- 635 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DUVARLAR
Kan kusuyordu şafak, el sallarken güneş dağların ardından.Puslu ve sinsi bir hava vardı bugün İstanbul’da…Kara bulutlar bir cellat edasıyla mağrur mağrur bakıyordu yeryüzüne.Ve dokunsam ağlayacaktı sema.Boşluğa bakarken duvarları gördüm birden, kasıldı bedenim...
Alışılmadık bir sessizlik hükmediyordu oysa sabaha.Önce bir kürek sesi, ardından türküsü duyuldu sokaktaki işçinin.Sanki o çalışırken uyuyanlara sitem edercesine vuruyordu küreği yere.Tutturduğu türküde anlatıyordu yaşam kavgasını ya da sevdasını kendi dilince,dilinin döndüğünce."Uyanın, yıkın duvarları"dercesine.
Penceremden dışarıya uzandım usulca…Soğuk bir rüzgar dondurdu önce bakışlarımı. Ürperdim... İşçinin günlerdir örmeye uğraştığı duvara baktım, bitmek üzereydi. Bir boşluğun çevresini duvarla örüyorlardı. Tıpkı yüreklerimizdeki boşluklara ördüğümüz duvarlar gibi. Oturup şiir yazdım sessizce.O işçinin bu şiiri hiç okumayacağını, hiç duymayacağını ve ne yaparsam yapayım o duvarın yıkılmayacağını bile bile...
DUVAR İŞÇİSİ
Aslında
Yok farkımız
Sen duvar işçisi
Ben yürek.
Senin elin nasırlaşır
Kazma, kürekten
Benim yüreğim nasırlaşır,
Sözcüklerden...
Emekçiyiz ikimiz de
Duvar örüyoruz durmadan
Sen çevreye
Ben yüreğime.
Sen haykırarak,
Ben susarak...
Herkes kendi bildiğince
Elinden geldiğince.
Ancak senin işin taş bitine kadar
Benimki sürecek ömrümce...
Duvarlar, duvarlar,duvarlar …Ne çok duvar var düşününce.Önce aklıma duvar yazıları geldi…Yazanın düşüncelerini mizahi duygularla sergilediği yazılar.Sonra atasözleri, şarkılar, sloganlar…Hiç birini yazamadım o duvarlara... Bir film afişi belirdi bu kez gözümün önünde.Solgundu afiş adından utandığından belki.
Berlin Duvarı =Utanç duvarı... Ağlama duvarını düşündüm duaların, insanların sığınağı...Ve insanlar arasına örülen duvarlar...Kendi ellerimizle ördüğümüz,sonradan yıkamadıklarımız. Döküldü dizelerim istemeden, dışarıda duvar ören işçinin harcına karıştı duygularım. O kendi bildiğince ördü, ben kendi kurguladığımca yazdım.Şimdi penceremi her açışımda bir duvar selamlıyor beni.Üzerine hiç bir zaman yazı yazamayacağım, bakışlarımla yıkamayacağım taştan bir duvar...Dizelerle duvarlar yıkılmıyor yazık ki!
DUVAR
Masmavi göklerden yıldız kayar gibi
Kırsam yıksam o duvarları sessizce,
Yüreğimin bağlarını koparıp versem eline
Susar mısın karşımda hala duvar gibi?
Sen o duvarların arkasını biliyor musun sevdiceğim?
Akan kandan, yıkılan bedenlerden harcı
Ve bir ömrün geçip giden günleridir taşları.
Sevgiler, sevdalar, yaşanan bütün acılar,
Duvarlar örülmüş yüreklerde yıllanır şarap gibi
Ve sakiler sunar yaşamı ayyaşlara duvar diplerinde
Ömürlerine karşılık cennet bahçesi vaad edercesine.
Ağlama sevdiceğim şimdi kapanıp dizlerime,
Yorgun bir işçinin yüzü gibi soluk yüzünde hüzünle
Söylesene hangi duvar yıkılmaz, bir taşını usulca çekince.
Yeter ki taşın ucundan tutacak yürek olsun be(de) nde...
11 Eylül 2004
HATİCE KUZU
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.