- 809 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
SÜREYYA'YI TAŞLAMAK, FARKHUNDA'NIN FARKINDA OLMAMAK ---2. BÖLÜM ---
Ömrümün on üç senesi İmam- hatip Liselerinde öğretmen olarak geçtiği için din görevlileriyle pek içli dışlıydım. Bir gün görev yaptığım bir yerde bir müftü arkadaşla sohbet etmek, bir çayını içip hal hatır sormak üzere müftülüğe gittim.
Müftü arkadaşla oturup çay içip sohbet ederken kapı çalındı. Gelen müftülük görevlilerinden biriydi. Müftüye ’ Bir vatandaş geldi sayın müftüm. İlle de sizinle görüşmek istiyormuş. Çok önemli ve acil bir meselesi varmış’ dedi. Müftü arkadaş ’ İçeriye al’ deyince odaya adeta bir canlı cenaze girdi.
Evet..İçeri giren adam 45-50 yaşlarında oldukça çökmüş, bitmiş, ayakta zor duran mecalsiz bir insandı.
Müftü ’Buyurun. Mesele nedir?’ Diye sorunca adam önce bana baktı. Müftü anlamıştı. Bana ’ Hocam sen çık istersen. Anladığım kadarıyla özel bir mevzu’ dedi. Ben kalktığım anda adam ’ O da kalsın. Madem hocaymış, onun da duymasında bir sakınca yok’ deyince Müftü ’ Ama o din görevlisi değil. Öğretmen ’ dese de adam ’ Olsun, neticede hoca değil mi? Bir fikir de o söyler belki dedi. Bunun üzerine müftü arkadaşım bana başıyla ’ otur ’ işareti yaptıktan sonra adama ’ Seni dinliyorum. Buyur’ dedi.
Adam anlatmaya başladı ve müftü arkadaş ile aralarında şöyle bir diyalog geçti:
-Müftü efendi. Karım zina yaptı.
Benim de müftü arkadaşın da gözleri faltaşı gibi açılmıştı. Müftü sordu.
-Bu çok ağır bir suçlama. Vebali oldukça büyüktür. Böyle bir şeyi gözlerinle gördün mü?
Adam cevap verdi:
-Gördüm. Kendi öz kardeşi ile aynı yatakta uygunsuz vaziyette gördüm.
Müftü öfkeyle ayağa kalktı.
-Kendi öz kardeş, ile hem de...Bu çok daha ağır bir suçlama. Peki şahidin var mı?
Adam boynunu büktü:
-Hayır.. Şahidim yok.
Müftü Gürledi adeta.
-O zaman zinaya hükmedemeyiz. Sen de artık ’ Karım zina yaptı’ deme. Bu çok büyük bir günahtır.
Adamın ’ Tamam müftü efendi ’ deyip oradan ayrılacağını umuyordum ama öyle olmadı. tekrar konuştu o süklümpüklüm haliyle:
-Şahidim yok ama kendisi bu suçunu itiraf etti.
Müftü de ben de şok olmuştuk.
-Kendisi itiraf ediyorsa zina var demektir. Peki kendisi nerede?
Adam kapıya yöneldi ve dışarıda bekleyen karısını içeri soktu. Kadın da bitkin vaziyetteydi. Yavaş adımlarla Müftüye doğru yanaştı. Müftü bu sefer kadına sordu:
-Hanım ! Kocanın bize anlattıklarını sanırım biliyorsun. O bakımdan tekrar ettirmeyeceğim. Sana tek bir sorum var: Zina yaptın mı? Bir başka erkekle -ki kocan bunun senin öz kardeşin olduğunu söylüyor- evet, bir başka erkekle cinsi münasebette bulundun mu? Aynen karı koca arasında olduğu gibi.
Kadın durdu... Başladı ağlamaya. Sonra yutkundu ve nice sonra cevap verdi:
-Bilmiyorum.
Müftü kadına bir daha sordu:
-Kocan seni erkek kardeşinle aynı yatakta uygunsuz vaziyette görmüş. Bunu da sen itiraf etmişsin doğru mu?
Kadın ’ Evet doğrudur’ dedi yine ağlayarak.
Müftü bir daha sordu:
-Peki zina ettin mi?
Kadın bir daha ’ Bilmiyorum ’ dedi. Bunun üzerine müftü adama döndü:
-Şüphe varsa zinaya hükmedemeyiz.
Adam ’ Ama bana itiraf etti. Az zorlarsanız size de itiraf edecektir ’ deyince Müftü kızdı.
-Bir kez ’ Bilmiyorum’ demişse ikinci kez sorulmaz. Şüphe varsa da zinaya hükmedilmez. Öte taraftan ülkemizde medeni hukuk geçerli olduğuna göre biz ’zina’ desek bile yapacak bir şey yok. Şimdi buraya neden geldin onu anlat.
Adam boynunu büktü.
-Müftü efendi ben bu kadını affetmeye hazırım. Ancak böyle bir zinakar ile evli kalmak dinen caiz midir değil midir diye sormaya gelmiştim.
Müftü, karı kocayı oturttu. Onlara da birer çay söyledikten sonra fetvayı verdi:
-Ortada bir zina yok ki ben sana zinakar bir kadınla evli kalınır mı, kalınmaz mı diye fetva vereyim. Şimdi yapacağın şey şu: ’Bu şüphe ile yaşayabilirim, ben bunun üstesinden gelebilirim.’ diyorsan herşeyi unut evliliğini sürdür. Yok ’ Ben bunun altından kalkamam’ diyorsan karar senin. Ama şurası kesin: ŞERİATA GÖRE zina yok bu olayda. Zinaya hükmedilemez. Şeriatın zina diyemediği bir şeye de sen zina diyemezsin.
Evet..Aynıyle vaki olan bu olay aslında Şeriatın zina denen fiile nasıl yaklaştığını göstermesi açısından oldukça ilginç bir hatıraydı benim için.
Şimdi bu yazıyı okuyanlar içinde ’ Böyle bir olay Hristiyan dünyasında olsaydı kesinlikle rahip ve o adam ile karısı arasında kalırdı. Tamamen özel bir konu konuşulurken senin orada bulunman medeni Avrupa ile aramızdaki farkı gösteriyor’ Diyebilirler. Doğrudur...O da benim ve müftü arkadaşımın kabahati olsun.
Bu olayı öncelikle Süreyya’yı Taşlamak filminin yapımcı ve yönetmenlerinin neleri atladığını izah edebilmek adına anlattığım gibi aslında şeriat hükümlerine göre zina’nın en zor karara bağlanabilen davalardan olduğunu açıklayabilmek amacıyla anlattım. Daha da doğrusu gerek Süreyya’yı, gerek Farkhunda’yı öldürenin şeriat değil cehalet olduğunu izah edebilmek için anlattım.
Süreyya, Süreyya derken Farkhunda’ya gelemedik bir türlü değil mi? O zaman şimdi de Farkhunda’yı ele alalım.
Bizim lisanımızdaki söylenişiyle Ferhunde Muhammed Afganistan’ın başkenti Kabil’de yaşayan 28 Yaşında bir İlahiyat fakültesi öğrencisiydi. Hatta okulu bitmiş, din dersleri öğretmeni olmaya hazırlanıyordu. Aynı zamanda da hafize idi. Yani Kur’anı ezbere okuyabiliyordu.
Efendim gerçi bizim ülkede İlahiyat Fakültesi öğrencisi, din dersi öğretmeni adayı ve hafize bir bayan için ’Aydın ’ ifadesi asla kullanılmaz ama Ferhunde ( Bazen Ferhunde bazen Farkhunda olarak yazacağım. Karıştırılmaz umarım. ) aydın bir kızdı. Başını yiyen de aydın bir insan olmasıydı zaten.
19 Mart 2015 de bir cami önünde muska satan bir adam gördü Ferhunde. Aldığı eğitim ona muskacılığın doğru bir şey olmadığını öğretmişti. Muska satan adama ’ Bu yaptığın doğru değil. İnsanları kandırıyorsun’ dedi. Bu arada öyle anlaşılıyor ki eline Kur’an alıp ondan ayetler göstererek muskacıya cami önünden defolmasını söyledi. Ancak muskacının böyle bir niyeti yoktu. Farkhunda’nın Kur’an yaktığını söylerek yaygara yapmaya başladı.
İşte bundan sonrası hiç kimsenin hiçbir şekilde itiraz edemeyeceği vahşet sahneleriyle dolu ve görüntülerini her yerde bulabileceğiniz bir katliama dönüştü.
Farkhunda feci şekilde dövüldü, bir çatıya çıkarılıp oradan aşağı atıldı, üzerine benzin dökülerek ateşe verildi...Tüm bunlar olurken ’Allahuekber ’ Nidaları yine göklere yükseliyordu.
Şeriatın emri olarak ’ Muska satmak, insanların umutları ile oynamak, bu yolla gelir elde elde etmek doğru değildir ’ Diyen Farkhunda şeriat adına (!) , şeriatçılar(!) tarafından feci şekilde öldürülmüştü.
Tıpkı ’ Hüküm Allahındır Ya Ali’ Diyerek Hz. Ali’nin kafasına zehirli kılıcını vuran İbn-i Mülcem gibi Farhunda’nın katilleri de ’ Kur’an yaktı, Amerikan ajanı kaltak. Vurun..Allahuekber’ Diyerek Farkhunda’yı katlettiler.
İbn-i Mülcemler hortlamıştı adeta...
11 Polis durup olayı seyretti. Pek çok insansı varlık bu katliama ya doğrudan karıştı ya da durup seyretti.
Bu olay 21. Yüzyılda, sadece iki sene önce cereyan eden bir olay olduğu için tüm dünyada yankılandı.
Türkiye’de ’ İşte istediğiniz şeriat’ diye paylaşıldı Ferhunde’nin katledilişinin videoları, bir avuç azınlık dışında Türkiye’de şeriat isteyen filan olmadığı halde...Hele hele böyle İbn-i Mülcem’lerin, Yezidlerin getireceği bir şeriatı hiç kimse istemediği halde...
Hiç kimse cehalete yine dikkat çekmedi.
Farkhunda’nın baş katili olan muska satıcısı da dahil dört kişinin bu olaydan dolayı idam cezası ile cezalandırıldığı, sekiz kişinin 16 yıl hapis cezası aldığı b u cezaların da yine şeriatla yönetilen (!) bir devlet idaresinde verildiği de konuşulmadı hiç. ( Böyle yazınca ’Pek üzülmüşe benziyorsun o katillerin dördüne idam cezası verilmesine’ Diye düşünenler olabilir. Değil efendim. Keşke o katiller tekrar tekrar diriltilip hem de yakılmak suretiyle cezalandırılsalar.)
’ Batı medeniyeti ’ Diyen hiç kimsenin aklına 14. ve 15. Yüzyıllarda engiziyon mahkemelerinin kararlarıyla, evet evet öyle galeyana gelmiş bir kaç cahilin değil, zamanının yüksek öğrenim görmüş insanlarınca oluşturalan mahkamenin verdiği kararlarla halkın gözleri önünde cayır cayır yakılan kadınlar ( ya da erkekler ) gelmedi.
Aslında yazılacak şey çok ama bitireyim.
14. ve 15 Yüzyıllarda Avrupa’da kadınlar büyücü, cadı, içine şeytan kaçmış diye yakılarak öldürüldüler. Amerika’da 1692 yılında on dördü kadın, beşi erkek toplam on dokuz kişi cadı oldukları gerekçesiyle hem de mahkeme kararıyla öldürüldü. ( Salem Cadıları davasını okumanızı tavsiye ederim )
Onlar en sonunda içlerinden bir Martin Luther çıkardılar. Martin Luther pek çok şey söyledi ama özellikle ’ Kul ile Allah arasına hiç kimse giremez’ dedi. Söylenebileceklerin hepsinin özeti de buydu zaten.
Ne Hristiyanlık yıkıldı, ne Vatikan’a ne Fener’e dokunuldu. Ama Batı dünyası karanlıktan aydınlığa çıktı.
İslam dünyasında da eninde sonunda bir Martin Luther çıkacak. Biz artık ona Mehdi mi deriz, Hz. İsa mı deriz ya da başka bir isimle mi çağırırız bilemem ama bu gün Avrupa’nın ortaçağda yaşadığı karanlığı yaşayan İslam dünyasında eninde sonunda Avrupa’da yaşanan gibi bir aydınlık dönem yaşanacaktır. Bu, yüz yıl sonra mı olur, beş yüz yıl sonra mı olur bilemem ama böyle kalmayacaktır islam dünyası.
Çünkü Kur’an çok açık şekilde der ki ’ Kafirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır. ’ [ Saff Suresi 8. Ayet. ]
Nur, yani ışık, aydınlık eninde sonunda İslam dünyasında da egemen olacaktır. O güne kadar ’Hepiniz Allahın ipine sımsıkı sarılın.’ [ Âl-i İmran Suresi 103. Ayet ]
Süreyya’lara, Ferhunde’lere,Edibe Sulari’lere, Muhibe Akarsulara, Serap Eser’lere, Özgecan Aslan’lara ve daha nice mazluma uzanan eller kırılsın.[*]
[*] Süreyya taşlanarak, diğerleri yakılarak öldürülmüş kadınlar/ veya kızlardır.
RESİM:
Ortada yazan’ İslanıc Bastards have killed me ’ yazısının Türkçesi ’ İslamcı Piçler beni öldürdü’....Bir İlahiyat öğrencisi ve hafıze olan Farkhunda Muhammed kendisi bir İslamcıyken ’ İslamcı ’ ve ’Piç ’ kelimelerini yanyana kullanır mı sizce?
Hedef cehalet değil de doğrudan doğruya İslam olursa o söylemez ama söyletirler.
Alttaki yazıda da ’ Justice for Farkhunda’ yani ’ Farkhunda için adalet ’ yazıyor.
YORUMLAR
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Değerli hocam, kültür öncelikle bir mantalite meselesidir...
Mantalite, bulunduğumuz paradigmanın denklemlerini doğru algılamamızı, yani gerçekçi olmamızı sağlar...
Avami bir söylemle yazalım: Gerçekçilik, karşılaşabileceğimiz kahpelikleri, kalleşlikleri, orostopollukları, ibnelikleri öngörebilmek demektir...
Farkhunda her ne kadar aydınlanmış biri olsa da bu durumu, yani en önemli parametreleri hesaba katamamış...
Cami köşesinde muska satanı sadece irşata muhtaç bir gariban olarak algılamış; o garibanın kimliğinde somutlanmış olan cahilliği ve canavarlığı unutma gafletine düşmüş...
İşte, kültür dediğimiz şey, bir canavarı fark edemememize neden olacak bir perde de çeker gözlerimize...
Yani, yine 'vahşi kültür' kıymıştır Farkhunda'ya, Müslümanlık değil...
Şöyle de denebilir: Müslümanlık, 'Vahşi kültür'lere karşı bir kültürdür, onların panzehiridir...
Ne var ki, kültürler çok güçlüdürler, değil dokuz canlı, belki de dokuz bin canlıdırlar!...
Dolayısyla, kültür kültür derken, neyi kastettiğimizin bilincinde olmamız gerek...
Değerli hocam, benim acizane anlatmaya çalıştığım durumu siz Ortaçağ Avrupası ile ilgili yazdıklarınızla çok daha güzel nakletmişsiniz...
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Cami önünde muska satan kişi irşada muhtaç bir gariban değildi. Ferhunde bunu göremedi maalesef. O muskacı Ebu leheb'in, Ebu cehilin, Yezid'in ta kendisiydi.
Selam ve sevgilerimle.
Sevgili Sami hocam gene emeğine sağlık diyor seni kutluyorum islam dünyasında neler dönüyor nasıl yozlaştırılmaya çalışılıyor görüyorsunuz islam bu değil.
Müftüye gelen adam işi papaza günah çıkarmak gibi (her ne kadar.sen de içerde olmana rağmen) bir hale getirmiş ve bu olay bana bir olayı hatırlattı:
Eskiden hak eden herkese ana avrat söven biri zamanın kadısı tarafından "bre adam sen her önüne gelene sövermişsin neden yapıyorsun" diye sorduğu sırada içeriye palas pandıras bir adam girip kadı efendiye "kadı efendi kadı efendi benim eşim öldü acaba kaynanam bana düşer mi"? diye sorunca o her hak edene söven adam daha kadıyı beklemeden atılır yüksek bir sesle alenen " işte kadı efendi ben böylelerinin anasına avradına sövdüğüm için buradayım karar senin" der.
Kadı efendi de tamam oğlum sen haklısın azadsın der.
Eeee işte Sami hocam işte bende böyle filmleri çekip islamı yozlaştırmaya çalışan herkesin anasını avradını sinkaf ettiğim için buradayım.
Karar senin kadı Sami hocam.
Saygılarımla
sami biberoğulları
Biz yine de öfkemizi kalbimize gömüp doğruyu doğru cümlelerle anlatmaya çalışalım.
Selam ve sevgilerimle.
Dogrulari memnuniyetle, hoslukla kabul etmemek kibrin belirtileri.Bütün hizmetleri yalniz Allah için yapmalı, kimseden takdir beklememeli.Allah için hizmet insana güzellik katacaktır, fazilet ve meziyetlerin Allah' tan geldiğini düşünmeli, gercek olanda budur. Saygılarımla Hocam
sami biberoğulları
Selam ve saygılar.
Hocam,
ilginc, luzumlu ve guzel bir yazi. Insallah hakli cikarsiniz.
selamlar,
abdullah
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Dünyada her şey ters işliyor.
Yani insanlık, barış diyerek insan öldürülmesi gibi.
şeriat diyerek de insanlıktan nasibini almayan, insan diyemeyeceğimiz kimi
mahluklar suçsuz, doğruyu söyleyen insanları katlediliyor.
Dilerim İslâm dünyasına dediğiniz gibi biri gelir de bu kıyımlar sona erer.
Selam ve sevgilerimle..
( en sonunda bugün yazdığınız yazıyı okuyabildim. :) )
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.