- 954 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
AÇIK MEKTUP
Sayın Cumhurbaşkanım
Türk tarihini ve de özellikle yakın geçmişi hakkındaki aydınlık fikirlerinizi test etmenin ne kadar büyük bir ukalalık olduğunu söylemeye elbette ki gerek yok.
Zamanın başbakanı merhum Bülent ECEVİT’in, o zamanlar KONTRGERİLLA olarak nitelediği, yapısı hakkında kamuoyunda hiçbir bilgi bulunmayan, ancak ilk iktidara geldiğiniz 2001 yılından itibaren ne istedilerse verdiğiniz cemaat ya da albenisi bulunan diğer adıyla ‘’Hizmet Hareketi’’ nin iktidara gelmenizdeki katkılarını sanırım siz de inkar edemezsiniz.
Ülkemiz için yaptıklarınızın hepsinin ortada olması sebebiyle tek tek bahsetmeye hiç gerek olmadığını da biliyorum ama ‘’Komşularla Sıfır Sorun’’ derken, sorunlu olmadığımız hiçbir komşumuzun kalmadığını da ayrı tutmak lazım.
Öte yandan, ülkemizde kardeşkanı döken, masum insanları katleden, katliam yapan bebek katillerinin İmralı’daki başıyla, iyi niyetli olarak yürüttüğünüz ve sürekli adını ‘’Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’’, ‘’Barış Projesi’’ vs. olarak değiştirdiğiniz çabalarınızı da göz ardı etmenin şahsınıza karşı nankörlük olduğunu da vurgulamak isterim.
Ancak siz çok tehlikeli bu yolu, yağmurda, çamurda onlarla beraber yürürken, o kişilerin aslında birer vatan haini olduğunu da doğal olarak bilmiyordunuz. Ki, bilseydiniz zaten yürümezdiniz. Olsun… Bir musibet bin nasihatten evladır.
Zira İmralı’daki bebek katiliyle Milli Birlik ve Beraberlik Projesini yürütürken, aracılık yapan (Şayet insan ise) insanlar: Sizin söylediklerinizi ya da taleplerinizi sizden duydukları gibi değil, bebek katilinin duymak istediği şekliyle ona ilettikleri,
Onun söylediklerini değil, sizin duymak istediklerinizi size ilettikleri de bu gün çok net olarak görülmektedir.
Ve sonra…
PKK bizi aldattı,
PKK nın Hizmet Hareketi! Cemaatle! Birlikte hareket ettiğini görünce de cemaat bizi aldattı,
Ardından da kadim müttefikimiz olan ABD ve hemen akabinde AB nin bunları kullandığını görünce ABD ve AB de bizi aldattı dediniz ve hepsiyle yollarınızı ayırdınız.
Kötü ettiniz dersem, size haksızlık etmiş olurum. Ne var ki, hani geçenlerde ‘’Ne aldatan olduk ne de aldatılan olduk’’ dediniz ya doğrusu biraz kafam karıştı…
Sayın Cumhurbaşkanım
Samimi olmak gerekirse, bendeniz, zat-ı aliniz İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına adayı olduğu zaman, sandık başkanıydım ve oyumu da size vermiştim. Ondan sonra da daha size oy vermedim.
Vermedim çünkü:
Siz iktidara geldikten sonra ve halen, siz de ne istediyseniz bu millet verdi ama siz millete, özellikle de memurlara hiçbir şey vermediniz.
Vermediğiniz gibi yetmiş yıldır aldıkları ikramiyelerini ve saati bir lira elli kuruş olan fazla mesailerini de kestiniz bir,
Onlara hep enflasyonun altında zam yaparak fakirleştirdiniz.
Oysa onlar size hep güvenmişti; haksızlığa uğramayacaklar, yıllardır alamadıkları haklarını alacaklar ve refah içinde yaşayacaklardı, olmadı.
Zira siz, rahmetli Erbakan döneminde bu durumları hep gündeme getirmiş, gürleyip esmiştiniz. Ama ‘’Hafıza-i Beşer Nisyan ile Malüldür’’ derler. Siz unutmuş olabilirsiniz ama biz unutmadık.
Haa rahmetli Süleyman Demirel gibi ‘’Dün dündür bu gün bu gündür’’ diyorsanız sözüm yok.
Sayın Cumhurbaşkanım
Söz rahmetli Demirel’den açılmışken
Demirel’in eski tayfasının bulunduğu bir ortamda gazetecinin birisi Demirel’ e Sayın Demirel, Türkiye’nin durumunu tek kelimeyle özetler misiniz?
Demirel: İyi
Herkes şaşırır…
Demirel mevcut duruma iyi demiştim der ama devam eder.
İki kelimeyle özetlememi isterseniz "iyi Değil" der
Birde:
Süleyman Demirel "seçmenlerle" bir seçim öncesi sohbeti yapmaktadır.
İşsizlik konusunda çok iddialı sözler sarf eder:
"Göreceksiniz iktidara geldiğimiz zaman işsizlik problemini üç ay, evet, üç ay içerisinde çözeceğiz.
Bakın bunun altını çizerek söylüyorum.
O sırada not almakta olan gazeteciye döner:
Sen de altını çiz o satırların" der.
Aradan on, on bir ay geçer;
Demirel Başbakandır ama işsizlik sorunu çözülmemiştir!
O günkü konuşmada bulunan ve not alan gazeteci, gene Demirel’in düzenlediği bir basın toplantısındadır ve Demirel yaptıklarını, yapamadıklarını, önündeki engelleri vs. anlatır.
Söz sırası konuklara geldiğinde not almış olan gazeteci malum kâğıdı çıkartır ve Demirel’e gösterir.
İkisi arasındaki diyalog şöyle gelişir:
-Efendim siz bize işsizliği üç ay içerisinde bitireceğinizi vurgulamış ve ‘’BUNUN ALTINI ÇİZİN’’ Demiştiniz ben de çizmiştim.
-Evet…
- Kâğıdı vermene gerek yok.
-O Gün ’’Altını Çizin’’ Demiştim değil mi?
-Çıkar kalemini tekrar,
-Al kâğıdı eline,
-Bul o satırları,
-Buldun mu?
-Buldum.
-Hah Tamam.
-ŞİMDİ DE ÜSTÜNÜ ÇİZİN!
Siz de rahmetli Demirel gibi onların üstünü çizin diyorsanız söylenecek bir şey yok.
Gene rahmetli Demirel’den bir anekdot ile devam etmek istiyorum.
Hatırlarsınız! Eskiden Star TV de ‘’KIRMIZI KOLTUK’’ diye Emin Çölaşan’ının sunduğu bir program vardı ve konuğu da rahmetli Demirel’di.
Emin Çölaşan Demirel’e:
-Sayın Demirel bilirim, siz beni sevmezsiniz, ben de sizi sevmem.
-Şimdi size net bir soru soracağım ve net bir cevap istiyorum.
-SD: Buyurunuz
-EÇ: Türkiye AB’ye girecek mi, girmeyecek mi?
-SD: Sevgili kardeşim, bir şeyin girebilmesi için diğer şeyin açık olması gerek!
Şimdi ben de izninizle size net bir soru sormak istiyorum: Enflasyon çift haneli rakamlarda iken çalışan memurların ve memur emeklilerin sırtı ne zamana kadar yüzde üç, beş ile sıvazlanacak ve bu acıklı durumları ne zaman sona erecek?
Hâl böyle iken, güya çalışan memurların haklarını savunmak için mücadele ettiğini söyleyen sendikaya üye olanların ya koltukları için ya da korktukları için üye olduklarını bilmem söylemeye gerek var mı?
Sayın Cumhurbaşkanım
Şunu da açık yüreklilikle ifade etmek isterim: Ben de 1973/1976 döneminde Kasımpaşa’daki PRİREİS ortaokulunda okudum ama racon kesen biri olmadığı için sizin racon kesmenize doğrusu pek de alışamadık ama sizin deyiminizle alışacağız.
Yanlış hatırlamıyorsam 1990 yılıydı. O zaman teğmen rütbesinde olan Murat Şeref Baba isminde bir asker, Özal’a ‘’ALIŞAMADIM’’ diye telgraf çekince ordudan atılmış ve hücrelerde tutulmuştu.
Gerçi biz alıştık, sıkıntı yok.
Hele de şu FETÖ meselesi sizin zamanınızda ortaya çıktı, çok şükür. Kazara bir başka parti iktidarda olsaydı vallahi billahi bu millet inanmazdı ve Fettullah Hoca Efendi! Ye iftira atıyorlar denirdi.
Allah’tan sizin zamanınızda ortaya çıktı da şimdi herkes Mehdi yerine FETÖ diyor. Yoksa bu unvanı onun elinde kimse alamazdı.
Sayın Cumhurbaşkanım
Hani, bir şiir okumuştunuz da kodesi boylamıştınız…
Ben de şiir okumasını pek beceremiyorum ama güzel şiir yazdığımı söylüyorlar. Gece sabahlara kadar aklıma gelen mısraları bir deftere not alıyor, boş zamanlarımda da rötuşunu yapıyorum.
Merhum Akif de İstiklal Marşı’nı yazarken gece aklına gelen mısraları unutmayayım diye duvara yazıyormuş. Ha işte ben de öyleyim.
İşte Sayın Cumhurbaşkanım bu şiirim de size armağan olsun
GURUR
Kırk beş yıldır hasretini çekerim
Gel diyemem kahrolası gurur var
Gözyaşımı hep içime dökerim
Sel diyemem kahrolası gurur var
Belki günahımdır… Belki kusurum
Bekler miyim olmasaydı gururum
Sanki niye hasret çeker dururum
Öl diyemem kahrolası gurur var
Kime baksam onda seni görürüm
Kırk beş yıldır içten içe çürürüm
Hayallerle bir gerçeğe yürürüm
Yol diyemem kahrolası gurur var
Bu yüreğim hep sensizlik atarken
Oturup gezerken ya da yatarken
Değil ciğer gözlerime batarken
Dal diyemem kahrolası gurur var
Can ararım her gün kendi canımda
Zehir akar her bir damla kanımda
Hiç gitme gel biraz daha yanımda
Kal diyemem kahrolası gurur var
Acep her sevgide böyle mi yasa
Ölüm Hak’tan şu ayrılık olmasa
Rüya görsem hayalin de ağlasa
Gül diyemem kahrolası gurur var
Umut yıldız gibi yanarken söner
Gözyaşlarım Kızılırmağa döner
Bir gün gibi akar gider seneler
Gel diyemem kahrolası gurur var
Kolay sanma kördüğümün çözümü
İsyan sanma ne olursun sözümü
Ölene dek ağlasam da gözümü
Sil diyemem kahrolası gurur var
25.8.2017
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.