- 574 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yazarken..
Aklıma gelen düşünceleri;kelam sıfatına sokup kağıda dökmek,acizane ruhumu fazlasiyle müteessir etmekte..
Yazarken hangi ölçü nisbetinde yazacağıma dair düşünceler;bir oyana bir bu yana,dalgaların sahili dövdüğü gibi beynimdeki düşünceler:Kelam sıfatıyla nüshalara dökülmeden evvel,beynimin kabuk misali ince zarını darp ediyor...
Gözlerimin üstünde,alın bölgesinde şiddetli ağrılar hissediyorum.Bu doğum sancısıyla birebir olsa gerek!Neden?Düşünceler yoğunlaşıp kalıba döküldüğü vakit:İşte!Sancılı anın başladığı,gözlerin zahir noktada,nokta halini alıp mızrak gibi,karşımda heykelleşmiş ruhumu,sevdiğim için ayırdığım;zahiri et,adı kalp olan can evimden vuruyor!
Vuran vurduğuyla kalmıyor...
Senelere hatıra hükmüyle vaakıf olan aşk-ı hayat;mazi’nin çelik duvar misali yol vermez,geçit vermez hollerinde,duvarlara asılmış tablo namında;mazi’ye dalan gözlerime,seyrane bir sefer imza ediyor!
O seyirlik yollardan geçip giderken,ruhum ziyadesiyle birçok nokta’yı heykelleştirip,en güzel mekanlarda sergiye sunuyor..
Her ne hikmet ölçüsüyse;bu ruhani mekanın yoldaşı,sırdaşı,dert ortağı derdine çare aramakta olan,acizane ruhum oluyor..
Bu noktada yalnızlığın hükmü:Cihandaki hiç bir dünyevi nesneyi,tek olup,eşi olmaması hükmüne dalalet olarak göstersem,gösterdiğim örnek gayet bazice olurdu...
Her nesnenin nesne ardı psikolojik hallerin,zıttı-karşı kutbu variken,aşka mukabil olan halin,yalnızlığı hükmü geçersizdir..
Recep GÜLŞEN/Eylül 2008
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.