- 450 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Deniz Feneri anlaşıldı da, ya Ergenekon!...
Siyaset kurumunun uzun zamandır güvenilirlik sıralamasında son sıralarda yer aldığı herkesçe bilinmekte. Ne yazık ki kanıksanmış olan bu durum insanlarımız tarafından nazara alınmamakta, sıradan bir şeymiş gibi tepki vermeye değer görülmemektedir. Oysa tüm ulusun kaderini belirleyen siyasetçilerin yakından takip edilmesi, attıkları her adımın ülkeyi nereye götüreceğine dair fikir ve öngörü içinde olunması hayati bir meseledir.
Halk; kendisini vekâleten temsil etmesi için seçtiği siyasilerin takipçisi olmadığı takdirde, her türlü istismara açık yönetilmeye mahkûmdur!
Nitekim istismarın her nevi doruklarda yaşanmakta, yabancı unsurların beklentileri ile şahsi çıkarların örtüştüğü yolda hızla ve pervasızca yol alınmaktadır.
Cehaletin adeta kurumlaştırılmaya çalışıldığı (!) bu ortam, kuşkusuz istismar çıtasının yükseltilmesine ve kalıcı kılınmasına da olanak sağlamaktadır.
Seçim propagandalarında dinsel temalar sıkça kullanılarak insanlarımızın inançları büyük oranda istismar edilmiştir. Nüfusunun yüzde 98’lik oranı Müslüman olduğu söylenen ülkemizde ne yazık ki önce siyasal İslam’ın yolu açılmış ardından da kaçınılmaz olarak militan İslam’a doğru yönelişin belirtileri kendini göstermeye başlamıştır. Üstelik bütün bunlar demokrasi feveranları içinde gerçekleşmiştir. Tıpkı yöneticilerin ekonomik göstergeleri pembe tablo içinde sunmaları fakat sundukları ile reel ekonominin taban tabana zıt oluşu gibi…
Demokrasi söylemleri de uygulamalar ile çelişmektedir. Despotizm yolunda adımlar atılırken demokrasi, özgürlük gibi kavramların zikredilmesinin altında yatan niyetin tam olarak ne olduğu bilinmez ama niyetlerin arkasında demokrasi ya da özgürlük olmadığı herkesçe bilinmektedir.
Zira henüz kimsenin ne olduğunu anlayamadığı ve adına Ergenekon dedikleri bir oluşumu bahane ederek tüm muhaliflerin susturulma çabalarının hiçbir demokrasi anlayışıyla bağdaşmayacağı muhakkaktır.
Konu Ergenekon’a gelmişken eminim herkes bu oluşumu merak etmekte!
Yani bir canavardan, bir öcüden sıkça bahsediliyor ama neye benzediği kimse tarafından resmedilmiyor, açıklanmıyor.
Sadece kötü, çok kötü ya da korkunç, acayip korkunç diye niteleniyor!
Biraz daha böyle devam ederse bu oluşum hakkında halk arasında efsaneler türemeye başlayacak. Kimi yedi başlı canavara, kimi ağzından alevler çıkaran ejderhaya benzeterek hayal gücünü sesli anlatımlarla dışa vuracak.
Bu trajikomik gelişmeler mantıklı bir izahla buluşmadığı takdirde, insanların adalet inancının yanı sıra hukuka saygısı da erozyona uğrayacaktır. Doğal olarak Deniz Feneri istismarında olduğu gibi dolandırıcılıkların üzerine gidilmediğini görerek birlik beraberlik duygularını muhafaza etmekte zorlanacaklar. Oysa Türk Halkı hükümetin Deniz Feneri olayının ilk duyulduğu anda adalet mekanizmasının çalıştırmasını beklemekteydi. Tam aksine sümen altı edildi, savsaklandı. Üstelik misilleme görüntüsü içinde ve dokuz güne çıkarılan bayram arifesinde bilmem kaçıncı dalga gözaltı haberleriyle karşı karşıya kalındı.
Şüpheler güçleniyor, insanlar hızla kutuplaşmaya yöneliyor!
Şüpheler; yargının tamamen sindirilmiş, susturulmuş olması yönünde. Bütün bu yaşanan garabetler karşısında Cumhuriyet Savcılarının, cumhuriyetin savcılarının sessizliği, insanları derin hayal kırıklığına, acizliğe itiyor.
Savcılarımız şayet mesleki kariyerlerini risk altında görüyorlarsa bu kaygılarını bir şekilde Sine-i millete duyurmalıdırlar. Böyle bir risk görmüyorlarsa asli görevlerini ifa etmekten geri durmamalıdırlar!
Ülkeyi yönetenler ise siyaset kurumuna duyulan güvensizliği ortadan kaldırmanın yollarını aramalıdırlar. Tophane ağzıyla halka hitap etmeyi bırakıp, toplumun ahlaki değerlerine katkı sağlayacak örnek hitap şekliyle ekranlarda halk ile kucaklaşmalıdırlar.
Siyasiler; halkı azarlayarak, küfürleşerek bulundukları mevkileri daha fazla kirletmemelidir. Unutmamalılar ki bulundukları makama kendilerine hizmet etmeleri için halk getirmiştir.
Türk Milleti siyasilerden kendilerini yönetmelerini değil, ihtiyaçlarına yönelik hizmet etmelerini beklemektedirler.
YORUMLAR
''Bizden'' anlayışının hüküm sürdüğü bir yönetimde hukuk aksıyorsa ki aksıyor, bence düşünülmelidir.
Suçlu kim olursa olsun, kimden olursa olsun bir an önce suçlularının cezasını bulması dileği ile...
Yardım amaçlı toplanan paraları birileri cebine indirmişse en ağır ceza onlara verilmeli.
Ve birileri ülkemizin içinde kirli işleri için örgütlenmişse yine en ağır ceza onlara kesilmeli.
Saygımla.
''bizden'' anlayışının olmadığı bir toplum olmak dileği ile...
binyıl tarafından 9/24/2008 10:14:11 PM zamanında düzenlenmiştir.