Mavi Noel Baba
çocukluk mu dediniz
güzeldir elb...
"Amcaaa! Amcaaaa!
Bizim apartmanın ön bahçesinde oynayan yeğenim bana sesleniyor. Kalemi kağıdı bırakıp
cama çıkıyorum:
"Efendim?"
"Amcaaa, oyda meydiven vay mı?"
"Deden yok mu orda?"
"Gayajda, oyda yokmuş meydiven."
"N’apcaksın merdiveni?"
Oyuncak çekiçle kazdığı üç parmak derinliğindeki çukuru göstererek:
"Şimdi ben buyayı kazıyom ya, çok deyin olunca nasıl çıkcam, sen beni çıkayıysın di mi?"
"Tamam kaz sen, çok derin olursa ben merdiven uzatırım sana."
çocukluk mu dediniz
güzeldir elbet
sizinki mi
tabi canım sizink...
"Amcaaa! Amcaaa!
"Efendim?"
Şimdi de "balıklay geldi mi?" diye soruyor. Son günlerdeki en büyük eğlencelerinden biri.
Benim oturduğum dairenin salonundaki çekyat gemiye binip, o liman senin bu liman benim
dolanmak.
"Kaptan, nereye götürüyosun bizi?"
"Çok uzağa!”
“Geldik mi?”
“Geldik, amca balıklaya bak, bi süyü, hadi yakalayalım!"
Görünmez oltasını atıyor, balıkları bir bir yakalıyor. Sonra da yakaladığı balıklardan küçük olanları denize geri atıyor: "onlayın da anası babası vay di mi amca?" Bazı balıklar çok büyük, onu suya çekiyor: "cumbuyyy" diye düşüyor suya, bu durumda iş bana düşüyor, hemen bir ip atıyorum ve onu gemiye çekiyorum, bazen ip kopuyor, başka ip atıyorum.
Bazen de denize tavşan düşüyor:
"Tavşan nerden çıktı?"
"Oymandan çıktı amca, ağaca tıymanıyken kaydı denize düştü. "
“Kurtaralım o zaman!”
“Dalga geliyooooo, yeye yaat!”
Balıkların gelmediğini söylüyorum, yarım saat sonra geleceğini, şu an buranın deniz değil orman olduğunu... dedesine yarım saatin ne demek olduğunu soruyor. Sonra aniden yüzünü bana çevirip, eliyle yukarı doğru görünmez balıkları fırlatıyor:
“Hooop, attım balıklayı, geldiley!”
Koşa koşa çıkıyor merdivenleri, kapıyı yumruklayıp, tekmelemeye başladı bile:
“Amcaaa! Amcaaa! Duysana be!”
Kapıyı açar açmaz attığı balıkların gelip gelmediğini soruyor, heyecanla…
“Geldiler, ama önce elini yüzünü yıkayalım.”
“Zaten denize giymeyecek miyiz, o da su bu da.”
“Olmaz, o başka bu başka.”
“Tuzlu suda yıkanılmaz di mi?”
Salona girdiğimizde yeni aldığım Legoları görünce balıkları unutuyor. Hemen bir ev, bahçe yapıyor.
Park yapıyor, okul yapıyor… Ama hepsi küçük “heykesi almayalım buyalaya” diyor. Dolambaçlı yollar
yapıyor. Bisiklet Süren Köpek’le o yollardan eve, okula, parka ulaşmaya çalışıyor. Yoluna engeller koyuyorum:
“Şimdi nerden geçeceksin bakalım?”
“Buydan!”
“Burası da kapalı.”
“Buydan!”
“Kapalı.”
“Hooop uçtuuuu!”
“Hile yapma, köpekler, bisikletler, bisikletli köpekler uçamaz.”
“Benim dünyamda uçay amca.”
Sokakta savaş var; tabancalar, bombalar, gökyüzündeymişçesine uçan savaş uçakları… sen öldünler…
Hemen pencereye koşuyor:
“Amca abiley napıyo?”
“Savaşçılık oynuyolar.”
“Çok komikley” diyor şaşkın şaşkın. Sonra birden aklına bi şey geliyor:
“Amca, hani dedem benim yesimlerimi bilgisayaya yüklüyodu ya, abileye gösteyecekti, sen neden izin veymedin?” diyor biraz kızgın.
“Sonra kendini herkesten üstün hissetme, sadece övgüye alışıp, eleştiriye tahammülü olmayan biri haline gelme, bu seni yalnızlaştırır” demek istiyorum, ama sadece” senin mutluluğun için” diyorum. Aklını başka yöne çelmek için “Kaan, sen kaç yaşındasın?” diye soruyorum.
“Üç.”
“Saat kaç şu anda?”
“Üç.”
“Ben kaç yaşındayım?”
“Üç.”
Sokaktaki savaş devam ediyor; taramalılar da girdi işin içine… sen öldünler… asıl sen öldünleri izleyen küfürler… Sokak kendini gelecekteki gerçek savaşına hazırlıyor.
Kaan’ın gözü sehpanın üstündeki karalama defterime takılıyor, koşup kapıyor onu:
“Amca bana yeni masal yazdın mı?”
“Yazdım.”
“Sana okuyayım mı?”
“Oku bakalım, ne yazmışım.”
“Mavi Noel Baba’yı yazmışsın Amca, en sevdiğim…”
Bu yazı elinde, ona anlattığım masalları harmanlayarak anlatmaya başlıyor.
çocukluk mu dediniz
güzeldir elbet
sizinki mi
tabi canım sizinki daha da güzeldir
tamam efendim tamam kızmayın lütfen
sizinki de güzel
aman efendim ona ne şüphe
en güzeli de sizinki
sizinki de
sizinki de
sizinki
ve siz
sizinki de
güzeldir çocukluk
oh mis gibi ana kucağı
yumuşak sıcak
yan gel de yat
canın mı sıkıldı
kalk
altına etmek serbest
et edebildiğin kadar et
uçan balonun mu kaçtı
ağla da yenisini alsınlar
çarpışan otodan atlı karıncaya atla
pamuk şekerinden kağıt helvaya
güzeldir çocukluk
masallar şarkılar oyuncaklar oyunlar
o büyülü biraz da esrik dünya
güzeldir çocukluk çocuk olmak
ve koşmak koşmak koşmak doyasıya
nanik yaparak hayata
ama ya savaşın tam ortasındaysan bir de
gözyaşı yağıyorsa gökyüzünden ölümle karışık
ya ceset dağıysa her yanın parça parça
bir elin kanda bir ayağın uçurumdaysa ya
YORUMLAR
ne tatlıymış senin yeğenin...bazen deriz ya hani, 'hikãyenin kahramanını direk yazarla özdeşleştirip konuşmak doğru değil, bu bir hikãye yalnız' diye ama içimden bir ses öyle olmadığını söylüyor...bu kadar samimiyeti-masumiyeti bir kurgunun içinde bir arada böyle göremeyiz çünkü...ya sen çok iyi hayalcisin, ya da ben oltanın ucuna takılan acemi bir balığım...
yalnız yeğenin hayal gücü, ufku çok geniş..bu bir gerçek...
p.s: sendeki bu ne hız ya?..'ara ara paylaşırım' sözünün üstünden yirmi dört saat geçti mi allanı seversen?:)
hörmetler:)
olricx
yalnız, acayip bir geyik potansiyeli varmış bende ha. "Geyikbrika" diye bir seriye mi başlasam. maksat eğlence olsun.
kısaca, "hörmetler" yani.
olricx
white lion'un when the children cry'ında geçen bir söz vardı, "çünkü çocuklar kavga ettiğinde bir şeyleri yanlış yaptığımızı bileceğiz."