- 406 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Senelik Sevinç -2-
Pınarlı köylü Halit pehlivanı Niyazi ağabeyimizin yenerek ilçe başpehlivanlığını kazanması köyümüze gerçek bir bayram sevinci yaşattı. Daha yeni yürüyen çocuklardan, hasta yatağına son günlerini yaşayan yaşlılara kadar herkesin gözlerinde mutluluk ışığı parıldadı. Olay hepimize büyük bir moral kaynağı oldu. Tarlasında çalışanlar gibi meralarda koyun güden çobanların dilinde hep köyümüze kazandırılan başpehlivanlık unvanı konuşulur oldu.
Bayramlar insanları birbirine yaklaştıran, dargınlıkların unutulduğu, güzelliklerin paylaşıldığı mutlu günlerdir. Niyazi ağabeyimizin başarısı da köyümüzde yaşayan herkese bayramlarda yaşanan güzelliklere eşdeğer sevinç, neşe ve moral kaynağı oldu. Köyde üst düzeyde birlik beraberlik havası esti. Abartısız; kurulduğu günden beri barış ve dayanışma içinde yaşama olgunluğunu gösteren insanlarımız arasında gıpta edilecek düzeyde olan birlik, beraberlik ruhu daha da pekişti.
Köyümüzde tarlada, bağda, bahçede çalışan büyükler işlerine daha bir istekle sarıldılar. Biz öğrencilerin derslere ilgisi gün gün katlanarak arttı. Böylece amatörce yapılan sporun insanları birleştirici, dostluk ve komşuluk ilişkilerini artırıcı gerçek amacı köyümüzde elle tutulur, gözle görülür bir biçimde yaşanır oldu.
Pehlivanımız kazandı. Sevindik, mutlu olduk. Bizim kazanmamızdaki başarı sırrı neydi? Bir kere köy olarak güreş için seferber olunmuştu. Her hafta kış süresince kara, soğuğa aldırmadan köyde güreşler tertiplenip hazırlık yapılmıştı. Üstüne üstlük Niyazi ağabey için özel bir beslenme programı uygulanmıştı. Olayın bir önemli boyutu daha vardı. Niyazi ağabey asker ocağında güreş yapmış, usta öğreticilerden güreş oyunları öğrenmişti.
Halit pehlivan ve köylerimizdeki diğer güreşçilerin her hangi bir güreş kulübünde çalışma yapma şansları olmamıştır. Köylerde yetişen güreşçiler sadece yerel güreşçilerden öğrenebildikleri güreş oyunlarıyla yetinmek durumundaydılar. Bu bakımdan yurt çapında faaliyet gösteren güreş kulüplerinde çalışıp çokça güreş oyunlarını uygulayabilen güreşçilere karşı köyde kendi olanaklarıyla güreş öğrenen güreşçilerin şansı yok denecek kadar azdı. Halit pehlivan Allah vergisi gücü ve köylerde öğrendiği az sayıdaki oyunlarla kulüplerde çalışan Niyazi ağabey örneği güreşçilere karşı kazanma şansı çok azdı.
Daha sonra duyduk; köyümüzde kış süresince yapılan güreş antrenmanları güreşi kaybeden Halit pehlivanın köyünde yapılmamış! İşin en can acıtıcı yönü, Halit pehlivan dar gelirli bir köy evladı. Ailesinin geçimini sağlamak için yaz mevsiminde kendisi gibi dar gelirli yoksul arkadaşlarıyla gündelikçi olarak Göle ilçesi köylerine gidip günlerce sıcak güneş altında kola kuvvet tırpan sallayarak birazcık para kazanıyor. Kış mevsiminde ise yine aynı amaçla beş on kuruş kazanmak gayesiyle tahta biçtiğini duyduk.
Tırpanla çayır biçimi bileğe güç gerektiren çiftçilerin yaptığı en ağır işlerin başında gelir. Hele kalın kalın tomrukları biçip tahta elde etmek işi ise tırpan işinden daha fazla kuvvet gerektirir. Böylesi ağır işlerde çalışmak insanın gücünü gıdım gıdım alır, kondisyonu adeta sıfırlar. Bin dokuz yüz otuzlu, kırklı ellili ve altmışlı yıllarda kendi toprağı ile geçinemeyen köylü insanımız geçinmek için böylesi ağır işlerde çalışıyordu.
İlçe başpehlivanlık unvanı kolayca elde edilemiyor. Halit pehlivandan önce ilçemizin başpehlivanı Yoncalı Köyü’nden Dursun pehlivanmış. Dursun pehlivan orman bakım memuru olmuş. Devlet memuru olunca unvanını güreş yapmadan, yapılan güreşlerde birbirlerini sürekli destekleyen komşu köylüsü Halit pehlivana bırakmış. Bu olaylar güreş severlerin bildiği ışığında yaşanmıştı. 24 Nisan’da Halit pehlivan yenilip unvanını kaptırması bizim köylüleri ve bize komşu olan köyleri sevindirdiği gibi Pınarlı ve Yoncalıları üzmüştü.
Hala anımsarım, köylümüz bir gençle evli Pınarlı köylü bir gelin vardı. Köylüsü Halit pehlivanın yenilgisini duyunca çok üzülüp hasta olmuş! Birkaç gün evinde iş yapmamış ve yemek yememiş! Köylüsüne yas tutmuş!
Niyazi ağabeyimizin ilçe başpehlivanı olmasını Pınarlı ve Yoncalı köylüleri içlerine hiç sindiremediler. Yoncalı Köylü Ormancı Dursun pehlivan bu kez ortaya çıktı:
“Ben yenilmeden unvanımı bıraktım. İlçenin başpehlivanıyım diyen birinin beni de yenmesi gerekir. Hodri meydan!” Bu haberi bizler ihtiyatla karşıladık. Kısa sürede haber ilçenin tüm köylerine yayıldı:
“Yoncalı Köylü ormancı Dursun pehlivan yeniden güreşe dönmüş! Kocabeyli Niyazi pehlivanla ilçe başpehlivanlığı için güreşmek istiyormuş…”
Ders yılının sona ermesi yaklaştı. Dersler kadar güreş haberlerine de ilgi duyuyorum. Yapılan yazılı ve sözlü sınavlardan başarılı notlar alıyorum. İki olayın gerçekleşmesini çocuk kalbimin tüm içtenliğiyle istiyorum. Birinci isteğim yapılacak güreşlerde köylüm Niyazi ağabeyin başpehlivanlığı kaptırmaması. Diğer isteğim de birinci sömestrinde olduğu gibi sınıfın iftihar listesine geçmek.
Mayıs ayı tüm güzelliğiyle başladı. Havalar ısındı. Çevresi orman ve bahçelerle kaplı ilçemizde doğa yeniden süslendi. Bahçelerde meyve ağaçları çiçeklendi, beyaz gelinlik giymiş gelinler gibi süslendiler. Çimenler ve ekinler büyüdü her taraf yeşil rengin en nadide tonlarına kesti.
Önümüzde 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı ile 27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramı gibi iki adet ulusal bayram var. Hatırlanacağı gibi Kenan Evren Gençlik ve Spor Bayramı’nın adını değiştirdi. Hürriyet ve Anayasa Bayramı’nı ise kaldırdı.
Haber kısa sürede yayıldı: Hürriyet ve Anayasa Bayramı’nın kutlanacağı 27 Mayıs günü ilçede tıpkı daha geçen ay 24 Nisan günü yapılan güreşler benzeri güreşler yapılacak. Güreş meydanına çıkıp kıyasıya güreşenler gibi ben de o günü merak ve heyecanla bekledim. Benim heyecanım belki güreşçilerden daha fazlaydı.
Dursun pehlivanı ilçede ilk kez gördüm. Otuz yaşlarında orta boylu, geniş omuzlu, kırmızı yüzlü, sert bakışlı gürbüz bir adam. Hareketlerinde kendinden aşırı emin bir hali var…
Nihayet beklenen gün geldi. Güreşlere ilgi önceleri tanık olduğum ilgiden kat kat daha fazla. Şavşat ilçemizin cümle köylerinden kopan yaşlı- genç hemen hemen tüm erkekler güreşi izlemek için ilçeye akın ettiler. Anımsarım: Halkımız sadece ulusal bayram törenlerini ve bu arada yapılacak güreşleri izlemek için ilçede bir araya gelirdi. Hava güzel, güneşli. Güreşlerin yapılması için her şey uygun.
Güreşleri yakından izlemek için benim gibi parası olmayanlar çatılarda yerlerimizi aldık. Alanı gören meyve ağaçlarına da güreş meraklısı parasızlar tırmandı. Karakucak stilde yapılan güreşler nihayet başladı. Köyümüzden güreşe katılan gençler oldukça başarılı güreşler çıkardı. Uygulanan kategorilerde dereceler aldılar. Tüm güreş severleri ve beni en çok başpehlivanlık güreşi ilgilendiriyordu.
Bu kez başpehlivanlık için altı adet pehlivan soyundu. Dursun ve Halit pehlivanlar. Köylümüz Niyazi pehlivan. Ayrıca ilçemiz Çavdarlı Köylü, mesleği öğretmenlik olan ve Sarıkamış’ın başpehlivanlığı ünvanlı Rahmi Pehlivan ve O’nun köylüsü iki pehlivan daha.
Kuralar çekildi. Niyazi ağabey Dursun pehlivanla eşleşti. Zaten herkes bu güreşi bekliyor. Rahmi pehlivan ile Halit pehlivan eşleşti. Aynı köyden iki pehlivan da birbirleriyle eşleşti. İlk güreşi soyadı da pehlivan olan Rahmi ve Halit pehlivan yaptı. Öğretmen Rahmi pehlivanın minder güreşi de yaptığını duyduk. Gayet atletik vücutlu acar bir güreşçi. Halit pehlivanla kedi fareyle oynarcasına güreşti. Halit pehlivan rakibi karşısında başarı sağlayamayınca pes edip ortadan çekildi.
İkinci güreş Niyazi ağabeyimizle Dursun pehlivan arasında yapıldı. Tüm güreş severler nefeslerini tuttu. Hele bizim köylülerin heyecanları son raddeye vardı. Adeta nefes almadan güreşe odaklandık. Davul-zurna güreş ezgisini çalıyor. Mikrofona yansıtılan güreş ezgisinin insanları coşturan havası ilçemizin karşı yamaçlarında yankılanıyordu.
Güreşçiler kısa sürede birbirlerine üstünlük sağlayamadı. Güreş ayakta sürdü. Bir baktık Niyazi ağabeyimiz, idolümüz rakibini kündeye almış sırtını yere yapıştırıyor. Dursun pehlivanın kurbanlık koçlar gibi çaresizce teslim olmuş sırt üstü boylu boyunca uzanmıştı.
Rahmi pehlivan, iki köylüsünü rakiplerini yıpratsın diye çıkarmıştı. Adı sanı duyulmayan bu iki güreşçi usulen güreş yaptılar. Yenişmeden biri diğerinin lehine pes etti. Başpehlivanlık için üç galip pehlivan kaldı. Kura çekildi. Niyazi ağabey bay çekti. Rahmi pehlivanın köylüsü de güreş yapmadan Rahmi pehlivan lehine güreşten çekildi. İlçe başpehlivanlığı için iki pehlivan kaldı.
Zurnanın sesi daha bir gür çıkmaya başladı. Davulun sesi ise karşı tepeleri aşıp ilçenin engin ufuklarına yayılıyordu. Baş Cazgırın sesi çınlamaya başladı:
“İlçe başpehlivanlığı için Kocabey Köyü’nden Niyazi Genç pehlivan ile Çavdarlı Köyü’nden Rahmi Pehlivan güreşeceklerdir. Güreşi kazanan kesinlikle ilçemiz başpehlivanı unvanını kazanacaktır…” Yine nefesler tutuldu. Kırkpınar güreşlerini aratmayacak biçimde heyecanlı bir güreş başladı. İki güreşçi de güreşin hakkını verecek düzeyde gürbüz ve acar güreşçilerdi.
Güreş kısa süre ayakta sürdü. Daha sonra iki güreşçinin yerde güreştiğini izlemeye başladık. Niyazi ağabey yine rakibini kündeye alıp sırt üstü çevirdi. Bu kez rahmi pehlivan köprü oyunu uygulayarak sırtının yere yapışmasını engellemeye çalıştı. Niyazi ağabey künde oyununa devamla, sağ bacağını rakibinin karın bölgesine aşırarak köprüyü kırmaya çalıştı. Hiç unutamam! Yavaş yavaş Rahmi pehlivanın gücü tükendi. Köprü oyunu kendisini tuş olmaktan kurtaramadı. Sırtı yere yapıştı. Tuş oldu.
Bu zafer 24 Nisan günü kazanılan başarıdan daha da büyüktü. Kocabeyliler olarak sevincimiz katlanarak arttı. İki köylü bir araya gelince ilk sohbet konusu Niyazi ağabeyin güreşlerdeki başarısı oluyordu. Yaz boyu bu konu konuşuldu. Kazanılan başarıdan herkes kendisine bir pay çıkarır oldu.
O yaz bizler için unutulmaz güzel bir yaz yaşadık. Köylülerimiz her zamankinden daha bir şevkle işlerine sarıldılar. Çayır biçtiler. Arpa-buğday hasadı yaptılar. Çobanlar dağ başlarındaki yayla düzlüklerinde kavallarına neşeyle üflediler. Biz çocuklar bayram günlerinin coşkusuna eş mutluluklar yaşadık. Neşe kaynağımızın bir nedeni de Niyazi ağabeyimizin alçak gönüllü, sevecen biri olmasıydı. Herkesle selamlaşır, hal hatır sorardı. Çocuklara farklı bir ilgi duyardı. O, herkesin sayıp sevdiği gerçek bir idolümüzdü.
Sonbahar mevsiminde ağaçların yapraklarında gazellenme başlar. Gün gün yapraklar sararır, esen rüzgârlarla birlikte yaprakların kara topraklara yolculuğu başlar.1960’lı yılların sonlarından başlayarak köylerimizde geri dönülmez biçimde bir acı yaprak dökümü yaşanmaya başlandı. Tıpkı sonbahar mevsiminde ağaçların yapraklarının dökülmesi gibi… Öncelikle dar gelirli aileler ekmek parası, geçim derdi için büyük kentlere göç etti. Olumsuz iklim ve doğa koşulları bu göçleri zorunlu kılıyordu.
Köylerimizin kimyasını bozan bu göç kervanına köylümüz ilçe başpehlivanı Niyazi Genç ağabeyler de katıldı. Ailece İstanbul’a göçtüler. Tüm köylü adeta yetim kaldık! İçimiz kan ağladı. Başpehlivanlık unvanı elimizden kısa süre içinde uçuverdi. Yıllar geçtikçe Niyazi pehlivanı daha bir arar olduk. O’na olan özlemimiz katlanarak arttı. Yaptığı güreşler dilden dile konuşulur oldu. Kocabeyliler olarak O, bizlere bir senelik de olsa büyük bir sevinç yaşattı. Anısı hala gönlümüzde dünkü gibi yaşıyor.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.