HİKMET PARILTILARI
ÜNLÜLERDEN
HİKMET PARILTILARI
MEHMET EMİN AYDIN
ÖNSÖZ
Hikmet Parıltıları kitabı Deneme türünde yazdığım ikinci eserdir.Din ve dünyaya ait meseleleri enine boyuna araştırıp inceleme dünyanın inceliklerini incelemeye yarayan bilgi HİKMET tir. Allah sana kitabı ve hikmeti indirdi, sana bilmediğin şeyleri öğretti" ve "Evlerinizde okunan Allah’ın âyetleriyle hikmeti hatırlayıp üzerinde düşünün" meâlindeki âyetler de Kur’an ile birlikte anılan “hikmet”in, özellikle Kur’an ile yan yana zikredildiği zaman Rasulullah (s.a.s.)’in kavlî ve fiilî sünnetini belirttiği kabul edilmektedir. Girift bilmeceleri çözen bir kalemdir. Yolda kalmışları sahil-i selamete (güvenli bir limana) ulaştıran bir pusuladır Kur’an-ı Kerim.Rabbimizin insanlığa mesajı olan yüce kitabımızı rehber almak hem Müslümanlar için hem de bütün kainat için en temel prensip olmalıdır .Günümüz problemlerinin çoğunluğu yukarıda belirttiğim gerçeği göz önüne alarak çözülebilir.
Güzel sözler ALLAH a ulaşır.Sözün güzelliği söyleniş şeklinde ve söyleyen kişidedir.En güzel sözler rabbimize ,peygemberlerine ,evliyalarına aittir.
Geleceğin şekillendiricisi olan eğitimcilerin özellikle yeni nesle verecekleri görevler ve söyledikleri sözler çok önemlidir.
Altın Varak isimli kitabım okuyanlar arasında beğenildi.Yeni yazdığım GÖNLÜMÜN İNCİLERİ adlı kitabım Flora yayıncılık tarafından yayınlandı.Dijital ortamda çalışmalarımın bilinmesini istedim.Bu yüzden Hikmet Parıltıları isimli eserimi e-kitap olarak yayınlamak istedim.İnşaallah faydalı olur.
Îsâ aleyhisselâmın hikmetli sözlerinden bâzıları:
"Dünyâ sevgisi bütün kötülüklerin başıdır. Gözde bakışı, kalpte şehveti büyütür. (İnsanı açgözlü doymez eder. ) Yemin ederim ki, şehvet (nefsin isteklerine uymak), sâhibine uzun süren sıkıntı bırakır. Dünyâdan geçmeye bakın. Tâmiri ile uğraşmayın."
"Dünyâyı isteyen deniz suyu içene benzer. Ne kadar içerse, harâreti o kadar artar ve nihâyet ölür."
"Günâhlarını hatırladığı zaman ağlayana, dilini koruyana ve başını sokacak kadar evi olana müjdeler olsun."
Allah katında en sevgili şey, sâlih kalplerdir. Allahü teâlâ onların hürmetine dünyâyı yaşatır. Onlar bozulunca yeryüzünü harâb eder."
"Ağaçlar çoktur, ama hepsi meyve vermez. Meyveler çoktur ama, hepsi tatlı değildir. İlimler çoktur ama hepsi faydalı olmaz."
"Sağırı, dilsizi tedâvi ettim, ölüyü dirilttim. Fakat cehl-i mürekkebin (câhilliği ilim ve olgunluk sanmak) ilâcını bulamadım. (Çünkü böyle kimse câhilliğini ilim ve kemâl sanmaktadır)
Şiddetli hesaba çekilmeden önce kendini geniş zamanda hesaba çekmen gerekir. Kim geniş zamanda kendini hesaba çekerse, onun sonu rızaya uygun olur. Kimi de hayatı ve kötülükleri bundan alı koyarsa, sonu zarar ve pişmanlık olur.”hz.ÖMER
Herhangi bir yer veya zamanda yanında kimse kalmamışsa hemen hareketlerine ve konuşmalarına dikkat etmeli özeleştiri yapmalısın. • Sehvetini ayak altına aldıgın, nefsanî isteklerini yendigin zaman göklerde havalarda sana yüzlerce yol belirir ve
sen seher vaktinde yapılan dua gibi göklere yükselirsin."
Oruç tut, fakat oruçlarına ara ver. Namaz kıl, fakat uykun için vakit ayır. Rızkın için çalış, fakat rızkımı kazanayım derken doğruluktan ayrılma ve Müslüman olarak ölmeye çalış. Mazlumun bedduasından da sakın, dedi."Muaz bin CEBEL
Sizi çok rahatsız eden halledemediğiniz bir problem üzerinde sürekli yoğunlaşmayın. Biraz mola verin, dikkatinizi dağıtın. Daha sonra o probleme tekrar geri dönün. Hemen hayır demeden önce, seçenekler üzerinde biraz düşünün. Kendinizi batağa saplanmış ve sıkışmış gibi hissettiğinizde seçeneklerinizi ve çözümlerini bir yere yazın.
İnsanlarla geçinmenin biricik yolu sabırdır.Her varlığın bir yaratılış gayesi vardır.İnsanlar ve cinler Allaha ibadet için yaratılmışlardır.Hem dünya hem de ahiret için çalışmak dünyadan da nasibini unutmamak bilinçli bir insan için elzemdir.
EL-EN’ÂM -116- Eğer yeryüzündekilerin çoğunluğuna uyarsan seni ALLÂH yolundan saptırırlar. Çünkü onlar sâdece ’zann’na uyarlar ve saçmalarlar.
117- Şüphesiz ki Rabbin, yolundan kimlerin saptığını çok iyi bilir. O, doğru yolda olanları da çok iyi bilir.
6/ EL-EN’ÂM -21- Kim ALLÂH’a karşı yalan uydurandan, ya da onun âyetlerini yalanlayandan daha zâlimdir? Şüphesiz ki, zâlimler kurtuluşa eremez.
93- ALLÂH’a karşı yalan uyduran veyâ kendine bir şey vahyedilmemişken, ’Bana vahyolundu’ diyen, ya da ’ALLÂH’ın indirdiğinin benzerini ben de indireceğim’ diye laf eden kimseden daha zâlim kimdir? Zâlimlerin şiddetli ölüm sancıları içinde çırpındığı; meleklerin, ellerini uzatmış, ’Haydi canlarınızı kurtarın! ALLÂH’a karşı doğru olmayanı söylediğiniz ve onun âyetlerinden kibirlenerek yüz çevirdiğiniz için bugün aşağılayıcı azâb ile cezâlandırılacaksınız’ diyecekleri zaman hâllerini bir görsen!
-Yani hemen veya ilerde kolaylık verir. Çünkü gelecek olan her şey yakındır. (Rûhu’l Beyân)
94/ el-İnşirâh -5-6- Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır.
41-(Ey Muhammed!) Kulumuz Eyyûb’u da an. Hani o, Rabbine, "Şeytan bana bir yorgunluk ve azap dokundurdu" diye seslenmişti.
74- Ancak İblîs eğilmedi. O büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu.
75- ALLÂH , "Ey İblîs! Ellerimle yarattığıma saygı ile eğilmekten seni ne alıkoydu? Büyüklük mü tasladın, yoksa üstünlerden mi oldun?" dedi.
76- İblîs, "Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın" dedi.
77- (Allâh) buyurdu ki: “Haydi oradan (o Cennetten) çık; artık elbette sen kovulmuş birisin!”
akıl bir gerçekliği aktif bir şekilde kavramaya, yine bireyi aktif bir konum izlemeye hazır hale getirirken, eksikliği, toplum yapısını zedeleyen durumları ortaya çıkarır. Bunlar, felakete cinnete/cinayete kadar varabilir.
Bir çocuğun acı hissedecek basit bir olay karşısında, avaz avaz feryat ederek ağlaması, henüz buluğ çağına ermemesi, hormonlarının tam olarak devreye girmemesi, yani aklını kullanamaması ile izah edilebilir. Hâlbuki ortada büyütülecek bir şey yoktur.
- Önemli olan; hayatta "en çok şeye sahip olmak" degil, "en az şeye ihtiyaç duymaktır."
Yalnız yaşayan insanlar genellikle daha basit bir yaşam sürerler. Doyurulacak sadece tek bir karın vardır, sorumlulukları daha azdır ve istediklerini yapmakta özgürdürler."
Kendinize güveniniz olmadığı için korkuyorsanız ve yaptığınız hiçbir şeyi başaramayacağınızı hissediyorsanız, tekrar düşünmek için biraz durun. Daha başlamadan kendinizi niye mağlup hayal ettiğinizi görmeye çalışın. Gerçekten geçerli hiçbir neden bulamayacaksınız. Problem sizin düşünce yapınızdan kaynaklanıyor, gerçek bir yetersizlikten veyahut kapasiteden değil."
"Empati ve şefkat her zaman fayda getirir."
"Ömrün iki meyvesi vardır: iyi bir ad bırakmak ve ahirette seni kurtaracak sevabı kazanmak. Bunları bir tarafa bırakırsan geriye kalan her şey fanidir.
Ahiret sarayını güzel işler yaparak onar. Yoksa bu geçici saraylara güvenilmez. "
Güler yüzlü olmak insanlar arasında olumlu bir atmosferin oluşmasını sağlar.Asık suratlı ve alaycı kimselerle kimse iletişime geçmez.Aklını kendin kullanmak cesaretini göster
DİL
Nice kapıları açtığı gibi nicelerini de kapatır.Nice tatsızlıkları,tatlıya bağladığı gibi,nice kavgaları da çıkarır.
EVİLİLİK
Allah-u Zülcelal evlenecek kişilere, eşlerini seçerken, dindar ve güzel ahlaklı olanı seçmeyi emretmiştir. Böyle yapılırsa yuvanın huzuru için daha güzel olacaktır. Bilhassa evlenme çağına gelmiş kızı olan anne ve babalar, onu evlendireceği erkeğin salih müslüman olmasına, Ehl-i sünnet itikadında olmasına, namaz kılmasına, içki içmemesine yani İslamiyet’e uymasına ve nafaka kazanacak kadar iş sahibi olmasına dikkat etmelidir. Kızını bu vasıfta olan ile evlendirmeyen, evladını felakete sürüklemiş, cehenneme atmış olur.
İnsanlara Güzel Söz Söylemek
HANİ, biz İsrailoğulları’ndan, Allah’tan başkasına ibadet etmeyecek-siniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekâtı vereceksiniz” diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç, yüz çevirerek sözünüzden döndünüz.
Kur’ân-ı Kerim bir hayâl kitabı değil, bir hayat kitabıdır. Kur’ân-ı Kerim, insanoğlunu hayatının bütün anlarıyla ve yanlarıyla Allahû Teâlâ’ya bağlayan bir kitabdır. İşte bu âyet-i kerime’de de bunu görüyoruz. Bu âyet-i kerime, on maddeyi içinde barındırıyor:
1- İsrailoğullları’nı ve onların âkıbetlerini hatırlayın.
2- İsrailoğulları’nın da sizin gibi Allahû Teâlâ ile sözleşmeleri, akidleri vardı.
3- Allah’dan başka ma’bud tanımayacak ve ondan başkasına ibadet ve kulluk etmeyeceksiniz.
4- Ebeveyne, yani babaya ve anaya ihsan eyliyecek, her yönüyle iyilik ve güzellik gösterecek, hoşça davranacaksınız.
5- Aynı şekilde kim olursa olsun kendilerine yakınlık sahibi olduğunuz akrabalara,
6- Babaları ölmüş, yetim kalmış çocuklara,
7- Maişetlerini kazanamayan, ellerinde avuçlarında bir geçim vasıtası bulunmayan yoksullara dahi ihsan edeceksiniz.
8- Diğer insanlara da güzel söz söyleyiniz.
9- Namazı ikâme ediniz,
10- Zekâtı da veriniz.
Allah, geceleyin Kur’an okuyan bir kula kulak verdiği kadar hiçbir şeye kulak verip dinlemez." (Tirmizi, hadis)
"Babanın evladına Duâ’sı ; Peygamberin ümmetine olan duâ’sı gibidir" Hadis-i Şeri
"Allahım! Mal, aile, çocuk olarak insanlara verdiklerinin hayırlısını dilerim, sapıtan ve saptıranları değil." |Tirmizî, "De’avât", 12
SABIR ve DUA Mü’minin en güzel silahıdır. | Hadis-i Şerif |
Laf getiren götüren, cennete giremez! | |Buhari, Muslim|
ÖLÜM
O ki tüm asi boyunları ölüm ile eğer, tüm hükümdarların ve imparatorların saltanatını sona erdirir, onları ölümle saraylarından kabirlere gönderir. Dünyada harama dalanlar kabirde zillet içinde olur. Dünyada çeşit çeşit tat ve zevkten sonra bir avuç toprağa mahkûmluk…
“Eğer insan Allah’ın katındaki ecir ve mükâfatlara muhtaçlığını bilse şu dünya ile hiç aldanmaz. Allah’a karşı ne kadar zayıf olduğunu bilse, hiçbir zaman kibir ve ucub içerisine giremez, Rabbine karşı her zaman doğru olur.”
Seyda Muhammed Konyevi hazretleri (k.s)
"İnsana en çok fayda veren şey, ölüm rabıtasıdır; yani ölümü ve sonrasını düşünmektir. Ölüm rabıtası, tul-i emeli (geleceğe dair uzun emelleri) yıkar, ihlâs ve yakini doğurur."
Seyda Muhammed Raşid –rahmetullahi aleyh-
"Zikir kalbin gıdasıdır; gıdasını almayan zayıflar sonra da ölür. Kalp ancak zikir ile beslenir, kuvvetlenir, tatlanır, manen hayat bulur."
Gavs-ı Sânî Abdülbâki el-Hüseynî (k.s)
“Her yerde birlik ve beraberlik lazımdır. Muvaffak olmak için her hususta ittifak etmeli ve dayanışmayı asla elden bırakmamalıdır. Çünkü Allah’ın nusreti, maddi ve manevi yardımı cemaat ile beraberdir. Toplu çalışanlar bunun semeresini kısa zamanda elde ederler.”
Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri
“Aziz kardeş, hilkatten maksad, Hâlık’ı tanıyıp, O’na kulluk etmektir O’nu tanımak ve kulluğunu yapabilmek için de, dînî bilgilerini artırmak gerekir Yoksa kahve, sinema köşelerinde, zevk ve sefâ peşinde dolaşmak çok yanlıştır İnsan kendisini dinsiz kafirlere veya hayvanlara benzetmektense, Peygamberler yolunu, salihler, âbidler izini seçip, dünyadan tertemiz olarak, göz yumup göçmesi ne büyük bahtiyarlıktır.”
Mehmed Zahid Kotku Hazretleri
“Ulema tuz gibidir. Eti tuzlamazsan iki günde kurtlanmaya başlar. Ulema şimdi azaldı, millet de koktu. Lakin bunu kimse anlamıyor. Ne iyi ne de kötü kokuyu alamıyorlar.
Eğer burnunuz doluysa gül yağı koklasanız kokuyu alamazsınız. Şeriat, Tarikat, Hakikat feyiz kokar. “Ben alamıyorum” diyorsanız, burnunuz dolu da ondan alamıyorsunuz...”
Mahm
ud Ustaosmanoğlu Hocaefendi
“Muttakîlerin gayba iman ve namazı dosdoğru kılmalarından sonraki seçkin vasıfları “Ve kendilerine rızık olarak verilen şeylerden infâk etmeleridir.” Zenginler mallarından, güçlüler nefislerinden, arifler kalplerindeki hikmetlerden, aşıklar ise canlarını infâk ederler.”
Ramazanoğlu Mahmud Sami kuddise sirruhu
“Sohbet, diğer yapılan zikir ve evradın mütemmimidir, denilmektedir. Yani diğer ibâdetlerin tamamlayıcısı manasınadır. Herhangi bir kimse, evrâdını muntazam yapmak şartıyla, ihlâs üzere mânevî sohbetlere devam ettiğinde, kalbinde dünya hatta ukba sevgisi bile kalmaz, tek Mevlâ sevgisi yer alır. Mevlâyı seven, dürüst, istikâmet ehli olur, dînî ve dünyevî vecîbelerini yerine getirir. Zira sohbetlerde, dünya kiri ve muhabbeti gönülden çıkar. Onun yerini Allah ve Peygamber sevgisi doldurur.”
Sadık Dânâ (Musa Efendi)
“Makbul bir kulluk hayatı için “îman”dan “ihsân”a yolculuk zarûrîdir. “İhsân” ise zaman ve mekândan münezzeh olan Allah Teâlâʼnın her zaman ve mekânda hâzır ve nâzır olduğu, dolayısıyla da bizi her an ve her yerde görüp gözetmekte olduğu şuuruna ulaşmaktır. Böylece bir an bile Hakʼtan gâfil kalmayıp gözler önünde yapamayacağımız kusurlardan, nefsimizin günahlarla baş başa kaldığı zaman ve mekânlarda da sakınabilecek bir irâde ve dirâyeti kazanmaktır.”
Osman Nuri Topbaş Hocaefendi
Dünyamız sıkıntılı günler içerisindedir. İleriki günlerde önümüze çok daha sıkıntılı şeylerin gelmeyeceğinden de emin değiliz. Eğer doğru tefekkür etmeye alışkanlık kazanabilmişsek Allah Teâlâ Hazretleri bütün darlıkları aradan kaldırır ve inşaallah içimize sekîneti indirir.
Karşılaşacağımız hadiseleri mü’mine yakışır bir ferasetle düşünerek, kurtuluşumuz için sığınacağımız makam olan Âlemlerin Rabbinin huzuruna sâlih amellerle gitmenin gayretinde olalım.
Allah Teâlâ bizleri kendisine hamd edenlerden, emrettiği gibi tefekkür edip felaketlerden kurtulan kullarından eylesin. Hamd ve şükürden uzak kalmamayı cümlemize nasip buyursun.
Selam, hamd ve şükredip felaketlerden kurtuluş sebebimiz olan tefekkürden mahrum kalmayanların üzerinde olsun.
Hz. İsa a.s.a sormuşlar: Ölüyü diriltmekten daha zor ne olabilir Demiş ki: İfhamü men la yefhem (Anlamayana anlatmak).. Tek umudum var şimdi, bir Ayette gizli: Maveddeake Rabbuke vema kalâ. Rabbin seni bırakmadı ve sana darılmadı... (Duha 3
Uzun geceyi vakit belirleyen, yıldızlarla ugrasan kisiden sorma; gecelerin ne kadar uzun oldugunu sen gamlı
kisilerden sor!FUZULİ
Musa Aleyhisselâm, münacatında, "Yâ Rabbi! Âdemoğullarına el, ayak, göz, kulak ve sair birçok nimetler verdin. Âdemoğulları bu nimetlerin şükrünü nasıl îfa edebilir?" diye sordu.
Cenab-ı Hak ona şöyle buyurdu:
"Yâ Musa! Verdiğim nimeti Benden bilip, kendi işinden ve çalışmasından bilmeyen kulum, ona verdiğim nimetin şükrünü eda etmiş olur. Verdiğim nimetleri kendinden ve çalışmalarından bilip, Benden bilmeyen kulum da nimetin şükrünü eda etmemiş olur. Kula lâyık olan gece ve gündüz Bana teşbih ve hamd etmektir."
Anne-baban yaşlanınca elinden geldiği kadar onlara yardım et. Çünkü ebeveynin, sen küçükken türlü türlü zahmetini çektiler. Devamlı onların hayır duasını al. Beddua ederlerse dünyan da, âhiretin de yıkılır. Anne-babanın rızası Allah’ın rızasıdır. Onların öfkelenmesi Allah’ın gazabıdır.(İmam-ı Gazali)A nne-babana karşı gelme. Gönüllerini kırma. Kalblerini incitme.
Bir kimseden anne-babası razı olmazsa o kimse için Cehennemden iki kapı açılır.
Bir kimsenin anne-babası zâlim olsa bile onlara karşı âsi olmamalıdır.
Cenab-ı Hak, Musa Aleyhisselâma şöyle buyurmuştur: "Ya Musa bil ki, günahların içinde bir günah vardır ki, mizanda en ağır o gelir. O da anne-babası çağırdığı zaman, çocuğun onlara ’efendim’ deyip cevap vermemesidir. (İmam-ı Gazali)
GERÇEK DOST
Her rüzgar savuracak bir toz bulur.
Her hayal yaşanacak bir can bulur...
Her düş gerçekleşecek bir umut bulur...
Kolay bulunmayan tek şey güzel birdostluktur...
Kuşlar gibi uçmayı,
balıklar gibi yüzmeyi öğrendik...
Ama basit bir sanatı unuttuk...
İNSAN gibi yaşamayı biliyor muyuz?
Zengin; çok mala sahip olana denmez,
zengin kalbi olana denir.
Kalp zenginliğinden mahrum olan kimse,
ne kadar geniş servete sahip olursa olsun
yine fakirdir.
Tamamı ve hırsı sebebiyle de halk nazarında hakirdir.
Kalbi zengin olan kimse de ne kadar fakir olsa
herkesin nazarında muhteremdir.
Paylaşacak dostlarınız yoksa
iyi şeylere sahip olmanın bir zevki yoktur.
Dost dediğin, sevilecek biri olmadığı zamanlarda bile
seni sevmeli,
Sarılacak biri olmadığı zamanlarda bile
sana sarılmalı,
dayanılmaz olduğun zamanlarda bile
sana dayanmalı,
dost dediğin fanatik olmalı,
bütün dünya seni üzdüğünde bile
sana moral vermeli,
güzel haberler aldığında seninle dans etmeli
ve ağladığında seninle ağlamalı,
ama hepsinden daha çok,
dost matematiksel olmalı!
Sevinci çarpmalı,
Üzüntüyü bölmeli,
Geçmişi çıkartmalı,
Yarını toplamalı...
Kalbinin derinliklerindeki ihtiyacı hesaplamalı
Ve her zaman bütün parçalardan daha büyük olmalı
Sevgiye herzaman yeri olan yüreği kocaman dostlara...
Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre pek kolaydır.
Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allah’ın) verdikleri dolayısıyla sevinip-şımarmayasınız. Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Hadid Suresi, 22-23)
Seni terk eden insanlar olacaktır, bırak hepsi terk etsin,
insan dünyadan uzaklaştıkça Rabb’ine yakınlaşır.
O’nun dostluğu ile yeniden doğar..
Bir insan yüreğini üşütüyorsa üzülme,
Allah oraya rahmetini bırakır
sıcacık eder. Sen yeter ki
kapını açık tut!..
- Ve eğer ALLÂH, sana bir zarar dokunduracak olursa, onu O’ndan başka giderecek yoktur. Ve eğer sana bir hayır dilerse, o zaman da O’nun hayrını engelleyebilecek kimse yoktur. O, lütfunu dilediği kuluna nasîb eder. ALLÂH çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir. YÛNUS -107
Hz.İbrahim’ den ayrılarak Arabistan’ın çöllerinde binbir zahmetten sonra Mekke’ ye ulaşan Hz Hacer validemiz.Bu zorluğun sonucunda zemzem suyuna kavuştu.O zemzem suyu ki yaklaşık dörtbin yıldır şifasıyla insanlığa hizmet ediyor.Hemde çölün ortasında biryerde, böyle bir mucize bize zorlukların arkasından kolaylığı sunan Rabbimizin hediyesi…
Bir kıskançlık sonucu Hz.Yusuf (as) ‘ ı kuyuya atan kardeşleri onun sonra Mısır’ a hükümdar olacağını nereden bileceklerdi ki…Hz.Yusuf (as) hükümdar olmadan evvel zorluklar çekmiş, zindanlara atılmıştı.
Adeta hastalık abidesi Hz Eyyüp (as)’ın çeşitli hastalıklara yıllarca müptela olmasının ardından Rabbimize ettiği dua onun tekrar eski sağlığına kavuşmasına sebep oldu.
Buna benzer yüzlerce örnekler verebiliriz. Hayatımızda inişli çıkışlı,bıçağın kemiğe dayandığı anlar oluyor.Hani bazen deriz ya Allah sabrımızı yokluyor, işte o anlar bizim artık yeter dediğimiz ana, ramak kaldığımız anlardır. Buraya gelene kadar uykusuzluk çektik, susuzluk hat safhaya ulaştı,yorgunluklar arttı.Bakın daha düne kadar sıcakların bunalttığı bizler bu yıl serinliğin sevincini yaşıyoruz.Zaten Allah (CC) kuran-ı kerimde bunu bize bildiriyor “Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır.(İnşirah 94/6)” Burada dünya hayatının zorluğu, ve bunun sonucunda ahretin kolaylığı da söz konusudur.Dünyada çektiğimiz sıkıntılar, hastalıklar, fakirlik vs. eğer sabredersek bize cennet kapılarını açacak.
Her yaratılanın bir yaratılış maksadı vardır.
DİL
NİCE KAPILARI AÇTIĞI GİBİ NİCELERİNİ DE KAPATIR.NİCE TATSIZLIKLARI TATLIYA BAĞLADIĞI GİBİ NİCE KAVGALARI DA ÇIKARIR.
HADİS
SİZİN HAKKINIZDA EN ÇOK KORKTUĞUM ŞEY İŞTE BUDUR.(MÜSNED ,3/413)
İNSANLARI EN ÇOK CEHENNEME SOKAN ŞEY AĞIZ VE IRZDIR.(TİRMİZİ BİRR ,62)
DRİNA KÖPRÜSÜ
KÖPRÜ ,DOĞAN VE YIKILAN İMPARATORLUKLAR ,DORUKLARA ULAŞAN VE DİPLERE VURAN İNSAN HAYATLARI ,KURULAN VE YIKILAN ÜLKELER KARŞISINDA SESSİZ BİR ŞAHİT GİBİDİR.
KURANI KERİM
Zifiri karanlıklar içinde önünü göremeyen davetçinin önünü aydınlatan bir güneştir Kur’an-ı Kerim. Bataklıklara saplanmış insanlığa Allahu Teâla’nın uzattığı bir iptir Kur’an-ı Kerim. Hasta bedenlere şifadır. Huzursuz hanelere, huzursuz kalplere huzurdur Kur’an-ı Kerim. Kapalı kapıları açan bir anahtardır. Girift bilmeceleri çözen bir kalemdir. Yolda kalmışları sahil-i selamete (güvenli bir limana) ulaştıran bir pusuladır Kur’an-ı Kerim.
“Hayattaki en büyük şanslardan biri, mutlu bir çocukluk geçirmektir.” – Agatha Christie
Çocukluk insan hayatında özel bir dönem. Çocuğun etrafındaki dünyayı tanımaya çalıştığı bir keşfetme, oyun oynama, merak etme ve eğlenme dönemi. Çocuğun sağlığını ve mutluluğunu sağlamaya çalışan ebeveynler için bu dönem aynı zamanda endişe duygusuna sebep olabilir.
Elbette hayat, hem çocuk hem de ebeveynler için devam eder ve yaşananlar çocukluk yıllarını etkiler. Ne yaşanırsa yaşansın, onu sevenler için çocuğun mutluluğu her şeyden önce gelir.
Bu makalede bilimsel araştırma sonuçlarıyla mutlu çocukluğu bir araya getiriyoruz. Bir çocuğun mutlu ve sağlıklı bir çocukluk geçirmesini sağlayacak bilimsel olarak kanıtlanmış 10 öneriye yakından bakacağız.
Oyun oynamaları için bol zaman verin
Bir çocuğun başlıca sorumluluğu oyun oynamaktır (ya da en azından öyle olmalıdır). Evet, çocuklar okula gider, ders çalışır, okul dışı faaliyetlere katılır ama bebeklikten ergenliğe kadar sadece ve sadece eğlenme özgürlüğüne de sahip olmalılardır.
Boston College’dan çocuk psikoloğu profesör Peter Gray şöyle diyor: “Çocuklar hayattaki en önemli dersleri yetişkinlerden değil, diğer çocuklardan edinir. Çünkü yetişkinlerle etkileşimlerinden öğrenemezler ya da öğrenmeye çok daha az meyilli olurlar.”
Bu yüzden onlara sık sık, “dışarı çık ve oyna!” deyin.
Tartışmaları ve ağır konularla ilgili sohbetleri başka yerlerde yapın
Erken çocukluk döneminde bir çocuğun beyni sıra dışı bir oranda gelişir. Yetişkin sorunlarını ve belirsizlikleri gördüklerinde ya da işittiklerinde çocukların hassas psikolojik durumu negatif bir şekilde etkilenebilir. Bu, onları genellikle endişelendirir ve güvensiz hissettirir.
Çocuklar yetişkinlerin stresli konuşmalarını duymamalıdır. Çocukluk kesinlikle bunun için iyi bir zaman değildir.
Başkalarıyla kıyaslamayın
Günümüz toplumundaki başarılı olma baskısı, çocuklara erken yaşta rekabet hissi aşılamayı cazip bir hale getirebilir. Bazı yetişkinler bunu, çocukları başkalarıyla kıyaslayarak yapar. Bazen yetişkinler başka bir çocuktaki arzu edilen kişilik özelliklerine dikkat çekerek, bir çocuğun bunları tekrar edeceğini umut eder.
Araştırmacılara göre bu tür kıyaslama eğilimleri bir çocuğun özgüvenini ve benlik duygusunu olumsuz etkileyebilir.
Olumsuz duyguların faydalarını öğretin
Hepimiz biliyoruz ki çocuk henüz bizim gibi olgun değildir. Neredeyse her çocuk spontane öfke, kıskançlık, üzüntü ve benzeri duygu patlamaları yaşar.
Washington Üniversitesi’nden Dr. John Gottman’a göre yetişkinlerin yaygın eğilimi, çocuğun “yaramazlık” olarak algılanan negatif duygularına cezayla karşılık vermektir. Oysa bunun daha iyi bir yolu var: Çocuğa, bazen herkesin negatif duygular yaşadığını öğretmek ve bu duygularını yapıcı bir şekilde ele almasını sağlamak.
Çabalarını fark edin
Çocuklar, ilerleme kaydetmek için çok çalışmanın gerekli olduğunu bileceği bir yaşa mutlaka gelecektir. Bu yüzden bir çocuğun bir şeyi başarmak için kendini zorladığını fark etmek önemlidir.
Stanford Üniversitesi’nden Dr. Carol S. Dweck şöyle diyor: “Ebeveynlere vereceğim en önemli tavsiye, çok uğraşmak ya da elindeki “işe” iyice konsantre olmak gibi bir çocuğun süreç içinde yaşadıklarına odaklanmalarıdır. Esas önemli olan budur.”
Aile geleneklerine değer verin
Bir ailenin birlikte yaptığı pek çok şeyi yapmak, istikrarlı bir ev hayatının iyi bir göstergesidir. İstikrar, çocuk gelişiminin çok önemli bir unsurudur.
Çocuk Gelişim Enstitüsü’ne göre aileyle düzenli zaman geçirmek beş temel fayda sağlar: Çocuk sevildiğini ve önemli olduğunu hisseder; çocuk olumlu yetişkin özelliklerini gözlemler; yetişkinler çocuğa daha iyi rehberlik etmek için onun zayıflıkları hakkında daha çok şey öğrenir; çocuk düşüncelerini ve duygularını söze dökebilir ve ebeveyn ve çocuk daha güçlü bir bağ kurar.
Riske girmelerine izin verin
Çocuklar belli miktarda bir gözetime ihtiyaç duyarlar. Ancak yetişkinler çocukların her hareketini izleyerek gözetimi abartabilirler. Ancak bu “aşırı ebeveynlik”, çocuğun gelişimine zarar verir.
Okul Psikologları ve Rehberlik Öğretmenleri Dergisi’nde yayınlanan bir makalede araştırmacılar şöyle diyor: “Bir çocuğa ve onun hayali ihtiyaçlarına ve sorunlarına gösterilen aşırı dikkat, ebeveynlerin çocuklarından beklentilerini düşürmelerini teşvik ederken bir taraftan da çocuğun nadir olarak zor durumlarla karşılaşmasına, bunlarla baş etmeyi öğrenmesine, dayanıklılık, esneklik, olgunluk ve diğer temel yaşam becerileri geliştirmesine sebep olur mu? Güncel araştırmalar cevabın evet olduğu ihtimalini artırıyor.”
(Bireysel) Sorumluluk duygusu kazandırın
Çocukların ev işleri, ev ödevleri gibi sorumlulukları, en ince ayrıntısına kadar yönetmeden kendilerinin yapmalarına izin vermek çok önemlidir.
Peki neden? Çocuk psikologlarına göre aşırı derecede dikkat ve müdahale çocukta, “bunu tek başıma yapamam” tutumunu ortaya çıkarabilir. Bir çocuğun sorumluluktan kaçmanın sonuçlarını fark etmesi için biraz dikkat ve hatta disiplin gerekli olabilir ama aşırı gözetimin bir faydası olmaz.
Mutlu anılar yaratın
Bir Harvard araştırmasına göre çocukluk anılarını güzel hatırlayan yetişkinler, daha yüksek ahlaklı insanlar olabiliyor. Araştırmacılar, bu katılımcıların araştırmayı yürütenlere daha fazla yardımcı olmaya meyilli olduklarını ve etik olmayan davranışları daha sert eleştirdiklerini ekliyor.
Kısacası çocuklar için mutlu anılar yaratırken, bir taraftan da onları mutlu ve nazik yetişkinler olmaya hazırlıyor olabilirsiniz.
Kendiniz de mutlu olun!
Çocuklar iyisiyle kötüsüyle, gördüklerinden ve duyduklarından öğrenirler. Eğer bir yetişkin olumlu bir davranış gösterirse, çocuk aynı şekilde karşılık verebilir. California Üniversitesi psikologlarından Carolyn Cowan şöyle diyor: “Eğer yetişinkinler kendilerine ve ilişkilerine değer vermiyorlarsa, o zaman işler çocuklar için de iyi gitmez.”
SABIR
EY AŞIK OLAN KİŞİ BELAYA,DERDE,SIKINTIYA SABRET Kİ YÜCE MAKAMLARA ER .O MAKAMDA NE ŞANA NE ŞÖHRETE İHTİYAÇ VARDIR.(SEYYİD OSMAN HULUSİ EFENDİ ks)
DUA
ALLAHIM BEN HER HALİMİ SANA BIRAKTIM.SEN BENİ KULLARININ ELİNE BIRAKMA .BEN SENİN MERHAMETİNE SIĞINDIM.SEN BENİ KULLARININ İNSAFINA BIRAKMA.YALNIZLIĞI SEVECEK KADAR BU DÜNYADA ÇOK HAKSIZLIK GÖRDÜM.NE OLUR BENİ İKİ DÜNYADA DA SENİ VE BENİ SEVEN MÜMİNLERLE DOST KIL…
İNSANLARI İKİ ŞEY HAREKETE GEÇİRİR:MENFAAT VE KORKU
ALLAHI BİLEN KİŞİLER İSE AKIL VE İMANLARINA GÖRE HAREKET EDERLER.
Talebesi Yûsuf bin Hâlid es-Semtî bir vazifeye tâyin edilip Basra’ya giderken Ebû Hanîfe ona şu vasiyetlerde bulunmuştur: “Basra’ya vardığında halk seni karşılayacak, ziyaret ve tebrik edecek. Herkesin değer ve yerini tanı, ileri gelenlere ikramda bulun, ilim sâhiplerine hürmet et, yaşlılara saygı, gençlere sevgi göster, halka yaklaş, fâsıklardan uzaklaş, iyilerle düşüp kalk, Sultanı küçümseme, hiçbir kimseyi hafife alma. İnsanlığında kusur etme, sırrını hiç kimseye açma, iyice yakınlık peydâ etmedikçe kimsenin arkadaşlığına güvenme, cimri ve alçak insanlarla ahbablık kurma, kötü olduğunu bildiğin hiçbir şeye ülfet etme!..”
Ebubekir el-Verrak rahmetullahi aleyh, alimleri çok seven, tasavvuf ehli ir zat idi. Oğlunu mektebe göndermişti. Bir gün çocuk mektepten döndüğü zaman benzinin sapsarı olduğunu ve vücudunun titrediğini gördü. Sebebini sorduğunda çocuk şöyle dedi:
- Hocam bugün bana bir âyet-i kerîme öğretti. O âyette Cenâb-ı Hak:
“Eğer siz (dünyâda) küfrederseniz, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çevirecek olan bir günde (kıyâmet gününün şiddet ve azâbından) kendinizi nasıl koruyabilirsiniz?" (Müzemmil; 17) buyuruyordu. İşte bu ayetin şiddetinden böyle oldum. dedi.
Çocuk hastalandı ve bir müddet sonra da vefât etti. Ebû Bekr el-Verrâk zaman zaman oğlunun mezarının başında ağlayarak kendi kendine şöyle derdi:
- Ey Ebû Bekr! Çocuğun bir âyet işitmekle hastalanıp can verdi. Bunca yıldır Kur’ân-ı kerîm okur hatmedersin, sana bir şey olmuyor. Yoksa kalbin taş mıdır?"
Ebu’l-Hasan Harakanî rahmetullahi aleyh bir defasında şöyle anlattı;
İki kardeş vardı. Geceleri sırayla annelerine hizmet ederlerdi. Biri annesine hizmet ederken diğeri ibadet ederdi.
Bir akşam, Allah-u Teâlâ’ya ibadet eden kardeş, yaptığı ibadetten aldığı zevkle kardeşine dedi ki:
- Anneme bu gece de sen hizmet et, ben ibadet edeyim.
Kardeşi bu teklifi kabul edince o geceyi de ibadetle geçirmeye niyetlendi. Fakat secde esnasında uykuya daldı ve bir rüya gördü. Rüyasında bir ses;
“Kardeşini affettik, seni de onun hatırı için bağışladık!” deyince, genç;
- Ben Allah-u Teâlâ’ya ibadet ediyorum. Kardeşim ise anneme hizmet ediyor. Fakat beni, onun yaptığı amel yüzünden bağışlıyorsunuz, dedi. Ses ona;
“Evet, senin yaptığın ibadetlere bizim hiç ihtiyacımız yok. Fakat kardeşinin annene yaptığı hizmetlere, annenin ihtiyacı vardı,” dedi.
Modern zaman insanı en küçük şeyleri kafasına takarak hayatı kendisine de ailesine de cehennem ediyor. Problemlerle aileler-ilişkiler bir arada tutulmaya çalışılıyor.
İnsan ne zaman asıl araması gerekeni aramayı bırakır, boş kuruntulara ve kaygılara kendini kaptırırsa ruhu mengene içindeymiş gibi sıkışır. Aslında bu sıkıntı dert değil dermandır. Kişiye asıl araması gerekeni hatırlatan bir ikazdır.
Karşılaştığımız her durumun içindeki güzellikleri görmeyi öğrenmek, çirkinlikleri öne çıkarmamak, üzerini örtmek Peygamber efendimizin de hayatında çok dikkat çeken bir davranış örneğidir.
“Sabırlı olduğumuz zaman maksadımıza erişiriz. Çünkü sabır nefse karşı bir kalkandır.”
Seyda Muhammed Konyevi Hazretleri
Dünya, kendisini yeni gelin gibi gösteren, cilveler eden, kokmuş bir kocakarıdır.
Mevlana Celâleddin Rûmî
Açlık ilaçların padişahıdır. Hekimler niye perhiz verir bir düşünsene!
Mevlana Celaleddin Rumî rahmetullahi aleyh
Açlığa kanaat yardımcı olursa, açlık; düşünce tarlası, hikmet kaynağı, zekânın hayatı ve kalp kandili hâline gelir.”
İmam Kuşeyri rahmetullahi aleyh
Güzel ahlâkın en küçük derecesi meşakkatlere göğüs germek, karşılık beklememek, sana kötülük edene merhamet etmek, onun için af dilemek ve bütün insanlara karşı şefkatli olmaktır.
Sehl et-Tüsterî rahmetullahi aleyh
Ayın, geceye sabretmesi, onu apaydın eder. Gülün, dikene sabretmesi, güle güzel bir koku verir.
Mevlana Celaleddin Rumî rahmetullahi aleyh
Câhime radıyallahu anh Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm’a gelir ve: "Ey Allah’ın Resûlü, ben gazveye (cihad) katılmak istiyorum, bu konuda sizinle istişâre etmeye geldim" der. Resûlullah: "Annen var mı?" diye sorar. "Evet" deyince,
"Öyleyse ondan ayrılma zira cennet onun ayağının altındadır" buyurur.
( Nesâî, Cihad 6, 11)
"Baba cennetin orta kapısıdır. Dilersen bu kapıyı terket dilersen muhafaza et"
(Tirmizî, Birr, 3, 1901)
Sadaka vererek rızkınızı çoğaltınız.
Zekât vererek mallarınızı koruyunuz.
İktisâd eden, tasarrufa riâyet eden aldanmaz.
Tedbirli, düzenli yaşamak, geçimin yarısıdır.
İnsanlarla iyi geçinmek, aklın yarısıdır.
Cafer-i Sadık -rahmetullahi aleyh-
insanlar kendi hayatını yaşamadığı için mutsuz. Hep birileri mutlu olsun diye koşturmaktan yürekleri yorgun. Hepsi bu...
Üzülme! Giden kendi kaybetmiştir aslında. Neyi mi? “Verdiğin sevgiyi, değer ve emeği...”
Maske takan insanlardan Allah’a sığınırım.
Allah verdiğin emeği hak edecek insanı karşına çıkarsın.
Çünkü Allah adildir. Kimsenin hakkını kimseye bırakmaz.
Bu dünyada öyle insanlar var ki, melek gibi insanların kalbini kırıp yine de kendini haklı sanıyor. Allah bizi onlardan korusun.
Gerçek Müslüman inciten değil, incitmeye korkandır!
Allahım sen kimseye sonradan “Bu muydu sevdiğim insan!” dedirtme.
Yaramız var hepimizin. Çok şükür yaramızı saran bir de Yaradan’ımız...
“Sana bıraktım Allahım...” cümlesinin verdiği hafiflik pamuğun zerresinde yok.
Çok şükür...
Kararsız kaldığında de ki:
“Beni yaratan yolumu elbet gösterir.” (Şuara 78)
Allah niyetine göre verir...
Allah bütün hazinelerinin anahtarını eline verdi. Dilediğin zaman kapılarını dua anahtarı ile açarsın. Dilediğin zaman semanın kapılarını açar, ölü toprağa hayat veren yağmurları indirirsin. Fakat istediğin şeyin hemen yerine gelmemesinden endişe edip umutsuzluğa düşme. Allah sorundan önce çözümü hazırlar.
Bazen hayat hayallerini alır elinden… Demek ki Allah sesini duymak istedi. Kalbini ve elini açarsın hemen ve sığınırsın seni yoktan var eden Hâlik’e. İşte bu buluşma ne güzel bir buluşmadır… Kalbin gerçek aşkına kavuştuğu andır.
O’nun vermesi senin niyetine göredir.
Biten bir şey için üzülme, kader sana daha iyisini hazırlamıştır; sadece zihnin geçmişe takılı bırakmak ister seni. Artık her şeyin farkındasın. Şükret ve yoluna aşk ile devam et…
Gazap ve öfkeden kaçınınız.. Çünkü onun başlangıcı delilik ve sonu ise pişmanlıktır.
Hz. Ali -radıyallahu anhu-
Nasihat, dünyanın en pahalı hazineleri kadar kıymetli olduğu halde, ekseriya pek ucuza satılır.
Hz. Ali radıyallahu anhu
İnsanların sıkıntılarına katlanmak, Allah-u Teâlâ’nın beğendiği, Resûlullah’ın sevdiği ve evliyanın özendiği bir ahlâktır.
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî -Rahmetullahi aleyh-
Dünya Pazarından İşe Yaramayan Şeyler Almayın
Bu dünya bir pazar yeridir; birkaç saat için kurulmuştur sonra dağılır; kimse kalmaz. Azıcık karanlık basınca bir bakarsın ki herkes evine dönmüş.
Öyleyse gözünüzü açın bu çarşıda işe yaramayan şeyleri almayın. Kimseye yararı dokunmayacak şeyleri satmayınız.
Yalnız bugünü değil, yarını da düşününüz. Yaptığınız iş belki bugün iyi görünür ama yarın ne olur; onu da düşünün. Asıl ahiret pazarında geçen akçeyi arayın.
Abdulkadir Geylanî -rahmetullahi aleyh-
Alimlerin Sözüne İnanmaz Mısın?
Ey nefsim! Bir çocuk, elbisende akrep var dediği anda bu sözü duyar duymaz hiç delil ve ispat aramadan nasıl hemen elbiseni yere atarsın. Âlimlerin, hâkimlerin, velilerin ve Peygamberlerin sözleri senin yanında o çocuğun sözünden daha mı değersizdir?
Yoksa cehennemin yakıcılığı, kelepçeleri, zakkum ve demir çomakları, irin ve zehirleri, yılan ve akrepleri, kısa bir süre acısını duyacağın bir dünya akrebinden sana daha mı hafif geliyor?
Senin bu davranışın, akıl işi değildir. Eğer hayvanlar senin durumunu anlasalar sana gülerlerdi. Şayet şu söylediklerimi anladın ve hepsine inandıysan, o halde niçin ibadetlerini ertelersin? Hâlbuki ölüm sana çok yakın ve beklemediğin anda seni yakalar.
İmam Gazali -rahmetullahi aleyh-
İnsanoğlunun üç tuzağı vardır. Bunlar: Servet, şehvet ve şöhrettir. İnsan bunlara kapılıp aldanırsa, zelîl olur. Kim mânevî lezzetler için, fânî lezzetlerden vazgeçerse Allah celle celâluhû o kuluna, bambaşka ihsânlarda bulunur. İmanın ve mâneviyatın tadını ikram eder.
Musa Topbaş -rahmetullahi aleyh-
Siz İffetli Olun ki
Allâh Rasûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Yabancı (nâmahrem) kadınlar karşısında siz iffetli olun ki, sizin kadınlarınız da iffetli olsunlar. Babalarınıza iyilik edin ki, çocuklarınız da size iyilik etsinler. Özür dileyerek yanına bir kardeşi gelen kimse, ister haklı ister haksız olsun, onu kabûl etsin. Aksi hâlde cennette havz-ı kevserde yanıma gelemez.” (Hâkim, IV, 170/7258)
Anne ve babaya iyilik etmek ise onlara saygılı davranmayı ve hürmetli olmayı gerektirir. Bir Hadis-i Şeriflerinde Peygamberimiz (asm) “Kime iyilik yapayım?” diye üç defa soran bir sahabiye, üç defasında da, “Annene” cevabını verdikten sonra dördüncü soruda, babasına iyilik yapması gerektiğini söylemiştir.
(Resulüm!) Biz senden evvel de peygamberleri başka türlü göndermedik. Şüphesiz onlar hem yemek yiyorlar, hem çarşılarda geziyorlardı (sokaklarda yürüyorlardı). Sizin bir kısmınızı bir diğerine fitne (imtihan sebebi) kılmışızdır ki, bakalım sabredecek misiniz? Zira Rabbin her şeyi hakkıyla görmektedir.(Furkan süresi-22)
BİR ÖĞÜT
YILLARCA TANISAN BİLE KİŞİNİN GERÇEK YÜZÜNÜ ELİNE GÜÇ YA DA FIRSAT GEÇTİĞİNDE GÖRÜRSÜN..!NİCE İNSANLAR VAR Kİ:YILLARCA ALDANMIŞSINDIR..!
Peygamberimiz ümmeti için en çok bundan korkuyor
Şöhret ve Menfaat Peşinde Koşan Âlimler Rasûlullah Efendimiz şöyle buyururlar: “Ümmetim hakkında en çok korktuğum şey, dili âlim olan münâflktir.” (Ahmed bin Hanbel, Müsned, 1,22)
1. Şöhret ve Menfaat Peşinde Koşan Âlimler Rasûlullah Efendimiz şöyle buyururlar: “Ümmetim hakkında en çok korktuğum şey, dili âlim olan münâflktir.” (Ahmed bin Hanbel, Müsned, 1,22)
Bunlar ilimleri bilen, akıcı ve tesirli bir lisâna sa¬hip olan fakat kalbi câhil olup ilmiyle amel etmeyen âlimlerdir. Îtikâdı da bozuk olan bu insanlar, dilbazlıklarıyla hrette kişiyi aldatırlar. Onlar, ilmi meslek edinmişlerdir. Onunla maddî ve mânevî menfaat el¬de etme peşindedirler.
Bunun için ihtilaflı meseleleri gündeme getirir, üzerinde icmâ ve ittifak edilmiş konulara saldırırlar ki dikkatleri üzerlerine çekerek şöhrete kavuşabilsinler. Pekçok insanın îtikâdı ve ibâdetiyle oynayarak dîne büyük zarar verirler. Onlara karşı uyanık olmak, sâlih âlimlerin sözüne îtibâr etmek lâzımdır. Nitekim Efendimiz şöyle buyururlar:
“Ey İbn-i Ömer! Dînine iyi sarıl, dînine iyi sarıl! Zira o senin hem etin, hem kanındır. Dînini kimden öğrendiğine iyi dikkat et! Dînî ilimleri ve hükümleri istikâmet ehli âlimlerden al, sağa sola meyledenlerden alma!”
Rasûlullah Efendimiz şöyle buyururlar: “Ümmetimin son zamanlarında birtakım deccaller, yalancılar ortaya çıkacak, sizin ve atalarınızın duymadığı sözleri size nakledecekler. Aman onlardan uzak durun; sakın ha sizi fitneye düşürüp yoldan çıkarmasınlar.” (Müslim, Mukaddime, 6,7, nr. 6,7)
Şüpesiz, ümmetim içerisinden otuz tane yalancı (deccâl) çıkacak. Onların her biri kendisini peygamber sanacak. Halbuki, ben, peygamberlerin sonuncusuyum. Benden sonra peygamber yoktur. Benim ümmetimden bir grup da Allah’ın emri gelinceye kadar hak üzerine devam edecek, onlara muhalefet edenler kendilerine zarar vermeyecekler.” (Ebû Dâvud, Fiten, 1/4252. Krş. Müslim, Fiten 19; Tirmizî, Fiten 32)
2. Dalâlete Sürükleyen İdâreciler Allah Rasûlü Efendimiz şöyle buyururlar: “... Ümmetim hakkında en çok korktuğum şey, dalâlete sürükleyen (yoldan çıkarıp bid’atleri emreden) liderlerdir...” (Ebû Dâvud, Fiten, 1/4252. Krş. Müslim, Fiten 19; Tirmizî, Fiten 32)
3. Nefsin Hevâ ve Hevesine Tâbî Olmak, Tûl-i Emel
Rasûlullah Efendimiz şöyle buyururlar:
“Ümmetim için şu üç şeyden korkuyorum: Âlimin zellesiyani ilmine muhalif amel işlemesi, kendisine tâbî olunan hevâ vü heves ve zâlim idâre.” (Heysemî, i, 187; Ebû Nuaym, Hilye, II, 10; Süyûtî, el-Câmiu’s-sagîr, 1,12)
“Sizin hakkınızda en çok korktuğum şeylerden biri, mideleriniz ve iffetleriniz hususunda sizi azgınlığa sürükleyen şiddetli arzular, diğeri de hevâ ve hevesinizin sizi dalâlete düşürmesidir.”
(Ahmed, IV, 420,423; Heysemî, 1,188; Ebû Nuaym, Hilye, II, 32)
Peygamberimiz ümmeti için en çok bundan korkuyor
“Ümmetim hakkında en çok korktuğum şey, hevâ
ve tûl-i emeldir. Hevâ insanı Hak’tan alıkoyar. Tûl-i emel ise âhir eti unutturur. Şu dünya, arkasını dönmüş gidiyor. Âhiret ise yüzünü dönmüş geliyor. Her birinin kendine has evlatları (tâlibleri) vardır. Eğer ahiret tâliplerinden olup dünyânın evlatlarından olmamaya gücünüz yeterse bunu yapın! Bolca amel-i sâlihler işleyin! Zîrâ siz bugün amel diyârındasınız, burada hesâp yok. Yârın ise hesap olan ancak amel işleme imkânı bulunmayan bir diyâra geçeceksiniz.” (Beyhakî, Şuabu’l-îmân, XIII, 174/10132)
Tûl-i emel, haddinden fazla şeylere kavuşma arzusu, insan ömrünün yetmeyeceği hülyâlar ve ku-runtulardır. Mal ve makam hırsı da buna dâhildir.
. Cimrilik ve Bencillik Allah Rasûlü Efendimiz şöyle buyururlar: “Ümmetim hakkında en çok korktuğum şey, şu üç helâk edici tehlikedir: Kendisine itaat edilen cimrilik, peşi sıra gidilen hevâ ve heves, her görüş sahibinin ken¬di fikrini beğenmesi.” (Ebû Nuaym, Hilye, II, 160 Rasûlullah Efendimiz şöyle buyururlar: “Ümmetim hakkında en çok korktuğum şey, şu üç helâk edici tehlikedir: Kendisine itaat edilen cimrilik, peşi sıra gidilen hevâ ve heves, her görüş sahibinin kendi fikrini beğenmesi.” (Ebû Nuaym, Hilye, II, 160 Rasûlullah Efendimiz şöyle buyururlar: “Ümmetim hakkında ancak yakîn zayıflığından korkuyorum.” (Heysemî, 1,107) Yakînin zayıflaması, dînî hamiyetin zayıflayarak insanın dünya hayatına daha fazla ağırlık vermesidir. Kalb mahlûklara meyledince yakîn zayıflamış olur. Kalb mahlûka meylettiği nisbette de Rabbinden uzaklaşır.
Kaderi İnkâr
Rasûlullah Efendimiz şöyle buyururlar:
“Üç şey vardır ki, bu hususlarda ümmetim hakkında korkuyorum: Yıldızların bazı burçlara girmesiyle yağmur yağacağına inanmaları, sultânın zulmü ve kaderi yalanlamaları.” (Ahmed, v, 89)
Burada yıldızların yağmur yağmasına veya diğer dünyevî işlere tesirinin olduğunu düşünmek yasaklanmaktadır. Herşey Allah’ın elindedir ve O’nun irâdesiyledir. Kaderi inkâr etmek ise dalâlete düşmüş âlimlerin içine düştüğü büyük bir hatadır. Bu insanların zararı, kendil
Riyâ (Gösteriş) ve Gizli Arzular
Sahâbeden Şeddâd bin Evs bir gün ağladı. Kendisine:
“-Seni ağlatan nedir?” diye sordular. Şöyle buyurdu:
“-Rasûlullah Efendimiz’den işittiğim bir hadis beni ağlattı. Efendimiz Şiğ’in bir gün: «Ümmetim hakkında en çok korktuğum şey, Allah’a şirk koşmaları ve gizli şehvettir» buyurduğunu işittim ve:
«-Yâ Rasûlallâh! Ümmetin Sen’den sonra şirke düşecek mi?» diye sordum:
«-Evet! Ama onlar Güneş’e, Ay’a, taşa ve puta tap-mayacaklar. Ancak amellerinde gösteriş yapacaklar. Gizli şehvete gelince, onlardan biri oruçlu olarak sabahlayacak, karşısına nefsânî arzularından biri çıkınca onun peşine takılarak orucunu bozacak buyurdular.” (Heysemî, III, 201. Krş. İbn-i Mâce, Zühd, 21; Hâkim, IV, 366/7940; Ebû Nuaym, Hilye, 1,268)
Gizli şehvete yani gizli ve kuvvetli arzulara, insanın kaçınması gereken bütün günahlar dâhildir. Meselâ kişi güzel bir kadın görür, gözünü ondan çevirir ancak ona kalbiyle bakmaya devam eder.
İnsanlara karşı, mâsiyetleri ve nefsânî arzuları yokmuş gibi görünür, ancak kalbinde bunların arzusu hâlâ mevcuttur. Yalnız kaldığında günahları gizlice işler.
Diğer bir îzâha göre riyâ, insanın gösteriş yaparak açıkça amel işlemesidir. Gizli şehvet ise yaptığı amelleri insanların görüp bilmesini arzulamasıdır
Rasûlullah Efendimiz şöyle buyururlar:
“Ümmetim hakkında korktuğum şeylerden biri onların arasında malın çoğalması ve onun için birbirleriyle yarışıp çekişmeleridir. Ümmetim hakkında korktuğum şeylerden biri de onlara Kur’ân’ın açılmasıdır. Onu mü’min, kâfir, münâfık herkes kolayca okur. «Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu tevil etmek için ondaki müteşâbih âyetlerin peşine düşerler. Halbuki onun tevilini ancak Allah bilir. İlimde derinlik kazananlar ise: “Ona inandık; hepsi Rabbimiz tarafındandır” derler. (Bu inceliği) ancak aklıselim sahipleri düşünüp anlar.» (Âl-i imrân, ı” (Hâkim, Müstedrek, II, 316/3139; Heysemî, 1,128)
Allah Rasûlü birgün:
“Ümmetim için Kitap ve sütten korkuyorum!” bu-yurmuşlardı.
“-Yâ Rasûlallah! Kitab’ın durumunu bize açıklar mısınız?” diye soruldu. Efendimiz: “-Münâfıklar onu öğrenir, sonra da onunla iman edenlere karşı mücâdele ederler.”buyurdular.
“-Peki sütün durumu nedir?”
diye soruldu.
“-İnsanlar sütü severler, cemaatlerden ayrılıp (dağlara çıkarak hayvan peşinde koşar; şehvetlerine tâbi olarak namazları, hattâ) cumaları bile terkederler.” Buyurdular. (Ahmed, iv, 146,155)
Bu hırslı insanlar, toplum içinde hayvanlarını ço- ğaltamadıkları için dağlara çıkarlar. Veya kendilerini kaybedercesine iş hayâtına dalarak dînî hayatı gündemlerinden iyice çıkarırlar. Bu da neticede İslâm toplumunu, câmiyi, cemaati ve Cuma namazlarını unutturmayai götürür. Süt veya dünya malı, zâhiren güzel şeylerdit. Bunlardan dolayı insanlara zarar gelmesinden korkulmaz. Ancak bunlarda şeytanın gizli müdâhalesi mevzubahistir. Şeytan çoğu zaman bunları vesîle edinerek haklı gibi görünen bahanelerle insanların ayağını kaydırır.
Ahlâkın Tefessüh Etmesi, İyice Bozulması
Allah Rasûlü Efendimiz şöyle buyururlar:
“Ümmetim hakkında en çok korktuğum şey, Lûtu’ın kavminin amelini işlemeleridir.” (Tirmizî, Hudûd, 24/1457)
Bugün homoseksüellik denilen bu şenâeti işleyenlerin mel’ûn olduğu, lânete uğradığı ve onlara zînâ haddi tatbik edileceği beyan edilmiştir. (Tirmizî, Hudûd, 24/1456)
Camide namaz için birbirine yer açan Müslümanlar, Keşke kalbinizde de birbirinize yer açsanız
Çünkü Allah adil’dir.Kimsenin ahını, kimseye bırakmaz. - Al-i İmran
Mezarlıklar, kendini vazgeçilmez SANANLARLA doluyken, Yerin üstündeki BU gösteriş de neyin nesi oluyor acep??
insanların, darıldıktan sonra birbirlerinin ayıplarını ve sırlarını söylemesi, münafıklık alametidir. İmam Şafi
Anne sözü dinlemek insana Peygamber hırkası giydirir.. Veysel Karani Hz
Ey iman edenler, yakıtı insan ve taş olan Cehennem ateşinden kendinizi ve çoluk çocuğunuzu koruyun. #Kuran ı kerim|Tahrim Suresi 6|
Unutmayın: Yaktığınız can kadar canınız yanacak ve üzdüğünüz kadar üzüleceksiniz.- Hz. Muhammed|SAV
Yedikleriniz helal ve temiz olsun;çünkü çocuklarınız yiyeceklerinizden hasıl olur."Hadis-i Şerif
Efendimiz (s.a.v)buyurdu:"Allah öpücüğe varıncaya kadar her hususta çocuklar arasında adaletli davranmanızı sever"
SAĞLIKLI YAŞAM-GÜÇLÜ HAFIZA
Unutuyor ve hatırlamakta zorluk çekiyorsanız hafızanıza sahip çıkmanız için 10 basit öneri:
1. Hafızanızın araç gereç çantasını doldurun
Örneğin; kendi kendinize konuşmak, sözel hafıza izleri yaratır. Kelimelerin baş harflerinden oluşturulan kelimeler ya da tekerlemeler hafızanızı uyarmaya yardımcı olur. Gruplamak da, hatırlamaya yardım edecek bağlantı izlerini oluşturmak için önemlidir. Tekrarlamak, bilginin kısa süreli hafızanızda kalmasına yardım eder.
2. Motive edicinizi bulun ve girişimde bulunun
Hafızanızın gelişmesi motivasyona dayanır. İnsanlar motive edildiklerinde, yaşadıkları şey kalıcı anılarıyla birleşsin diye dikkat ederler ve konsantre olurlar.
3. Hayattan keyif alın
Hayattan keyif almak için, öncelikle yaşadığınız acılarla başa çıkabilmeniz gerekir. Hayatı anlamaya çalışmak ise, sizi yeni bilgi arayışına ve bu bilgiyi hatırlama isteğine götürür. İlişkiler hayatımızın zenginleşmesine katkıda bulunduğundan, hafıza için önemlidir.
4. Odaklanma gücünüzü artırın
Dikkatinizi odaklamak, bazı şeylerin siz istediğiniz sürece zihninizde kalmasını sağlar.
5. Zihinsel müdahaleleri geçersiz kılın
Konsantre olmak, dikkat dağınıklıklarını ve müdahaleleri göz ardı ederek, dikkat etmeyi sürdürmektir. Hafıza yardımcılarınızı daha çok kullanmak, aynı anda birden çok şeye odaklanmamak ve atacağınız adımların hızını belirlemek, dikkat dağınıklığıyla ve müdahaleyle başa çıkma stratejileridir.
6. Öğrenmenize ve hayatınıza önem verin
Hafızanız zaten düzenlidir. Hafıza izleri halihazırda düzenli olarak depo edilir ve siz olayları, insanları ve bilgiyi düzenli birimler halinde hatırlarsınız. Öğrenmeye düzen vermenin dışında zamanınızı ve çevrenizi de düzenlemek hafızanızı geliştirecektir.
7. Sağlığınıza önem verin
Sağlığı korumak için plan yapmak hafızanın iyi çalışması için esastır. Bu plan dengeli beslenmeyi, egzersiz yapmayı, toksik maddelere maruz kalmayı en aza indirmeyi ve düzenli doktor kontrolünden geçmeyi kapsar.
8. Stres ve depresyonla başa çıkın
Ruhsal durumlar ve duygular, hafızayı olumsuz yönde etkiler. Bunlardan korunma yollarını denemelisiniz.
9. Yaşlanma sürecini anlayın
Yaşla bağlantılı duyusal değişiklikler hafızanız için önemli. Stratejilerle bundan kurtulabilirsiniz.
10. Kendinizin rehberi olun
Tutumunuzda ve hayat tarzınızda hafızanızın daha iyi olmasını sağlayacak olumlu değişiklikleri yapabilirsin
Bu besinler zihninizi açıyor…
Muz
B vitamini, güçlü sinirlere sahip olmanızı; potasyum da beyninizin zinde olmasını sağlar. Muz, her ikisini de barındıran bir besindir.
Ispanak
Demir içerdiğinden konsantrasyonunuzu ve enerjinizi artırır. Ispanak, zihin için ideal bir besindir.
Ceviz
Ceviz, kahvaltıda peynir ile tüketildiğinde beyin için harika bir besin haline geliyor.
Yumurta
“Kolin” maddesi yumurta sarısında bulunur ve hafızayı güçlendirir, beyindeki sinir iletimini artırır.
Kırmızı yağsız et
Ispanakta olduğu gibi bol miktarda demir içerir ve beyin için ideal bir besindir.
Pirinç
Esmer pirinç, beyin hücrelerini besleyen bir yapıya sahiptir
Yumurtanın sağlık için faydaları neler biliyor musunuz?
Yumurtanın 5 önemli faydası
Haşlanmış, omlet haline getirilmiş ya da çeşitli yemeklerin içerisine farklı şekillerde katılmış… Tüketim şekli ne olursa olsun yumurtanın sağlık için pek çok faydası var. Neler mi?
İşte yumurtanın 5 sağlıklı faydası:
Beyin ve vücut sistemine yardımcı
Yumurta pek çok besin maddesi içerir. Beynin sağlıklı işleyişinin yanı sıra sağlıklı bir sinir sistemi için katkıda bulunur.
Bebeğin sağlıklı gelişimini sağlar
Sağlıklı bir beyin gelişimine yardımcı olan yumurta, anne karnındaki bebeğin de beyin gelişimini sağlar.
Yağlar için iyi bir kaynak
Vücut tarafından ihtiyaç duyulan yağ için sağlıklı bir kaynaktır.
Görmeye yardımcı olur
Yapılan araştırmalar, yumurta tüketmenin görme kolaylığını sağladığını ortaya çıkarmıştır. Yumurta, aynı zamanda katarakt riskini de azaltır.
Sağlıklı saçlar ve tırnaklar…
Yumurta temel vitamin ve mineral kaynağı olmanın yanı sıra, içerdiği protein sayesinde saçların ve tırnakların sağlıklı uzamasına yardımcı olur.
Nanenin 5 önemli faydası
Nanenin 5 önemli faydası
İlaç yapımında kullanılan, yemeklere lezzet katan ve birçok hastalığa tedavi kaynağı olan nanenin faydaları saymakla bitmiyor…
Tarih boyunca sayısız hastalığın tedavisinde kullanılan “nane“, her dönemde şifa olmaya devam ediyor. Uzmanlar, naneyi birçok hastalığın tedavisinde kullanıyor. Mideye, bağırsağa, kalbe ve birçok hastalığa iyi gelen nane her derde deva.
İşte nanenin en önemli 5 faydası:
Mide ağrılarını keser. Hazmı kolaylaştırır.
Bağırsak spazmını giderir. Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardımcı olur. İdrar söktürür.
Nefes almayı kolaylaştırır. Astım, grip, bronşit ve öksürükte faydalıdır.
Kalbi kuvvetlendirir. Sinirsel kalp çarpıntılarını keser. Heyecanı ve korkuyu yatıştırır, sükunet verir.
Migren, uykusuzluk problemi ve baş dönmesi gibi rahatsızlıklara iyi gelir.
Not: Midesinde ülser ve gastriti olan kişiler doktora danışmadan kullanmamalıdır.
Teknoloji gelişiyor insanın rahatlığı için olabilecek her şey düşünülüyor ve rahatta ediyor insan, ama bir yerde hata yapıyor yine insan, rahatlığı bulurken sağlığını kaybediyor, her şeyin yapay, kolay ve kusursuz olanı almaya çalışıyor. Önceleri yaşam uzundu çünkü teknoloji bu kadar gelişmemişti her şey doğaldı ve insan şimdi olduğu gibi çok rahat değildi belki ama sağlıklıydı, sebzeler, meyveler dalından koparıldığı gibi tüketicinin midesine giriyordu, şimdi tüketiciye ulaşmadan türlü türlü işlemlerden geçiyor.
Geçenlerde bir meyve suyu aldım ve içinde ne var ne yok okudum, üstünde kocaman meyve suyu yazmasına rağmen içindekiler bölümünde meyve suyu hariç her şey var, şeker, glikoz, çeşitli aromalar koruyucular vs.. birde yanına alacağınız vitamin şu kadar yazıyordu kandır kafamı al paramı yani anlayacağınız…
Şu anda sağlıklı beslenmek sağlıklı yaşamak gerçekten büyük beceri, önceleri hastaneler çok kalabalık olmazdı saatlerce beklenmezdi mesela, şimdilerde hastanede muayene olmak bile büyük beceri istiyor..
Bu durumda yapmamız gereken şey çok basit demeyeceğim çünkü sağlıklı yaşamak gerçekten yetenek işi bu zamanda, ama en azından elimizden geldiğince uygulamakta yarar var, prof.dr.Erkan topuz bizler için güzel bir liste hazırlamış yapılacaklar ve yapılmayacaklar listesi, parayla arasanız bulamazsınız bu kadar öneriyi çünkü genelde doktorların ağzından laf almak deveye hendek atlatmaktan zordur bu yüzden listenin kıymetini bilin ve uygulamaya çalışın bol sağlıklı günler diliyorum…
YAPILACAK VE YAPILMAYACAKLAR LİSTESİ
Günde En Az 6-7 Saat Karanlık Odada Uyumak Gerekir.
2. Haftada En Az 6 Gün Erken Yat Erken Kalk
3. Elektronik Araçlardan Uzak Durun. Kullanmadığınız Zaman Açık Ve Yanınızda Tutmayınız.
4. Bilgisayarınızı Açık Tutmayın
5. Telefonda Kısa Konuşun
6. Cep Telefonu İle Konuşmanız 30 Saniyeyi Geçmesin
7. Şampuanlar Ve Duş Jelleri Kanserojen. Vücudunuzu Sabunla Temizleyin Ve Bol Bol Durulanın
8. Zaman Zaman Yalın Ayak Toprakta Yürüyün
9. Giydiğiniz Terliğin Lastik- Plastik Olmamasına Dikkat Edin
10. Gece Uyurken Odadaki Televizyonu, Bilgisayarı vs Fişten Çekin Veya Ana Düğmesinden Kapatın
11. Cep Telefonunuzu Gece Uyurken Yattığınız Odada Bulundurmayın
12. Haftada 4 Kez Balık yiyin ve Balık Çorbası için
13. Zerdeçal’ı (Köri) Bol Bol Kullanın Salatalarınıza Ekin, Çorbanıza Köftenize Koyun
14. Günde İki Bardak Domates Suyu İçin
15. Kepek Ekmeği Ve Ekmeğin Kabuğunu Yiyin Belediye Ekmeği Gençler İçin İyidir
16. Tuz Kullanmak İstiyorsanız Kaya Tuzu Kullanın
17. Zeytinyağı faydalı sabah kahvaltısında bir çorba kaşığı zeytinyağının içine kekik, nane, köri, koyup yiyin
18. Esmer Pirinç Tüketin
19. Zeytin Çok Yararlı Bol Bol Tüketin
20. Yağsız Peynir Ve Keçi Peyniri Yiyin
21. Haftada En Çok İki Kez Kırmızı Et Yiyebilirsiniz
22. Çay Önerisi: Yeşil Çay+Böğürtlen+Isırgan+ Limon Kabuğu’nu Karıştır Kaynat Günde İki Kupa İç Dikkat Bunu İlaç Almayan İnsanlar İçebilir
23. Eğer Bir şey İlaç İçmiyorsanız Veya İlaçtan 6 Saat Sonra Bir Su Bardağı Greyfurt Suyu İçin
24. Bitkisel Otları Alırken dikkat edin-Tarım Bakanlığı Onayı Olanları Alın
25. Sentetik Yastık Yorgan Kullanmayın Pamuk Yorgan Yastık Daha Sağlıklı
26. Özellikle Beyaz İç Çamaşırlarınızı Kaynatmadan Giymeyin Çünkü Beyazlatıcı Madde Kanserojendir
27. Mutfakta Teflon Bulundurmayın Cam-Çelik-Porselen Kaplarda Pişirin
28. Sentetik Malzeme İçeren Halı Kullanmayın
29. Ayakkabı İle Evde Dolaşmayın
30. Organik Ürünler Tüketin En Azından Sebze Meyveyi Mevsiminde Tüketin
31. Fastfood Kanserojendir
32. Acı Biber Kansere Çaredir
33. Haftada En Az Bir Köy Yumurtası Tüketin Ve Özellikle de Beyazını Daha Çok Tüketin
34. Elma Sirkesi Metabolizmayı Hızlandırır Günde Bir Tatlı Kaşığı İçin
( Kadınlarda Kemik Erimesine Sebep Oluyor. Dikkat Edin! )
35. Her Sabah Aç Karına bir Bardak Ilık Su Tüketin
36. Kuru Erik, Böğürtlen, Çilek Tüketin
37. Havuzlarda Kullanılan Klor Kanserojendir Eğer Girerseniz de Hemen Duş Alın
38. İçme Suyu: İstanbul’da, Şu Anda Belediyenin Suyu İçilebilir Eğer Satın Alıyorsanız 3 Ayda Bir Markasını Değiştirin
39. Kızartma Yemeyin Haşlama Buğulama Yenmelidir
40. Mikro Dalgada Fazla Isıtmayın
41. Yanmış Yiyecekler Kanserojendir
42. Diş Fırçalarken Kuru Fırçaya Macunu Koyup Fırçalayın Sonra Durulayın
43. Kuru Temizleme Kanserojendir
44. Domates Organikse Veya Mevsiminde Kanser Önleyicidir
45. Elmayı Kabuğu İle Yiyin
46. Sebzeyi Meyveyi Önce Elma Sirkeli Suda 20 Dakika Bekletip Durulayın sonra Kullanın
47. Brokoli, karnabahar, ıspanak, lahana kırmızı turp, kara turp, havuç, maydanoz, rezene, tere tüketin
48. En Yeşil, En Kırmızı, En Sarı Olan Yiyecekleri Yiyin
49. Yeşil Çayı Gündüz Tüketin
50. Kara Üzüm, Karadut, Böğürtlen Şurubu, Ananas Tüketin
51. Çin Üretimi Bir şey Şey Kullanmayın Şu Anda Made İn China Yerine Prc (People Republic of China) Yazıyorlar Dikkatli Olun
52. Süt Yerine Ayran ve Yoğurt Tüketin Çünkü Süte Hayvanın Gübreli Yediği Otların Kalıntıları Karışabiliyor
53. Fındık, Fıstık, Ceviz Kabuklu Alıp Kırın Öyle Tüketin
54. Mevsiminde Çekirdekli Karpuz Çok Faydalı
55. Şaraba Böcek İlacı Karışıyor O Nedenle Kanserojen, Bira Kolon Kanserini Artırıyor, Bunlar Yerine Kara Üzüm Yiyin
56. Meyve Suyu Yerine Taze Meyve Tüketin Meyve Suyu Şişmanlatıyor
57. Hareketli Hayatı Tercih Edin
58. Oksijenli Ortamda Günde En Az Yarım Saat 45 Dakika Yürüyün
59. Sigara İçiyorsanız Yüzde 85 veya 90 Akciğer Kanseri Olacaksınız ve Kalp Krizi Geçirecek siniz Demektir.
Sigarayı Bırakınca Vücut 10 Yılda Yenilenebiliyor. Hemen Sigarayı Bırakın. Bırakınca Kırmızı Olan Ürünleri Tüketin Meyan Kökü ve Kara Meşenin Kabuğunu Ezip Toz Olarak Alın Bu Vücudun Daha Kolay Temizlenmesini Sağlıyor. Yirmi Saniyede Bir Kişi Akciğer Kanseri Oluyor.
60. Akciğer Kanseri Belirtileri Omuz Ağrıları, Yüksek Ateş, Öksürük Ve Kanlı Balgamdan Anlaşılır.
61. Stresten Uzak Durun Kanseri Tetikliyor: Yoga, Meditasyon, Strese İyi Geliyor
62. Doktora inanın, Aile Sevgisine Bağlılık Gösterin Ki Stresin Etkileri yok olsun.
63. Üzüm Çekirdeği Ve Keten Tohumu Günde Bir Tatlı Kaşığı Tüketin
64. Günde Bir Su Bardağı Akşamları Kefir Tüketin. Günde Bir Kez Büyük Apdeste Çıkılması Gerekir Eğer Olmuyorsa İlerde Kolon Kanseri Olma Olasılığı Yüksektir. Buna Dikkat Edin.
65. Menopozdaki Kadınların Vücudunda Ödem Olur Bunu Atmak İçin Kirazın Sapı+Mısır Püskülü+Maydanoz Sapı Kökü+Defne Yaprağını 5 Dakika Sıcak Suda Bekletip İçin Günde En Çok İki Kupa Olarak Bu Biriken Ödemi Atıyor
66. Beyaz Un Beyaz Şeker Ve Tuzdan Uzak Durun
67. Halsiz Hissediyorsanız Günde Birer Adet B Ve C Vitamini Alın
68. Kanser Hastaları Doktoruna Danışmadan Bir şey Bitkisel Ot Kullanmamalıdır. İlaç İçiyorsa Asla Ot Kullanmamalıdır.
69. Bütün Petrol Ürünleri Kanserojen. Şeytanın Dışkısı Olarak Adlandırılıyor. Kullandığınız Her Şeyin Petrol Ürününden Yapılıp Yapılmadığını Sorgulayın
KADINLAR İÇİN ŞİİR
«Kusurlarimi görmezlikten gel kî. Sevgimin devamliligini
saglayasin.
Kizdigim zaman beni daha da öfkelendirecek söz söyleme.
Tef çalar gibi isin aslini ögrenmeden beni tefe koyma.
Çünki isin iç yüzünün ne oldugunu bilemezsin.
Arzuna kapilip asiri sekilde yakinma ki.
Kalbim senden uzaklasir, cünki kalbler degisir.
Benim görüsüme göre sevgi ve sikinti bir kalbde biraraya gelirse.
Sevgi durmaz, gider.»
Yeşil çay hafızayı güçlendiriyor
Kilo kaybına yardımcı olduğu, kolesterolü düşürdüğü, kanser riskini azalttığı gibi birçok faydalı etkisi ortaya çıkan yeşil çayın yeni bir yararı daha öğrenildi. Çin’de Üçüncü Askeri Medikal Üniversitesi doktorlarından Yun Bai, yeşil çayın, beyin fonksiyonlarına da iyi geldiğini açıkladı.
Çalışmalarda, yeşil çay içindeki maddelerin, hafızayı güçlendirdiği ve bilgilerin uzun süre hafızada kalmasına yardımcı olduğu belirtildi. Şimdilik fareler üzerinde uygulanan testlerden olumlu sonuçlar aldıklarını bildiren Bai ve ekibi, çalışmalarının Alzheimer için büyük önem taşıdığını söylediler.
Daha güçlü bir hafıza için en etkili ve en basit yöntemler…
Vücudunuzu yeni davranışlara alıştırın. Saçınızı tararken, dişlerinizi fırçalarken, kahvenizi karıştırırken ya da diğer günlük basit işleri yaparken sürekli kullandığınız elinizi değil diğer elinizi kullanın.
2- Gözlerinizi kapatın ve odada yolunuzu duygularınızla bulmaya çalışın. Bilinçli olarak sesleri dinlemeye ve kokuları almaya çalışın. Bazen yerden bir şey almanız
gerektiğinde, ayaklarınızı kullanın mesela kapıyı ayağınızla kapatmak gibi… Kitap okumayı seviyorsanız bir sayfayı baş aşağı okuyun.
3- Buzdolabınızın içine dikkatlice bakın. Daha sonra kapağını kapatın. İçindekileri teker teker sıralamaya çalışın. Eviniz için de aynı şeyi yapabilirsiniz, pencerenin önündekileri ya da duvardaki resmin ayrıntılarını inceleyebilirsiniz.
4- Her zaman üzüntü ya da şüpheye yakalanıyorsanız ve kendinizi başkalarından daha aşağı görüyorsanız, bunun yerine en çok istediğiniz şeyi ayrıntılı olarak tasarlayın ve elde ettiğinizdeki yaşamınızı düşünün. Negatif düşünceleriniz olduğunda pozitife çevirmek için gün boyunca bunu uygulayın.
5- Esnek olmak ve kolayca uyum sağlamak için hayatınızı değiştirin, her gün farklı bir şeyler yapın. Farklı bir mağazadan alışveriş yapın ya da rutin ev-iş yaşamından çıkın.
6- Haftada 3 kez yarım saat yürümek hafızayı güçlendiriyor. Düzenli egzersiz yapan çocukların sınavlardaki ve hafıza testlerindeki başarısının yüzde 15 arttığı görülüyor. Bunun nedeni beyne bol oksijen gitmesine bağlanıyor. Ayrıca egzersiz sırasında salgılanan hormonlar yeni beyin hücreleri yapılmasını tetikliyor.
7- Film izlemek de hafızayı güçlendiriyor. Nasıl mı? Önce filmi seyredin. Sonra sahnelerdeke detayları hatırlamaya çalışın ve bunlardan en az 10 objeyi listeleyin. Listeyaptıktan sonra 20 dakika boyunca başka şeylerle ilgilenin ve listeye bakmadan bu 10 objeyi hatırlamaya çalışın.
8- Sudoku gibi zekâ oyunları oynayın. Şaşırtıcı ama gerçek. Sudoku oynayarak bilişsel zekâmız gelişiyor. 3000 yetişkin erkek ve kadın arasında yapılan araştırmalarda, günde 60-75 dakika sudoku oynayankişilerin beyin performanslarının 10 yaş daha iyi olduğu kanıtlanmış. Sudoku oynamak için hemen kendinize sudoku kitabı veya elektronik sudoku edinin.
9- Müzik dinleyin. Özellikle Mozart dinlemenin matematiksel zekâyı artırdığı ve müzik derslerinin, çocukların IQ’sunu yükselttiği belirlendi. Ancak pop müziğin böyle bir etkisi görülmedi. Bu sonuçlar Mozart bestelerinin kompleks yapısına bağlanıyor.
10- Protein açısından zengin besinler yarar sağlıyor. Düzeni kahvaltı yapmak da zihinsel performansı artırıyor; gazlı içecekler tam tersi etki yapıyor. Haftada iki-üç kez balık tüketmeye özen gösterin. Omega-3 kaynağı olan balık hafızayı güçlendirir, öğrenmeyi ve konsantrasyonu arttırır. Düzenli olarak B vitamini içeren brokoli tüketin.
11- Gün içinde 1-2 fincan kahve içmek de beyni “şarj” ediyor. Ancak daha fazlası kişiyi yorup tam tersi etki yaratabiliyor. Bu yüzden kahve yerine yeşil çay tavsiye edilir.
12- Stresin beyin hücrelerini etkilemesini engellemek için düzenli olarak nefes egzersizi yapın. Sıkıldığınızda doğru nefes almaya dikkat edin
NEYİ YAPALIM NEYİ YAPMAYALIM
Etmeyin
Emanete ihanet etmeyin
Halinizden Şikayet etmeyin
Büyüğünüze emretmeyin
Boş şeylerde ısrar etmeyin
Cahillerle sohbet etmeyin
Nefesinizi boşa tüketmeyin
İnsanları bekletmeyin
Etrafınızı kirletmeyin
Hayatınızı mahvetmeyin
Kimseye minnet etmeyin
İnsanları yüzüne karşı methetmeyin
Kimseye küfretmeyin
Kötülüğe meyil etmeyin
Malınızı boşa sarf etmeyin
Sırrınızı açık etmeyin
Her şeyi merak etmeyin
Suçunuzu inkar etmeyin
Şerefinizi kaybetmeyin
Vatanınızı terk etmeyin
Edin
İyiliğe niyet edin
Büyüklere hürmet edin
Sıkıntıya sabredin
Aza kanaat edin
Sözünüzde sebat edin
Bildiğinizle amel edin
Hatanızı kabul edin
Yaramaz ise def edin
Varken tasarruf edin
Alimlerle sohbet edin
Nefsinizle inat edin
Sofranıza davet edin
Zararlıysa men edin
Seviyorsanız ifade edin
Kalpleri fethedin
Misafire ikram edin
Muhtaca yardım edin
Bilseniz de istişare edin
Tehlikeye dikkat edin
Hakkı teslim edin
Unutacaksanız kaydedin
Esirgemeyin lütfedin
Gariplere merhamet edin
Kazanmaya gayret edin
Çalışanı takdir edin
Başarıyı tebrik edin
Mazereti kabul edin
Her an tevekkül edin
Hastaları ziyaret edin
Çocuğunuzu terbiye edin
Herkese tebessüm edin
Güvenseniz de kontrol edin
İnanmayana ispat edin
Fakirleri gözetin
Hayır için sarf edin
Bize de dua edin
İŞTE MUTLULUĞUN ANAHTARI
Sonsuz merhamet, şefkat ve güç sahibi olan Allah, Kuran’da insanlara çok yakın olduğunu, Kendisi’ne dua ederek bir şey istediklerinde onların dualarını kabul edeceğini bildirir. Bu konuyla ilgili ayetlerden biri şöyledir:
Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar. (Bakara Suresi, 186)
Allah, ayetinde de bildirdiği gibi her insana çok yakındır, her insanın dileğini, içinden geçirdiklerini, düşündüklerini, bir dostuna söylediklerini, fısıldaşarak konuştuklarına, hatta bilinçaltında taşıdıklarına kadar bilir. Dolayısıyla, Allah Kendisi’ne yönelip dua eden, Kendisi’nden istekte bulunan herkesi duyar ve bilir. Bu, insanlar için çok büyük bir nimet ve Allah’ın rahmetinin, merhametinin ve sonsuz gücünün bir göstergesidir.
Allah, sonsuz bir güç ve ilme sahiptir. Allah, tüm evrende var olan hrette n sahibidir. En güçlü gibi görünen insanlardan en büyük zenginliklere, en ihtişamlı gök cisimlerinden toprağın derinliklerinde yaşayan küçücük bir hayvana kadar canlı cansız her varlık Allah’a aittir ve Allah’ın irade ve idaresi altındadır.
Bu gerçeğe iman eden bir insan, Allah’tan hrette isteyebilir ve Allah’ın duasını kabul etmesini umabilir. Örneğin amansız gibi görünen bir hastalığa yakalanan bir insan, elbette ki tüm tıbbi tedbirlere başvuracaktır. Ancak, şifayı verenin Allah olduğunu bilerek, Allah’a sağlığı için dua eder. Veya içinde bir tür korku ya da endişe duyan bir insan, Allah’ın kalbine ferahlık vermesi ve onu tüm korkularından kurtarması için dua edebilir. İşinde karşısına zorluklar çıkan bir insan, Allah’ın işlerini kolaylaştırması, zorluklarını gidermesi için Allah’a yönelebilir. İnsan bunlar gibi saymakla bitmeyecek kadar çok konuda Allah’tan istekte bulunabilir. Allah’ın hidayetini artırması, onu cennette birlikte sonsuza dek ağırlaması, cenneti, cehennemi, Allah’ın gücünü daha iyi kavrayıp anlamak için kavrayışını artırması, zenginliğinin artması gibi...
Ancak, bu noktada belirtilmesi gereken ve Kuran’da bildirilen bir sır daha vardır. Allah bir ayette, “İnsan hayra dua ettiği gibi, şerre de dua etmektedir. İnsan, pek acelecidir.” (İsra Suresi, 11) şeklinde bildirmektedir. Örneğin, bir insan çocuklarının geleceği için Allah’tan büyük bir mülk ve zenginlik isteyebilir. Ancak Allah onun bu isteğinde bir hayır görmeyebilir. Belki de zenginlik çocuklarının azgınlaşıp şımarmalarına neden olacaktır. Allah, bu insanın duasını duyar ve onun duasına en hayırlı şekilde karşılık verir. Veya bir insan bir yere bir an önce ulaşmak için dua eder. Ama belki de kendisi için oraya daha geç gitmesi ve biriyle karşılaşarak ondan hrette fayda getirecek şeyler öğrenmesi daha hayırlıdır; işte Allah bunu bilir ve bu kişinin de duasına yine en hayırlı olacak şekilde icabet eder. Yani Allah o insanı işitir, ama duasında onun için bir hayır görmüyorsa, onun için en hayırlı olanı yaratır. Bu, çok önemli bir sırdır.
Bu sırrı bilmeyenler, Allah’a dua ettikten sonra duaları gerçekleşmediğinde, Allah’ın kendilerini duymadığını zannederler. Bu, çok sapkın ve cahilce bir inanıştır. Çünkü Allah insana şah damarından daha yakındır. (Kaf Suresi, 16) O, insanın her konuşmasından, her düşüncesinden, hayatının her anından haberdardır. İnsan uyurken bile, Allah onun her halini, rüyasında gördüklerine kadar bilir. Bunların tümünü yaratan Allah’tır. Dolayısıyla, insan Allah’a her dua ettiğinde Allah’ın duasını bir ibadet olarak kabul ettiğini bilmeli ve duasına kendisi için en hayırlı zamanda ve en hayırlı şekilde karşılık verileceğine iman etmelidir.
Dua, her insan için çok kıymetli bir ibadet ve büyük bir nimettir. Çünkü Allah, insana dua aracılığı ile Allah’ın hayırlı ve güzel gördüğü hrette erişme imkanı vermiştir. Allah, “De ki: Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi?…” (Furkan Suresi, 77) ayetiyle duanın insanlar için önemini bildirmektedir.
Allah sıkıntı ve ihtiyaç içinde olanın duasını kabul eder
Dua edilen zamanlar, insanın Allah’a olan yakınlığının, dostluğunun ve Allah’a ne kadar muhtaç olduğunun en açık olarak anlaşıldığı anlardır. Çünkü insan dua ederken, hem Allah’ın karşısında ne kadar aciz ve güçsüz olduğunu anlar, hem de kendisine Allah’tan başka hiçbir gücün yardımının olamayacağının farkına varır. İnsanın duasının samimiyeti ve içtenliği ise, Allah’tan istediği şeye ne kadar ihtiyaç duyduğunu hissetmesi ile ilgilidir. Örneğin her insan dünyaya barış ve huzur gelmesi için dua edebilir. Ancak savaşın ortasındaki bir insanın bu konudaki duası, diğerlerine göre daha sıkıntı ve ihtiyaç içinde olacak, dolayısıyla bu insan bu konuda Allah’a çok daha fazla yalvararak ve muhtaç olarak dua edecektir. Veya denizin ortasında fırtınaya yakalanmış bir gemideki ya da düşmek üzere olan bir uçaktaki insanların hepsi, Allah’a yalvara yalvara dua ederler. Dualarında son derece içten ve boyun eğici olurlar. Allah bir ayette bunu şöyle bildirir:
De ki: “Sizi karanın ve denizin karanlıklarından kim kurtarmaktadır ki, siz (açıktan ve) gizliden gizliye ona yalvararak dua etmektesiniz: Andolsun, bizi bundan kurtarırsan, gerçekten şükredenlerden oluruz.” (Enam Suresi, 63)
Allah’ın Kuran’da insanlara bildirdiği makbul dua, “yalvara yalvara” olan duadır:
Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin. Şüphesiz O, haddi aşanları sevmez. (Araf Suresi, 55)
Allah bir başka ayette ise, sıkıntı ve ihtiyaç içinde olanın duasını kabul ettiğini bildirir:
Ya da sıkıntı ve ihtiyaç içinde olana, Kendisi’ne dua ettiği zaman icabet eden, kötülüğü açıp gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Ne az öğüt-alıp düşünüyorsunuz. (Neml Suresi, 62)
Elbette ki bir insanın istekleri için Allah’a yalvarması, sıkıntı ve ihtiyaç içinde dua etmesi için, ölüm tehlikesi içinde olması şart değildir. Bu örnekler, insanların, duanın samimi ve içten olması için nasıl bir ruh hali gerektiğini, gafletten kurtuldukları ölüme yakınlık anlarında nasıl Allah’a yöneldiklerini kıyas edebilmeleri açısından verilmektedir. Allah’a gönülden bağlı olan müminler ise ölümü görmeseler dahi, Rabbimiz’e her zaman samimiyetle ve acizliklerini bilerek muhtaç bir halde yönelirler. Bu onları, inkar edenlerden ve imanı zayıf olanlardan ayıran önemli bir özelliktir.
Duada sınır tanımamak
İnsan helal-haram sınırları içinde Allah’tan isteyebilir. Çünkü daha önce de belirtildiği gibi, Allah tüm evrenin tek hakimi ve tek sahibidir ve eğer dilerse, insana her dilediğini verir. Dua ile Allah’a yönelen her insan, Allah’ın hrette gücünün yettiğine, her isteğinin Allah için çok kolay olduğuna, duası kendisi için hayırla sonuçlanacaksa Allah’ın isteğini gerçekleştireceğine iman etmelidir. Kuran’da örnekleri verilen peygamberlerin ve hret müminlerin duaları, müminlerin Allah’tan neleri istediklerine dair birer örnektir. Örneğin Hz. Zekeriya Allah’tan hayırlı bir soy istemiştir ve karısı kısır olmasına rağmen Allah onun duasına karşılık vermiştir:
Hani o (Hz. Zekeriya), Rabbine gizlice seslendiği zaman; demişti ki: “Rabbim, şüphesiz benim kemiklerim gevşedi ve baş, yaşlılık aleviyle tutuştu; ben Sana dua etmekle mutsuz olmadım. Doğrusu ben, arkamdan gelecek yakınlarım adına korkuya kapıldım, benim karım da bir kısır (kadın)dır. Artık bana Kendi Katından bir yardımcı armağan et. Bana mirasçı olsun. Yakup oğullarına da mirasçı olsun. Rabbim, onu (kendisinden) razı olunan(lardan) kıl.” (Meryem Suresi, 3-6)
Allah, Hz. Zekeriya’nın duasını kabul etmiş ve onu Hz. Yahya ile müjdelemiştir. Hz. Zekeriya ise, bir oğlu olacağı müjdesini aldığında, karısı kısır olduğu için buna şaşırmıştır. Allah’ın Hz. Zekeriya’ya verdiği cevap müminlerin dualarında unutmamaları gereken bir sırrı içermektedir:
Dedi ki: “Rabbim, karım kısır (bir kadın) iken, benim nasıl oğlum olabilir? Ben de yaşlılığın son basamağındayım.” (Ona gelen melek “Bu benim için kolaydır, daha önce sen hiçbir şey değil iken, seni yaratmıştım.” (Meryem Suresi, 8-9)
Kuran’da duasına icabet olunan daha birçok peygamberin haberi verilmektedir. Örneğin Hz. Nuh, hidayet bulmaları için her yolu denediği, ancak buna rağmen azgınlığı giderek artan kavmi için Allah’tan azap istemiş ve Allah duasına karşılık kavmine, tarihe geçecek kadar büyük ve şiddetli bir azap vermiştir.
Bir sıkıntı dolayısıyla Hz. Eyüp de Allah’a çağrıda bulunarak “... Şüphesiz bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın” (Enbiya Suresi, 83) demiştir. Allah, Hz. Eyüp’ün duasının karşılığını Kuran’da şöyle bildirir:
Böylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona Katımız’dan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha verdik. (Enbiya Suresi, 84)
Hz. Süleyman’ın Kuran’da haber verilen, “Rabbim beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana armağan et. Şüphesiz sen karşılıksız armağan edensin” (Sad Suresi, 35) şeklindeki duasına karşılık Allah ona çok büyük bir iktidar ve zenginlik vermiştir.
Dolayısıyla, dua edenler, Allah’ın gücünün hrette yettiğini ve Allah’ın ‘Ol’ emriyle, hrette n bir anda olabileceğini bilmeli ve bunlara iman ederek Allah’tan istekte bulunmalıdırlar. Allah’ın ayetinde de bildirdiği gibi, Allah için hrette kolaydır ve Allah her duayı işitir ve bilir.
Allah, dünyayı isteyenlere dünyayı verir, ancak onlar hrette büyük bir kayıp içinde olurlar
Allah’tan gereği gibi korkup sakınmayan, hrett de kesin bir bilgiyle iman etmeyen insanların istekleri sadece dünyaya yönelik olur. Onlar zenginliği, mülkü, itibarı hep bu dünyadaki hayatları için isterler. Allah, sadece dünya için istekte bulunanların hrette bir kazançları olmayacağını bildirir. Müminler ise hem dünya hayatları hem de hrette n için Allah’tan istekte bulunurlar, çünkü ahiretin dünya hayatı kadar kesin ve yakın bir hayat olduğuna iman ederler. Allah, bunu Kuran’da şöyle bildirir:
... İnsanlardan öylesi vardır ki: “Rabbimiz, bize dünyada ver” der; onun hrette nasibi yoktur. Onlardan öylesi de vardır ki: Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, hrette de iyilik (ver) ve bizi ateşin azabından koru” der. İşte bunların kazandıklarına karşılık nasipleri vardır. Allah, hesabı pek seri görendir. (Bakara Suresi, 200-202)
Müminler de dualarında Allah’tan sağlık, zenginlik, ilim ve güzellik isterler. Ancak onların her dualarında Allah’ın hoşnutluğu ve dine uygun bir niyet vardır. Örneğin zenginliği, Allah yolunda kullanmak için isterler. Bu konuyla ilgili olarak Allah’ın Kuran’da örnek verdiği peygamberlerden biri Hz. Süleyman’dır.
Hz. Süleyman, Allah’tan kendisine kimsenin erişemeyeceği kadar büyük bir mülk vermesini isterken bunu dünyaya yönelik bir hırs olarak değil, Allah yolunda kullanmak, insanları Allah’ın dinine çağırmak ve Allah’ı zikretmek için istemiştir. Hz. Süleyman’ın Kuran’da bildirilen sözleri onun samimi niyetinin bir göstergesidir: Ayette şöyle buyrulmaktadır:
“... Gerçekten ben mal sevgisini Allah’ı zikretmekten dolayı tercih ettim.” (Sad Suresi, 32)
Allah, Hz. Süleyman’ın bu duasını kabul etmiş, ona hem dünyada büyük bir mülk vermiş, hem de onu hret nimetleriyle mükafatlandırmıştır. Bunun yanında, sadece dünya hayatını isteyen, ahireti düşünmeyenlere de Allah dünyada isteklerini verir, ancak onlara ahirette azap dolu bir hayat vardır. Dünya hayatında sahip oldukları hiçbir nimete ahirette ulaşamazlar.
Allah bu önemli bilgiyi Kuran’da şu ayetleriyle insanlara bildirmektedir:
Kim ahiret ekinini isterse, Biz ona kendi ekininde arttırmalar yaparız. Kim dünya ekinini isterse, ona da ondan veririz; ancak onun ahirette bir nasibi yoktur. (Şura Suresi,20)
Kim çarçabuk olanı (geçici dünya arzularını) isterse, orada istediğimiz kimseye dilediğimizi çabuklaştırırız, sonra ona cehennemi (yurt) kılarız; ona, kınanmış ve kovulmuş olarak gider. (İsra Suresi, 18)
ALLAH, ŞÜKREDENLERİN NİMETLERİNİ ARTIRIR
Her insan, hayatı boyunca her anı için Allah’a muhtaçtır. Soluduğu havadan yediği yemeğe, elini ayağını kullanabilmesinden konuşabilmesine, barınabilmesinden, gülüp neşelenmesine kadar Allah’ın yarattıklarına ve kendisine bağışladıklarına muhtaç olarak yaşar. Ancak insanların büyük bir çoğunluğu acizliklerini ve Allah’a muhtaç olduklarını anlamazlar. Onlar hrette n kendiliğinden geliştiğini veya sahip oldukları şeylere kendi çaba ve çalışmaları sonucunda ulaştıklarını zannederler. Bu, hem büyük bir yanılgı hem de Allah’a karşı büyük bir nankörlüktür. Kendilerine küçücük bir hediye alan bir insana bile nasıl teşekkür edeceğini bilemeyen bu insanlar, Allah’ın hayatları boyunca kendilerine verdiği sayısız nimeti görmezden gelerek yaşarlar. Oysa Allah’ın her insana verdiği nimet, sayarak bitirilemeyecek kadar çoktur. Allah bunu bir ayetinde şöyle bildirir:
Eğer Allah’ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 18)
Buna rağmen, insanların büyük bir çoğunluğunu şükretmez. Bunun nedeni ise ayetlerde bildirilmektedir. İnsanları Allah’ın yolundan saptırmak için yemin eden şeytan, insanların şükretmelerini de engelleyeceğini söylemiştir. Şeytanın bu sözleri Kuran’da şöyle bildirilir:
“Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın.” (Allah) Dedi: “Kınanıp alçaltılmış ve kovulmuş olarak ordan çık. Andolsun, onlardan kim seni izlerse, cehennemi sizlerle dolduracağım.” (Araf Suresi, 17-18)
Müminler ise, sahip oldukları her nimet için ne kadar aciz ve muhtaç olduklarını düşünerek Allah’a şükrederler. Müminlerin Allah’a şükrettikleri tek nimet zenginlik, mal, mülk değildir. Herşeyin sahibinin ve hakiminin Allah olduğunu bilen müminler sağlıkları, güzellikleri, ilimleri, akılları, imanı sevmeleri, küfrü çirkin görmeleri, hidayet ehli olmaları, tertemiz müminlerle birlikte olmaları, anlayış, basiret ve feraset sahibi olmaları, güçleri dolayısıyla şükrederler. Gördükleri güzel bir manzara için veya işleri kolay hallolduğunda, istedikleri bir şey gerçekleştiğinde, güzel bir söz işittiklerinde, sevgi ve saygı gördüklerinde ve daha saymakla bitiremeyeceğimiz kadar çok nimetle karşılaştıklarında hemen Allah’a şükreder, O’nun merhametini, şefkatini, Rahman ve Rahim olduğunu düşünürler.
Allah, onların bu ahlakına karşılık olarak Kuran’da bir sır bildirmiştir. Bu sır, Allah’ın şükredenlere nimetlerini artıracağıdır. Örneğin sağlığı ve gücü için şükredici olan bir Müslümanın Allah gücünü ve sağlığını daha da artırır. İlmi veya mülkü için şükredenlere Allah daha çok ilim ve mülk verir. Bu, onların Allah’ın verdikleri ile yetinen, sahip oldukları nimetlerle sevinen, samimi ve Allah’la dost insanlar olmalarındandır. Allah, bu sırrı Kuran’da şöyle bildirmiştir:
“Rabbiniz şöyle buyurmuştu: “Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size artırırım ve andolsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz, Benim azabım pek şiddetlidir.” (İbrahim Suresi, 7)
Şükredenlerden olmak, o insanın Allah’a yakınlığının, dostluğunun ve Allah’a olan sevgisinin de bir göstergesidir. Şükredici insanlar, daima her olayda Allah’ın yarattığı güzellikleri ve nimetleri görebilme anlayış ve yeteneğine sahiptirler. İnkarcı veya nankör bir insan, en güzel ortamlarda dahi hep eksikleri, kusurları görür, onlarla mutsuz veya tedirgin olur. Allah’ın yaratışının bir hikmeti olarak da bu insanların karşılarına hep terslik gibi görünen olaylar, güzel olmayan görüntüler çıkar. Oysa güzel ve samimi bir bakışa sahip insanlar için de Allah, hep güzellikleri ve nimetleri artırarak gösterir.
Görüldüğü gibi Allah’ın şükredenlere nimetlerini artırması Kuran’ın sırlarından biridir. Ancak burada unutulmaması gereken, bu şükrün gerçek bir samimiyetle yapılması gerektiğidir. Samimi olarak Allah’a yönelerek, O’nun sonsuz şefkat ve merhametinin coşkusunu hissederek yapılamayan, sadece göstermelik olarak dile getirilen bir şükür ifadesi elbette son derece samimiyetsizdir. Ve sinelerin özünde saklı duranı bilen Allah, bu samimiyetsizliğin de şahididir. Böyle bir ruh hali içinde şükredenler, Allah’ın sinelerin özünde saklı duranı, insanların niyetlerini, gizlediklerini, gizlinin de gizlisini bildiğinin şuurunda değildirler. Rahat bir ortamda göstermelik ifadelerle şükreder ama zor bir anda rahatça nankörlük yapabilirler.
Şunu da unutmamak gerekir ki, samimi müminler, en zor koşullarda dahi şükredicidirler. Yüzeysel düşünen bir kişi, müminlerin sahip oldukları nimetlerde bir azalma görebilir. Ancak müminler her olayın ve ortamın nimet yönünü görebildikleri için bunda da bir hayır olduğunu bilirler. Örneğin Allah insanları biraz korku, açlık ve canlardan ve mallardan eksiltme ile deneyeceğini bildirmektedir. Böyle bir durumda müminler, bunlara sabrettikleri takdirde Allah’ın kendilerini cennet nimetleri ile mükafatlandıracağını umarak, sevinir ve şükrederler. Allah’ın kendilerine hiçbir zaman güçlerinin üzerinde yük yüklemeyeceğini bilir, bunun güven ve teslimiyeti ile sabreder ve şükredici olurlar. Bu nedenle her zaman şükredenlerden olmak belirgin bir mümin vasfıdır ve Allah, şükredenlere hem hrette hem de dünyada nimetlerini artırarak verecektir.
KADERE TESLİMİYET VE TEVEKKÜLDEKİ SIRLAR
Tevekkül, sadece güçlü bir imana sahip, Allah’ın gücünü takdir edebilen ve O’na yakın olan müminlere ait bir özelliktir. Kavrayabilenler için tevekkülde önemli sırlar ve büyük nimetler vardır. Tevekkül, Allah’a ve yarattığı kadere kesin bir teslimiyet ve güvendir. Allah, insanlar da dahil olmak üzere, canlı cansız tüm varlıkları bir kaderle yaratmıştır. Örneğin güneşin, ayın, denizlerin, göllerin, ağaçların, çiçeklerin, küçük bir karıncanın, daldan düşen tek bir yaprağın, masanızın üzerindeki tek bir toz zerresinin, yolda yürürken ayağınıza takılan bir taşın, on sene önce satın aldığınız elbisenizin, buzdolabınızdaki şeftalinin, annenizin, babanızın, akrabalarınızın, ilkokul arkadaşlarınızın, sizin, kısacası herkesin ve hrette n Allah Katında, milyonlarca yıl önce belirlenmiş bir kaderi vardır. Ve her varlığın kaderi, Allah’ın Katında Levh-i Mahfuz isimli bir kitapta yazılıdır. Kimin ne zaman öleceği, hangi yaprağın ne zaman hangi hızla yere düşeceği, buzdolabınızdaki şeftalinin ne zaman, hangi noktasından çürümeye başlayacağı, taşın ayağınıza takılana kadar geçireceği aşamalar, kısacası küçük büyük her olay bu kitapta kayıtlıdır.
Müminler kadere iman ederler ve Allah’ın yarattığı kaderin en hayırlısı ve en güzeli olduğunu bilirler. Bundan dolayı da hayatlarının her anında tevekküllüdürler. Yani olayları Allah’ın belli bir hikmetle yarattığını ve şahit oldukları olay ne olursa olsun, Allah’ın bunda bir hayır dilediğini bilirler. Örneğin, ölümcül bir hastalığa yakalanmak, çok çetin ve acımasız bir düşman ordusu ile karşılaşmak, masum olmasına rağmen iftiralara uğramak veya insanın aklına gelebilecek en ürkütücü olaylar dahi, müminleri telaşa veya korkuya kaptırmaz. Onlar Allah’ın kendileri için yarattığını sabır ve metanetle beklerler. İman etmeyen bir insanın dehşete ve ümitsizliğe kapılacağı olaylar karşısında onlar büyük bir zevk alırlar. Çünkü en ürkütücü görüntü ve konuşma dahi, Allah Katında önceden planlanmış ve insanın imtihanı için yaratılmıştır. Bunlara sabır ve tevekkülle karşılık verenler, Allah’a ve O’nun yarattığı kadere teslim olup güvenenler Allah’ın hoşnutluğunu ve sevgisini kazanacaklar, karşılığında sonsuza dek cennette yaşayacaklardır. Dolayısıyla, müminler hayatları boyunca tevekkülün konforunu ve imani neşesini yaşarlar. Bu, Allah’ın müminlere verdiği bir sır ve güzelliktir ve Allah Kuran’da tevekkül edenleri sevdiğini bildirir. (Al-i İmran Suresi, 159)
Tevekkül hakkında Kuran’da bildirilen bir başka konu ise, tedbirdir. Kuran’ın birçok ayetinde, müminlerin çeşitli konumlarda alabilecekleri tedbirler bildirilmektedir. Bununla birlikte Allah, tedbirlerin kendi takdirini değiştirmeyeceğini ancak bunların bir ibadet olarak kabul edileceğini de farklı ayetlerinde insanlara bir sır olarak verir. Hz. Yakup’un oğullarına şehre girerken tavsiye ettiği tedbirler ve bunun ardından tevekkülü hatırlatıcı olması bunun bir örneğidir. Konuyla ilgili ayet şöyledir:
Ve dedi ki: “Ey çocuklarım, tek bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ben size Allah’tan hiçbir şeyi sağlayamam (gideremem). Hüküm yalnızca Allah’ındır. Ben O’na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnızca O’na tevekkül etmelidirler.” (Yusuf Suresi, 67)
Hz. Yakup’un sözlerinde de görüldüğü gibi, müminler mutlaka her konuda önlem alırlar. Ancak, Allah’ın kaderlerinde kendileri için dilediklerini değiştiremeyeceklerini bilirler. Örneğin,bir insan trafik kurallarına çok dikkat etmeli, arabasını tehlikeli bir şekilde sürmemelidir. Bu, kendisinin ve diğer insanların hayatı için önemli bir tedbir ve ibadettir. Ancak, eğer Allah bu insan için bir trafik kazasında ölmeyi yazmışsa, alacağı hiçbir tedbir onun ölümünü engelleyemez. Bazen bir insanın aldığı önlem veya yaptığı bir hareket onu ölümden döndürmüş gibi görünebilir. Veya bir insan, hayatında ani bir karar alarak, hayatının akışını tamamen değiştirebilir, bir başkası ölümcül bir hastalığa yakalanmışken, güç ve irade göstererek hastalığını yenmiş olabilir. Ancak bütün bunlar o kişilerin kaderlerinde olduğu için böyledir. Bazı insanlar bu tür olayları “kaderini yendi”, “kaderini değiştirdi” gibi son derece mantıksız ve yanlış bir şekilde yorumlarlar. Oysa hiçbir insan, en güçlü ve azimli görüneni bile, Allah’ın kendisi ve başkaları için yazdığı kaderi değiştiremez. Hiçbir insan böyle bir güce sahip değildir. Aksine her varlık, Allah’ın yarattığı kader karşısında acizdir ve aslında doğal olarak kaderine teslimdir. Sadece birçoğu bunu kabul etmek istemez. Kaderin varlığını inkar etmek de onun kaderindedir aslında. Dolayısıyla, hastalıktan veya ölümden kurtulan, ya da hayatının akışı tamamen değişen insanlar, hepsi kaderlerinde olduğu için bunları yaşarlar. Allah, bu durumu ayetlerinde şöyle bildirir:
Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre pek kolaydır.
Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allah’ın) verdikleri dolayısıyla sevinip-şımarmayasınız. Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Hadid Suresi, 22-23)
Allah’ın ayetinde de bildirdiği gibi, insanın karşılaştığı her olay Allah Katındaki bir kitapta önceden tespit edilerek yazılmıştır. Ve Allah, bu nedenle insanın elinden çıkana üzülmemesi gerektiğini söyler. Örneğin büyük bir yangında veya girdiği ticaret hayatında tüm malını mülkünü kaybeden bir insan, bunu kaderinde olduğu için yaşar. Bunu engellemesi veya önüne geçmesi mümkün değildir. O zaman bunun için üzülmesi de anlamsız olacaktır. Allah, insanları kaderlerinde belirlediği birçok olayla dener. Bu olaylara tevekkül edenler, Allah’ın hoşnutluğunu ve sevgisini kazanırlar. Tevekkülsüz davrananlar ise, hem dünyada sıkıntı, huzursuzluk ve mutsuzluk yaşarlar, hem de hrette sonsuz bir azapla karşılık görürler. Tevekkülün insan için hem dünyada hem de hrette büyük bir kazanç ve kolaylık olduğu çok açık bir gerçektir. Allah, tevekkülle ilgili sırları müminlere vererek onların üzerinden zorlukları almış ve onlar için dünya hayatındaki imtihanı kolay hale getirmiştir.
HER OLAYDA BİR HAYIR VARDIR
Müminlerin tevekküllerini kolaylaştıran ve sağlamlaştıran bir başka sır ise, Allah’ın her olayı bir hayırla yarattığını bildirmesidir. Allah, Kuran’da, şer gibi görünen olaylarda dahi bir hayır olduğunu insanlara şöyle haber verir:
“… belki, bir şey hoşunuza gitmez, ama Allah onda çok hayır kılar.” (Nisa Suresi, 19)
“… Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.” (Bakara Suresi, 216)
Müminler bu sırrı bildikleri için, karşılaştıkları her olayda hayır ve güzellik ararlar. Aksilik, zorluk veya eksiklik gibi görünen hiçbir olay onları üzmez, sıkmaz, telaşlandırmaz. Bu halleri büyük küçük her olayda süreklidir. Samimi bir Müslümanın yıllar boyunca çalışarak sahip olduğu tüm mallar elinden gitse bile, bunda bir hayır ve hikmet arar. Örneğin Allah’ın hayatını bağışlamasına şükreder. Allah’ın kendisini bir kötülükten, harama girmekten veya mal ve para hırsı yaparak Allah’ın yolundan şaşırıp sapmaktan korumuş olabileceğini düşünür. Buna da şükreder. Çünkü insan dünya hayatında ne kaybederse kaybetsin, bu kaybı ahiretin kayıpla bir olmaz. Ahireteki kayıplar, insanın sonsuza kadar (Allah’ın dilemesi dışında) dayanılmaz bir azap içinde kalması demektir. Ahireti düşünerek yaşayan bir insan için dünya hayatındaki olayların her biri ahirete yönelik bir hayır ve güzelliktir. Böyle bir olay yaşayan insan aczini ve muhtaçlığını daha da iyi anlayarak, Allah’a dua ve tefekkürle daha çok yönelecek ve yakınlaşacaktır. Bu da insanın ahiret için çok önemli bir hayır ve güzellik demektir. Ayrıca böyle bir olaya tevekkül edip sabır göstererek Allah’ın hoşnutluğunu kazanmış olacaktır.
İnsanın sadece büyük ve önemli olaylarda değil, günlük hayatının her anında gerçekleşen olaylarda hayır ve güzellik araması gerekir. Örneğin büyük bir özenle hazırladığı yemeği yakan biri için, yemeğinin yanması birçok önlem almasına vesile olur ve ilerideki daha büyük bir kaza bu önlemler sayesinde engellenmiş olur. Genç biri istediği ve uğrunda çok çalıştığı okulu kazanamayabilir. Bunda da hayır olduğunu bilmeli, belki de Allah’ın onu o okuldaki bazı tehlikelerden, yaşamını olumsuz etkileyebilecek kişilerden veya çevrelerden koruduğunu düşünebilmeli, bu sonuca sevinebilmelidir. Veya Allah’ın her olayda kendilerinin bilmediği, hatta hayal dahi edemediği daha birçok hayır yaratmış olabileceğini düşünerek Allah’a teslimiyetin güzelliğini yaşamalıdır.
İnsan her zaman her olayın ardındaki hayır ve hikmeti göremeyebilir. Ancak, göremese bile mutlaka bir hayır olduğunu bilir ve Allah’ın kendisine olayların ardında gizlenen hayır ve hikmetleri göstermesi için dua eder.
Her olayın hayırla oluştuğunu bilen insanlar “keşke”, “vah vah” gibi ifadeler de kullanmazlar. Hataların, eksikliklerin, unutkanlıkların, ters gibi görünen olayların hepsinde büyük hayırlar vardır ve hepsi insan için kaderin bir eğitimidir. Allah, herkes için ayrı ayrı yarattığı kaderde insanlara çok önemli dersler ve hatırlatmalar gösterir. Bunları akıl ve hikmet gözüyle değerlendiren insanlar için ortada eksiklikler, unutkanlıklar, terslikler değil, Allah Katından bir ders, eğitim, uyarılar ve hikmetler vardır. Örneğin –daha önce örneğini verdiğimiz- dükkanı yanan Müslüman vicdanıyla hemen nefis muhasebesi yapar ve belki de Allah’ın kendisini dünya malına ve hırsına karşı uyardığını ve denediğini düşünerek, daha da ihlaslı ve samimi olur.
İnsan dünyada hangi olayla karşılaşırsa karşılaşsın, o olay geçer biter. Her insan hayatındaki en zorlu veya en tehlikeli günü düşünse, bunun zihninde sadece bir anı olarak kalmış ve bitmiş bir hayal olduğunu görecektir. İnsanlar izledikleri film sahnelerini de aynı şekilde hatırlarlar. Dolayısıyla, insan için en önemli veya en “sarsıcı” gün dahi bir gün gelecek ve izlenen bir film karesi gibi bir anı, bir hayal olarak akılda kalacaktır. Ancak bu anıdan geriye tek bir şey kalır ve o sonsuza kadar devam eder: O da, bu kişinin o zor anda gösterdiği tavır ve Allah’ın o kişiden hoşnut olup olmamasıdır. İnsan yaşadıklarından değil, yaşadıkları sırasında gösterdiği tavır, düşünce ve samimiyetinden sorgulanacaktır. Dolayısıyla, her olayda Allah’ın yarattığı hayır ve hikmetleri görmeye çalışmak ve ona göre bir tavır içinde olmak, müminlere dünyada ve ahirette büyük bir kazanç sağlar. Bu sırrı bilen müminler için dünyada ve ahirette korku ve hüzün olmaz. Hiçbir insan, hiçbir güç ve hiçbir olay müminlere korku, mutsuzluk, ümitsizlik gibi olumsuz haller vermez. Allah bu sırrı da Kuran’da şöyle bildirir:
Dedik ki: “Oradan tümünüz inin. Bundan sonra size Benden bir hidayet geldiğinde, kim Benim hidayetime uyarsa, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.” (Bakara Suresi, 38)
Haberiniz olsun; Allah’ın velileri, onlar için korku yoktur, mahzun da olmayacaklardır. Onlar iman edenler ve (Allah’tan) sakınanlardır. Müjde, dünya hayatında ve hrette onlarındır. Allah’ın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük ‘kurtuluş ve mutluluk’ budur. (Yunus Suresi, 62-64)
HER ZORLUKLA BERABER BİR KOLAYLIK VARDIR
Dünyayı Allah insanları imtihan etmek için yaratmıştır. Ve imtihanın gereği olarak her insanı bazen bolluk ve güzellik vererek, bazen de şiddetli sıkıntılara uğratarak dener. Olayları, Kuran’da bildirilen gerçeklere göre değerlendirmeyen insanlar, karşılaştıkları zorluklar karşısında ne yapacaklarını bilemez, karamsarlığa kapılır, ümitsizliğe düşerler. Oysa Kuran’da Allah’ın bu konu ile ilgili olarak bildirdiği ve ancak samimi bir imana ve teslimiyete sahip olan kulların görebildiği önemli bir sır vardır. Bu sırrı Allah şöyle bildirmiştir:
Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır. Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır. (İnşirah Suresi, 5-6)
Allah’ın ayetlerde bildirdiği gibi, yaşanan durum ne kadar zor ve içinden çıkılması güç gibi görünüyorsa da, Allah müminler için mutlaka o durumdan çıkmayı kolaylaştıracak, söz konusu zorluğu hafifletecek bir sebep yaratmıştır. Mümin güzel bir sabırla sabrettiğinde ve sabrında sebat gösterdiğinde, tüm zorluklarla beraber Allah’ın kolaylık verdiğini görecektir. Nitekim Allah başka ayetlerinde de Kendisi’nden korkup sakınan kullarına yol göstereceğini, onları nimetlendireceğini ayetlerde şöyle müjdelemiştir:
… Kim Allah’tan korkup-sakınırsa, (Allah) ona bir çıkış yolu gösterir ve onu hesaba katmadığı bir yönden rızıklandırır. Kim de Allah’a tevekkül ederse, O, ona yeter… (Talak Suresi, 2-3)
Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemez
Allah sonsuz merhameti, şefkati ve adaleti ile, yarattığı her olayda hem bir kolaylık kılar, hem de her insanı gücüne göre denemelerden geçirir. Allah’ın insanlara emrettiği ibadetler, onları denemek için yarattığı zorluklar, insanlara yüklediği sorumlukların hepsi insanların gücü oranındadır. Bu iman edenler için bir müjde ve rahatlık, Allah’ın rahmetinin bir göstergesidir. Allah, bu sırrı Kuran’da şöyle bildirir:
“Yetimin malına, o erginlik çağına erişinceye kadar –o en güzel (şeklin) dışında- yaklaşmayın. Ölçüyü ve tartıyı doğru olarak yapın. Hiçbir nefse, gücünün kaldırabileceği dışında bir şey yüklemeyiz. Söylediğiniz zaman –yakınınız dahi olsa- adil olun. Allah’ın ahdine vefa gösterin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz.” (Enam Suresi, 152)
İman edenler ve hret amellerde bulunanlar –ki Biz hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz- onlar da cennetin ashabı (halkı)dırlar. Onda sonsuz olarak kalacaklardır. (Araf Suresi, 42)
Hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz; elimizde hakkı söylemekte olan bir kitap vardır ve onlar hiçbir haksızlığa uğratılmazlar. (Mü’minun Suresi, 62)
Allah’ın dinine uymak kolay olandır
Insanların büyük bir çoğunluğu, dinin hayatlarını zorlaştıracağını, onlara birtakım ağır sorumluluklar yükleyeceğini zannederler. Bu, şeytanın dinden saptırmak için insanlara verdiği bir vesvese ve büyük bir yanılgıdır. Önceki konularda da değinildiği gibi, din kolaylıktır. Allah, iman eden insanlara zorlukların ardından kolaylık dilediğini bildirir. Ayrıca tevekkül ve kadere iman gibi dinin temel konuları, insanın üzerindeki tüm ağırlıkları, zorlukları, sıkıntı ve hüzün veren tüm olayları kaldırır. Din ahlakını yaşayan bir insan için sıkıntılı, hüzün veya ümitsizlik veren hiçbir konu kalmaz. Allah, birçok ayetinde Kendisi’ne uyanları ve dinine yardım edenleri yardımıyla destekleyeceğini ve onları hem dünyada hem de hrette güzel bir hayatla yaşatacağını vaat eder. Vaadinden asla dönmeyen Rabbimiz’in bu konu hakkındaki sözleri şöyledir:
(Allah’tan) Sakınanlara: “Rabbiniz ne indirdi?” dendiğinde, “Hayır” dediler. Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir. (Nahl Suresi, 30)
Allah, bunun yanında dinine uyanları bu kolay olan yolda başarılı kılacağı sırrını da müminlere Kuran’da şöyle müjdeler:
Fakat kim verir ve korkup-sakınırsa ve en güzel olanı doğrularsa, Biz de onu kolay olan için başarılı kılacağız. (Leyl Suresi, 5-7)
Kuran’da bildirilen bu sırlardan anlaşıldığı gibi, Allah’ın dinine samimi olarak yönelen insan en başından başarılı olacağı, dünyada da ahirette de kazanç elde edeceği bir yolu seçmiştir. İnkar edenler içinse, tam tersi söz konusudur. Onlar da en başından kaybedilmiş, hüzün, mutsuzluk ve kayıp dolu bir dünya ve ahiret hayatına sahip olurlar. Onlar inkara karar verdikleri anda, hem dünyalarını hem de ahirette kaybederler. Allah, bunu ayetlerinde şöyle bildirir:
Kim de cimrilik eder, kendini müstağni görürse, ve en güzel olanı yalan sayarsa, Biz de ona en zorlu olanı (azaba uğramasını) kolaylaştıracağız. (Leyl Suresi, 8-10)
Elbette ki Allah’ın dostluğunu, yardımını, desteğini kazanmak bir insan için tüm güçlerin ve desteklerin üzerindedir. Kim Allah’ı dost edinir ve O’na teslim olursa, o insanın dünyada ve ahirette çok büyük bir kazanç ve güzellik içinde yaşayacağı, hiçbir olaydan ve hiçbir insandan zarar görmeyeceği kesin bir gerçektir. Öyle ise, akıl ve vicdan sahibi her insanın, Allah’ın Kuran’da bildirdiği bu sırları kavrayıp, akılcı ve doğru olanı seçmesi gerekir. İnkarcıların bu açık gerçekleri anlayamamaları ise ayrı bir sırdır. Onlar ne kadar zeki veya kültürlü olurlarsa olsunlar, Allah onların akıllarını almıştır ve bu gerçekleri görmeleri engellenmiştir.
ÇOCUĞUN ŞIMARIK OLMASI DOĞRU MU?
Çocuğunuzun kötü bir çevrede kötü arkadaşlıklar kurup kötülüğü ilke edinmesi çok tehlikelidir.Ayrıca çocuğunuzu büsbütün savunmasız bırakıp kötü kişilerin hedefine maruz bırakmak,hiçbir şekilde (haklı olduğu durumlarda bile)savunmamak,hakkını korumamak ne kadar tehlikeliyse,yaptığı haksızlıklara göz yummakta o kadar tehlikelidir.Çocuğunuzu şımartmanın pek çok yolu olsa da on emir kadar basit 10 kuralımız var. Eğer bu kurallara uyarsanız ne kadar şanssız olursanız olun kesinlikle istenen amaca ulaşacaksınız.
Emilio Calatayud
Sulh mahkemesinin tanınan yargıcı Emilio Calatayud tüm gelecek nesillere bu on emri bırakıyor: (makaleyi zenginleştirmek için bazı değişiklikler yapılmıştır.)
Çocuğunuza tüm çocukluğu boyunca istediği her şeyi vermeye başlayın. Bu sayede tüm dünyanın kendisinin olduğuna ve ne isterse istesin yapmaya hakkı olduğuna ikna olmuş şekilde büyüyecektir. Ne zaman ve nasıl yapmak istediği kendine kalmış.
Ahlaki ve manevi eğitimlerini hiç düşünmeyin. Bırakın reşit olduklarında özgürce kendileri seçsinler. Kimsenin onlara öğretmediği değerleri kendi kendilerine öğreneceklerinden ve uygulayacaklarından hiç şüpheniz olmasın.
Çocuğunuz ağza alınmayacak kelimeler ettiğinde gülün geçin! Böyle yapmanız onları daha çok komik kelime söylemeye teşvik edecektir. Kötü kelimelerin ve davranışların kullanımını pekiştirmek onları sevilen insanlar yapacaktır. Herkesin palyaçoları sevdiğini zaten biliyoruz.
Çocuklarınızı azarlamayın ve onlara yanlış yaptıkları hiçbir şeyi söylemeyin. Bu çocukların bir kompleks ya da suçluluk duygusu oluşturmasına sebep olabilir. Suçlu olan çocukları olsa bile kimse çocuklarını suçlu hissettirmek istemez. Yapılacak en iyi şey onlara bir oyuncak almak ve bu davranışın bir dahaki sefere tekrarlanmayacaklarını ummaktır.
Dağıttıkları her şeyi siz toplayın: kitapları, ayakkabıları, kıyafetleri ve oyuncakları. Bu şekilde çocuğunuz sorumlulukları başkalarının üzerine atmaya alışacaktır. Ek olarak, evlendiğinde evi kimin temizleyeceğini bilecektir.
Eline geçen her şeyi okumasına izin verin. Kullandığı tabaklar, gümüş takımları ve bardaklar tertemiz olsun ama aklı çöple dolu olsa da olur. Bırakın televizyon izlesin ve tüm gün tabletiyle oynasın.
Eşinizle sık sık çocuğunuzun önünde tartışın. Bu sayede bir gün ailesi belki de kendi davranışları sebebiyle tamamen parçalandığında etkilenmeyecektir.
Çocuğunuza harcamak istediği tüm parayı verin. Sakın ha para kazanmak için çalışmak gerektiğinden şüphe etmesin. Bu sayede kendisini geçindirebileceği bağımsız bir hayatın hayalini bile kuramaz.
Çocuğunuzun tüm isteklerini, ihtiyaçlarını karşılayın ve açlıklarını giderin. Kendinden ödün verme ve azla yetinme kabiliyetleri ilerideki kişiliklerini bozabilecek kızgınlıkları sebep olabilir.
Okuldaki öğretmenleriyle ve komşularla yaşayacakları her sıkıntıda onların tarafını tutun. Tartıştıkları her insanın çocuğunuza karşı ön yargılı olduğunu ve yalnızca onu üzmek istediklerini düşünün. “Benim çocuğum her zaman doğruyu söyler” diyorsanız neden çocuğunuzun yalan söylediğini düşünecekmişsiniz ki?
“Çocuklar yetişkinleri hoş görmeli.”
Hayatta başarının sırrı, bir kişinin fırsat ayağına geldiğinde onu değerlendirmek için hazır olmasıdır.”
– Benjamin Disraeli
“Kendinizi küçük, faydasız, küskün ve depresif hissederseniz, bir zamanlar grubunuzdaki en hızlı ve başarılı biri olduğunuzu kendinize hatırlatın.
Hayat, iyi kartlara sahip olmak değil, elinizdeki kartları iyi oynamaktan ibarettir.
Hayat fırtınanın geçmesi için beklemek değil, yağmurda nasıl dans edeceğinizi öğrenmektir.” – Vivian Greene
Dünyanın size ne söylediğine inanmayın (hatta bu söylediğime bile); dünyanın güvenilmez olduğunu zaten söylemiştim.
Kendi yolunu çiz…
Kendini, kendin için ara. Başkalarının senin için yol çizmelerine izin verme. Bu senin ve yalnız senin yolun. Başkaları seninle beraber yürüyebilir ama senin için yürüyemez.
Kalp kırma…
Başkalarının kalbini kırmaktan kaçın. Yarattığın acının zehri bir gün sana geri döner.
Hayat çarkıfelek gibidir: bazen üste çıkar, bazen dibe vururuz. Dipteyken her şeyin ne kadar kötü olduğundan şikayet ederiz. Çünkü enerjimizi negatif şeylere yoğunlaştırmayı öğrenmişizdir…
Yalnız kalmaktan korkmadığınızda, size zarar veren insanları da geride bırakmayı öğrenirsiniz, çünkü artık onlara ihtiyacınız olmadığını fark edersiniz. Ayrıca, kendinizi sağlam karakterli bir insan olarak görür ve mükemmel bir eş bulmak için de çok fazla baskı hissetmezsiniz. En iyi yanı ise, rüyalarınızı gerçeğe çevirmek ve onlara ulaşmak için ne gerekiyorsa yapmak için cesaretinizi bulmanızdır.
“Çocuklar, kendilerine ne yapılırsa, topluma da onu yaparlar.”
– Karl A. Menninger
Çocuklarda gelecekte görülebilecek davranış problemlerinden kaçınmanın tutarlı bir yolu, etraflarını güvenle keşfetmelerini sağlayan güvenli bir dünyayla onları çevrelemektir
Hatalarını kabul edecek kadar alçakgönüllü, onlardan öğrenecek kadar akıllı ve düzeltecek kadar olgun ol.
Hayat, siyah ve beyazdan ibaret değildir; kişilerin fark etmediği pek çok nüans vardır.
Sinirliyken ya da çok coşkun bir mutluluk anında aldığımız kararlar genellikle çok başarılı olmaz.
Domuzla güreş tutma, her ikiniz de çamur içinde kalırsınız ve domuz bundan hoşlanır.”
ALLAH, hiç bir çocuğu kötü olsun diye yaratmaz! Onu kötü yapan, kötü eğitimdir!..Kötü anne-baba, kötü çevre, kötü yönetim balçık gibidir, zavallı yavruları da çekip yutar.
“İşin sırrı, zeki olmakta değil, karşılaşılan problemler karşısında pes etmemektedir.”
Hem Einstein’ın hem de, diğer birçok başarılı insanın en belirgin özelliklerinden biri karşılaştıkları problemler karşısında pes etmemeleridir. Büyük bir başarı elde etmiş herhangi birini ele alın ve inceleyin. İstisnasız her birinin, hayatlarının belli dönemlerinde büyük zorluklarla karşılaştıklarını ve “yapılamaz” denmesine rağmen bu zorlukların üstesinden geldiklerini göreceksiniz. Unutmayın, ortada bir problem varsa, bir çözümde vardır. Onu görememeniz, çözüm olmadığı anlamına değil, çözümü bulamadığınız anlamına gelir, hepsi bu. Pes etmeyin.
Pusulanın sana doğru yol göstermesini mi istiyorsun, öyleyse onu yanındaki mıknatıslardan koru.
Öncelikli olarak beyinde yaratılan olumsuz düşünceleri durdurmalıyız, kendi kendimizi telkin etmeli ve iç diyalog kurmalıyız.Başarısız, beceriksiz ve sakar olduğunu düşünmenin kişinin beyin ve sinir sistemini o yönde harekete geçirmesine sebep olduğunu ifade ederek olumlu iç konuşmaların bu durumu engellemek için faydalıdır.
Her şiirin bir güzelliği vardır. Ama bazıları ruhumuza başka türlü işler. Belki de bu şiir onlardan biri olacak. Her cümlesiyle, her kelimesiyle. Daha iyi yazılamazdı. Pek çok durumda hepimizin duygularını tarif ediyor.
Kalbimize doğrudan hitap eden tam anlamıyla bilgece sözler.
“Yorgun olsan bile,
Başarı senden kaçsa da,
İhanet sana acı verse de,
Sana yapılan tek şey nankörlük olsa da,
Yeniden başla.”
– Cecilia Prezioso
Hayatın karşısında kim yenilmiş ya da yorgun hissetmemiştir ki? Her gün kavga etmekten yorgunuz. Diğer insanlarla…ve kendimizle. Gücümüz azalıyormuş ve bu konuda hiçbir şey yapamayacakmış gibi hissetmekten yorgunuz. Komşularımızdan, yöneticilerimizden ve hatta çocuğumuzun öğretmeninden bıkmış durumdayız.
Dinlenmeden çalışmaktan yorgunuz. Hatta yorulmaktan yorulduğumuz anlar bile oluyor. Ama bunların sadece anlık olduğunu, geçiş aşamaları olduğunu düşünmeliyiz. Her şey geçer. Yakında yeniden güç kazanacağız.
Hatalar ve başarısızlık. Kesinlikle çok sayıda hata yapacağız ve düşüp kalkacağız. Bir kere değil, bin kere. Hata yapmamaya çalışarak, kendimizden beklentilerimizi çok yükseltiyoruz ve bu bizi üzebilir.
Hatta kendimize duyduğumuz saygıyı en derin kuyulara atmamıza sebep olabilir. Kendinize inanın. Hatalarınızdan, başarısızlıklarınızdan ders alın ve… yeniden başlayın. Kim size hata yapma hakkınızın olmadığını söyledi? Belki de o kişi sizsinizdir, en acımasız eleştirmeniniz.
İhanet. Zaman zaman hepimiz ihanete uğramış hissederiz. Hatta farkında olmasak da biz de başka insanlara ihanet ederiz. Belki, ihanet de kalp kırılması gibi hepimizin başını ağrıtması gereken şeylerden biridir.
Ama, neden bana bunu yaptı? Neden bu şekilde davrandı? Belki de başımıza gelen ihanetleri tekrar tekrar düşünerek boşuna çok fazla enerji harcıyoruzdur.
Vefasızlık ve anlayışsızlık. Hepimiz anlaşılmayı isteriz. Hepimiz başka biri için bir iyilik yaptığımızda, en azından bir gülümsemeyle bize teşekkür edilmesini isteriz. Ama bazen ne anlayış görürüz ne de bize teşekkür edilir, bu durumda üzülürüz. Dünyaya ve başka insanlara olan inancımızı kaybederiz.
Ama her zaman yeniden başlamak zorundasınız. Çünkü yeni tanışacağınız kişiler başkalarının göremediği özelliklerinizi görecek. Hayat devam ediyor ve ne kendimizin ne de başkalarının hatalarına demir atamayız. Her zaman yeniden başlamak zorundasınız.
Yorgun olsan bile,
Başarı senden kaçsa bile…
Kendimizi kaç defa yorgun ya da savaşıyormuş gibi hissettik? Kaç defa sanki tüm savaşları kaybediyormuşuz gibi hissettik? Bu, tekrar tekrar hissettiğimiz acı bir duygu.
…Bir hata seni üzse bile,
Bir hayalin suya düşse bile…
Hepimiz başarıyı da başarısızlığı tadarız. Hayat bundan ibarettir. Ama başarısızlığa düşüp üzüntüsünü yaşadıktan sonra güçlü bir şekilde ayağa kalkmalıyız…ve yeniden başlamalıyız.
İhanet canını yaksa bile,
Bir beklentin gerçek olmasa bile…
Dostlarımız ya da iş arkadaşlarımız yüzünden kaç hayal kırıklığı yaşadık? Hiçbirimiz mükemmel değiliz ve hepimiz hata yaparız. Ama kendimize olan güvenimizi tazelemeli, yeni hayaller kurmalıyız.
Hayattaki her şeyi kafamıza takmamız gerektiği gibi; tamamen umursamaz bir bakış açısına da sahip olmamalıyız. Hayatta analitik zihnimizi kullanmamız gerektiği zamanlar olacaktır. Mesela bir yazar olmak istiyorsunuz, birkaç kelime yazdıktan sonra en çok satanlarda yer almayı beklemeyin. Bazı şeyler için belirli bir zaman ve enerji harcamalıyız. Temel olarak herkes zihnini kullanmalı. Güçlü insanlar aynı zamanda yılmaz bir mücadelecidirler. Herkesin bir yaşam amacı vardır. Din, siyaset, sevdiklerimiz, mesleğimiz… Her şey her zaman harika ilerlemez. En sevdiğimiz insanlar zarar görebilir, değerlerimiz yerle bir olabilir, memleketimizden ayrılmak zorunda kalabiliriz. Hayat bir devinimdir. Her şey her an değişebilir. Güçlü bir birey bunun farkındadır. Bu gerçekleri kabullenerek yaşamına devam eder. Fakat onların da pes etmeye yaklaştıkları zamanlar olur. İşte bu kritik an, onları güçlü bir kişi yapan anlardandır. Hatta bazen o anlar insanın dönüm noktası bile olur. Güçlü insanlar hayatlarının ne olursa olsun değerli olduğunu bilirler. Bazen problemleri göründüğünden fazla abartabilirsin. Sorunlar olduğundan daha büyük görünebilir. Karışıklıktan kurtulmak ve sorunun asıl boyutunu öğrenmek için sakin kalmalısın. Güçlü ve başarılı olmanın en önemli anahtarı sakin kalabilmektir. Sık sık önemsiz şeylerle ilgili endişeleniriz. Aslında ne kadar saçma olduğunun farkına varsa dahi bundan kurtulamaz bazıları. Endişelere ve kötü iç seslere kulak vermemeye ve mantıklı olan düşüncelerinize tutunmaya çalışın.
Dünün acısı, bugünün gücüdür. Paul Coelho
Bazılarımız reddedildiğimizde dünya başımıza yıkılmış gibi davranırız. Hatta başkalarının söylemleri hayata karşı olumlu bakmaktan bizi alıkoyar. Ama ne kadar hayatınızı böyle sürdürebilirsiniz diye sorun kendinize. Zihniyetinizi değiştirmenin vaktidir.
Şimdi, daha iyisi olmanız gereken biri varsa o da dün olduğunuz kişi olmalı. Kendinizi kendinize kanıtlayın, başkalarına değil. Bunun sonu yoktur. Sürekli başkalarının onay vermesiyle hayatınıza yön veremezsiniz. Üstelik insanlar birbirlerinden farklıdırlar. Talepleri, beğenileri, karakterleri farklıdır. Siz de teksiniz. Kendinizi en iyi siz tanırsınız. Başka bir insanın size “hayır” demesi, hakkınızda olumsuz konuşması sizin kim olduğunuzu değiştirmez. Diğer insanların sizin hakkınızdaki düşünceleri sizin değerinizi azaltmaz veya çoğaltmaz. Sizinle aynı fikirde olmayan, isteklerinizi onaylamayan insanlar olacak her zaman. İsteklerinizden her seferinde vaz mı geçeceksiniz? Başkaları için ömrünüzü harcamamalısınız.
. Acılarınızı yaşamak sizi olgunlaştırır ve güçlendirir. Hayat her zaman yüzümüze gülmez. Eğer acılarımız olmasaydı, güzel günlerin verdiği huzurun tadını çıkartamazdık. Çıkmazda olduğunuz, sıkıştığınız, asla bitmeyecek sandığınız günler olmuştur. Ama hepsi geçti değil mi? Herkesin hayatında böyle zor dönemler olur. Kendinizi kapana kısılmış hissettiğinizde, düşüncelerinizin hislerinizi yönettiğini düşünün ve hayatınızın iyi taraflarına odaklanmayı seçin. Mutlaka karanlıktan aydınlığa çıkacaksınız. Belki uzun sürecek ama mutlaka bitecek. Bu Rabimizin bizim için belirlediği bir kaderdir.. Kimsenin sonsuza kadar yaşamayacağı gibi, zorlu zamanlar da ömür boyu sürmeyecektir.
…Acı bizi yaksa bile,
Çabalarımız görmezden gelinse bile,
Tek gördüğümüz nankörlük olsa bile,
Yanlış anlamalar kahkahalarımızı dondursa bile,
Her şey bir hiçmiş gibi görünse bile…
Bazen seviliyor, değer veriliyor, takdir ediliyor gibi hissetmeyiz. Hiç kimse hiçbir şey için bir teşekkür bile etmiyor gibi gelir. Ve gerçekten kötü hissederiz, hem de çok yalnız. Ama şiirin sonunda da dediği gibi…
Yeniden başlamalıyız!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.