Arakan'ın Katili Emperyalizm
Arakan’ın Katili Emperyalizm
Bir gün uyandığınızda yıllardır tanıdığınız, yardımlaştığınız, gülüp ağladığınız komşunuzu öldürmek zorunda kalıyorsunuz. Neden, çünkü o sizinle aynı dini, dili paylaşmıyor, sizinle aynı ırktan değil. Veya tüm bu sebeplerden dolayı siz öldürülüyorsunuz. Peki durup dururken neden yıllardır aynı coğrafyada yaşayan halklar birden bire kendilerini akıl almaz bir savaşın içinde bulur. Bu savaşların körüklüyücüleri kimlerdir? Görünmeyen esas katiller kimdir?
Son dönemde tekrar tekrar ısıtılıp karşımıza getirilen ve kan ağlatılan bir coğrafya (ARAKAN) var. Sahnede ne olduğundan habersiz masum Burma halkı var. Oyun Budist ve Müslümanlar üzerinden oynanıyor. Bu iki etnik grup taraflı medya tarafından kasıtlı olarak katil olarak gösteriliyor. Ve bizler olaya sadece kendi tarafımızdan bakarak Budistler müslüman halka soykırım yapıyor yada Müslümanlar budist bir kadına tecavüz etti diyerek iç savaşın başlagıç noktası bu diyoruz. Peki Arakan’da gerçekten neler oluyor. İpler kimin elinde. Gerçek katiller kimler?
Myanmar Topraklarında İngiliz Postalı.
Myanmar tarihine bakıldığında Hindistanı sömüren İngilizler ile sürekli çatışma halinde olduğu görülür. Hatta Arakan şehri dahi bir dönem İngilterenin sömürüsü olmuştur. İngiltere Myamar’ı adım adım işgal ederek ele geçirmiştir. İngiltere Myamar ülkesine Burma veya Birmanya ismini koymuştur. 1826 dan 1948 yılına kadar İngiltere Myamar ’ı sömürmüş ve bu sömürü sayesinde kendi sanayi devrimini sağlamış ve refaha ulaşmıştır. Ülke 1948 de bağımsızlığını kazanmıştır. Buna rağmen Arakan bölgesindeki iç huzursuzluk günümüze kadar devam etmektedir.
Kanada, İngiltere ve ABD Myamar ismini kabul etmez.
1962’de “solcu subaylar” U NE Win önderliğinde iktidarı ele geçirir. “Sosyalist” tek partili sivil-askeri yönetim 1989’da ülkenin adını Myanmar Birliği Cumhuriyeti olarak değiştirir. BM tarafından onaylanan isim değişikliğine Kanada, İngiltere ve ABD onay vermez. 2011 senesine kadar ülkenin mutlak hâkimiyetini elinde tutan “sol” asker-sivil yönetim Kasım 2010’da seçim yapılmasına izin verir.
Emperyalizmin Kahramanı Aung San Suu Kyi
Renkli bir kişilktir Suu Kyi, her parmağında emperyalizm tarafından takdim edilmiş değerli ödülleri vardır. Emperyalizmin kendine hizmet eden herkese verdiği sıfatları vardır. Şiddetsiz direniş savucusu aktivist, düşünce mahkumu vs. Emperyalizmin gözbebeği Suu Kyi Myanmar’da askeri diktatörlüğüne karşı gösterdiği barışcıl ve şiddetsiz mücadele nedeniyle 1990 da Rafto ve Sakharov Düşünce Özgürlüğü ödülü ve 1991’de de Naobel barış ödülü ile taçlandırılır. Brookings Enstitüsünden sonra dünyadaki en etkili ikinci düşünce kuruluşu olarak kabul edilen Chatham Haouse Ödülü ile 2011 yılında ödüllendirilir. Forbes dergisi 2014 yılında Suu Kyi dünyanın en güçlü kadınlar sıralamasında 61 sırada olduğunu yayınlar. Myanmar için üstün yeteneklere sahip bir kahraman hazırlanmıştır. Suu Kyi , Yüksek lisansını1965 de Oxford yapmıştır. BM de bütçe üzerine görevler üstlenmiştir. Londra üniversitesinde felsefe dersleri vermiştir. Batı kendine güvenilir bir adam yetiştirmiştir.
İsterseniz Mehmet Yuva’nın makalesinde Suu Kyi nasıl anlatılıyor bir bakalım.
1972’de İngiliz asıllı Michael Aris ile evlenir. 1999’da ölen İngiliz eşinden iki çocuğu olur. Eroin bağımlısı kocası ve eşinin sülalesi, İngiliz casus Arap Lawrence misali, Küba, Myanmar ve Uzak Doğu Asya’da cirit atar. İngiltere adına casusluk ama malum hikayesiyle özgürlük ve demokrasi mücadelesi içinde aktif yer alır. İngiltere-ABD arasında mekik dokuyan Lady Suu Kyi 1988’de Myanmar’a giriş yapmasına izin verilir. 1989’da “yabancı ülkeler adına casusluk faaliyeti ve ülkede birliği sağlamak yerine yabancı çıkarlar uğruna siyasi fitne çıkarmak” suçlamasıyla ev hapsine alınır.
1990’da yapılan seçimlerde çoğunluğu elde ettiği iddia edilir. Askeri yönetim seçim sonuçlarını kabul etmez. 1995’te ev hapsinden çıkarılan Lady Suu Kyi 2000’de tekrar ev hapsine mahkûm edilir. 2002’de yeniden serbest bırakılır. 2003’te, bugün Venezüella’dan aşikâr olduğumuz sokak eylemleri misali, Myanmar sokaklarında hükümet yanlıları ile Lady Suu Kyi’nin taraftarları arasında şiddetli çatışmalar yaşanır. Yeniden ev hapsine alınır.
2009’da evine gizlice giren ABD’li John Yettaw ile yakalanır. ABD’nin baskıları sonucu Yattaw ile birlikte Lady Suu Kyi ülkeden çıkarılır. “Yabancı ülke ajanlarıyla işbirliği” suçlamasıyla gıyabında hapis cezasına çarptırılır. 2010 Arap Kanlı baharı ile başlayan süreç Hindu-Çin coğrafyasında da tatbik edilir. 2010 seçimlerine katılması için BM Genel Sekreterliği, İngiltere, ABD ve İsrail Myanmar hükümeti üzerinde baskılarını artırır.
Myanmar anayasasına binaen yabancı vatandaşlarla evli ve hapis cezası almış olanların seçime katılması yasaktır. Seçimler Lady Suu Kyi’nin partisi olmadan gerçekleşir.
’Batı devletleri seçim sonuçlarını kabul etmez.’ En nihayet 2012’de yapılan seçimlere katılmasına izin verilir. Bağımsız aday olarak seçimlerde bir koltuk kazanan Lady Suu Kyi parlamenter olur. 2015’te yapılan seçimlere Ulusal Demokrasi Birliği partisi olarak seçime katılır ve çoğunluğu elde eder. Seçimlerde onlarca milyon dolar rüşvet ve kazanması halinde Lady Suu Kyi önderliğinde ülkenin Batının ekonomik yardımlarıyla şahlanacağı ve istikrara kavuşacağı şırıngası verilir.
İngiltere ve ABD öncülüğündeki Batı devletleri ekonomik baskı, tehdit, şantaj, medya operasyonları, Nobel Barış ödülü ve daha nice araçları devreye sokarak Myanmar’ı diz çökmeye zorlar. Kasım 2015’te yapılan ikinci seçimlere katılan Lady Suu Kyi hükümeti kurması için gerekli olan sandalye sayısını elde eder. Almanya şansölyesi Merkel misali Myanmar’ın Şansölyesi olur. Parlamentoda çoğunluğu elde eden Lady Suu Kyi, yabancı bir vatandaşla evli ve anayasaya binaen devlet başkanı olamadığı için danışmanı Htin Kyaw’ı devlet başkanı tayin eder. Ancak siyasi bir makam ve statüye haiz olması için kendisine has “Devlet Şansölyesi” adıyla bir ofis tesis edilir. Perde arkasında partinin ve devletin yegane yöneticisidir.
Blair’den Clinton’a Obama’dan birçok Batılı devlet erkânı için Lady Suu Kyi Hindu-Çin coğrafyasına açılan altın kapının anahtarı kabul edilir. Ulusal Demokrasi Birliği Partisinin başında olan Lady Suu Kyi “özgürlük ve demokrasi kahramanı” sıfatlarıyla Nobel ödülüne layık görülür. Ve bu ödülü 1991 de kazanır.
Gördüğümüz gibi Batı adamlarını ödüllendirir ve bu ödülünün karşılığı olarak sizden görev bekler. Peki Batı’nın amacı nedir ve neden ARAKAN çatışmanın ortasındadır. Bu bölümü ise Banu Avar’dan okuyalım.
Burma’nın haritadaki yerine bakın. Burma ABD’nin 2 yıl içinde deniz kuvvetlerindeki gemilerinin yüzde 60’ını konuşlandırmayı düşündüğü coğrafyanın en stratejik yerinde.
Bir yanında Çin var: ABD’nin nihai hedefi! Öbür tarafı Hindistan, içinden çıktığı ülke..
Açılımlardan sonra Amerika’nın Burma’ya 22 yıldır uyguladığı yaptırımlar sonlandı ve ülkeye bir ABD büyükelçiliği açıldı….. Malum fıkrayı hatırlayın:‘Neden Amerika’da terör faaliyeti yok? Cevap: Çünkü orada bir ABD büyükelçiliği yok!’
İşte öyle de oldu..
Burma Güney Asya’da gazın, petrolün, mücevherin, kerestenin, pirincin, deniz ürünlerinin bir numaralı merkezi.. Batan bir gemi gibiydi.. İnsanlar işsizlikle tanıştı.. Açlıkla tanıştı.. Etnik çatışmalar için düğmeye basıldı.. Tıpkı Irak’ta yaptıkları gibi , birgün bir budist’i öldüren Müslüman kılığındaydılar, diğer gün Müslümanı öldüren Budist.. Irak’da Şii ve Sunni ibadethaneleri bombalayan İngiliz istihbarat örgütü ajanları yakalanmamış mıydı? Batı basını her gün ‘Şiiler Sünni camileri bombaladı!’ ‘Sünniler, Şii ibadethanesini bastı!’ haberleri yapılmamış mıydı..? Her ikisini de bombalayanlar, basanlar, kadınlara tecavüz edenler, çocukları kaçıranlar, batı istihbaratı kışkırtmasıyla ayağa kalkan, maaşa bağlanan, ‘demokrasi’ kuruluşlarıyla irtibatlı olan çetelerdi. Başlangıç yapıldıktan sonra arkası nasılsa gelirdi!
2011 aralığında 50 yıl sonra ilk kez bir Amerikan Dışişleri Bakanı Clinton, Burma’yı ziyaret etti. Ardından İngiliz Dışişleri Bakanı William Hague Burma’da boy gösterdi. O da 1955’den beri Burma’ya gelen ilk İngiliz Dışişleri Bakanı’ydı.. Ardından Batılı şirketlerin iş adamları sökün etti.. Telekomdan petrole tüm şirketler ellerine geçti..
Wall Street Journal Burma için ‘Asya’daki Son Büyük Pazar!’ diye başlık atıyordu.. ‘Potansiyeli görmezden gelinemeyecek kadar büyük!’ diye ekliyordu.. Küresel şirketlerin ağzının suyu akıyordu..
Yıllardır tüm hakları gaspedilmiş, Burma Bengladeş ve Hindistan’a yayılmış Müslüman nüfus ülkenin batısında Arakan’da yaşıyor.. Bir kısmı Ürdün’deki Filistinliler gibi, 1948’den beri gecekondulaşmış mülteci kamplarındalar.. Fırsat bulunca Bengaldeş’e Malezya’ya kaçıyor, oralardan da sınırdışı ediliyorlar.. Ne Arakan’da ne Bengaldeş’de sevilmiyorlar. Budistlerle aralarında zaten iş aş ev konusunda çekişme var..
Binlerce yıldır birarada yaşayan vatandaş bakakaldı… Sokaklar savaş alanıydı ve 30 bin kişi göçe zorlandı..
Senaryoyu yazanlar, göç, uyuşturucu ticareti silahlı çeteler gibi nedenlerle zaten BM örgütlerini bölgeye konuşlandırmışlardı. İstihbaratçılar da özel birlikler de danışmanlarda Burma’da hazır ve nazırdı…
Burma’da insanlar ölüyor, Müslümanlar da Budistler de diğerleri de kana bulanıyor…. Burma ‘Büyük oyun’da önemli bir nokta… Kaosa taşınacak bir başka Güney Asya incisi.. Libya ile benzetilirdi! Libya bombalandı varı yoğu alındı.. Burma yönetimi ise katillerinin ayağının altına kırmızı halı serdi, Celladını evine davet etti.. Şimdi olan, gününü kurtarmaya çalışan Tibet ve Himalayaların barış sever insanlarına olacak! Oyunun farkına varamazlarsa Burma kan rengine bulanacak!
Arakan’a Angelina Jolie gelip bir dolanacak.. Kavgadan kaçanlar sınırlara yüklenecek.. Gri bölgeler oluşacak ve Barış gücü askerleri kavgayı ayırmak için bölgeye yerleşecek… ABD deniz gücü Bengal Körfezi’ne ve Arakan kıyılarına gelecek…
‘Müslümanlar öldürülüyor!’ demekle bitmiyor.. Senaryo hiç değişmiyor.. Darfur’da da Libya’da da Suriye’de de küçük farklarla aynı oyun sahneleniyor.. Stop imperialism.comsitesi yazarı Eric Draitser durumu özetliyor:
‘Arakan eyaleti başkenti Sittwe, Çin’in kullandığı en büyük liman, Çin’in içlerine kadar giren bir petrol boru hattı oradan başlıyor. Çin’i engellemek için en iyi yol doğal olarak Sittwe’de bir çatışma çıkarmak!’
Çatışma çıkarıldı.. Şimdi masum insanların cehennem zamanı! Diyor banu Avar.
Myanmar küresel çetelerin kıskacında, Myanmar küresel çetelerin iştihanı kabartacak bir zenginliğe sahip. CIA ajanları bölgede cirit atıyor. Özel eğittikleri katiller bölgede terör estiriyor.
ABD Emperyalizmi, yani CIA, 2012’de Arakan’da bölgesel çatışmaları körükleyerek İslam Cihadı için Rohingya Kurtuluş Ordusu’nu kurdurdu, silah verdi, kışkırttı.
ABD-CIA’nın tıpkı bölgemizde aynı dönemlerde IŞİD’ı, PKK/YPG’yi, FETÖ’yü kurup kışkırttığı gibi…
Arakan’da İslamcı Rohingya Kurtuluş Ordusu, tıpkı IŞİD, YPG/PKK, FETÖ gibi bir CIA operasyonu, CIA ürünü, CIA imalatıdır!
Dün diktatör Esad diyerek bizleri kandıranlar, Suriyede ki terör örgütlerini barış güvercini gibi göstererek el altından destekleyerek binlerce masum suriyeliyi katleden Batı şimdi aynı yalanlarla bizi kandırarak cinayetlerine Arakan’da devam ediyor. Batı, Arakan’da Müslüman-Budist çatışması var diyor. Bizi kandırmak için hazırlanan senaryo bu. Müslüman- Budist çatışmasının gerçeği ise ABD-Çin çatışmasıdır. ABD/CIA, Müslümanları/İslamcıları kullanıp, Çin yanlısı Budist Myanmar Hükümeti’ni sıkıştırma çabasında… Arka planda Çin’in Arakan bölgesinden geçen enerji hatları kavgası da var…
ABD Çin’e uzanan bu enerji hatlarını da‘Arakan İslam Cihadı’ile baltalamak istiyor!...
ABD, Kuzey Kore tehdidi üzerinden de Çin’i çevreleme, sıkıştırma ve korkutma kavgasında…
ABD/CIA, Arakan’da İslamcı azınlığı, Myanmar (Burma) devletine karşı, tıpkı bizdeki Kürt azınlığı (PKK/YPG ile), Türkiye’ye karşı kışkırttığı gibi kışkırtıyor…
Rohingya İslam Ordusu, Myanmar Devlet güçlerine saldırıyor, Myanmar Hükümeti de buna karşılık Müslüman halka saldırıyor, eziyor, katliam yapıyor…Yaşanan acı gerçek budur!
Emperyalizmin oyununu bozmak için gerçekleri görmeye mecburuz.
4 Eylül 2017 Heidelberg
YORUMLAR
ARAKAN hakkında bilmemiz gereken herşey:
Myanmar Cumhuriyeti Birliği veya yaygın olarak bilinen adıyla Burma. Güneydoğu Asya’da bulunan Burma, Bangladeş, Çin, Hindistan, Laos ve Tayland arasında yer alıyor. Ülke nüfusunun büyük bir kısmını Budistler oluştursa da ülke genelinde Müslüman bir azınlık da bulunuyor. Ülkedeki Müslümanların %41’i ise son dönemlerde ismini sık sık duymaya başladığımız Arakan bölgesinde yaşıyor. Arakan’da yaşayan Müslümanların büyük çoğunluğunu ise Bengal, Urdu ve Burma dillerinin karışımı bir dili konuşan Rohingyalar oluşturuyor.
Rohingyalar ve Burma
52 milyon nüfusa sahip Burma’nın yaklaşık %60’ı Budist Burma halkından oluşmakta. Geri kalan %40’ı ise çeşitli etnik gruplardan oluşuyor. Bunun dışında bir de azınlık statüsünde olan gruplar var. Rohingyalar’da bu azınlık topluluklara örnek olarak gösterilebilir.
İlk olarak 1940 yılında, Burma’nın batısında bulunan ve Müslümanların yaşadığı bölgeleri ayırmak için örgütlenmeye giden Rohingyalar, Pakistan’lı lider Muhammed Ali Cinnah’dan Doğu Pakistan’a bağlanma talebinde bulunuyorlar. İkinci Dünya Savaşı dönemine gelindiğinde Burma, Japonya tarafından ele geçiriliyor ve Rohingyalar ve ülkedeki Budistler arasında çatışmalar yaşanıyor. 1947 yılına gelindiğinde ise Rohingyalar tarafından Kuzey Arakan Müslüman Birliği kuruluyor ve Burma’dan ayrılmayı talep eder. Burma yönetimi bu talebi reddettikten sonra Kuzey Arakan Müslüman Birliği cihad ilan ediyor. Bangladeş’teki Müslüman nüfusu cihatçı çıkarlar için kullanılmak üzere Arakan’a göçmeye zorlanırken, Arakan’da bulunan Müslüman olmayan azınlıklar ise cihatçılar tarafından göçe zorlanmıştır. Çatışmaların yoğunlaşmasının ardından 1948 yılının Kasım ayında sıkıyönetim ilan edilmiştir. Pakistan ve Burma arasındaki görüşmelerden sonra Doğu Pakistan sınırındaki cihatçıların Burma’ya teslim edilmesi konusunda anlaşılmıştır. 1961 yılına gelindiğinde ise, Burma’da 1947 yılında Rohingyalar tarafından başlatılan ilk cihat girişimi başarısızlıkla sonuçlandı.
1971 yılındaki Bangladeş Kurtuluş Savaşı sırasında Rohingyalar Pakistan-Hindistan Savaşından yararlanarak silah bulma imkanına kavuştular. Burma Ordusu ile savaşa yeniden başlayan cihatçı gruplar, 3 yıl boyunca yaşanan çatışmanın ardından savaşı kaybettiler. 1974 yılına gelindiğinde ise ismini Rohingya Vatanseverler Cephesi olarak değiştiren cihatçılar, 1980’in başlarında kendilerini Rohingya Dayanışma Teşkilatı olarak yeniden adlandırdılar. Bangladeş’in güneyinde cihatçılar için eğitim kampları kuran Rohingya Dayanışma Teşkilatı, Afganistan’daki diğer cihatçılardan silah ve eğitim yardımı almaya başladı.
1990’a gelindiğinde ise Rohingya’lı cihatçı gruplar, El-Kaide ve Taliban gibi, emperyalizmin desteklediği cihatçı örgütlerle dirsek temasına geçti.
Ayrıca dönemin Suudi Arabistan prensi Halid Sultan Abdülaziz, Burma ordusunun cihatçı gruplara karşı düzenlediği operasyonların ardından Bangladeş’in başkenti Dakka’yı ziyaret etmiş ve Burma’ya yönelik bir askeri müdahale önermiş, cihatçı grupları finanse edeceklerini belirtmiştir. Bu bağlamda, Arakan’da faaliyet gösteren cihatçı grupların emperyalizm ile doğrudan ilişkili olduğu bir gerçektir.
Emperyalizm, cihatçılar ve siyasal İslam kol kola
İlk olarak 2012 yılında gündeme giren “Arakan’lı Müslümanlar”, o dönem istenen başarıyı ve politik hamleyi sağlayamamış olacak ki, aradan 5 yıl geçtikten sonra, önce sosyal medyada paylaşılan yalan fotoğraflar, ardından başta havuz medyası olmak üzere ana akım medyanın başlattığı propaganda yağmuru, Anadolu Ajansı (AA) aracılığıyla Birleşmiş Milletler’e çağrıda bulunan Arakanlı “aktivist” ve hemen ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM Genel Sekreteri Guterres ile telefon görüşmesi yapması neticesinde 2017’de yeniden, 2012 benzeri bir hamleyle gündeme sokuldu.
Arakan Rohingya Kurtuluş Ordusu (ARSA), 25 Ağustos Cuma günü 24 polis karakolu ve Myanmar Ordusu’na ait 1 askere üsse eş zamanlı saldırı düzenlemiş, düzenlenen saldırılar esnasında en az 11 güvenlik görevlisinin hayatını kaybettiği belirtilmişti. Emperyalizmin araçlarından biri olan siyasal İslam’ın ülkemizdeki temsilcisi olan Erdoğan’ın “Arakanlı Müslümanlar” çıkışının ve BM Genel Sekreteri ile görüşmesinin tam olarak cihatçıların Myanmar’lı güvenlik güçlerine düzenledikleri saldırıdan sonra gerçekleşmesi de oldukça manidar.
Bu arada, Myanmar lideri Aung San Suu Kyi bir açıklama yaparak, BM’nin gıda yardım programı kapsamında dağıtılan bisküvilerin, cihatçı teröristlerin sığınaklarında bulunduğunu belirtti ve BM’yi teröristleri desteklemekle suçladı .
Arakan ve Rohingyalar meselesinin AKP’sinden, İslamcı medya organlarına, Birleşmiş Milletler’den, Endonezya’sına kadar neden gündemde bu kadar geniş yer tuttuğunu ve Myanmar meselesinin başta Türkiye olmak üzere bilumum siyasal İslamcı yönetim ve emperyalist kurumlar tarafından kaşındığını, meselenin üstünü biraz kazıdıktan sonra anlamak mümkün.
Myanmar’da Çin yönetiminin nüfuzunun güçlü oluşu ve Obama yönetiminin ofiste olduğu dönemden beri ABD’nin başını çektiği emperyalistlerin Asya-Pasifik bölgesine artan ilgisi (Trump yönetimi, Obama yönetiminden farklı olarak Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’ni birincil tehlike olarak gördüğü için Asya-Pasifik’in ABD’nin, dolayısıyla da emperyalistlerin gündemine daha fazla oturmasına şaşırmamak lazım) ile Myanmar’da cihatçı bir geleneğin geçmiş yıllardan beri faaliyet yürütüyor oluşu bir araya getirildiği zaman emperyalistlerin iştahının kabarmaması işten bile değil. Arakan’daki cihatçı liderler 2012 yılında Kuzey Arakan’da “Rahmanland İslami Cumhuriyeti” adlı bir ülke kurduklarını ilan etmişlerdi. Bahsi geçen böyle bir “İslami Cumhuriyeti”nin en fazla kimin çıkarlarını koruyacağı da bellidir: emperyalizm.
ABD ve emperyalizm, bölgedeki nüfuzunu arttırmak, Asya-Pasifik üzerinde hegemonya tazelemek için Myanmar’da cihatçı teröristlerle iş tutuyor, ancak bunu yaparken tıpkı Suriye’de Esad’a karşı yaptığı gibi “ılımlı çocuğu” siyasal İslamcıları kendi aracı olarak kullanıyor. Türkiye dışında yine siyasal İslamcıların yönettiği Endonezya ve Malezya’nın da Myanmar meselesinde oldukça öne çıktığını belirtmek lazım. Emperyalizmin maşası konumundaki siyasal İslamcılar, emperyalizmin politik ajandasını uygulamak için gündemine aldığı her başlıkta öne atılıyor, “insan hakları” bahanesiyle de emperyalizm için ön cephe görevini üstleniyor.
Bu meselenin bir diğer boyutu da enerji kaynakları savaşı.
Yadana boru hattı, Myanmar’ın Andaman Denizi üzerinden Tayland’a gaz taşıyacak bir boru hattı. 1992 yılında yapımına başlanan Yadana boru hattının ortakları arasında Fransız Total firması, ABD’li Chevron (UNOCAL) firması, Tayland’ın kamu şirketi olan PTT Public Company Limited (PTTEP) ve Myanmar’lı Myanma Oil and Gas Enterprise (MOGE) bulunuyor. Boru hattının inşa edildiği 240 km’lik güzergah boyunca Rohingya, Rakhine (Budist bir etnik grup) ve Burma köyleri var. 1995 yılında boru hattının inşası tamamlandıktan sonra Myanmar’lı bir grup köylü ABD’li UNOCAL firmasına tecavüz ve cinayet suçlamalarıyla dava açtı. UNOCAL firması ise bu dava sonucunda suçlu bulundu.
Yadana boru hattı güzergahını gösteren bir harita
Asya-Pasifik’te ABD egemenliğinin önündeki tek güç olarak görülen Çin ise, Myanmar’ın Bengal Körfezinde bulunan Kyaukphyu limanından başlayan ve Çin’in güneybatısında bulunan Yunnan bölgesini bağlayan bir ham petrol boru hattının inşasına 2009 yılında başlamıştı. Boru hattının inşası 2013 yılında tamamlandı. Geçtiğimiz nisan ayında ise Çin ile Myanmar arasında anlaşılan ham petrol boru hattı projesi kapsamında ilk taşıma gerçekleştirildi. Bu boru hattı ile Çin’in Afrika ve Ortadoğu’daki petrol kaynaklarına ulaşımı hızlanmış olmakla beraber Bengal Körfezi’ndeki petrol rezervlerine de erişimi sağlanmış oldu.
Siyasal İslam, cihatçı örgütler ve emperyalizm Asya-Pasifik üzerinde hakimiyet sağlamak, bölgede Çin’i devre dışı bırakmak ve enerji kaynaklarına erişim sağlamak için uyum içerisinde çalışıyor. Bunu yaparken ise elindeki bütün imkanlardan faydalanıyor. Gerektiği zaman silahlı bir araç olan Myanmar’ın cihatçı örgütlerini kullanıyor, gerektiğinde ise yine emperyalizmin başka bir aracı olan siyasal İslamcıları propaganda amacıyla devreye sokuyor. Oynanan bu oyundan ise halkın payına yalan haberler ve “insanı yardım” adı altında yapılan duygu sömürüsü düşüyor…
hotamisli
olaya farkli acilardan isik tuttugunuz icin tesekkurler. Ben yasanan olaylarda budistlerin rolunu de merak ettim. Budistlerin hic kabahati yok diyemeyiz herhalde?
selamlar,
abdullah