bakımından ikiye katlandı. Kafamı kaldırıp, aynaya bakarak, bana ne oldu diyemeyecek kadar bitap düştüm. Bu defa ağlayamıyordum da. Kime, niçin, nasıl ağlayacaktım ki?
Bitap düşen sadece benim değil; aynı zamanda gözyaşlarımdı. Kahroldum kendi kendime dört duvar arasında. Sağ, üst çekmecemdeki bütün hapları çıkardım, isimlerine ve tesirlerine bakmadan bir çırpıda ağzıma doldurdum. Ölmedim! Öksürdüm sadece. Ha bir de kızaran gözlerim bir kat daha fazla kızardı, o kadar. O gün anladım ki, ölmeyeceğim ve katlanmak zorunda kalacağım bu evliliğe.
Olmazdı, olamazdı! Evlenemezdim. Çünkü ben daha çok küçüktüm, küçücüktüm!
Gece hatırlayamadığım bir saatti. Odamın önünde bu defa annem ve babam vardı. Babam, aklı sıra beni teselli ediyor, akıllanmam, evliliğe razı olmam için telkinlerde bulunuyordu.
"Yapma, etme kızım. Biz onlara buyrun, gelin dedik. Şimdi nasıl olmaz, bizim kız istemiyor diyelim? Hem onlar çok iyiler! Kuzeninden iyisini mi bulacaksın sen bu devirde?"
Sesimi dahi çıkarmadım. Onlar konuşadururken ben dinlemiyor, sadece içim içim inliyordum. Hiç sevmediğim arkadaşım Esra’yı hatırladım bir an ve çok şanslı olduğunu düşündüm. Çünkü o evlenmiyordu!
Onlar kapının önünde bağırdılar, çağırdılar; ama çıt çıkarmadım. Sonunda olan oldu. Babam kapıyı kırdı ve girer girmez bir tokat attı suratıma.
"Akıllanmayacak mısın sen? Ne diye inat ediyorsun? Vallahi ya evlenirsin ya da ölürsün"
"Ha evlenmişim baba, ha ölmüşüm, aynı şey!" dedim. Bu defa içeri; depoya girdi ve bir çuval, bir ip ve bir sopa getirdi. Beni, annemin yardımıyla çuvala kattı, ipi çuvala bağladı ve çuvalı tavana astı. Ben içindeyken hem de!
Vurdu, vurdu, vurdu...
O kadar çok bitap kaldım ki, sesim bile çıkmıyordu artık. Sadece dualarda bulunuyordum kendim için.
"Ne olur Allah’ım, canımı al da kurtar beni bu çileden!"
Gözümü açtığımda, kırmızı perdeli penceremin kenarından süzülen güneş ışınları tenimde raks ediyordu. Bir an uzaklara daldım; eski günlerimi hatırladım. Annem, babam ve ben. Parktayız, eğleniyoruz. Babam bana:
"Kızım benim" diyor. Büyüyeceksin, öğretmen olacaksın ve ben seninle gurur duyacağım. Annem az ötede:
"İnşallah" diyor. İnşallah hep beraber onunla gurur duyacağız, bey!
Öyleydi. Öyle derlerdi hep. Mutluydum, sevinçliydim.
Dünden beri dayak yemekten hareket edemeyen beni ziyaret eden bir annem bile yok şimdi. Annem yok diyorum çünkü bir anne, kızına böyle yapmaz!
Evet. Karar verdim. Daha fazla yazmayacağım ve intihar edeceğim. İpim, sehpam ve bünyem hazır durumdalar.
İntihar etmeden önce sizlerden istediğim, size söylemek istediğim bir şey var:
Ne olursa olsun, kızınız 18 yaşına gelmeyene kadar; rızasını almadan evlendirmeyin! Zorla evlendirmek, öldürmek gibi olacaktır, emin olun. Çünkü ben şimdi öleceğim ve siz de buna şahit olacaksınız.
Annem ve babam!
Sizlerden nefret ediyorum. Vasiyetim falan yok çünkü sizler vasiyetimi yerime getirecek kadar değerli değilsiniz. Beni buna siz zorladınız.
Elveda...
YORUMLAR
Sevgili Merve kurguda olsa yazmak istedim sana.
İntihar ederek bu azaptan kurtulacağını saniyorsan yaniliyorsun. En büyük günahı isliyorsun, intihar kendilerinden ve başkalarından rahatsız olan insanlar içindir.Ama bulunduğun şartları iyileştirmek, araştırıp bulmak, bu zorda olsa senin görevin. Sen öğretmen olmak istemiyor musun, öğretmenler hic intihar eder mi?
Erkan ÇELİK
Teşekkürler.
Erkan ÇELİK
Evvel
biliyoruz ki böyle olan çok vaka var yazık ki