- 826 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HÜR GENERAL
• ÖZGÜRLÜĞÜNE DÜŞKÜN ŞIMARIK BİR GENÇ KIZ...
• HAYATI BABA PARASI YEMEKLE GEÇEN BU KIZIN...
• BİR GÜN HAYATI ALT ÜST OLUR. GÖZLERİNİ KAYBEDER...
• HAYATA KÜSEN GENÇ KIZI, HAYATA BAĞLAYAN O ADAM...
• YALNIZ BAŞINA YAŞAYAN O ADAMIN YAŞAMLA MÜCADESİ...
• GENÇ KIZI HAYATA BAĞLAYAN O ADAMIN SIRADIŞI HİKAYESİ...
• BAŞKALARINI ÜZMEDEN NASIL ÖZGÜR OLUNUR? ÖĞRENECEKSİNİZ...
TÜR: TRAJİKOMİK
YAZAN/YÖNETEN: ETHEM ULUSU
YAPIM: T.S.O.B.
KARAKTERLER:
SUDE: ŞIMARIK GENÇ KIZ.
CAVİT: SUDE’NİN BABASI. FABRİKATÖR
NAZGÜL: SUDE’NİN EN YAKIN ARKADAŞI. AŞIRI DERECEDE HAVALI
NUMAN: NAZGÜL’ÜN BABASI. TURİZMCİ.
YAŞAR: YALNIZ BAŞINA YAŞAYAN GENÇ.
ÇİLELİ: SOKAK ÇOCUĞU. YAŞAR’IN EN YAKIN ARKADAŞI
İLAYDA: YAŞAR’IN YILLAR ÖNCE TRAFİK KAZASINDA ÖLEN KARISI
ALPARSLAN:SUDE’NİN SEVGİLİSİ. ZENGİN FAKAT VAKAR BİR GENÇ
ORHAN:ALPARSLAN’IN ARKADAŞI. PARAGÖZ,CİMRİ,KISKANÇ
MAZLUM DEDE:YAŞAR’IN DEDESİ. İKİ GÖZÜ DE KÖR
HÜR GENERAL
‘’ 3 YIL ÖNCE.BİR DOĞUM GÜNÜ PARTİSİ’NDE’’
İLAYDA: Her şey için çok teşekkür ederim hayatım.
YAŞAR: Ben çok zeki birisiyim.
İLAYDA: O nedenmiş?
YAŞAR:Evlilik yıl dönümümüzle senin doğum gününü aynı güne getirdiğim için. İki hediye almaktan kurtuluyorum da ondan.
İLAYDA:Ha ha bir alem adamsın valla. Ama unuttuğun bir şey var
YAŞAR:Neymiş?
İLAYDA:Bugün beni iki kere mutlu etmek zorundasın.
YAŞAR:Doğru bak!
İLAYDA:Ya. Hem doğum günüm için, hem de evlilik yıl dönümümüz için.
YAŞAR:Peki bu kutladığımız evlilik yıl dönümümüz olsun. Akşama da başka bir yerde doğum gününü kutlarız ne dersin?
İLAYDA: Olur aslında. Neden olmasın?
YAŞAR:Sen de bir durgunluk mu seziyorum?
İLAYDA:Yok canım ne durgunluğu?
YAŞAR:Sen hiç böyle değildin. Bu tip ortamlarda cıvıl cıvl olurdun
İLAYDA:Geceden kalma bir yorgunluk var üstümde. Birazdan toparlarım.
‘’ Derin düşüncelere daldı İlayda o anda. Canından çok sevdiği kocasına yalan söylüyordu gözünün içine baka baka. Ama gerçeği nasıl söyleyeceğini bilemiyordu. ‘’ 1 ay önce: Hastane’de yaşananlar’’
DOKTOR: İlayda Hanım üzülerek söylüyorum ki maalesef durum pek vahim.
İLAYDA:Ne demek durum pek vahim Doktor?
DOKTOR: İlayda Hanım. Üzülerek söylüyorum ki siz kansersiniz.
İLAYDA:Kanser mi?
DOKTOR:Evet kansersiniz.
İLAYDA:E tedavisi yok mu bunun?
DOKTOR:Şu an ileriki zamanlarda yaşayacağınız acılarınızı dindirmek için birkaç tedavi uygulayacağız ama iyileştirme ne yazık ki olamayacak
İLAYDA: Peki ne kadar daha yaşatabilirsiniz beni?
DOKTOR: Orasını Allah bilir İlayda Hanım. Ama en fazla 1 yıl daha.
İLAYDA:3 ay bile yaşasam bana yeter Doktor. Ama sizden bir ricam var
DOKTOR:Buyrun. Nedir?
İLAYDA:Benim şu durumumdan ikimiz haricinde bilen 3. Bir şahıs olmayacak. Buna en yakınlarım da dahil.
DOKTOR:Hastanın mahremiyetini korumak bizim görevimizdir. Siz hiç merak etmeyin. Yalnız bir an önce tedaviye başlamamız gerekir.
İLAYDA:Niye Doktor? Öteki tarafa 1 ay geç gitmek için mi?
‘’Derinlere dalıp giden İlayda’yı Yaşar kendine getirir.’’
YAŞAR: İlayda. İlayda iyi misin?
İLAYDA:Ha evet evet iyiyim. Şey buradan çıksak diyorum.
YAŞAR: Neden beğenmedin mi?
İLAYDA: Yok beğenmemezlik değil de başım ağrıdı biraz.
YAŞAR:Tamam hadi gidelim.
İLAYDA:Sen çık. Ben bir elimi yüzümü yıkayıp geliyorum.
‘’ Bir avuç soğuk su çarpar yüzüne. Ardından aynada kendi yüzüyle yüzleşir. Gözleri cehennem ateşi gibi alev alevdir. Silahını çıkarır çantasından sol eline alır. Fakat yapamaz, beceremez intihar etmeyi.’’
YAŞAR:Nerede kaldın?
İLAYDA: Ya of! Ne kadar soru sordun be.
YAŞAR: Neden bağırıyorsun İlayda?
İLAYDA:Başım ağrıyor diyorum sana. Anlamıyor musun?
YAŞAR:Anlıyorum da...
İLAYDA:Bok anlıyorsun. Ben bir karşıdaki marketten bisküvi filan bir şeyler alıp gelecem. Midem kazındı iyice.
‘’ İlayda hızlı fakat dikkatsiz adımlarla karşıdan karşıaya geçmeye çalışırken hızla gelen bir araba feci şekilde İlayda’ya çarptı. Arabanın ön camına düşen İlayda artık yaşamıyordu. Paniğe kapılan genç şoför ise hızla olay mahalinden uzaklaşmıştı. Etraf bir anda mahşer yeri olmuştu.
‘’ 3 YIL SONRA. TERK EDİLMİŞ BİR EV’’
ÇİLELİ: Yaşar. Yaşar. Kalk ulan artık.
YAŞAR: ‘’Sıçrayarak kalkar’’ Ne oldu Çileli?
ÇİLELİ: Sabahtan berili sayıklayıp duruyorsun be oğlum. Kalk hadi
YAŞAR: Tamam Çileli tamam. Saat kaç?
ÇİLELİ:12:30
YAŞAR: Ne 12:30 mu? Benim acil çıkmam gerek. Elbisemi getir Çileli
ÇİLELİ:Ulan Yaşar. Bırak üstündeki takımı, kolundaki saati filan. Kıçındaki
donu satsam bir sene karnımı doyururum en az. Ama sen ne hikmetse
hala şu metruk evde benimle yaşıyorsun.
YAŞAR: Rahatsızlık verdiysek gideriz Çileli Bey. Biz kimsenin varlığıyla var
olmadık. Yokluğuyla da yok olmayız.
ÇİLELİ:Öyle mi dedik lan? Sen de var ya! Hadi git nereye gidiyorsan.
YAŞAR:Görüşürüz Çileli.
ÇİLELİ:Yaşar! Beni de götürsene lan gittiğin yere.
YAŞAR: Çileli bunu daha önce konuşmuştuk ama. Olmaz demiştim sana.
ÇİLELİ: Niye oğlum be? Biz insan değil miyiz? Bana da şöyle fiyakalı bir
takım çek. Geliyim seninle işte.
YAŞAR: Çileli uzatma. Benim gittiğim yer de sen yabancılık çekersin. Hiç
Kimse seni tanımıyor.
ÇİLELİ: Ben anladım seni Yaşar. Beni yanında istemiyorsun. Haklısın da...
Baksana şu halime? Yolum cennete düşse huriler kapıyı kapatırlar.
YAŞAR:Ya neden böyle yapıyorsun oğlum ya? Tamam ulan götüreceğim.
ÇİLELİ: Harbi mi lan? Adamsın adam da böyle olmaz.Değişmem lazım!
YAŞAR:O kolay onu hallederiz de. Başka bir sorunumuz daha var.
ÇİLELİ: Nedir?
YAŞAR:Seni oradakilere ne diye tanıştıracağım. Buldum! Yazar. Seni Yazar
Olarak tanıştıracağım oradaki insanlara.
ÇİLELİ: Ben ne anlarım lan yazarlıktan. Lise 1 terkim ben.
YAŞAR: Sokaklardaki çocuklarla konuştuğun gibi, benimle ettiğin sohbet
gibi içten ve etkileyici konuş Çileli. Olduğun gibi davran yani.
ÇİLELİ:Tamam hadi gidelim.
YAŞAR: Gitmeden bir dedeme uğrayalım. Atla hadi.
ÇİLELİ: E ben böyle mi geleceğim?
YAŞAR: Tamam tamam. Sana da Lacivert bir takım çekeriz ha.
ÇİLELİ: Yok Lacivet tarzım değil. Bana beni anlatan bir renk gerek.
YAŞAR: Seni anlatan bir renk!
ÇİLELİ: Evet. Made İn Çileli.Yani Siyah. Yok yok, koyu Siyah.
YAŞAR: Ha! Tamam Made İn Çileli. Koyu Siyah bir takım alalım sana.
Yalnız ayakkabıyı ben beğenirim yoksa karışmam.
‘’ Yaşar ilk önce Çileli’ye güzel bir takım çekti. Ardından dedesi
Mazlum’un yanına gider. Mazlum Dede’nin iki gözü de kördür.’’
YAŞAR: Siz biraz çıkın isterseniz. Şu parayı alın evin ne ihtiyacı varsa
halledin. Ben yarım saat sonra çıkacağım ona göre gidin.
ÇİLELİ: Ev de pek şirinmiş Yaşar.
YAŞAR: Öyledir. Sen bir de Dedemi gör.
MAZLUM DEDE:Yaşar. Yanındaki kim?
ÇİLELİ: Hani deden kördü?
YAŞAR: Kör. Ama sağır da değil ya. Sesin yabancı geldi işte.
ÇİLELİ: Mazlum Dede. Ben Yaşar’ın arkadaşıyım.
MAZLUM DEDE: Öyle mi? Gel bakalım haylaz Çileli gel.
ÇİLELİ:Adımı nereden biliyor lan?
YAŞAR: E arkadaşıyım dedin ya. Benim senden başka arkadaşım mı var?
ÇİLELİ: Yok mu?
YAŞAR: Yok tabi.
MAZLUM DEDE: Biliyor musun Çileli? Bu torunum bundan 10 yıl öncesine
Kadar bir hayırsız, bir haylaz, bir şımarıktı ki sorma gitsin.
Sonra kaybetmeyi öğrendi ve kaybetmeyi öğrendikçe elindekilerin
kıymetini bilmeye başladı. Dostluğun bir kağıt yahut bir demir parçasında
olmadığını öğrendi. Bu Yaşar var ya bu Yaşar: Senin yanında çok şey
öğrendi. Lakin görüyorum ki sen de kendini kaybetmek üzeresin. Evlat!
Merak iyidir fakat Şeytana merak salmanın sonu hazin bir ateştir.
‘’ TEKNEDE BİR DOĞUM GÜNÜ PARTİSİ’’
NUMAN: Vay be. Ne ara bu kadar büyüdüler.
CAVİT: Ben de anlamadım ki Numancığım. Baksana Sudeme. 18 yaşına
Bile girdi. Artık reşit sayılır. Özgür bir birey olacak kendisi artık.
NUMAN: Ona ne hediye aldın.
CAVİT: Sürpriz söylemem.
NUMAN: Hadi söyleme bakalım. Ama geçen ay biliyorsun, siz de vardınız.
Nazgül’ün doğum gününde aldığım hediye kadar değildir eminim.
CAVİT: Sen Nazgül’e ne almıştın?
NUMAN: Kocaman bir yat ve son model bir araba.
CAVİT: Bu mu hediye? İzle de öğren o zaman. Müziği kapat oğlum.
SUDE: Ne oluyor ya? Neden kapattın müziği?
CAVİT: Ben kapattırdım.
SUDE: Baba eğleniyoruz şurada.
CAVİT: Değerli konuklarım. Bu gün canım kızım 18 yaşına girdi.
4 yaşından bu yana beraberiz onunla. Ona hep özgürlük verdim.
Ona hep güç verdim. Ona hep sevgi verdim. Şimdi reşitliğe yeni
basmasının şerefine ona ta geçen aydan berili sabırsızlıkla vermek için
uğraştığım hediyemi açıklıyorum. Dünyalar güzeli kızıma layık değil ama
ona bir ada aldım. Artık dilediği vakit, dilediği arkadaşı ile adasına gidip
kalabilir. Buyrun eğlenmenize devam edin.
YAŞAR: İşte geldik Çileli Yazar. Şu tekneye binecez. Atla şu bota.
ÇİLELİ: Yaşar burası neresi böyle? Cennette yaşadığını neden söylemedin
YAŞAR: Ne cenneti Çileli? Bu gördüklerin kaf dağının görünen yüzü. Bunun ardı ihanet, bunun ardı dalavere, bunun ardı ayrılık, kısaca cehennem Çileli cehennem.
SUDE:A Yaşar değil mi o?
NAZGÜL: Evet Yaşar. Hadi karşılayalım.
ORHAN: Dursana kızım sanane. Senin doğum günün mü de sen karşılıyorsun? Bırak Sude karşılasın. Hiç de sevmem zaten şu şekerlemeyi
NAZGÜL:Ya Orhan ne oluyoruz Allah aşkına? Yine kıskançlığın tuttu ha.
ORHAN: Tuttu evet. Sanki bir halt varmış gibi getirdin beni bu tekneye. Bir araba da hediye oh! Orhan Eşek zaten hem alır, hem taşır.
ALPARSLAN: Orhan bir sorun mu var?
ORHAN: İşine bak sen Alparslan. Git sevgilinle ilgilen
NAZGÜL: Yok bir şey Alparslan. Sen git biz de geliyoruz birazdan.
ORHAN:Ben gelmiyorum.
NAZGÜL: Bak Orhan yaptıklarına sabredecek tahammülüm kalmadı artık. Sen olmazsan başka biri olur benim için sorun değil. Ama ben olmazsam senin için sorun.Babamın sayesinde bu günlere gelebildin. Şimdi insan gibi kıskançlığı bırakıp içeriye geçiyoruz. Ben gidiyorum sen de ister gel, ister gelme. Evet cevabın nedir?
ORHAN: Tamam hayatım gidelim. Sen de hemen celalleniyorsun ama.
NAZGÜL: Senin kadar yavşağı gelmemiştir şu aleme yemin ederim.
SUDE: Baba sen Numan amcayı da alsan da şöyle bir sahile mi insen?
CAVİT: Kızım ben Numan amcana Numan amcana evlenme teklifi yapmayı filan düşünmüyorum.
SUDE: Ya baba. Dalga geçme benimle lütfen. Bak arkadaşlarım siz varsınız diye adamakıllı kopamıyorlar.
CAVİT: Daha nasıl kopacaksınız kızım. Neyse tamam çıkalım bari ne yapalım? Bak fazla kopmayın sonra yapıştıramayız.
SUDE: Sen arkamda olduğun sürece ben kopsam da, dağılsam da sen toplarsın beni. Sen benim kahramanımsın. Dikkat et Cavit patron.
YAŞAR: Doğum günün kutlu olsun Sude. Al bakalım
SUDE: Teşekkür ederim Yaşar.
YAŞAR: Bir öğrenemedin gitti ağabey demeyi Sude. Bak aramızda kaç yaş var?
SUDE: Parmakla sayılabilecek kadar az Yaşarcığım. Yani tam 9 yaş var.
ÇİLELİ: Bu ne iş Yaşar? Biz kendimizden 2 yaş büyüklere dahi ağabey, abla derken bu ufaklıktaki öz güven de neyin nesi?
SUDE: Sen kimsin ya?
ÇİLELİ: Benim adım Çileli ufaklık. Sen de Sude’sin galiba
SUDE: Hıh! Çileli mi? Yaşar çöpten mi buldun bunu?
YAŞAR: Kendisi çok değerli bir yazarımızdır Sudeciğim. Çileli müstear ismidir. Gerçek adını herkesten saklar. Ben bile bilmiyorum gerçek adını.
‘’ Bir fırtına yaklaşmaktadır usul usul. Denizle raks halinde,’’
SUDE: Sizin kim olduğunuz beni ilgilendirmez Çileli Bey. Her kimseniz ya da. Ama! Benim bana saygılı davranmayı öğrenekseniz. Ayrıca ben ufaklık filan değilim. 18 yaşında genç bir kızım bunu da kafanıza sokun
ALPARSLAN:Hayatım tamam abartma. Onlar bizim misafirlerimiz
SUDE: Yaşar benim misafirim. Bu yazar bozması benim misafirim filan değil. Ben bunu it diye kapıya bile bağlamam be.
YAŞAR: Yavaş Sude! Haddini aşıyorsun. Haddini aşanı Allah da sevmez, kulu da sevmez. Biz buraya maraza çıkartmaya gelmedik. Hem Çileli haklı tüm söylediklerinde ben senden 9 yaş büyüğüm. Sen daha şimdi 18 yaşına girdin. Ben tam 27 yaşındayım. Ne var ağabey demen de anlamıyorum.
ÇİLELİ:Ağabey demekle küçülmezsin ufaklık.
SUDE: Bak bir daha bana ufaklık deme. Sen kaç yaşındasın lan?
ÇİLELİ: Parmaklarınla sayabileceğin kadarım ben de 24.
SUDE: 24 mü? 24! Duydunuz mu arkadaşlar bu çocuk 24 yaşındaymış. Sen daha düne kadar beslenme çantasıyla okula gidiyordun be.
ÇİLELİ: Doğru söylüyorsun ufaklık ben 6 – 7 yaşlarında iken beslenme çantası ile okula gidiyorum. Fakat atladığın bir nokta var. Sen de o vakitler 0 – 1 yaşlarında anneni emiyordun.
‘’ Etraf sessizleşir bir anda Sude’nin gözünden süzülen bir damla yaş ile. Yaşar uyarmak amaçlı , birazda sert çıkarak Çileli’ye seslenir’’
YAŞAR: Sen ne yaptığını zannediyorsun?
ÇİLELİ:Ne yaptım Yaşar?
YAŞAR: Daha ne yapacaksın lan? Ağlattın kızı işte.
NAZGÜL: Tamam canım. Ağlama tamam.
ÇİLELİ: Şey ben kötü bir şey demek istemedim. Bilmeden çam devirdi isem affoluna. Ama inanın bilmeden söyledim ne söyledi isem.
YAŞAR: Sude daha 4 yaşındayken annesini kaybetmiş. O yüzden ne zaman annesinin adı geçse böyle hüzünlenir işte.
ÇİLELİ: 4 yaşındayken mi kaybetmiş?
YAŞAR: Evet ne kadar trajik bir olay değil mi?
ÇİLELİ: Öyle ama beterin de beteri vardır
YAŞAR: Bundan daha beter ne olabilir ki?
ÇİLELİ: Annesini hiç göremeyen, tanımayan bir çocuğun dramı.
YAŞAR: Nasıl?
ÇİLELİ: Sude hiç yoktan 4 yıl boyunca görmüş annesini. En azından kokusunu hatırlar. Fakat ben onu bile bilmiyorum.
YAŞAR: 4 yaşındaki bir çocuk hatta bebek hatırlas hatırlasa hayalini hatırlar. Ötesi hiçliktir Çileli.
ÇİLELİ: Sude’nin hiç yoktan hayalini bildiği bir annesi olmuş. Ben hayal bile edemiyorum. Benim için ötesi de hiçlik, berisi de hiçlik Yaşar.
YAŞAR: Aman canım. Bak işte her şey yoluna girmiş. Eğleniyorlar.
ÇİLELİ: Yaşar şu kim?
YAŞAR: Hangisi?
ÇİLELİ: Şu işte. Mavi gömlekli olan sol elinde bardak tutan
YAŞAR: Ha o mu? Orhan. Nazgül’ün sevgilisi
ÇİLELİ: Yanına götürsene beni.
YAŞAR: Koskoca teknede gittin en işe yaramaz adamı mı buldun?
ÇİLELİ: Bu da benim yeteneğim Yaşar. Götür beni yanına.
YAŞAR: İyi hadi bakalım.
ÇİLELİ: Selamunaleyküm
ORHAN: Anlamadım. Selamunaleyküm mü? Sen hangi köydensin kıro?
ÇİLELİ: Cümleten Selamunaleyküm.
TEKNEDE BİRKAÇ KİŞİ: Aleykümselam
ÇİLELİ: Yaşar yürü çıkalım. Yarım saate kalmaz tekne batacak
YAŞAR: Ne çıkması, ne batması lan. Ne saçmalıyorsun sen?
ÇİLELİ: Baksana ne kadar medeni hayvan varsa bu tekneye toplanmış. Bu yükü bu tekne kaldıramaz. Hemen çıkalım yürü.
TEKNE KAPTANI: Herkes içeri geçsin. Şiddetli bir fırtına gelmek üzere.
YAŞAR: Çileli! Sen nereden biliyordun fırtına çıkacağını?
ÇİLELİ: Baksana şu medeniyet şahikası Tibet öküzlerine. Ben bunların ebesi olsam hepsini geri içeri iterdim.
NAZGÜL: Çabuk teknedeki fazlalıkları atın. Hür General’i güvenli bir yere alın. Biraz acele edin. Alparslan tekne kaptanı da söyle en yakın adaya demirlesin tekneyi.
ALPARSLAN: Tekne alabora olmak üzere. Ne yapacağız?
SUDE: Babam. Babamı arayın o halleder.
ÇİLELİ: Sakin olun tamam. Herkes denize atlasın yüzerek kıyıya varacağız. SUDE: Ben yüzme bilmiyorum.
ÇİLELİ: Yüzme bilmiyorsun da doğum gününü ne bok yemeye teknede kutluyorsun akılsız.
YAŞAR: Tamam şimdi bunları konuşmanın sırası değil. Bir şeyler yapmalıyız.
‘’ Aşırı derecede yükselen fırtına deniz dalgalarını yerle yeksan ediyordu. Tekne artık kendini denizin karanlık, derin sularına bırakmıştı.Tekne’nin içinde bulunanlar yaşam savaşı veriyorlardı. Yüzme bilenler tek tek kıyıya çıkarken kendisini Hür General zanneden Sude Hanım boğulmak üzereydi. Kaderin cilvesine bakın ki bir sokak çocuğu tarafından kurtarılacaktı. Fakat artık hayatı eskisi gibi olmayacaktı. Denizin derinliklerinden çıkartılan Sude için artık her yer karanlıktı.’’
SUDE: Işıklar neden kapalı?
NAZGÜL: Ne ışığı Sude?
ORHAN: Ah yazık ya! Sokaktaki ışıklardan bahsediyor her halde.
YAŞAR: Sude iyi misin? Sude kalk.
NAZGÜL: Ambulans çağırın hemen
YAŞAR: Lan ne ambulansı? Elinizde araba var hepinizin. Atlayın hastaneye götürelim.
NAZGÜL:Doğru söylüyorsun Orhan arabayı getir.
ORHAN: Ben alamam arabama hasta birini. Ölür filan başıma bela.
ÇİLELİ: Ulan suratına bakan da insan zanneder lakin hayvandan da aşağısın
YAŞAR: Tamam ben götürürüm. Ama bu köpeği buraya bağlayıp gidelim.
‘’ 1 YIL SONRA’’
CAVİT: Kızım hadi gel biraz sahile inelim. Hem hava alırsın biraz.
SUDE: Görmediğim bir şeyi almam baba. Görmediğim...
CAVİT:Kızım neden böyle yapıyorsun? Bak...
SUDE: Bakamam baba! Bakamam çünkü körüm.
Körler bakamaz,baksalar dahi göremezler.
CAVİT: Ne yapacağız Numan?
NUMAN:Bilmem ki. Ama onu hayata bağlayan birisi ile konuşması gerek diye düşünüyorum ben.
CAVİT: Alparslan’dan mı bahsediyorsun?
NUMAN: Evet.
CAVİT: Denemekte fayda var. Nerede Alparslan?
NUMAN: Yurt dışında.
CAVİT:İş için mi? Özel mi?
NUMAN: Özel bir iş için.
SUDE: Biz biliriz o özel işleri. Kim bilir hangi kadının kollarındadır deyyus
CAVİT: Yapma Sude. Yapma kızım. Alparslan’ın ne kadar güvenilir bir genç olduğunu unutuyorsun galiba.
SUDE: Hiç kimse güvenilir değildir.
‘’ SOKAKLAR’’
MAZLUM DEDE: Sokaklar nedir bilir misin Çileli?
ÇİLELİ:Bizim gibilerin barınağı işte dede.
MAZLUM DEDE: Yanıldın Çileli. Sokaklar bir ülkenin ciğeridir.
ÇİLELİ: Dede açsan biraz olmaz mı?
MAZLUM DEDE: Bak Çileli, sigara’nın en fazla hasar verdiği organlarımızdan bir tanesi de ciğerlerimizdir değil mi?
ÇİLELİ: Bildiğim kadarı ile evet dedem.
MAZLUM DEDE: Ha işte sokaklar da bu ülkenin ciğeridir.
ÇİLELİ: Dede gerçekten bir şey anlamıyorum.
YAŞAR: Çileli sen daha yeni ne yaptın?
ÇİLELİ: Yemek yedim.
YAŞAR: Yediğin yemeğin poşetini ne yaptın peki?
ÇİLELİ: Attım gitti.
YAŞAR: Nereye attın?
ÇİLELİ: Canım nereye olacak? Şöyle şu tarafa... Yoksa?
YAŞAR: Aynen öyle Çileli.
MAZLUM DEDE: Sokaklar bu ülkenin ciğeridir. Ciğerlerimiz kirlenirse kansere yakalanırız Çileli. Kapıya bak Çileli.
YAŞAR: Dedem kapı çalmıyor ki.
MAZLUM DEDE: Ben sana kapıya bak dedim Çileli. Kapıyı aç demedim.
ÇİLELİ: Pardon dede. Kapıya bak deyince...
MAZLUM DEDE: İnsanların bu yanlış anlama, kafalarına göre yorumlama hatta gerçek budur diyerek körü körüne bir adetin peşinden gitme hayalleri ne vakit bitecek Çileli?
ÇİLELİ: İnsan ne kadar okursa o kadar bilgi sahibi olur dedem.
MAZLUM DEDE: Kapıyı aç Çileli. Bir çileli daha gelecek birazdan.
ÇİLELİ: Nereden biliyorsun?
YAŞAR: Dedem birinin geldiğini ve kim olduğunu ayak sesinden tanır.
ÇİLELİ: Yok adam sen de. Gerçekten mi?
MAZLUM DEDE: Toplanın hayta herifler. Fakirhanemize bir bayan teşrif ediyor. Muhtemelen 18-19 yaşlarında, 1.66 yaklaşık boyunda. 52 kilo yaklaşık. Ayağındaki ayakkabı bayağı pahalı gibi. Ama?
ÇİLELİ: Aması ne dede?
MAZLUM DEDE: Bu kız kör.Merdivenlerden destek alarak çıkıyor büyük ihtimalle. Ya da yanındaki egoistten. O egoisti içeri alma Yaşar.
YAŞAR:Ama dede ayıp olmaz mı?
MAZLUM DEDE: Ne ayıbı Yaşar? Merhametsize merhamet merhamete hakarettir. Sakın ha alma onu içeri. Bu eve kibir giremez.
YAŞAR: Peki dede. Sen nasıl buyurursan?
SUDE: Geldik mi Nazgül?
NAZGÜL: Geldik geldik. Ay ne kadar varoş, ne kadar basit bir yer. Güvenliği bile yok Sude buranın. Şuna bak! Iyyy
SUDE: Ben gözlerimle birlikte şımarık tavırlarımı da kaybettim. Bu da beni epey olgunlaştırdı. Sen de olgunlaş artık.
ÇİLELİ: Buyrun Sude Hanım. Mazlum dede sizi bekliyor.
NAZGÜL: Sen? Sen o’sun.
ÇİLELİ: Siz dışarıda bekleyeceksiniz. Bu eve kibir giremez.
NAZGÜL: Sen benim kim olduğumu biliyor musun?
ÇİLELİ: Beni ilgilendirmez.
NAZGÜL: Ben Turizm kralı Numan Çe...
ÇİLELİ: Sana beni ilgilendirmez dedim. Bekle burada.
SUDE: Arkadaşımı neden içeri almadınız.
YAŞAR: Öyle gerekiyordu Hür General’im.
SUDE: Ben artık Hür General değilim. Tart edildim.
ÇİLELİ: Al iç.
NAZGÜL: Iyy bu ne?
ÇİLELİ: Yayık ayranı.
NAZGÜL: Başka bir şey yok mu?
ÇİLELİ: Zıkkımesso var.
NAZGÜL: A ilk defa duyuyorum. Neli ki o ?
ÇİLELİ: Zehirli.
YAŞAR: Çileli. Dalga geçme kızla. İçeri geç.
ÇİLELİ: Yavaş. İçeri geç dedi. İçeri geçin demedi.
NAZGÜL: Bunun hesabını ağır ödeyeceksiniz.
ÇİLELİ: Seni ağır severim. Canımı sıkma benim.
SUDE: Hani sen yalnız yaşıyordun. Bunlar kim peki?
YAŞAR: Benim.
SUDE: Ne? Kim?
YAŞAR: Bunlar benim. Tamam meydanda birden fazla adam görünebilir ama bunlar aslında tek adamdır. Bunlar benim, ben de bunlar.
SUDE: Hayal kurmakta beni geçtin be. Yalancıyı hoplatsalar kucaktan inmezsin. Nasıl bir hayal dünyan var senin?
YAŞAR: Ben senin gibi bir organım gitti diye hayata küsmedim hiç yoktan. Sen ne yaptın? Küstün hayata, umurundasın da sanki
SUDE: Bir organım dediğin şey benim gözlerim.
YAŞAR: Lamı cimi iki göz için mi isyan ediyorsun bir yıldır. Ben kalbimi kaybettim hem de bir kalpsiz uğruna. İsyan ediyor muyum?
‘’ Cavit Bey villasının bahçesinde derin derin düşünmekteydi. O esnada evin korumalarından bir tanesi Alparslan’ın geldiğini öğrendi.
ALPARSLAN: İyi günler efendim.
CAVİT: İyi desem yalan söylemiş olacağım, kötü desem isyan etmiş olacağım. Bilmem ki nasılım.
ALPARSLAN: Hatalısınız Cavit Bey. %100 hatalısınız.
CAVİT: Hatam ne peki?
ALPARSLAN: Kızınıza doğru düzgün babalık yapamamak. Doğru düzgün babalıktan kastım odur ki siz ona yalnızca paranızdan verdiniz. Halbuki sevginizden verseydiniz kör olmayacaktı.
‘’ SOKAKLAR’A DÖNELİM TEKRARDAN’’
SUDE: İçeri girerken Nazgül söyledi de. Burası çok mu kötü?
YAŞAR: Af edersin ama it bağlasan durmaz bu evde.
SUDE: Peki siz neden yaşıyorsunuz bu evde?
YAŞAR: Ben yaşamıyorum. Çileli yaşıyor.
SUDE: Yaşar sen evli misin?
NAZGÜL: Bak sen. Yaşar demek sen... Çileli kapıyı aç. Sude’ye çok önemli bir şey söylemem gerekiyor.
ÇİLELİ: Geç. Çabuk söyle ve çık. Tamam mı?
NAZGÜL: Sudeee. Yaşar sen aldığım bir bilgiye göre 3 yıl önce ... mekanda eşin İlayda’nın doğum gününü kutlarken elim bir trafik kazası sonucu eşini kaybetmişsin doğru mu?
YAŞAR: Doğru da ne alaka şimdi?
NAZGÜL: Peki Yaşar karın İlayda’yı öldürenin kim olduğunu biliyor musun?
YAŞAR: O günü karıncalı bir hayal de olsa hatırlar gibiyim. 16-17 yaşlarında bir genç vardı. Arabanın içinden yüzünü net seçemesem de başında siyah bir bere vardı.
NAZGÜL: Bak bakalım bu siyah bereli genç kimmiş?
YAŞAR: Sude. Sude bu?
NAZGÜL: Sude ya. Peki bir de yanındakine bak bakalım tanıyacak mısın?
YAŞAR: Bu kadar da olmaz. Çileli bu.
ÇİLELİ: Yaşar bak açıklayabilirim.
YAŞAR: Neyi açıklayacaksınız lan. Yıllardır gözümün içine baka baka bana yalan söylediniz. Karımın katili ile ekmeğimi bölüşmüşüm meğer, derdimi paylaşmış, sırrımı açmışım meğer.
ALPARSLAN: Cavit Bey ben Sude için gözlerimi feda etmeye hazırım.
MAZLUM DEDE: Cavit Bey. Bir çocuğun eğitimi aileden başlar, ailenin adam edemediğini hayat, hayatın adam edemediğini cehennem adam eder. Sen çocuğuna eğitim veremedin, hayatta ki eğitimden de sınıfta kaldı. Geriye ne yazık ki bir tek cehennem kaldı.
‘’ YAŞAR SİLAHINI ÇEKER. ÖNCE SUDE’YE,SONRA ÇİLELİ’YE, SONRA NAZGÜL’E, EN SONA DA KENDİNE SIKAR. AŞIRI NİSİSTLİK AZRAİL’E DAVETİYEDİR.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.