Taş Kesilmiş Çoban Ve Koyunları
Erzincan’ın merkeze bağlı Caferli köyü ve tüm çevre köylerde bilinen bir efsane vardır. Tamamen buna benzer bir efsaneyi de Elazığ’ın Karakoçan kazasına bağlı Çan köyünde oturan kayınpederim Mehmet Sevgi’den dinlemiştim. Hatta efsanenin orada geçtiğine dair bir takım delil ve kalıntılardan sözetmişti. Orada da bir çeşme, etrafında taşkesilmiş koyun sürüsü ve başında da bir çobanın olduğunu anlatmıştı....
Daha sonraları bu efsane benzerinin Kars’ın kazası olan Kağızman’a bağlı bulunan Kızılöküz köyünde. Bolu-Mengen İlçesi, Yedigöller Milli Parkı civarında ki köylerde ve daha başka yerlerde de anlatıdığına tanık oldum... Anlatımı farklıda olsa bir başka benzerlerinde de . K. Maraş’ın (Gurgum) Elbistan ilçesinin Dere Topallı köyü ve Erzurum’un dağlarında geçtiğine dair söylenceler var. Erzurum’da ve K. Maraşta Çoban Dede efsanesi olarak bilinir.
Erzurumda Çoban Dede Söylencesi şöyle anlatılır!
“Erzurum dağlarında sürülerini otlatan Çoban Dede ve koyunları susuzluktan bunalmıştır.Koyunların halini gören Çoban Dede Tanrı’ya yalvarır.:"Ya Rabbim,bu yerde soğuk bir su yarat da ben ve koyunlarım kana kana içelim.Ondan sonra istersen canımı al."
Başını kaldırdığında bulunduğu yerde bir pınar akmaktadır.Koyunları da kendisi de kana kana içer.Sonra da "Tanrım değilmi ki sen beni duydun rahmet hazineni benden esirgemedin,artık bu can bana lazım değildir.."der ve orada ölür.
Koyunlar da taş kesilir.Yöre de,bu suyun ,sürüler dağda iken aktığına ve sürüler inince kesildiğine inanılır.Dağdaki ufak bir tümsek çobanın mezarını,çevrede ki irili ufaklı taşlar da çobanın taş kesilmiş koyunları sayılır.Dağdaki kavaklarında çobanın değneğinden türediğine inanılır.”
K. Maraş’ın (Gurgum) Elbistan ilçesinin Dere Topallı köyü yakınında bulunan Çoban Dede’nin öyküsü de şöyle anlatılır.
Bir gün Çoban Dede sürüsünü otlatmaya götürmüş öğleye doğru kavurucu sıcakların artmasıyla birlikte hem Çoban Dede hemde sürüsü susuzluktan kavrulmaya başlar. Çareyi Tanrıya yalvarmakta bulan Çoban dede Tanrıya yakarır. (Ey Tanrım eğer bu dağın başında bir çeşmeden soğuk bir su bana ve sürüme verirsen sana yedi tane koyunumu kurban adayacağım) Tanrı Çoban Dede’nin bu dileğini hemen yerine getirir.
Dağdan buz gibi sular akmaya başlar. Çoban Dedeyle koyunları kana kana içerler. Çoban Dedenin duası kabul olup dileği yerine gelmiştir ancak Çoban Dede koyunların kendisine ait olmadığını söyler ve tanrıya verdiği söze sadık kalmaz, Tanrı’ya kurban adayacağı yedi koyun yerine elbisesinde yakaladığı yedi tane biti kurban edip suyun içine atar.. Bu duruma kızan Tanrı verdiği sözü yerine getirmeyen Çoban Dede’yi sürüsüyle birlikte taş haline getirerek cezalandırır.
Caferli’de de öykü şu şekilde anlatılır!
“Efsaneye göre belki dedemin, belki dedemin dedesinin zamanınnda yemyeşil yamaçların rengarenk çiçeklerle süslendiği, baharla şenlendiği, herkesin mutluluk içinde yaşadığı ve çiçeklere bile basmaya kıyamadığı güzel mi güzel, yeşil mi yeşil etrafı munzur, mercan ve karadağla çevrilmiş Erzincan’ın Caferli köyünde bundan uzun yıllar önce çok fakir bir çobanla çocukları yaşarmış. Bu çoban çocuklarının geçimini ancak köyün davarlarını dağlarda, yaylalarda otlatararak çobanlıkla sağlarmış.
Güzelliğine güzelmişte Caferli köyü, tek kusuru karadağa düşen yanında bir dirhem suyun bulunmamasıymış. Bunun aksine mercan, munzur dağlarının bulunduğu yanı ise her tarafında pırıl pırıl sular akarmış ama aralarında ki derin vadiden dolayı hayvanların bir taraftan, diğer tarafa geçmesi hayli zormuş...
Bir tarafında pırıl pırıl suların aktığı, diğer yanında ise bir damla suya hasret koca karadağ varmış. Yamaçlarında her çeşit bitkisi olan bu dağın yeşilliğini erkenden bozan tek kusuru da bir damla suyun olmamasıymış. Yani susuzmuş bizim koca karadağ. Belki de dünyanın hiçbiryerinde olmayan öyle güzel, öyle tatlı meyva ağaçları varmış ki ama suyunun olmadığından tam olgunlaşmadan dalından düşerlermiş meyveleri. Bu ağaçlardaki meyveleri olgunlaştıracak suyu yokmuş koca karadağın, tek üzüntüsü de buymuş zaten.
Sarp kayalarla yükselmiş bu dağın en tepesinde ermiş birine ait olduğu rivayet edilen türbe haline getirilmiş bir kabir bulunmaktadır...
Rivayete göre bu mezarın uzunluğunu küçük bir çocuk da adımlasa kırk ayaktır, yetişkin biride adımlasa kırk ayaktır. Kırkayak tepesi adı da oradan gelmektedir.
Çocukluğumda bu tepeye Kırkayak, Kırklar tepesi, Kırklardağı da denilirdi. Karadağın tam tepesinde Kırklar ziyareti vardır. Yöre halkı bu gün bile hala bu tepeye çıkıp kurban keser, dilek dilerler.
Yazın en sıcak günlerinden bir gün çoban Caferli köyünün mercan ve munzur dağının karşısında görünen, isminden de anlaşılacağı gibi karadağa çıkarak hayvanları otlatıyormuş. Bu dağda hayvanların otlanması için bol ve çeşit çeşit ot bulunurmuş ama gelgelelim karadağın hiç bir yerinde bir damla su bulunmazmış.
Bir gün havanın çok sıcak olması nedeniyle, hayvanlar ve çoban çok susamışlar, susuzluktan bağrı delinen çoban ellerini gökyüzüne kaldırarak "Ya Rabbim, ya Kırkdağlar evliyası Şuradan bir su çıkartıp şu kulunun ve hayvanların susuzluklarını gider" andolsunki yedi kurban keserim diye adakta bulunmuş. O anda çobanın bulunduğu yerin yakınında birdenbire kayalar arasında buz gibi bir su fışkırmış. Sevincinden çılgına dönen çoban o buz gibi sudan kana kana içip hayvanlarına da içirerek susuzluklarını gidermişler.
Ancak çoban sözünde durmayıp "Koyunlar benim değil bunu yedi kurban yerine, yedi bit öldürüp adağımı gerçekleştireyim" demiş. Çoban düşüncesini yerine getirerek yedi koyun yerine yedi bit öldürüp, öldürdüğü bitleri de suya atmış. Bu olaydan sonra aradan çok zaman geçmeden su kesilmiş yeniden, çoban ve koyunlar da bulundukları yerde taş olmuşlar.
Akşam çobanın ve koyunların köye geri dönmemesini merak eden köylüler çobanı ve koyunları aramaya çıktıklarında, Karadağın eteğinde çobanın ve koyunların yerden fışkıran suyun yanında taşa dönüştüğünü görmüşler.
Aradan geçen çok uzun zamana rağmen bugün bile Caferli köyünün tam karşısındaki karadağa doğru bakıldığında, suyun fışkırdığı çevrede koyunların ve çobanın taş haline dönüşmüş kalıntıları görünmektedir. Her bahar o dağın bağrında kocaman bir su fışkırır ancak sıcakların bastığı yaz aylarında tekrar ortadan kaybolur.
7.8.2002