- 476 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
El 1
El’in anlam olukla oluşturulan tartışmaları kendi kotarıcıların dışında herkes için aynı şekilde açık ve anlaşılır değildi. El’in mana anlaması yeni olukla ortaya konsa da kolektif sahiplikle anlaşılıyordu. Bu nedenle El’in toprak, mal, mülk, sahipliği; çok kişi için ha kolektif olan toplumun sahipliğiydi. Ha El’in sahipliği olmakla da dile getiriliyordu. Anlamlar net değildi. Böylesi tartışmalar içinde olmak, kimi ön ittifaklı tartışmacılar için sürecin içine balıklama dalış olmaktı.
Ön ittifak içinde kolektif emek ve kolektif emek gücü organize olup, inşaca oluyordu. Henüz ön ittifak içinde kişisi emek inşacı değildir. İlk kolektif çaba olan sosyal sahipli gayret, emek ve emek gücü; kolektif grup emek gücü olukla; totem grupların içindeydi. Totem gruplar ilk kez kendi totem mesleklerini organize edene kadar; içinde oldukları organizasyonda sosyal kültürleri daha ağır basmakla; davranışları daha çok "sosyal birlikler" dediğimiz yapı davranışlarıydı.
Sosyal tutum içinde olmakla birlikte totem yapılar, totemi süreç sonlarına doğru üretim hareketini de başlatmışlardı. Sosyal sahipli totem meslekli yapılar, ilk üretim hareketini başlatır olmalarından ötürü, toplum karakterli yapılardı da. Totem meslekli grup yapılar; ön ittifaklı sentezler içinde karmaşık organizasyonların entegresi oldular. Böylece totem yasalara karşı ilk kez; "üretim hareketi içinde irade kullanan ilahi dönemli sentez yapılar" vardı.
"Ortaklaşan sosyal sahipli yapılar" ile "ortaklaşan sahiple üretim hareketi" olan inşai yapısallık toplumsal yapının parçalı oluşu içinde ayrı iki alandı. Toplum denmesinin nedeni "kolektif olan üretim hareketi" nedeniyleydi. Sosyal sahipli yapı toplum değil, "topluluktur".
Sosyal sahipli yapının totem mesleği ortaya koyup totem mesleği ile süren kısmı, henüz tam anlamıyla "toplum değil ise de" "toplum sal" bir beliriştir. Kolektif toplumlarda ana ıra; ortak emek gücü eksenli çevrimin, temel alınmasıydı. Kolektif oluş herkesin olanla, herkesin mutlak yararlanmasıydı. Kolektif oluş "kimi sosyal yapı karakterli totem yasalarla" birlikte "üretim hareketinin eşleşen tutumlarıyla şahsiyet buluyordu". Ön ittifaklı sentezse; emek güçlerinin bileşenler, ürünüydü.
Toplumsal yapılardaki söylemi ve anlatım sal ağırlık totem kültürlü sosyal bilinç içinde olmaktadır. Günümüze kadar sosyal anlayış içinde oluşturulan El anlayışlı illüzyonlar nedeniyle sosyal mantık hep ön planda olmakla karakterize edildi. Ama üretim hareketli sentezler de sosyal tutumlar içinde zoraki de olsa tutum değişikliklerine yol açıyordu.
Sosyal yapılı totemi süreç ve totemi yapının dışa açılmasına; yapının inşai olan organizasyonlarını dış boyutlu tümleşen entegrasyonlara açmakla sosyal süreci bu organizasyonlar içine taşıyan davranış, sosyal yapı değildi. Üretim hareketi karakterli olan toplumsal yapıydı.
Organizmalar (kişiler) kendi benci oluşlarına dayanakla şeyleri kendisine mal etme; şeyleri kedisine çekimli kılmaya ve şeylerin bencil oluşun kendine göre seçme ve tanımlama algısı vardır. Bu algı bencilliğin "sahiplik" algısıdır. Dıştaki yararlanıcı girişmeleriyle bencillik; sosyal oluşu kendi bencilliği üzerine oturtmakla "sosyal oluşu sahiplenmişti". Sosyal oluş katılımcılardan ötürü parçalı oluşu tümleyendi. Yani sosyal bencillik parçalı oluştu. Parçalanmaya ıralı oluşlaydı.
Bencilliğin algı sahipliği organize değildir. Bencilliğin dıştaki ilk organize sahipliği sosyal yapılardı. İlk geri beslenilme olan sahiplik budur. Bencillik üzerine oturan sosyal organizasyon bu sahipliğin avcılık ve toplayıcılık olanını, "kişisi bencilliğe sağlatan bir bağ yapmakla"; "yardımlaşmayı ve işbirliği dayanışmasını kolektif sahiplik yapmıştı". Bu davranışça öğrenme bencil sahipliğin, tekil bencil olukluktan çıkıp; "kolektife karakterli özgecil sahiplik" oluşuydu.
Bütün akış, bütün olay ve olgular ya da varlık; zıtlıkları içerirler. Zıtlık olayların ve varlığın geliştirici özüdür. Olaylar, çelişkin zıtlıkları içinde bir kaide kural içinde birbirine dönüşürler. Tekil bencillik sosyal bağ üzerinde kolektif grup bencilliğine dönüşmüşse. Grup bencilliğine dönüşen bencilliğin parçalı oluşu da tekil bencilliğe pay olukla dönüşecekti.
Sosyal bağ ilk çok karmaşık bağıntılı bir olgunlaşmadır. Zıtların varlığı ve birliği içindeki tüm süreçler iç ve dış koşullar girişmeli süreçleriyle birbirine dönüşürler. Dış ortamların bencilliğin karşılanmasına karşı, karşı direnç nedeniyle kişinin eylemlerine karşı gösterdiği bir toplam alan gerilimi vardır. Kişi bu toplam alan zorluğunu kişilerin kendi gibi kişiler ile olan iş birliği ve yardımlaşma dayanışması içinde olmasıyla aşmıştı. Kişiler sosyal olmuştular.
Her değişme dönüşme iç ve dış koşulların farklı bir düzey ve düzlem bağıntılı girişmeleri olur. Bu nedenle değişme ve dönüşmeler kaçınılmazdır. Ne var ki değişme ve dönüşmeler de keçeci mengenesi gibi gidiş gelişlerin mekanik değişme, dönüşmeleri de değildirler.
Üretim hareketi karakterli de olan bu değişme ve dönüşmelerin "her biri" de yeni bir "sahiplik" paylaşması türlerini de ortaya koyarlar. Kolektif bağ parçalı olanı anlama bağ eden bir tümleşidir. Böyle olunca kolektif olan parçalı olmaya kişilere kişilerin bencilliğine göre olmağa zorunludur. İşte El parçalı tek kutuplu oluyor da kolektif olamamakla gerçek değildi. Sanaldı. İstismar ve sömürüydü. Tüm enerjisini ortamın kolektif eğilimli toplam zorluğuna karşı, kendisini tekil olukla sürdürmeye harcar.
Üretim hareketi tümden kolektif ıralıdır. Ve kolektif oluşun ana ekseni bu ıra üzerine geri bağlanım referanslı bağıntıdır. "Sahiplik" bu ana eksen üzerindeki çelişme ve gelişmelere bağlı oluşla parçalı olan kâh kolektif sahiplik ucuna kayar. Kâh bileşen olan kişisel sahiplik ucuna kayar. Kâh ta hem kolektif hem kişisel sahiplikle süredurum oluyordu.
Ön ittifaklı kolektif üretim hareketi niceleyicileri (zaten parçalı oluşu) bu sürecin kolektif ucu karşısındaki kişisi sahipliğin ucunu süreç içinde iyice belli ve belirtme etti. Tanımışlık etti. Artık totem grup mesleklerinin “kolektif olma karakteri” tümden “karşı uca dönüşen” yansımalarıyla algılanır, mana edilir olmuştu. Ve ittifak içine entegre olan, totem grup meslekleri de süreç içinde "adeta öğrenilmiş kişi meslekleri" durumuna gelen bir niceleyiciydi.
İttifaklar artık "kişi meslekleriydi". Sentezin belleği, ne kadar kişi mesleği olursa olsundu kolektifin parçalı polar bağı kişi sahipliği içinde yansıyamamakla kişisi sahiplik tümden yeniden bencil oluştu. Bencilliği vahşice sürdürmekti. Sahiplik olanla sahiplik olmayacak olan iyi bilinmedi mi süreç zulümdü. Bunu bilmek için de üretim hareketini enine boyuna bilmek gerekişle kişi sahiplikleri ve kişi sahipsizlikleri ortaya konmalıydı.
İttifaklar "kişi meslekleri" gibi bir durumla da yansıyordu. Bu yansıma, kolektif hareket gibi genelliği de özel sahiplik içinde mana etmenin değişme ve dönüşmesi oldu. Kişi sahipliği olması gerekendi. Zorunluluktu. Ama tümleşik olmayı veren kolektif olanı da bir kişinin sahipliği etmek de değildi.
Kolektif hareket bir gözbağı oluşla artık; kolektif sahiplikle, kişisel emek gücü üzerinde gözbağıyla da özel sahiplik oldu. Artık kolektif ile özel sahiplik zoraki çok ve tersine enerji harcanmalı gayretlerin birbirine bağıntılı birlikte hareket eden süreçlerdi. Yani inşacı yapının temel referansı olan kolektif hareket; herkese ait özel hareket ve özel sahipliklere dönüşüp tüketildi.
Yani kolektif oluş yaşam üzerinde, tercihler üzerinde değil; sadece üretim gücünün kolektif sahiplikleri üzerinde hem kolektif oldu (parçalı emek güçleri durumlarla tümleşikti). Hem de parçalı emek güçlerinden oluşan tümleşiği; tüm kişilerine parçalayan enerji sağlamalarıyla yaşamı sürdürme ve refah olan payla olan kişi sahipliğini yaşamların lüks özel sahiplileri kıldı.
Özel sahipliklere dönüşen; farklı düzey ve düzlem içindeki bu gelişmeler de, zorunlu olarak yine birbirini yok etmeden; birbirine bağlı, birbirine dönüşen çelişmelerdi. Biri varken diğeri en uç durum olukla istisna duruma dönüşüyordu. Bir uç istisna duruma giderken sahiplik süreci kolektif sahiplik ve kişisi sahiplik birbirini gerektiren bağıntıyla süren zorunlu bir imle yenliktir.
İkili, üçlü ve ara salınımlarıyla çok karakterli bu olan çoklu olan bu bağıntı koparılmamalıydı. Bağıntı skalası da ağırlık merkezinin (referansın) biraz o yanında; biraz bu yanında olmalı. Ağırlık merkezi gelişen sürecin merkezde referansı olukla süreç çevrimini daha ağırlıkla belirler. Bu belirleme içindeki durumlarına doğru salınımları içinde değişken olmalıdır. Ama inşai olan ağırlık noktası yani “kolektif olanın parçalı olma; parçalı olanın kolektif olma ırası” belirleyiciliği ile bu olası olacaktır.
Parçalı olanın kolektif olma eğilimi; kolektif olanın parçalardan ötürü tüm kişilere göre parçalı olma eğilimiyle" olgunlaşan çekirdek kromozomları iç ve dış şartlar girişmelidirler. Çelişkilerin birbirine dönüşen ağırlık merkezi içinde nötr olan bir gelişme ve değişme ırası vardır. Bu nedenle ittifakı kolektif "sağlatma" olan çevrim; sosyal yapının ırası olan "toteme" karşıdır. Yine kolektif "üretim hareketi" içereni olukla kolektif sağlatma yapan sosyal yapılar ittifakının "İlahları" (bu kez iradesi olan yeni bir totemleri) vardı.
Sahiplik hareketi kişi bünyesi içinde bencil oluşla yola çıkmıştı. Bencillik bünye dışında ilkin dışta işbirliği içinde sağlatan kolektif sosyal sahipliğe dönüşmüştü. Sosyal sahipliğin kolektif oluşu üzerindeki ikinci ucu olan kişisi (bencil) kişisi bencillik kolektif olmuşsa; kolektif olan da zorunlu oluşla kişisi bencillik olacaktı. Bu gidiş geliş mekanik değildir.
Bir çevrim içinde emek güçleri üretkenlik bağıyla kolektif olan; kolektif enerji bağı açılımlı ATP’ler olukla da kişi sahipli zıtların varlığı ve birliği olarak her biri birbirine göre istisna bir durumdu. Ön ittifakın en başlarında kişisi sahiplik olacak süreçler bir türlü gelişecek dış koşulları henüz bulamıyordu. Ta ki ittifak içi bir çok totem mesleklerinin kişi öğrenmeli kişi meslekleri olana dek.
Kolektif grup meslekleri ön ittifak içinde kişi meslekleri gibi öğrenme ve üretim hareketi olmaya başladı. İşte bu süreç kişi sel sahipliği tanınma yapacak belirmeler skalası olarak kişi sahipliği fikrini ortaya sürdürdü. Böylece kişi iyeliği süreç içinde daha belirgin ve daha karakterize olmaya başladı. Kolektif sahiplik üzerindeki ilahi anlayışın diğer karşıt uç mana anlayışı; kişisi sahiplik olan anlayışla; "El mana anlayışıydı".
İlahi oluşun kolektif ligine karşı; kişisi El sahipliği olan El’in tanınması gerekti. İyi de üretim hareketinin neresi özel sahipliğe açık? Neresi özel sahipliğe kapalıydı? Eş deyişle, kişisi sahiplikler bencilliği aşıp süreç işlerliği olan kolektif sekanslarına dönüşebilecek miydi? Başlangıç koşullarına bağlı oluş içinde bu nasıl gerçekleşecekti? Bunu bir kez doğru süreçlerle başaramazsanız, ilk düğme; yanlış iliklenmekle, diğer tüm düğmelerde yanlış iliklenecekti. Nitekim öyle olacaktı.
El, kolektif olanı, kolektif olanın elinde alıyordu. Yani sosyal mantıkla söylersek; El, ilahi olanı ilahın elinde alıyordu. Üretmediği halde, sahipliğiyle "üretim yapmanın!" yerini alan gözbağı oluyordu. El bu haliyle diğer uca dönüşmenin mana görüntüsünü açıklarken; salt kendisini sürdürecek olan alt yapılı anlam oluşmalarını açıklayamıyordu. Bu nedenle El yine de kutupsuz (kolektifi olmayanla- aslında vardır da yok sayar) devam ede gelen haliyle sanki bir yasa gibi sürdü. El yanılgısı içinde göz bağı olan ilk anlaşılamama şuradaydı. İlaha göre kamunun olmakla kendisinin olan tüm sahipliğini; ilah yerine El’in herkese dağıtacak olduğunu sandığı bir ittifak tüzeli bir kişilik sanıyorlardı.
Geçmişten beri gelen bir sosyo toplumsa gelenek vardı. Kolektif oluş. Herkes bu geleneği biliyordu. Totem yasa buydu. İlahi yasalar buydu. El mana anlayışını ilahi yapı içindeki insanlar görüntü belirme olukla bilseler de, kolektif oluşun aksini düşünmeyi pek akıllarına getirmemekle El’e ait fikirleri kolektif bağlılıklarla olan anlamalarla açıklıyorlardı.
Bu anlayış kendisinden önce olana şartlanmaydı bu. Bu nedenle tartışılan ilah iradesini El-İlah ile "ortaya karışık" bir EL_İLAH ortaklığı şeklinde anlatıp; yeni manayı EL İLAHI anlayış kılıyorlardı. Sürecin bir ucu El bir ucu ilahtı. Doğruydu.
Çok kişi bencilliği hesaba katmıyordu. Oysa bir sosyal yapı içinde bir kolektif yapı içinde kişi bencilliği bunlara göre gerilemekle özgecilik ortaya çıkmıştı. Oysa El dönemli süreçle özgecilik kaybolup yeni sürecin kişisi keyfilikteki bencillik düzeyinde inşa olmasıydı. Bencillik te kendisine, kolektife olanı (ortak olanı) tanımazdı.
Bu nedenle yok olan özgecil polar bağ nedenle; yeniden su yüzüne çıkmakla sürecin ana müdahili gibi davranan som bencilliği ola El’in, El İlah olukla yapının dağıtanı olacağın kestiremiyordu. El sahipliğinin kişi bencillikle olan sanal ve gözbağı olmasını göremiyorlardı. El’deki bencilliği ve kolektif ligin parçalı oluşum olmasını, parçalı oluşumun da kolektif olmasını bilemedikleri için süreklilik algısı içinde olan zamanı; sosyal mantık İlah ve El mana anlayışıyla parçalı ediyorlardı.
Göremediği özel bağıntılı süreç eksenindeki kolektif dağılmayı da El ile açıklayıp El ile hayal ediyorlardı. Aksi bir paylaşım içinde olacağı süreçleri pek pek akıllarına getiremiyorlardı. İlahın kolektif olan tutumu; El ilah ile ufak tefek bir iki tasarruftan ibaret kişisi yarar olacağından ötesini düşünemiyorlardı. El’in, totemi kültürden, ilahi kültürden aldığı miraslar üzerine taşları bağlayıp bencilliği ortaya koyuvermekle yeni bir El kültürü sentezinin inşası içinde olacaklarını hiç bilemezlerdi.
El anlayışlı yapı, kendi içinde kolektif olanla, kişi sahipliği olan El iradesini bir arada organize etti. El organizesi monarşi bay erki yapılara kendisinin fail olmasıyla (yapan eden olmasıyla) dönüşecekti. Bay erki kendi içinde totemi ve ilahi kültürün öğesi olan çatışmaları kendisinin fail olmasıyla kaldıracaktı. Failli yeni sahiplik içindeki kişilerin eski ön ittifaklı ilahi bilinçlerinin silinmesiydi.
El, sadece mal mülkle sahipliği verdiği kişiye sesleniyordu. Seslenme nesnel oluş yerine dıştan gelen seslenme olukla Utnapiştime (Nuh’a) seslenecekti. Aslında Utnapiştime seslenen açık açık bellidir. Kolektif yapının inşacısı olup ta yeni süreçle yeni fikirli olan kişisi sahipliğin hararetli savunucusu İlah Ea’dır. Fakat Utnapiştim’in sonraki anlatımları içinde bu somut seslenen Ea da sürece uygun anlamlar imal edilecekti. Sonraki anlatımlara göre:
Utnapiştim’le ona iman eden efradı (Nuh ve efradı) ittifaktan ayrılır ya da ittifak içinde atılıp sürülürler. Aslında henüz totem düzeni anlayış dışında aile efradı yoktur. Bu yerleşmiş köleci sisteme göre anlatma olmaktadır. El anlayışlı kişileri El, kendi faili olduğu hükmü altında topladı. İman eden inanıcılarını (bu ahit ya da bu deklarasyon üzerine kendi sözleşenlerini) ittifak içinde ayırdı. Bu süreç oksijen çadırı içindeki El’in yalıtıma olan bir pilot bölge içinde örnek uygulamasıydı.
Ön ittifak içinde sürgün yiyenler sürgün gittikleri yerde “dünya boştu” diye yeni bir başlangıç yaratıp geçmişi silmesi çok manidardır. Sürgünlere cevaz olanlar El hükmü altında "birden (eski kolektif hafızayla) bağ, bahçe, tarla” oluşturdular. Ve yapı içinde ilahi, totemi dönemlere aiti kolektif oluşu savunan ne kadar eski kültürlü kolektif hafıza varsa; bu hafızalar bay erki içinde silindi. Bu tutum yeni sistemin oturması içindi.
Emek gücü sömürüsü olan El anlayışı; emek gücünün koloniye yapılardan, sosyal birliklerden beri kolektife doğru akış eğimli olmasıyla akan tüm kanalları El’e (efendi-seyite-monarka-baya-beye) akıtmakla El zenginlik, güç, irade sahibi oldu. Bu eksende çok hızlı gelişmeler yaşandı. Kolektif birleyen ve kolektif dağılımla Elli kişinin olması gereken bir kişinin olmuştu.
Her bir bey erki kendi içinde yeni bir sosyo toplumsa kültürler olmakla, El anlayışının kendine özgü farklı düzenlenin seremonilerine sahiptiler. Yani bunlar oligarşi yapı içinde oligarşiye göre; eş deyişle panteonlar birliğine göre putlar olacaktı. El olan, kültürlerin ve ritüellerin varyasyonlarıydı. El anlayışlı bay erki hep izole kalamazdı. Eşyanın (olagelen sürecin dinamiğin) doğasına aykırıydı. El de kendi düzelenimi içinde dışa açılmak zorundaydı. El tipi bay erki yapılar kaynak sömürüsü yapmakla. Hacim büyümesi yüzey alanı büyümesi olukla dışa doğru yayılmasının girişmeleri içindeki kavgalarla oligarşin sentezli süreçleri başlatmıştı.
Oligarşilerle bay erki sentezli milletler oluştu. Milletler "bay erki oluşumlu süreçlerin birleşen gelenek, görenek, ahlak ve ritüelleriyle de milletlere göre yeni bir oligarşin ritüeldi hafızasını oluşturdu. Oligarşin hafızayı oluşturmak için de bay erki süreçli hafızanın silinmesi gerekiyordu. Bu tür hafıza silmeleri üçüncü nesil bir sentez; üçüncü nesil bir tufandı. Tufan ilk kez kültür hafıza bilincinin silinmesi olan travmaların miladını anlatan kavram olukla da böyle ifade edilecekti.
İbrahim’in koç kesme serüveni milletleşen oligarşin yapılar içinde eski kültürlü hafızaların silinmesi olmakla yine eski kültürlerin millet içinde din oluşlar senteziydi. Bu koç kesme anlatımlı ritüelin içinde her bir bay erki ve yine geçmişin ön ittifaklı ve totem kültürler sentezine ait seremonine anlatımlarının bulunmasıyla, içinde yok yoktu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.