Büyü bozulmasın!!
Artık ; balkonlar akşam ve sabahlar serinledi. İnsanlar sanki, daha bir kabuklarına çekilir gibi, parklarda bahçelerde kalabalıklar seyreldi. Hüzün bir kat daha bastırdı. Yalnızlığa gömülen yüreklere. Öyle ki, bu gün neredeyse güneş yüzünü göstermedi. Gri bir hava hakimdi. Otuz ağustos zafer bayramımız, bile hüzünlüydü. O çoşkusunu yitiren insanlar aleminde. Derin bir kaygı içinde canlılar, çiçekler bile güler yüzlü görünmüyor. Kuşlar telâşlı akşam üstlerinde.
Gökyüzüne bakıyorum. Ay’da saklanmış bulutların arasına zaman zaman yüzünü gösterip kaçıyor kenarlarında bulut öbekleri bir şeyleri sır gibi saklar gibi yaklaşan kurban bayramı bir çuvalı boşalttır gibi büyük şehirlerden köylere, yada bir baska denizlere, kimbilir belki bundandır bu boşluk pencerelerin kapanıp yuvaların ışıksız kalması. Kimbilir sokak kedileri kadar yalnız, sokak ışıkları kadar boş yıldızlar kadar uzakta olan dostluklarımız.. Bir hüzün kaplar içimi bu mevsim. Bir kat daha artar yalnızlığımız.
Ah bu sessizlik, bu yalnızlık özlediğimiz, buluşma zamanları zıt ruhlarda biraz hayal perenst. Eş zamanlı doğan gelgitler arasında telaşlı koşusturma arasında. Duygu dalgaları düşen yapraklar kadar narin ve çaresiz. Bayramlarda kendimi terkedilmiş sarnıçlar gibi uzakta, yıkılmış harbere benzetirim biraz. Çoktan bir köşede unutulmuş. Antik örenler misali ayak basılmamış, keşfedilmemiş . Dostların dost olmadığı o zifir geceler gibi yalnız. İnsanlık öylesi bir karanlığın içinde ki; karma karışık duygular içinde. Acabayla yeşilleniyor birbirine bakan gözler bilmem hangi dertlerle deplasmana girip çıkmış. İkircikli bi vesveseler.
Karı kocalar, çoluk çoçuklar her kez cümle alem kendi dünyasına çekilmiş. Her kez köşe kapmaca oynuyor. Evlerin içinde ki; şansları varsa, yemek zamanlarında bir arada. Birbirinden habersiz nefes alıyor. Her bir insanoğlu. Ya ölüm sessizliği yada tam bir patlama halleri zamanı iletişim. Arada bazıları daha yitirmekten korktukları duyguları tutunur gibi. Ve insanoğlunun belki de tek ihtiyacı olan güzel duygular da bir araya gelen gelebilenler arsında. Söz, nişan, üğün, bayram. Geleneklerini yaşatabilen insanlar. Bir şeylerin tazelendiği o eski zamanları hatırlatan duygular. Ve bir yanda imkansızlıkların tavan yaptığı geçim derdi.
Hem ruhen hemde madden uzaklaştıkları ve kimselere halini göstermek istemeyen insancıklar. Kendilerini avutmak için yazın, kışın, baharın ve sonbaharın derin sularına gömdükleri o taçsız hayal denizlerinde eriyip gider zaman ve ruhsal çöküntü. Her insanı başka türlü vurur hayat. Günler, aylar, ve seneler kendi dünyalarında sevdiklerine adar kendilerine ve bir başka dünyaya yer yoktur. Ömrü çoluk çocuk ve evi barkı. O insanların sıkı sıkıya bağlandıkları tek şeydir. Görünmez kol kanat gibi bağlanır sevdiklerine ve bunu dile getirmez ki, büyü bozulmasın...
Bir çiçek sevdim
Ruhumun derinliklerinde saklı bahçede
Emsali yok
Bir kaç çiçek dalında
Bir kaç meyve verdim
İnsanoğlunu bağlayan hayata
Hayat denilen görünmez çizilmesi zor bir resimdi
Ve her şeyi unutur insanoğlu
Unutmaz dibine düşen meyvelerini.
Ve sen, ben, onlar
Bilirim ki; içimizden birileri.
Nurten Ak Aygen
30/08/2017
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.