vaveyla...
çello,
keman,
tambur
ve
ney...
Tüm şiirlere isyan bir gürültü, duyduğum... İçimde hiç sönmeyecek bir mel’un yangın yüzüme aksederken, hicabım kayboluyor... Vayeyla...
Ah leyla....
Tüm şarkılara vezin ve tüm masallara peri kızı olmalıyım oysa...
Su kadar temiz ve masum. Fakat dalgalarımdan azat etmeyin beni. Ah yetişmez bin bir gece kıyılara vursam... Kayalara vursam...
Ve bende dem tutsa şairler.
Tüm şiirlere isyanım ben. Tüm şiirlere İstanbul. İşte bak enaniyet damlıyor kalemimden. Mektuplara ellerim titrerken ve titrerken gecenin üstüne bitik mumlar... Hangi saçlarımı deli gönlüne bağlayacaksın şimdi?
oysa ,
ham olmalıydım
yanmak için...
Yandım ve doğdum ben.
Vahdetin ve ehadiyetin tecellisi çehrem.
Yazık ki;
ayağım kayar diye korktuğundan biraz ağrılıdır kalemim.
çello,
keman,
tambur,
ney...
Şimdi uyuşuk akşamlardan esen çello resitalleri yakışmıyor kulaklarıma...
Kemanıma yakışmıyor artık ellerim... Her elime alışımda reddedilmişliğin küf kokusu... Özlemiştim oysa...
Tambura aşk borçluyum ve ney’e dahası...
YORUMLAR
Yazı, bütün olarak oldukça yetkin bir şekilde kaleme alınmış durumda. Bunu anlatımdaki olgunluktan anlayabiliriz. Ve ‘neyi anlatması gerektiği’ni bilen bir kalemi okuyoruz burada. ‘Nasıl’ konusunda da bence olabildiğince başarılı. Özellikle ‘çello’, ‘keman’, ‘tambur’ ve ‘ney’ ile başlayıp hüznü kurgusal olarak sağlayabilmek ve hatta koruyup finale kadar taşımak beceridir düşüncesindeyim.
‘vaveyla’ ve ‘Ah leyla’ kullanımlarının birbirine kenetlenme anı yazının güçlü anlatımına güzel bir örnek. Aradaki uyum ki hem ses hem de anlamsal bütünlük takdiri hak ediyor bence.
‘Tüm şarkılara vezin ve tüm masallara peri kızı olmalıyım oysa...’ mısrasındaki sıfat olarak kullanılmış olan ‘tüm’ sözcüğünün pekiştirmedeki olumlu yönü yadsınamaz.
‘Tüm şarkılara vezin ve tüm masallara peri kızı olmalıyım oysa...
Su kadar temiz ve masum. Fakat dalgalarımdan azat etmeyin beni. Ah yetişmez bin bir gece kıyılara vursam... Kayalara vursam...’ bölümünde ilk mısradan sonra bırakılan bir satırlık boşluk bana anlam ve akıcılık bakımından gereksiz geldi. (yukarıdaki ilk mısrada geçen ‘oysa…’dan sonra ‘su kadar temiz ve masum.’ cümlesini birbirinin devamı niteliğinde düşünmek yanlış mı sorusuna cevap arıyorum kendi içimde.) Elbette bu bence bir düşüncedir. Yazar bunun sorgulamasını yapacaktır elbet.
‘Mektuplara ellerim titrerken ve titrerken gecenin üstüne bitik mumlar...’ mısrasındaki ‘titrerken’ sözcüğünün mısraya kattığı dirayet ve okunuştaki hoşluk oldukça güzel.
‘Mektuplara ellerim titrerken ve titrerken gecenin üstüne bitik mumlar... Hangi saçlarımı deli gönlüne bağlayacaksın şimdi?’ bölümündeki ilk cümleden sonraki ‘…’ (üç nokta) sanki biraz akıcılığı aksatıyor. Yazar ne düşünür bu noktada; en önemlisi odur bence.
‘oysa ,
ham olmalıydım
yanmak için...’ bölümünde ‘oysa’ sözcüğünden sonra kullanılan ‘,’ (virgül) ‘oysa’ sözcüğünün anlamı ve görevi (bağlaç) dolayısıyla kullanımı gereksiz düşüncesindeyim.
‘Tambura aşk borçluyum ve ney’e dahası...’ finaldeki ‘dahası’ sözcüğünün ardında bırakılan anlamsal bolluk ve boşluk finalin elini güçlendirmiş durumda bence.
Son olarak yazı boyunca en çok dikkatimi çeken ‘…’ (üç nokta) işaretinin kullanım bolluğu. Elbette yazarın bileceği iştir ancak sanki biraz azaltılabilirmiş gibi bir his uyandı bende.
İlk başta da belirttiğim üzere ‘neyi anlatmak istediğini’ bildiği gibi ‘nasıl’ı da genel itibariyle uygulamayı başarıp yazıdaki hüznü okurda hissettirmesi dolayısıyla oldukça başarılı bulduğum yazınızı tebrik ederim Sevgili elma.
tüm şiirlerin pasaklı göğsünde uyuyorum ve ellerim hüzün yanığı dil örgütlenmesi ahh su gibi olabilseydim bir ney'in kenarında ve o kadife seslerde bir aşk olsaydım...isterdim gönlü sevdadan yana olanın yüzünde tebessüm olmayı...
Su gibi duruydu..yanmışım ...içtim...kalemine sağlık...